• 7
    futbol maçlarında golden sonra formayı çıkartınca sarı kart gösteriliyor sebep olarak formadaki reklamın gözükmemesidir. böyle çirkin bir kapitalist düzende galatasaray taraftarı olarak her gün hayalgücümün sınırlarını zorlayarak küfrettiğim türk telekom yazısını galatasaray formasının üzerinde görmek istemiyorum. hele stadımda hiç görmek istemiyorum.
    şimdi "ulan dingil onu görme bunu görme bu takım nasıl transfer yapacak la? " diyenleri de anlıyorum. orası yönetimin sorunu, ben tepkimi koyarım, takım transfer yapmasa da bu takımı tutarım. ve arenaya herkesin atkısıyla ve formasız gelmesini isterim. gitsin strore'dan bir tişört alsın bir de atkısını alsın, bayrağı da varsa tadından yenmez ama o bayrağı da içeri sokamaz sopalı diye.
  • 9
    futbolun beşiği ingiltere ve kapitalizmin beşiği amerika'dan çıkıp bütün dünyaya yayılmaya başlayan taraftar modeli. günümüz "modern"(!) futbol ortamında takımına maddi olarak destek olur iken manevi anlamda destek olmak-en azından tribünde renk yapmak- adına kolaya kaçması, bir nevi kaçak dövüşmesi ortaya paradoksal bir sonuç çıkarır. seyircilerden ayrı tutabileceğimiz "taraftar" kitlesi içinde bu türün yayılmadığı ülkelerin en bilineni "ultras" felsefesinin herşeye inat yaygınlığını koruduğu italya'dır. italyan tribüncüleri tribünde takım formasını kesinlikle reddeder, atkı ve pankarttan şaşmazlar. bu tavrın en net ve yaygın şekilde gözlendiği tek ülkedir. tribünlerde maç boyu tezahürat yapan kitlelerin bulundğu hemen hemen tüm ülkelerdeki tribüncüler bile kendini bu akıma kaptırmıştır. "seyirci" kısmısı için zaten ritüel gibi birşeydir. aidiyet hissiyatını arttırmanın yegane yoludur aslında...
  • 11
    sözlükte son zamanlarda açılmış en nitelikli başlıklardan biri. özellikle 2012-2013 sezonu transfer dönemi'nde gelme ihtimali olan oyuncuların billur ağırlığının tahlilini yapmakta olan taraftardan bıkan ben için oldukça iyi bu düşünceleri okumak.

    son zamanlarda endüstriyel futbol geyiği sayesinde renkleri sarı kırmızı olan gönül verdiğim kulüp tarafından sadece cebimin yolunduğunu fark ettikçe, sözlükte de bir takım düşüncelerimi paylaştım. son yıllarda kesinlikle taraftar profili çok değişti. mecburiyetmişçesine maça giderken forma giydiriliyor insanlara, o da forma olsa gam yemeyeceğim reklam panosu sanki. para verseler ancak öyle giyilesi şeyler. önde türk telekom arkada ülker, kolda avea, şortta nikon, götümde de dagi olsun da tam yapın amk. bu forma mı şimdi sorarım size. bu mu gönül verdiğimiz parçalı? sonra da bu reklam panosunu 100 liraya satıp galatasaray ruhu pazarlıyorlar sözüm ona. biz de tıpış tıpış storelarda tek sıra olup bu muhteşem galatasaraylılık ruhunu satın alıyoruz. bunu otuz sene önceki taraftara anlatsan, götüyle gülerdi eminim. tabii otuz senelik süreçten geçmemesi kaydıyla.

    karton şapka ve atkı dolu günlerden, reklam panosu forma ve bilumum tekstil ürünlerine geçen bu süreçte kazanılanlardan ziyade kaybettiğimiz bir çok olgu var. sadece son dört yılda bile özellikle lincoln transferinden sonra yaşanan süreç ve 2000 jenerasyonunun sosyal medya ve taraftar ortamına müdahil olmasıyla, ortam leş bir hal aldı. 2007 sezonundaki saf duygularımızı 2012 yılında saldırgan başarı diye yırtınan, transfer manyağı bir hale dönüştürdük.

    işte bu dönemde gün be gün arttı maça forma ile gelen taraftar. ben de her maçta giydim forma yalan yok. fakat bugünden sonra giymeyeceğim. belki kırmızı bir tişört, soktuğumun şirketlerinin isminin yazmadığı her hangi bir sarı kırmızı... bunun bana yeteceğine inanıyorum. herkese de yetmeli.

    metin oktay forması dışında formayı gerçek forma olarak da göremem zaten. o reklamları atmadan hiç bir manası yok o işin. beynimizi uyuşturan; daha çok para harcarsan daha iyi taraftar olursun ilüzyonunun bir parçası olmak da istemiyorum.

    bazen üzülüyorum mustafa sarp'a git diye sövdüğüme. keşke gene o oynasaydı da, şu başarıda ortaya çıkan transfer yarışı yaptırıp, stadda video fotoğraf çekip sadece kafa siken ergenler ve ya ergen kafalı yetişkinler, kendimi en rahat ettiğim ortamdan siktir olup gitselerdi. biz bize gene mutlu olurduk.
  • 12
    şahsi fikrim, son yıllarda forma tasarımları gerçekten iyiye gitti. çocukluk yıllarımdaki formalarla kıyaslarsam, bütün takımlar çok çok daha iyi formalar çıkarıyor. 90'ların ilk yarısında, o yakalı, uzun kollu, bol formaları sokakta giymek hiç kimsenin aklının ucundan geçmezdi. modern formalar, eskiye nazaran daha vücuda oturan, düzgün tasarımlı ürünler.
    peki sorun ne? bence ortasındaki, arkasındaki, kolundaki, her köşesindeki reklamlar. biri memleketin "müşterisine en fazla azap çektiren tekeli", öbürü "cemaatçi sermayenin en büyüğü" boş kalan kollara da diğerini yapıştırınca, o büyü de tasarım da gidiyor formadan.
    mesela 2 ssene önceki aslanlı formaya hasta olmuştum, sırf bu sebepten giyemedim. onun yerine gidip hagi'nin frikik attığı tshirtü almıştım. kulübü maddi olarak desteklemek açısından bir sıkıntı yok, ama onunla da maça gitmek olmuyor. tribünde siyah giyince, ortamı bozduğunu hissediyor insan.
    benim kendimce bulduğum çözüm metin oktay parçalısı oldu. reklam panosu olmadan renkleri, armayı taşımanın tek yolu da o gibi gözüküyor..
  • 14
    içinde olduğum taraftardır bu. hatta ne maçı allahın izniyle yaklaşık 10 senedir her hafta sonu (yaz-kış) forma ile gezerim.

    hatta mahallemizdeki bir amca bir gün "oğlum senin giyecek başka bir şeyin yok mu?" diye de sormuştu.

    güzeldir forma ile gezmek. kazandığında keyfini sürersin, kaybettiğinde ben her zaman bu renklerin sevdalısıyım demektir. candır.
  • 15
    korsan forma ihanet falan değildir, aksine bir tarihi, bir geleneği markalaştırıp cebini dolduranlar haindir. üzerine formayı çekip, ciks giysileriyle sağa sola poz kesenler mi olması gereken? bundan ziyede sevgisine sahip çıkan, onun metalaşmasını engellemek isteyen ultras duruşunun, tribünlerimizde yaygınlaşmasını tercih ederim.

    öte yandan ülkemizde işler italya'dan farklı yürüyor. ultras kültürünü benimsediğini, bu billinçle hareket ettiğini iddia eden grup, tüm türkiye'ye ve yurt dışına polar, kaşkol, t-shirt vs. satma derdine düşmüş. tüccarlıkla, grubun ismini markalaştırmakla ultra olunmaz halbuki. web sitemize koymadan önce, manifestonun maddelerini ezberlemek yerine mantığını kavramak lazım demek ki. kendimizi sağlam ultrayız biz diyerek pazarlamak işin raconuna oldukça ters düşüyor.
  • 18
    romantik renktaşlarımı, ultras fikriyatını benimsemiş, futbolun endüstriyelleşmesine göz yummak istemeyen kişileri haksız bulduğumu söyleyemem.ama şu samimiyeti gösterebileceklerse:

    -ben forma falan almıyorum, bir tarihi markalaştırdınız.hainler!
    -peki, ben de o zaman muslera'yı satıyorum, melo'yu almıyorum, hamit de gelmeyecek, pastanın üzerindeki çileği de unut, pasta senin neyine ekmek kemir sen.
    -tamam abi :( endüstriyel futbol istemiyoruz :( :(

    tanım:yaz günü bu eylemi yapıp leş gibi kokmadığı, sahte forma almadığı sürece maddi-manevi kulübüne destek olan, gelip yanıma bir çayımı içmesi gereken taraftar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın