çok eskilerde istanbul erkek lisesinde yatılı okuduğum dönemde şampiyonlar ligi maçları öncesi saat 3'te okuldan çıkar önce kapalıçarşı'dan geçerek beyazıt'a yürür yemek yer sonra tekrardan sultanahmet, sirkeci, karaköy, galata kulesi derken istiklal caddesine kadar yürürdük.
istiklal ve nevizade etrafında biraz gezindikten sonra yürümeye devam eder taksim osmanbey şişli derken ali sami yen önüne kadar gelirdik. saati böylelikle bir şekilde 5-6 etmiş olurduk. paramız varsa ultraslan bh'çıların
* yanında burger king'de bir şeyler atıştırır yoksa da "x reis bize yemek ısmarlasana, parasını alırsın sonra
* " diye tezahüratlar yapardık ama yemek ısmarlayan da pek çıkmazdı. ancak tanıdık biri varsa işte onun patates kızartmasından falan otlakçılık. alparsan abi arada belirir, gençler bugün 90 dakika susmak yok vs. der gaza getirir giderdi.
biraz temiz yumuşak yüzlü ve tüysüz olduğum için, stada meşale sokma vs. gibi görevler bazen bana verilirdi. hatta bir keresinde kafamda bere kapüşon atkı varken kadın polis beni aramaya çalışmıştı, sonradan işi ilerletip 2002/03 sezonundaki barcelona maçında da e5 karayolundaki viyadükte sağa yanaşıp bir arkadaş arabayı sağa çekip çuval dolusu meşaleyi yeni açığa iletmişliği de olmuştu.
maçın başlamasına saatler kala gişe kuyruğuna girer saat 7 gibi stadın içinde olurduk. genelde yeni açığa gittiğimiz için baca tarafına yakın olur oradaki istanbul'un varoş semtlerinden gelen tayfa ile içiçe otururduk. organize olmayan ama bağıtan tayfa olmaları nedeniyle orayı severdim. bağırmayanın kafasına tokmak falan fırlatılırdı. şimdiki gibi telefonla story falan çeksen herhalde o telefonu makata sokarlardı oradakiler. tipler desen yolda görsen yönünü değiştirirsin ama işte kol kola sarılıp omuz omuza maç izliyorsun söz konusu galatasaray olunca.
stada girdikten sonra seyyar satıcılardan bir simit alır götümüz dona dona maçın başlamasını beklerdik.
arada bir, bugünlerde pek de performansı beğenilmeyen,
halil karamer arkadaşlar hazır mıyız , alemin kralı geliyor falan çalar hafiften moda sokardı. üşümemek için tezahüratlar yapılır ama sesin de maç öncesi kısılmaması için idareli konuşulurdu. bazen sahada kimse ve ortada da hiçbir sebep yokken beliren ıslık ve yuhalama dalgasına istemsizce dahil olurduk.
bir şekilde saat 8 buçuk 9'a kadar dayandıktan sonra da artık yavaş yavaş futbolcular ısınmaya çıkar. aslanlarımıza yumruk şov rakiplere de küfür ıslık yuhalama derken son 15 dakikaya girmiş olurduk. en sevmediğim vakit de ısınma bitip takımların tekrar soyunma odasına döndüğü o 10 15 dakika olurdu. yerdeki çimleri ayağıyla basa basa düzelten görevlileri falan izler. eksik bir yer bıraktılar mı diye gözle kontrol ederdim.
sonrasında takımlar sahaya çıkmaya yakın kızılderili marşı sonra da rerererarara ve şampiyonlar ligi marşı çalmaya başlar ve maç saati gelirdi.
şimdi peki maç saati beklerken ne mi yapıyorum? yurtdışında ali sami yen stadının binlerce km uzağında evde home office çalışırken bari öğle arasında biraz sözlük okuyayım da vakit geçsin diyorum. hayat ve yıllar belki beni buralara sürükledi ama neyse ki galatasaray hala ait olduğu yerde, şampiyonlar liginde.