geçen sezonun son maçı… g.saray, şampiyonluğunu kutladığı trabzonspor’a karşı arena’da 2-0 kazanmış, ellerde şampanyalar sırasıyla patlıyor. keyifler yerinde, özellikle fatih terim’in keyfi gıcır.
gece çok geç bir saat. fatih hoca’nın telefonu çalar, arayan kişi ünlü menajer ahmet bulut’tur. kendine has baba tavrıyla “hayırdır ahmet” der terim. karşıdan gelen ses kendine güvenir, cümlenin içimdeki isim ise oldukça ağırdır: nani. cümlenin tamamı “hocam nani’yi ister misin?” olunca oturduğu yerden doğrulur imparator ve “tabii ki” der.
ertesi gün ali dürüst’ten yetki belgesini kapan ahmet bulut yollardadır. önce m.united’la 8 milyon euroya tokalaşır. ardından portekizli süperstarla 5.3 milyon euro yıllık ve 4 senelik sözleşme karşılığında anlaşılıp, vedalaşılır.
bu sıra camiada kafası karışık olan bölge yönetimdir. ‘nani’yi mi, sol bek mi, ön libero mu alsak?’ cümlesi problemin sebebidir. bu sorunun cevabı bulunana kadar geçen sürede ‘bekle’ denilen nani de söz geçirebilecek bir adam değildir. yıldız ve egolarla donatılmış bu adam, bombayı miami’de patlatır.
nba finalini izlemek için abd’ye giden didier drogba’yla miami’de karşılaşan portekizli, “artık g.saray’a gelmek istemiyorum” diyerek adeta g.saraylılar’ın hayallarini pencereden aşağı atar. ‘sağlık olsun der’ yönetim. kaçamayan balığı ızgara olarak yemeye alışkın olan bu türk zihniyeti, bir kez daha büyük balığın kaçışını izlemekle yetinir…
buğra acar /
amk