90’ların ortası ilkokul çağındaki bendeniz için galatasaray’ın tuttuğum takımdan fazlası olmaya başladığı yıllardır.
tenefüs zili çaldığında deli gibi bağıra çağıra bahçeye koşan veletlerden biri olmayıp, tenefüste sınıfta kalarak 3-5 kafadar arkadaş galatasaray için beste! çalışmaları yapardık. ilk bestemiz dönemin epey popüler şarkısı olan
yılmaz morgül’ün söylediği “
deh deh düldül”ün “
deh deh fener” olarak değiştirilmiş versiyonuydu. şimdilerde yılmaz abimizi ara sıra programlarda mekik çekerken görsem de, ilk bestemizin gizli kahramanı olarak hatırlanacaktır ben, mehmet, kazım ve güvenç tarafından.
o ki bir ilkokul ritüeli olan kızların saçını çekme evresi benim tarafımdan bestemizi bağıra çağıra okumamakta ısrar eden kızların saçını çekmemle başlamıştır. o yıllar ayrıca benim ilk defa iddiaya girip kaybettiğim yıllardır. bir fener maçında iddiaya girip bir
halley kaybettim maalesef:( fenere olan şanssızlığımız taa o yıllara dayanır benim için.
bir oyuncu ise benim için çok özeldi.
kubilay türkyılmaz. sarı forması, bana o zaman enteresan gelen ismi, attığı goller, uçak gibi kollarını yalpaladığı gol sevinciyle. gazetelerden kesilen galatasaray konulu resimlerin haberlerin başında gelen adam. mahalle maçlarında kullandığım isim.
günlerden
23 nisan. temsili olarak bir makamın koltuğuna oturma aşaması. ben o zaman bulunduğum ilin jandarma genel komutanı olacağım. gitmeden önce ne yapacağım ezberletildi. bir asker seçeceğim, yatakhane, teçhizat, yemekhane vs…hazır olup olmadığını falan sorup, hazır cevabını alacağım, komutan da muhtemelen yanağımı sıkıp bırakacak ve oradaki işim bitecek.
her şey olması gerektiği gibi başladı, komutan adımı, sevdiğim dersi, ne olmak istediğimi falan sordu, cevapladım. koltuğunu bana bıraktı. yerleşince koltuğa, sıra bir asker seçme sırasıydı. ve nispeten genç olanını seçtim.
-adın ne asker?
-
kubilay…
-aaa kubilay mı? galatasaray’daki kubilay’ı biliyor musun? gol attı geçen gün.
(ben kubilay’la yatıp, kubilay’la kalkıyorum diyorum. adamın ismi kubilay çıkıyor. o zamandan beri kubilay isminin yasaklanması gerektiğini düşünürüm. kubilay ismi sadece kubilay türkyılmaz’da kalmalı hacı. sonra karıştırıyor insan.)
bir anlık sessizlikten sonra gülüşmeler başladı. komutan araya girdi:
-galatasaraylı mısın sen?
-evet
galata’yı tutuyorum(nedendir bilmem o zamanlar sürekli galata derdim galatasaray’a)
komutan konuyu kapatmıyor:
-gel seni
beşiktaş’lı yapalım.
hoca durur mu yapıştırmış cevabı:
-
seni galatasaraylı yapalım.
ohaa. biri beni durdurmazsa “deh deh fener”i bile söyleyebilirim. umarım o “sen”i de “siz”demişimdir. burası bulanık çünkü. kendimi nispeten kaybettim bile sayılabilir. tabi kahkahalar bu arada inletiyor bölüğü. daha sonra hocamın “bi okula dönelim senin kulaklarını kopartıcam” bakışını gördükten sonra ezberimi yaptım. komutan yanağımı sıktı ve oradan ayrıldık. ilkokul öğretmenim de kulağımı koparmadı şükür.
o yıllardan iki isim beynime kazınmıştır. biri kubilay türkyılmaz, diğeri de iddiada kazandığı halley’i gözümün önünde şapur şupur yiyen ozan ibnesi…