• 852
    üniversite sınavına hazırlandığım yıllarda yurtta arkadaşlarla kalırdık ve gece kalkıp kobe'nin maçlarını izlerdik.

    bize basketbolu sevdiren insan, çocukluk kahramanımız yahu, boru mu.
    haliyle aramızdaki bağ da daha farklı. ölümüne gerçekten ama gerçekten çok fazla üzüldüm.

    ancak sosyal medyada gördüğüm bazı abartılı yorumlar da bana cringe yaşatmadı değil.

    örnek veriyorum:
    -israfil sura üfle, dünyanın bir anlamı kalmadı, kobe öldü.
    -bilgisayardan basketbol oyunu açıp sabaha kadar 3'lük attım.
    -babam öldüğünde bu kadar üzülmedim.

    bıdı bıdı.

    peki ya lamar odom'a ne demeli:
    "eğer komadayken tanrı, 'kobe'nin canını bağışlayacağım ve senin canını alacağım' deseydi bunu kabul ederdim."

    yalancıyı öpmüyorlar ya!

    ya bsg şovmen herifler, müslüm ölür müslümcü olurlar, kobe ölür kobeci olurlar.
    her şeyiniz şov, her şeyiniz prim.

    sizin yüzünüzden kobe'yi tanımayan insanlar abuk sabuk konuşup acıları mukayese ediyor; yok depremde ölenlere bu kadar üzülmemişiz de vs vs

    jübile maçında 60 sayı atacak kadar da hırslı bir insan kobe.
    huzur içinde uyu mamba, seni hep saygıyla anacağız.
  • 851
    nba tv’de şu an kariyerinin son maçı var. hani şu 60 sayı atarak basketbola veda ettiği maç. hala inanılmaz geliyor ölümü. bir şekilde rüyadan uyanmayı bekliyor gibiyim. bir de bunlar yetmezmiş gibi arada kızı gigi de ekrana geliyor. hepimize resmen bir dost, bir yoldaş olmuş kobe. acısının dinmesi baya zaman alacak gibi.

    edit. ilgili maçın sonunda neresinden soluyacağını şaşırıyor yorgunluktan ama son 3 dakikada 15 sayı üretmeyi de başarıyor.

    (bkz: 13 nisan 2016 los angeles lakers utah jazz maçı)
  • 885
    rahmetli amasız fakatsız şu hayatta örnek aldığım ve beni pişman etmeyen tek insandır. 30 yaşına gelmek üzereyim çok savrularak yaşadım desem abartmış olmam. biraz ortada kalmışlık, biraz fazla yalnızlık, biraz başarısızlık başarı döngüleri. yaşandı ve bitti hala sonlanmış bir şey yok ama gençlik gücünde ve inancında değilim haliyle zaten bahsetmek istediğim bunlar değil.

    kobe'nin 2002 şampiyonluğu sonrası bir fotoğrafı var 3peat yapılmış dünyanın zirvesinden zirvesine ve tekrar zirveye 3 sezon yaşanmış, şampiyonluk ceketi şapkası kobe'nin üzerinde genç yakışıklı. dünya ayaklarının altında o an, elinde şampiyonluk kupası ulaşabileceği her şeye ulaşmış. hayal etmesi bile zor mutluluktan kafayı yersin. kobe ise bir sandalyenin üzerinde eli çenesine gitmiş kupaya hafif yaslanmış sonraki sezonu düşünüyor yanağında kutlamada patlatılan şampanyanın damlaları var hala onlar bile kurumadan sonraki sezon sonraki şampiyonluk aklında sadece o var.
    bu fotoğraf beni çok etkilemişti hala da etkiler. ara ara aklıma da gelir şuan olduğu gibi, sebepsiz geldiği de olmuştur ama şuan sebepsiz değil. sözlükte gördüğüm "konsantrasyon" entry+lerinden. dün ligin flaş takımını deplasmanda yenmişsin, aynı puandaki rakiplerinden biri maç yapmamış biri yenilmiş 3 puan öne geçmişsin, haftaya ligin ortalama takımlarından biriyle evinde maçın var. maça da ortalama 3 günde bir maç yaptığın sezonda 6 gün var. hala konsantrasyon hala sezonun en önemli maçı hala rakip anelizleri...
    8 şampiyonluktan sonra eskisinden de daha hırslı bir hocanız var o mu alıştırdı sizi böyle doğru söyleyin.(bkz: swh)

    son söz:kobe huzur içinde uyu diyeceğim ama o ruh asla uyuyacak ve duracak gibi değildi. bugün ilham verdiğin ruhlardan biri avustralya açıkta şampiyon oldu, biri mesleğinde daha iyi olmak için kaytarsa da çalıştı. bilmiyorum diğer ilham olduğun insanlar ne yaptılar fakat ilham olmaya devam edeceksin biliyorum.
  • 884
    33 numarayı giydiği lower merion lisesi yıllarından şu fotoğrafları olan oyuncudur.

    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large
    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large
    https://pbs.twimg.com/...=jpg&name=medium
    http://media-s3-us-east-1.ceros.com/...-13976425-scaled.jpg
    https://www.gannett-cdn.com/...t=pjpg&auto=webp
    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large
    https://i.pinimg.com/...4c71e1cadda245cd.png
    https://i.pinimg.com/...56ce7211399309bb.jpg
  • 793
    duyduğumdan beri ağlıyorum.

    bana ve eminim bir çoğumuza basketbolu sevdiren adam,
    okula, uykumu almadan gitme pahasına sabahlara kadar maçını izlediğim idolüm,
    lakers'ı hala takip etme ve tutma sebebim..
    galatasaray formasıyla gördüğümde mutluluktan havalara uçuran black mamba!

    çok erken be! çok ağır be! nereye yazsam, kime bağırsam, ne yapsam bilemedim.. burada size içimi dökeyim dedim.

    ne demişti black mamba:

    "zamanınızı iyi geçirin. hayat saplanıp kalmak ve cesaretini kırmak için çok kısa. hep ilerleyin, bir ayağınızı diğerinin önüne atın, gülümseyin ve yola devam edin"

    https://twitter.com/.../1221526148657467392

    ışıklar içinde uyu mvp!
  • 901
    yatırımcı shervin pishevar’dan, kobe hakkında kafa karıştıcı açıklamalar geldi.

    --- alıntı ---

    kobe ile 2019’un sonunda buluştuk. kobe nike’tan memnun değildi ve 2020’de onlarla yollarını ayıracaktı.

    kobe markasına önem vermemelerinden ve pazarlama stratejilerinden memnun değildi. ayakkabı satışları düşüyordu ve bundan nike’ı sorumlu tutuyordu. nike’ın kararlarına güvenmediği için tasarımda tam yetkiye sahip olmak istiyordu.

    ”mamba” adında, sahibinin oyuncular olduğu bir şirket kuracaktı. yapacağı şey, oyunculuk kariyerinin fersah fersah ötesinde başarı yakalayacaktı.

    bu görüşmeyi yapmamızdan birkaç hafta sonra hayatını kaybetti.

    --- alıntı ---

    26 ocak 2020 tarihinde kaliforniya'da bindiği helikopterin calabasas şehri yakınlarında yaptığı kaza sonucunda bryant, 13 yaşındaki kızı gianna maria onore ve yedi kişiyle birlikte hayatını kaybetti. ayrıca, ölümü geniş yankı uyandırmış, basketbol dünyasını yasa boğmuştur.
  • 863
    michael jordan'ın yanında toni kukoç'u, pippen'ı, rodman'ı alıp malone ve stockton'a karşı sabaha karşı oynadığı final serileriyle tanışmıştım basketbolla. balkanlardandı kukoç, sevilme nedeniydi; çılgındı rodman , hayranlık nedeni ve kraldı michael jordan, chicago'yu tutma nedeni... zaten hep boğalar kazanıyordu da, bazen güçsüzden yana kaymıyor değildi bir yanımız, malone çok uğraşıyordu ama olmuyordu bir türlü...

    herkeste de jordan hayranlığı vardı, air jordan ayakkabılar, t-shirtler giyiliyordu, filmlerde oynuyordu jordan, adı üstünde majesteleriydi... fena biri değildi de, futboldaki pele'ydi o yaşlarda benim için...
    maradona'yı arıyorduk basketbol sahalarında, isyankar yaşlarımızdı, delikanlı çağlarımız, yolun az yürünmüş tarafından gitme sevdamız...

    aynı yaşlardaymışız da çok sonra öğrendim... aradığımız adam, genç, isyankar birden çıkıverdi meydana... kobe bryant... babasının yediği biftekten dolayı verilmişti kobe adı, bu bile başlı başına sevme nedeniydi...
    üçlük atıyordu, smaç basıyordu, müthiş asistler yapıyordu... jordan'a karşı da olağanüstü direniyordu, saygı da duymuyordu bazen krala...
    "kral çıplak" diyebilmek yok mudur herkesin içinde... diyebilene hayranlık bundan...

    internetin kaplumbağa hızıyla ilerlediği, 1.44 mblık veri saklama kapasitesine sahip disketlere indirirdik 8 numaralı kıvırcık çocuğun fotoğraflarını... ilk web sayfamı da üniversitenin bilgisayar laboratuarında kobe için yapmıştım, acemice ama en samimi duygularla, en güzel fotoğraflarla...
    sarının yanına kırmızıdan başka renk gitmez derdim de, kobe için mora da bir kıyak yapardım, güzeldi işte 8 numaralı forma içindeki adamdan dolayı...

    zaman geçti, biz büyüdük, o da büyüdü... şampiyonluk yüzükleri taktı, mvp oldu, all starlarda boy gösterdi... herkesin sevgilisi oldu... 24 numaralı formayı giydi... "yaşlanıyorum, ayaklarım artık beni taşımıyor, çalışmazsam başaramam, 24 saat basketbolu düşünmeliyim" diyordu forma numarası seçimini açıklarken...
    8 gitti 24 geldi, gençlik gitti, olgunluk geldi...
    ama hırs ve basketbol sevgisi değişmedi...
    bir de o göz kırpış ve gülümseme...
    kahramanlar hep var olacak zannedersin ya, parke gıcırtılarının etrafında kobe hep var olacak zannederdim de, bir gece o kötü haberi okudum...
    inanmak istemedim. neyine inanacaksın ki?
    "kobe bryant'ın da içinde bulunduğu helikopter düşmüş."
    hadi canım sende...
    kocaman bir yalan...
    alpaslan abinin kara haberini de öyle duymuştum, inanmamıştım...
    inanmamıştık...
    "şimdi çıkıp şaka desen" diye tezahürat bile yapmıştık...
    kobe de gidemezdi...
    mamba out bu dünyadan gitmek için söylenmemişti ki... o sadece parkelere veda etmişti...
    ama gerçekmiş yazılanlar...
    zaman herşeye çaredir derler ya, zaman çare olmadı ilk şoka, aksine aktıkça zaman kara haberi daha da kararttı, berbatlaştırdı...
    kızı da yanındaymış kobe'nin...
    o da babasıyla el ele cennete uçmuş...
    kızının da takım arkadaşı ve babası da varmış hayatını kaybedenler arasında...
    ne hayallerle binilmiştir o helikoptere...
    hayat işte...
    bir varsın, bir yoksun...
    mekanları cennet olsun...
    unutulmayacak... unutulmayacaklar...
    insan nasıl unutabilir ki gençliğini...

    https://ultrasmovement.blogspot.com/...20/01/mamba-out.html
  • 784
    bir noktada gerçekten şaka çıkmasını bekliyordum açıkçası. çok kötü haber. yazık oldu. çok büyük yetenek olduğu gibi, büyük de bir karakterdi. katacağı çok şey vardı...

    doğanın acımasızlığı ve insan yapılarının sınırlı gücüne güvenmeme konusunda kendi kendime vaaz veriyorum. lanet olası helikopter... yani, ölüm geldiyse kaçacak yer yoktur, ama...

    rip.
  • 866
    şu anda kobe'ye ve kızı gigi'ye veda töreni düzenleniyor. magic'ten kareem'e, shaq'tan duncan'a, curry'den jerry west'e kadar herkes orada yerini almış durumda. bu kadar efsane başka nasıl bir araya gelirdi bilemiyorum. izlemek isteyenler için:

    https://www.youtube.com/watch?v=4K5O3p9UiQE

    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large
    https://pbs.twimg.com/...jpg&name=900x900
    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large
    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large
    https://pbs.twimg.com/...=jpg&name=medium

    edit: fotolar
  • 803
    michael jordan'u en efsanevi zamanlarında izleme şansımız olmadı yaşımız itibarıyla fakat kobe'yi izleme şansına eriştik. jordan'u oyuncuyken hep hayal meyal ve büyüklerimizden duyduklarımdan hatırlarım ama nba'yi izlediğim dönemlerde kobe'den daha dominant bir oyuncu izlemedim. hatta benim gibi uzaktan izleyiciler için bir basketbol ilahıydı kendisi.

    mesala muazzam bir michael jordan - kobe bryant karşılaştırması vardı bir video serisinde; izlediğim zaman çok etkilenmiştim:
    1. https://www.youtube.com/watch?v=v27Hk5OIe-k
    2. https://www.youtube.com/watch?v=C5tagtU4AV8
    3. http://www.youtube.com/watch?v=JnB9bvud6IU

    hayat çok garip gerçekten; şimdi böyle bir zamanda bir şeyler söylemek çok zor ve anlamsız.

    ben kendisini hep çok güzel ve özel hatırlayacağım.

    huzur içinde uyusun.
  • 855
    hakkında ismail şenol yazmış:

    elveda kobe

    yağız doğduğundan beri, onunla top oynayacağımız ilk günün hayalini kuruyorum. yürümeye başladığında, nereye gidebileceğimizi kestirmeye çalışıyorum. evin arka sokağında bir saha var, fakat oraya arabalar park ediyor. sahile insek, bazen çok kalabalık oluyor. kafamda hep bu sorular var. oğlum henüz farkında değil, fakat birlikte top oynayarak geçireceğimiz vakti iple çekiyorum. bu hayal o kadar büyük ki, hayatımda anlatacağım hiçbir maç, çıkacağım hiçbir yayın, yapacağım hiçbir röportaj beni bu kadar heyecanlandırmıyor, ki beni az çok tanıyanlar bilir, heyecanlı birisiyim.

    kobe bryant’ın vefat haberini aldığımda aklıma ilk kızları geldi. önce henüz yedi aylık olan bebeğini düşündüm. babası kobe bryant. herkesin ama herkesin babasıyla ilgili bir hatırası olacak, fakat o babasını hayatı boyunca göremeyecek. sonra 13 yaşındaki kızı gigi’nin de helikopterde babasıyla vefat ettiği haberi geldi. birlikte idmana gidiyorlarmış. o an, tükendim.

    muhtemelen aynı hayalleri kurduk kobe’yle. çocuğuyla basketbol oynayıp, onun gelişimini görüp, gurur duydu. bir sözüyle en profesyonel kameraya sahip fotoğrafçının, muhtemelen zevkle ve bedavaya yapacağı işi kendisi yaptı: sırf kızı istiyor diye, maç sonunda onunla luka doncic’in fotoğrafını çekti. cep telefonuyla. kızı, trae young’a hayran olduğu için atlanta hawks maçına götürdü. ve her yerde gururla anlattı gigi’yi. pazar sabahı, idmana giderken trafikte yorulmasın diye helikoptere binmişti. çünkü babalar, kendi şartlarına göre en iyisini yapmaya çalışır. kimi aktarmalı otobüse binerek, kimi arabasıyla, kimi şoförü, kimi helikopteriyle götürür çocuğunu idmana. şartları başka olabilir, hisleri arasında en ufak bir fark yoktur.

    kobe’nin çocuklara ve öğretmeye olan ilgisini iki kez tecrübe ettim. 2010 yılında, new york’ta “dünya basketbol festivali” düzenlenmişti. harlem’ın meşhur rucker park’ında, sırayla birçok ünlü basketbolcu gelip, çocuklara bir şeyler öğretmiş, onlarla basketbol oynamıştı. dwyane wade’den, carmelo anthony, chris paul’e kadar... hepsi oradaydı, fakat iki kişi geldiğinde ortam bambaşka bir hal almıştı. bunlardan biri, michael jordan’dı. “o tarihin en iyisi, normal” diye düşünmüştüm. kobe parka geldiğinde, “jordan’a en yakın şey bu adammış” fikrini iliklerime kadar hissetmiştim. oraya gelen her öğrenciyle teker teker ilgilenip, fundamental’ında hata gördüklerini düzeltip, hepsine dokunmuştu. detaycılığı, oyuna olan aşkı başka bir seviyedeydi ve herkesin hatalarını sabırla düzeltmeye çalışıyordu.

    yaklaşık bir sene sonra, bunu birinci elden tecrübe edecektim. kendimi maslak’ta nike ofisindeki bir toplantı odasında buldum. konuşulanlar, güzel bir şarkı gibi geliyordu kulağıma: “kobe türkiye’ye gelip istanbul’da bir gün geçirecek. gün boyu onunla olup üç farklı noktada canlı yayında röportaj yapılmasını planlıyoruz. burada senin olmanı istiyoruz.” hem o zamanki kanalım ntv spor, hem de benim için unutulmaz bir fırsattı. kobe’nin detaycılığını birinci elden görme fırsatım oldu. özel hayatıyla ilgili konulara girmek istemediği için, aylar önce hangi soruların sorulacağı müzakere edildi. mağaza içinde röportajı ayakta değil, iki koltukta oturarak yapmak istemiştim. kobe’nin ekibi, güvenlik gerekçesiyle buna karşı çıkmıştı. sonrasında uzun süren e-mail trafiğinin ardından, bar sandalyesi tarzı iki sandalyede anlaşmıştık. mesut yıldırım’ın çektiği, 11 senedir twitter’da profil fotoğrafım olan kare de onun sonucunda çıktı. her detayı öğrenmek istiyordu kobe. üstelik bana saçma gelen bir programı vardı. örneğin; caddebostan sahilde 13:30’da çocuklara basketbol dersi vermeye başlayacak, 14:08’de bitirecekti. yandaki sahada hazır bulunan stüdyomuza geçişi ve daha önce provası yapılmış mikrofonların takılması sonrasında 14:12’de canlı yayın başlayacaktı.

    14:12 mi?

    mümkün değildi. alışkanlığımız, bu kadar büyük yıldızın bizi -iyi ihtimalle- yarım saat bekletmesiydi. nitekim daha bir hafta önce luis figo’yla röportaj yapmış ve en az yarım saat beklemiştim. kobe bekletmedi. söylediği saniyede hazırdı ve dört dakikalık ilk canlı yayınımıza 30 saniye geç girdiğimiz için utanmıştım. hayatımın en kötü röportaj girişlerinden biri oldu. elim ayağım birbirine karışmış, kendime gelmem zaman almıştı. kobe, kusursuzdu. sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi hissettirdi ve beni rahatlattı. günün geri kalanında yapacağımız diğer iki röportaj için çok daha iyi hissediyordum. kobe’yle toplam yarım saate yakın yayında kaldık. caddebostan sahilden tekneyle kabataş’a geçtik. oradan özel bir araçla istiklal caddesi’ne. izdiham vardı, fakat röportaj yine tam söylediği saatte, 17:20’de gerçekleşmişti.

    o gün caddebostan sahilde olanlar çok iyi hatırlar. ali emre dedeoğlu’nun çevirisiyle, çocuklara harika bir ders vermişti kobe. herkesle tek tek ilgileniyordu. biz röportaj yaparken tellere tırmanıp kendisini oradan izleyen kobe formalı çocukları bile selamlamayı unutmamıştı.

    dürüst olmak gerekirse, kobe’ye karşı duygularım zamanla değişti. kariyerinin ilk döneminde taciz davası vardı. 19 yaşında bir kadın, kobe’yi tecavüzle suçluyordu. o dönem tüm avukatlarının kadını itibarsızlaştırması, ilk başta ilişkinin karşılıklı olduğunu söyleyen kobe’nin sonrasında “kendisini suçlayan kişinin rızası olmadığını anladığını” belirtmesi, son olarak kadının suçlamayı geri çekmesi ardından davanın detayları tamamen gizli bir anlaşmayla kapanması ciddi soru işaretleriydi. gerçekten ne olduğunu hiçbir zaman bilemeyecektik. sevilecek birisi değildi. üstelik nba’e ilk girdiğinde, ukala ve bencil bir skorerden ötesi değildi benim için. hem draft edildiği takımı beğenmeyip ısrarla lakers’a gitmek istemesi, hem her anında michael jordan’ı taklit etmesi, hem de kendisini öne çıkarmaya çalışırken takım arkadaşlarını arkada tutması çok antipatik geliyordu. üstüne üstlük, jordan’ın jübilesine dönüşen 2003 all-star’ında mj’in maç kazandıracak basketi üzerine maçı uzatmaya götürmüştü. (ah jermaine o’neal! hâlâ kızgınım sana o faulden dolayı.)

    ancak lige girdiğinde o 18, ben 12 yaşındaydım. zamanla ikimiz de büyüdük. kobe, iyi bir takım arkadaşı ve lider oldu. ben, kobe’nin en az benim kadar bir jordan hayranı olduğunu anladım. o, gün geçtikçe egolarını doğru yönlendirmeyi öğrendi. ben gün geçtikçe daha geniş açıdan bakabilmeye çalıştım. taciz davasını geride bırakan kobe, kız çocuklarının babası olarak örnek bir karakter haline geldi. kadın haklarının iyi bir savunucusu oldu. hatalarından ders aldı, öğrendi ve uyguladı. kusursuz değil, aksine kusurlu ve kusurlarından öğrenen birisi olarak çıktı zirveye.

    kobe’nin öğrenmesi, saha içinde bir skorerden bir lidere dönüşmesiyle sonuçlandı. 2009’da pau gasol’e ikili oyunlardan söz ederken, daha iyi pas verebilmesi için doğru açıda, aynı paralelde durması gerektiğini anlatıyordu. sadece pau’ya değil, bize de öğretiyordu aslında. sanıyorum benim için kırılma anı odur. hidayet türkoğlu’nun final serisindeki rakibi olarak başarısızlığını isterken, kobe’nin hayranı olmuştum. nefretim, büyük bir sevgiye dönüştü.

    sonrasında sosyal medya çağına girdik. kobe herkesten yaklaşık dört sene sonra sosyal medya hesabı açtı. twitter’a girdikten üç ay kadar sonra aşil tendonu koptu. kopmuş aşil tendonuyla çizgiye kadar gidip, iki faul atması belki de kobe’nin en “mamba” anıydı.

    mamba demişken, bir insanın kendisine lakap takması çok sempatik durmuyor elbette. ancak bu, kobe’nin taciz davası sonrası yarattığı bir alter egoydu. kobe saha dışında problemlerle uğraşan bir insanken, kara mamba saha içinde rakiplerine saldıran acımasız bir karakterdi. bu lakabı “kill bill” filminde uma thurman’ın canlandırdığı karakterden aldığını yıllar sonra açıklayacaktı kobe. slam türkiye dergisinde editörlük yaparken, canlı bir yılanla çektirdiği kapak fotoğrafını ilk gördüğümde inanamamıştım. derginin en çok satan sayılarından biriydi.

    kobe rekabetçiydi. michael jordan’ın altı şampiyonluğunu yakalamak istiyordu. eski dostu shaquille o’neal’dan daha fazla şampiyonluk kazanmak istiyordu. takım arkadaşlarını zorluyor, onlarla kavga ediyor ve herkesi yukarı çekmek istiyordu. kariyerinde iki kez lakers’tan ayrılmaya yaklaştı. birisinde chicago’ya gidiyordu, ki yıllar sonra kendisi ev ve okul baktığını bile anlatmıştı. diğerinde de detroit’e takas oluyordu. ikisinin de sebebi, rekabetçi karakteriydi. “shaq olmadan şampiyonluk kazanamaz” denmesini istemiyordu. shaq’siz iki şampiyonluk daha kazandı.

    kobe rekabetçiydi. sadece parkede değil. iş aklı her zaman üst seviyedeydi. 2011 yılında, nba lokavta girmişken tüm basketbol dünyasını sarsan bir transferle beşiktaş, deron williams’ı almıştı. bu büyük transferin ardından new york times’a demeç veren dönemin beşiktaş antrenörü ergin ataman, “eğer isterse kobe de bize katılabilir” demişti. ertesi sabah, kobe’nin menajeri (şimdilerde lakers’ın gm’i olan) rob pelinka aradı ve beşiktaş ile görüşmek istediğini söyledi. beşiktaş ayda 700 bin dolar önerirken; kobe’nin teklifi “ayda iki milyon dolar ve imza sonrası yapılan tüm sponsorluk anlaşmalarından yüzde 50 pay” oldu. hep merak etmişimdir, dönemin başkanı yıldırım demirören o gün “evet” deseydi, ne olurdu acaba?

    kobe rekabetçiydi. basketbolu bıraktıktan sonra girişimci olmaya karar verdi. 6 milyon dolara aldığı enerji içeceği hisselerinin değeri 200 milyon doları aştı. film sektörüne girdi, yaptığı beş buçuk dakikalık kısa animasyon filmiyle oscar kazandı. kitap yazdı, en çok satanlar listesine girdi. çocuk kitapları yazmaya başladı. hatta espn+ için yaptığı detail programı, bein sports’ta taktik tahtası adıyla yayınlanan bir programa ilham kaynağı bile olacaktı. kobe, biz televizyonculara, televizyonculuğuyla ilham vermişti.

    kobe basketbolun ona getirdiklerini değil, basketbolun kendisini seviyordu. birçok emekli basketbolcu “şu yeni yetmeler bizim zamanımızda olsaydı bu kadar sayı atamazlardı” derken, kobe herkese destek olmayı tercih etti. sakatlanan oyuncuları teker teker arayıp onların arkasında oldu. son sosyal medya paylaşımı bile, kendi rekorunu geçen lebron james’i desteklemek içindi.

    41 yıllık hayatının 24’üne tanıklık ettik kobe bryant’in. yekûnde yaptığı her işte en iyisi olmaya çabalayan, rekabetçi, akıl almayacak kadar çalışkan, okuyan, detaylara önem veren, kendini geliştiren, farklı diller konuşabilen, zorlukların üstesinden gelebilen, çocukları için yaşayan, ailesine önem veren sevgi dolu bir insan kalıyor.

    umarım bir gün oğlumla basketbol oynarken kobe’den hak ettiği şekilde bahsedebilirim. tüm hatıralar için teşekkürler kobe. bugün birçok kişi, dostunu kaybetmiş gibi üzgün...
  • 266
    şimdi bu adamla lebron'un bu noktalara geliş hikayeleri farklı. lebron kahraman, kobe antikahraman olarak geldiler buralara. lebron denen adamın daha lisedeyken maçları ulusal kanallarda yayınlanıyordu. bakın lise diyorum, sadece lebron ismi yüzünden. adam nba'e geldiğinde zaten kahraman, idol ne derseniz o sıfatları taşıyordu. tv'lerde, gazetelerde, dergilerde bu kadar reklamını yapılması yani gayet doğaldı. lebron cleveland-miami tercihiyle ilk defa böyle bir tepkiye maruz kaldı kariyerinde.

    kobe ise lebron'un tam tersi. kobe zaten kariyerinin ilk bölümünü belki de nba tarihinin en dominant 3-5 adamından birinin gölgesinde geçirdi. ona rağmen adı allen iverson, vince carter, t-mac gibi adamlarla ligin süperstarları arasında geçiyordu. kobe'nin daha fazla 2. adam olmak istememesi, lakers'ın 3 sene üst üste şampiyon olduktan sonra yine en büyük favoriyken şampiyon olunamamasında en büyük faktör olarak gösterilmişti. hele ki tek şampiyonluk yüzüğü için utah'ı bırakıp gelen karl malone'un ve yine gary payton'ın ellerinin boş kalmasının faturası da kendisine çıktı. shaq takımdan ayrılmak zorunda kalıp miami'ye gitti ve orada da şampiyon olunca kobe dillerden düşmedi. ve belki de kendisini en yaralayan olay sonunda düşmesine rağmen tecavüz davası oldu. gittiği her yerde yuhalandı, tepki gördü, manşetlerden inmedi. bir nevi izi kaldı davanın.

    tüm bunlara rağmen kobe bütün bu olaylara basketbol oynayarak cevap verdi. son 3-4 yıldır olağanüstü bir performans gösteriyor. almadığı ünvan kalmadı, tek maçta 81 sayı attı, mvp ödüllerini aldı, şampiyonluklar yaşadı. kariyerinin bu son yıllarında az enerjiyle yine mükemmel işler yapıyor. oyununun diğer yönelerini şu yaşında bile ilerletiyor hatta mükemmelleştiriyor. işte böyle adamların egoları tükenmez. zaten onları bu seviyede tutan da budur. o yüzden kızmıyorum kendisine. şimdilerde ise lebron james ile kıyaslanıyor ancak net bir şekilde ondan bir adım ilerde kobe. lebron'un hala kanıtlaması gereken bir şeyler var. kobe hala bu oyunun kralı.
  • 896
    https://twitter.com/...XoEvUQQqhTA&s=19

    neden kobe'yi jordan'dan sonra yaziyorum, sebebi su kisa videoda bile gorulebilir. izleyiciye, oyuna ve rakibine duydugu saygidan, oyunda oldugu her saniye mucadelenin dibine vuran, %100'unu vermeyene kafasini sallayip soft diyen guzel bir abimiz oldugu icin.

    kobe maalesef isin pr kismiyla pek ilgilenmedi, keske daha fazla ugrassaydi ve keske yasliliginda dizini bu kadar zorlamasaydi. bu defanssiz basketbolda mac basi 30 sayiyla normal sezonu bitirebilirdi diyecegim ama adam zaten sakat diziyle son maci 60 sayi atabilen bir manyakti, hem de prime gordon hayward'a karsi.

    mac icinde sag dirsegindeki baglari sakatlatinca, sol eliyle sut cekerek sayi atmisligi vardir.

    asil tendonunu sakatladigi macta sahaya donup serbest atislari gerceklestirip oyundan oyle cikmistir. baskasinin sedyeyle sahadan cikacagi bir sakatliktan bahsediyoruz. maci kazanacaklarindan dolayi yapmiyor bunu, sahadaki arkadaslarina mucadele limitini gostermek icin yapiyordu.

    usa ispanya olimpiyat macinin ilk dakikasinda kardesim kadar seviyorum dedigi gasol'a kafa goz dalip yere indirmistir. bunu sebebi ise yine yanindaki diger superstarlara mucadelenin nerede olmasi gerektigini gostermek icin. kobe en buyuk yildiz oldugu o turnavada her zaman en onemli kisiyi savunarak takimi sampiyon yapmistir. gasol ani ise herkes icin şok etkisi yaratip savunmayi guclendirmeleri gerektigine dair bir uyari olmuştur.

    kobe bir ilham kaynagidir. flop sevenlerle karsilastirmak anısına ihanet olur.
  • 874
    24 yıl önce bugün idolü michael jordan karşısındaki ilk maçına çıkıp jordan 30 sayı, 9 ribaund, 3 asist istatistikleri tuttururken yalnızca 5 sayı ve 1 ribaundda kalan ancak tam 1 yıl sonra -yani günümüzden tam 23 yıl önce- jordan 36 sayı, 5 ribaund, 4 asist ile oynarken kendisi de 33 sayı, 3 ribaund, 2 asist ile cevap veren efsanedir. bu iki maçı da los angeles lakers kaybetmişti fakat günümüzden 23 yıl önceki maç kobe bryant'nin yıllar sonra 'o olmasaydı 5 yüzüğüm olmazdı.' dediği efsane michael jordan ile ilk kez rekabet ettiği maç olmasından dolayı önemlidir. ayrıca 1 yılda nasıl bir seviyeye ulaştığının da göstergesidir.

    https://twitter.com/i/status/1339592371202187265

    (bkz: 17 aralık 1996 chicago bulls los angeles lakers maçı)
    (bkz: 17 aralık 1997 chicago bulls los angeles lakers maçı)

    edit: 23 yıl önceki maçtan kesitler --> https://twitter.com/i/status/1339620962275389440
  • 856
    41 gibi genç bir yaşta beklenmedik ölümüyle dünya çapındaki hayranlarını şoka sokmuş olan mamba. duygu sömürüsü sektörünün çalışmaları ve bizim milletin hem her şeyi abartma hem de her şeye bir kulp takma hastalığının çarpışması bir kenara, nba tarihine geçmiş büyük starlardan biriydi. 1950'lerde ve 1980'lerde domine etmese de sık aralıklı şampiyonlukları bulunan lakers'ı seksenlerin sonu doksanların başındaki buhranlı dönemden kurtarmasından ötürü lakers taraftarında yeri ayrıdır. dönem olarak efsane jordan'ın hemen arkasından gelmesi, stillerinin hatta bazı imza hareketlerinin aynı olması, istatistikleri ve şampiyonluklarıyla da dünya çapındaki basketseverlerin zihninde ve gönlünde yer etmiştir. bunun yanında internetin hayatlarımıza yön verecek şekilde girmeye başladığı dönemde sahneye çıkışı onun ünü ve sevgisinin dünya çapına yayılmasını kolaylaştırmış hatta şiddetlendirmiştir.

    bugün yirmili yaşların sonunda, otuzlarının başında olan ve basketbolu takip eden her insan çocukluğunda en azından bir kere kobe bryant olmuş, formasını giymiş, bir hareketini denerken kendini sakatlamaya ramak kalmıştır. bu da her sporcunun hatta insanın kolay kolay ulaşamayacağı bir seviye, yaratamayacağı bir etkidir. buna ani ve hiç beklenmedik ölümü de eklenince yaşananlar ve bu büyüklükte tepkilerin verilmesini normal karşılamak gerekiyor.

    bu spora bırakacağı en büyük mirası olan kızını da alıp göçmüştür bu dünyadan. onu seven ve hatırlayan son insan ölünceye kadar yaşamaya devam edecek...
App Store'dan indirin Google Play'den alın