45
çocukluğumda hep evimin salonu gibi bakardım oraya. nede olsa evimdeki odam, salonum, mutfağım gibi bir yerdi kapalı tribün. gayrettepede oturduğum zamanlar da babamla hızlıca vergi dairesinin yokuşunu çıkıp direk içeri girerdik. yaşım 12-13 lere geldiğinde babam bana "oğlum benim eskisi kadar bağırıcak gücüm kalmadı ben numaralı tribüne geçiyorum" dediğinde ne demek istediğini anlayamamıştım. sonra numaralıda oturmaya başladığımda anladım kapalı tribünden kopmanın ne demek olduğunu. tam karşımda yanan meşalenin kokusunda boğulmamanın ne demek olduğunu işte o zaman anladım. hani sigara bağımlısı olmuş bir insan içine dumanı çekmeden duramazya işte bende öyleydim. kapalı tribünü istiyordum eskisi gibi. ömrümün 4 te 3 ünden fazlası geçti bu tribünde. hakan şükür ün formasını öperek gelişini hagi nin 40 metreden attığı golü ben kapalı tribünden izlemek istiyorum.
22 sene oldu bu hayatta var olalı 17-18 sene oldu belki ali sami yen e ayak basalı. ömrümün tamamını ben bu tribüne verdim, ve şimdi geçmişteki hatıralarla bir yarım sezonun sonunda terk edicem bu yeri. gözyaşlarımın ve parçalanan ses tellerimin izleriyle süslü bu tribünün her metrekaresi, -15 derecede pankart asarken içimi alev alev ısıtan o atmosferini asla unutmayacağım.
elveda kapalı.
22 sene oldu bu hayatta var olalı 17-18 sene oldu belki ali sami yen e ayak basalı. ömrümün tamamını ben bu tribüne verdim, ve şimdi geçmişteki hatıralarla bir yarım sezonun sonunda terk edicem bu yeri. gözyaşlarımın ve parçalanan ses tellerimin izleriyle süslü bu tribünün her metrekaresi, -15 derecede pankart asarken içimi alev alev ısıtan o atmosferini asla unutmayacağım.
elveda kapalı.