bugün futbol dünyasının bir büyük dahisi varsa o da kuşkusuz
josep guardiola sala ya da kısaca “pep”. bu adam özellikle barcelona ve manchester city’de yaptıklarıyla oyunu değiştirdi. bununla beraber, oyunu her değiştiren oyuna yarar getirir mi, bunu tartışmak lazım.
genelde dahilerle ilgili sorun, herkesin onları taklit etmeye çalışmasıdır. onları taklit etmeye çalıştığınızda çoğu zaman ortaya fecaat bir şey çıkar. plak mecmuası’nın yayın yönetmenliğini yaptığım dönemde birkaç müzisyen dostum ve müzik yazarı ağabeyimle bir masada oturuyorduk. bir çocuk uğradı tanıdığı müzisyenlere selam vermeye. konuştuk, gitar çalıyormuş. bir ağabeyimiz teori de çalışıp çalışmadığını sorduğunda küçümser bir tavırla “gerek yok ki jimi hendrix nota bile bilmiyormuş,” dedi. büyük yanılgı. hendrix nota biliyordu (not: nota okumak ile nota bilmek ayrı şeylerdir), o ayrı bir konu ama bilmiyor olsa bile o, jimi hendrix’ti. çocuğa “sen de hendrix olsan şu an biz senden imza istiyor olurduk,” demek istedim ama demedim. hendrixler yüzyılda bir gelir. hendrix olmaya çalışır, onun izinden giderseniz çuvallarsınız. ondan alacağınızı alıp, onun tavrını ve bakışını kavrayıp yolunuza bakmalısınız.
benzer bir durum guardiola için de geçerli. guardiola, zihin açıyor. hem de sadece futbol dünyası için değil… bugün bir şair bile guardiola’dan bir şeyler öğrenebilir. ne var ki guardiola aynı zamanda futbola büyük zarar veriyor. bu yüzden bir futbolsever olarak ondan nefret ediyorum.
pep, senden nefret ediyorum!
şimdi, pep’ten nefret ettiğim için beni kınayabilirsiniz ama izin verin kendimi izah edeyim. pep’ten kötü futbol oynattığı için nefret etmiyorum. aksine, manchester city’i izlemek büyük keyif. ancak çoğu teknik direktör pep kadar zeki değil ve yapamayacakları halde takımlarını onun gibi oynatmaya çalışarak ortaya bir futbol takımından çok sirk ekibi koyuyorlar. bunun örneklerini türkiye süper ligi’nde sık sık görüyoruz. en barizi
francesco farioli, sağ olsun, hendrix’i yanlış yoldan takip eden o çocuk gibi kendisini pep, takımını city sanmaktan ısrarla vazgeçmiyor. kimileri de bu adamın ortaya koyduğunu iyi futbol sanıyor.
artık iyi futbolun ne olduğuna dair ufkumuz çok dar. pep ya da klopp gibi oynatmıyorsan iyi futbol oynatmıyorsun. mesela biri bana jose mourinho’nun karakteristik futbolunun neye göre kötü olduğunu açıklayabilir mi? göze hoş gelen (ne demekse) futbol iyi, hoş gelmeyen kötü… böyle bir formül olamaz. bu, dans ettiren müziğe iyi; ettirmeyene kötü demeye benziyor. futbol oyununda amaç rakibinden bir fazla gol atarak kazanmaktır. bu amaca göre gol atmak kadar yememek de kıymetlidir ve oyununuzu pekala az gol yemek üzere inşa edebilirsiniz. bence
iyi futbol tutarlı, dayanışmacı ve anlaşılır futboldur. savunmacı ya da hücumcu olmak önemli değil.
dayanışma, futbol gibi takım oyunlarının temelinde yer alıyor. hiçbir maçı tek kişi kazanmaz ve tek kişi kaybetmez. siz, hagi’nin son dakikada çektiği bir şutla galip geldiğinizi zannedebilirsiniz ama o zamana kadar gol yemediğiniz için de kazanmışsınızdır aslında. bu yüzden iyi futbol ve iyi takım, sorumluluğun ve rollerin doğru paylaşıldığı bir yapı olmalı. bu da pekala catenaccioda da mümkün, gegenpresste de. hakeza tutarlılık da stratejinizin ve taktiğinizin ne olduğuyla değil, nasıl uygulandığıyla ilgilidir. teknik adam ve futbolcular, benimsedikleri oyunla tutarlı bir mantaliteyle hareket etmeli ve tutarlı hamleler geliştirmelidir.
demem o ki, iyi futbol oynamak için pep’in ya da klopp’un izinden gitmek şart değil. mourinho’nun ya da simeone’nin de izinden gidebilirsiniz. iyi futbol, çeşitlidir; futbol da çeşitlilikle iyidir.
pep’in dehası, futbolun sosyokültürel yapısıyla da çelişiyor. kötü olan şu ki pep, futbola galebe çalıyor ve onu adım adım ölümüne götürüyor.
futbol niçin bu kadar popüler? bana kalırsa bunun en temel nedeni onun sade ve basit, kolay anlaşılır bir oyun olması. herkes iyi kötü futbol yorumlayabilir, en azından sahadaki takımın ne yapmaya çalıştığını anlayabilir. ancak pep, maçları karmaşık matematik problemleri olarak görmek eğiliminde. oyunu karmaşıklaştırıyor, anlamayı güçleştiriyor. peplerin çoğalması uzun vadede futbolun hayrına değil. bir süre sonra insanlar stoke city’nin “şişir ileri” futbolunu bile arar olursa şaşırmayın!
yine futbol sürprizli bir oyun olmalıdır. pep’in detaycılığı, futbolun sürprizini de öldürüyor. onun sihrini, büyüsünü yok ediyor. futbolu dört işleme çeviriyor.
velhasılıkelam, pep büyük işler yapıyor. ama yaptıkları kendine has ve öyle kalmalı. şu da unutulmamalı ki pep’in dehası milyarlara mal oluyor. siz pep kadar varsanız, milyarlarınız olmadığını ve onun oyununu oynayamayacağınızı görecek kadar kafanız çalışıyordur. kendi yolunuzu çizersiniz. pep kadar dehanız yoksa da zaten onun izinden gitmeye kalkmayın, çuvallarsınız. ancak türkiye gibi ülkelerde “değişik bir şey deniyor abi ya,” diye övgüye boğulursunuz. italya’da falan sizi tefe koyarlar, sonra üzülürsünüz.