resim
Felipe Jorge Loureiro
Görev:Takım Sorumlusu
Takım:Vasco da Gama
Yaş:47
Uyruk:Brezilya
  • 131
    çalım atmayı kendisinden öğrendiğim brezilyalı, galatasarayımızla cok kısa sureli birlikteligi olmus eski futbolcumuz.

    sol tarafta görünce 2002-2003 sezonuna gittim birden. o donemde de bana son model bilgisayar alinmisti. hatta hic unutmam ben bu parayla evin mobilyalarini yenilerdim adam akilli kullan diyen annemin sesii hala cinlar kulaklarimda. o zaman yeni yeni video falan buluyorduk sagdan soldan, tv kartiyla kayit falan yapiyoruz. maclarin ozet goruntulerini, genis ozetini falan buluyoruz indiriyoruz. hatta kafa vurmayi rivaldonun goruntulerinden ogrendim. boyle belden destek alarak, gorerek, atacağın yeri tespit ederek.

    neysw gelelim bizim felipeye, ben de ileri geri sara sara, 10larca felipe çalımını izleye izleye, mahallede, okulda, hali sahada uygulaya uygulaya aklima kazimistim. hala da ara ara yaparim o calimi. hele ayakta krampon varsa cim sahada yeri resmen destek alarak yapmasi daha zevkli. bilen ya da deneyen bilir. hatta amatorde oynamam icin cagiran hocaya bunlari soylemistim. o da yapamazsan kovarim demisti. yapmistim da bayagi bi begenmisti. tabii sonra ben okumak zorundayim hocam dedim de yoluma devam ettim.

    o degil de, keske futbolcu olmak icin hevesim olsaydi. simdi futbolunun son doneminde hala iyi bir takimda oynuyor olurdum. zira zeka vardi. futbolcularin maalesef cok cok buyuk bir cogunlugu -en azindan bizim ulkemizde- ortalama ya da alti seviyede. ne yazik ki. bir kere analitik dusunemiyorlar. felipe de boyleydi. ulan madem bu yeti yok sende, biraz azimli ol, biraz hirsli ol bari de acigini oyle kapat. senden onceki hagi oyle degildi ama bak. zeki adamdi. haliyle yatisa gecmeye hakki vardi. bak sergen de oyleydi. ulan laf lafi acti nerelere geldik. bu entrynin bitecegi yok. yazmaya yazmaya entari girmeyi unutmusuz.

    edit: o yillarda 1 mp3 sarki 1 saatte iniyordu. 10 saniyelik video icin 1 gun ugrastigimi bilirim. hani buna gore dusununce cok buyuk ahmaklik etmisiz o emekleri bosa atmisiz eski arsivlere gereken degeri vermedigimiz icin. :(
  • 148
    zamanla uzayan mesafeler misali hakkında çeşitli tevatürlerin ortaya çıkması uzun bir entry girme ihtiyacı doğuran yeni hagi'miz.

    ikinci fatih terim döneminin ilk transferlerindendi bu esmer hafif kel abimiz. beş yıl forma giydiği vasco de gama'da son yılını her iki devrede farklı takımlara kiralanarak geçirmişti. o dönemler henüz scouting işi kamuya açılmadığı için kıymetli bir bilgiydi ama aslında brezilya milli takımı havuzunda olan bir oyuncuydu. ancak mevkisinde rivaldo olduğu için pek forma ihtimali yoktu. milli kariyerinde bir tek copa america madalyası vardır.

    ikinci fatih terim dönemi tabi aynı zamanda acılarla yüreğimizi kararttın özhan abimizin başkanlığının ilk dönemine denk geliyordu. "her sene 3 yıldız oyuncu" sözü vardı bu abimizin meşhur. fenerbahçe ariel ortega bombasını patlatınca biz de misilleme olarak bu abimizi ve sven-göran eriksson'un "geleceğin en iyi 100 oyuncusu" listesinde yer alan fabio pinto'yu almıştık.

    allah rahmet eylesin özhan canaydın abimiz böylesine rekabetçi ve sözünün eri bir başkandı işte...

    aslında türkiye şartları için çok faydalı olabilecek bir futbolcuydu. salon futbolundan yetişme idi. bu sebepten özellikle dar alanda çok etkili bir oyuncuydu. kariyeri boyunca kaç asist yaptı bilemeyeceğim ama çalım atar gibi enteresan asistleri de olurdu. o yıllarda türkiye liginde ancak tekme tokatla durdurulabiliyordu böyle futbolcular, o da türkiye'de forma giydiği kısa sürede payına düşen dayağı fazlasıyla yemişti aslında.

    neden olmadı sorusunun birkaç cevabı var. daha doğrusu birkaç cevabın birleşiminden doğan bir sonuç var. hagi'nin futbolu bırakması sonrası "emekli edilen" 10 numara sadece bir sene sonra bu abimize verilmişti. fenerbahçe ariel ortega'yı transfer ettiği için bir dünya yıldızı ile kıyaslanıyordu. kariyerinde ilk defa avrupa'ya geliyordu. o dönem takımda tercümanlık yapan mustafa turgun'un galatasaray dergisi'nde anlattığına göre türkiye onu biraz afallatmıştı. hagi gibi bir ustadan sonra müzeden indirilen 10 numaranın teslim edildiği böyle yetenekli bir oyuncu olarak biraz olsun el üstünde tutulacağını sanarken hem rakipleri tarafından itilip kakılan, hem de takımda ve teknik heyette fazla bir ayrıcalığı olmaması onu mutsuz etmişti.

    el üstünde tutulmak demişken eski açık sarı desene filminin en yaran sahnelerinden birinde, 13 aralık 2002 gaziantepspor galatasaray maçı sonrası hasan şaş'ın takım otobüsünde tercümanla yarım dürüm yollayıp bir sonraki maçta ara pası istemesi de unutulmazdır kendisinden. kaderin bir cilvesi olarak bir sonraki maç felipe'nin son maçı olmuştur galatasaray'da. o sezon 18 hafta oynanan ilk devrede 14 maça çıkmıştır. mustafa çulcu'nun i love you şenol tezahüratı için anons istediği meşhur diyarbakırspor maçında kart görmemiş olmasına rağmen rakibine dirsek attığı görüntülerden görülüp 3 maç ceza verilmiş, bu sebepten 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçında cezalı duruma düşmüştü. zira 6-0'lık maç bu 3 maçlık serinin son ayağıydı.

    (bkz: 19 ekim 2002 galatasaray diyarbakırspor maçı)

    cezası haricinde forma giymediği hatta kadroda olmadığı tek maç ise 16 kasım 2002 galatasaray trabzonspor maçı idi ki o da fenerbahçe'nin kırdığı iç saha galibiyet serisi rekorunu kırdığımız maçtı. enteresandır bir sezon önce fenerbahçe'nin serisini bitiren beşiktaş o sezon da bu trabzonspor maçından bir sonraki iç saha maçında deli ibo'nun attığı golle bizim seriyi de kırmıştı da beşiktaş kamuoyu yaklaşık 10 yıl sonra övünecek bir şeyler bulabilmişti...

    bu abimize dönersek gerçekten yetenekliydi. hagi'nin forması ve ortega kıyaslamaları bir kenara, hazırlık maçlarında heyecan veren bir görüntüsü vardı. ancak o yıllarda bu tarz oyunculara adam markajı verip kilitlemek takımın genel planını çok sekteye uğratmıyordu. o sebepten ilk haftalara bomba gibi girse de zaman içinde türk futbolcuları tarafından sindirildi. rambo okan'ın sami yen'in ortasına kendince bayrak diktiği olaylı açılış maçında penaltı golüyle sezona başladı. arif'in "100 kere vursam 99'u auta gider" dediği bombastik golü attığı bursa maçında* diğer golü attıran isimdi. malatya deplasmanında ki o sezon üç büyüklere kök söktürdü o deplasman, iki asistle puanı kurtardı. özellikle 5 kişinin içinden arif'e attığı asist acayipti. bir sonraki lig maçında 13 eylül 2002 galatasaray kocaelispor maçında eski açık tarafındaki kaleye 10 metrelik bir slalomdan sonra yayın üzerinden vurduğu şutla golü atıp, arif'e de bir gol attırdı. ki zaten akıllarda en çok kazınan maçı ve hareketleri bu oldu.

    bu üç maçlık performanstan sonra şampiyonlar ligi fikstürü üst üste binince iki lig maçında dinlendirilme amaçlı yedek soyundu. özellikle golsüz biten elazığ deplasmanı sonrası yavrum basın fatih terim'in onu kapris olarak kızağa çektiğini, bir yıldız oyuncuya tahammül edemediğini yazdı çizdi. iki maç sonra tekrardan ilk 11'e girdiğinde kart görmemesine rağmen video görüntüleriyle ceza aldı. yukarda da bahsi geçen tüm saha dışı etmenlere bir ay da forma giyememe eklendi. zaten çalkantılı giden sezonda tekrar form tutup 11'e giremeden devre arası geldi. karşılıklı anlaşmayla dört yıllık sözleşmesi yarım sezonda feshedildi ve ülkesinin yolunu tuttu. 2004'te copa america'yı kazanan takımda yer alınca yavrum basın yine üzerinden fatih terim'e salladı. daha sonra fatih terim galatasaray ile her bocaladığında ortaya çıkan listelerin bir parçası olmaktan kurtulamadı...

    galatasaray kariyeri 14 lig, 4 şampiyonlar ligi maçında toplam 5 asist 2 goldür bu abimizin. özhan abimizin kendisi üzerinden günü kurtarma politikası olan gazlamaların üzerine 3 maçta gelen 4 asist 1 gol bu abimizi çok büyük futbolcu yapmıştır dimağlarda. yerine bir transfer çalımı ile apar topar şekilde haim revivo gelmişti fenerbahçe'den. onun da fenerbahçe'de kariyer sezonunu geçirdikten sonra galatasaray'da ilk maçta attığı 3 gol ve kalan devrede yaptığı toplam 2 asistin ötesine geçememesi bu abimizi daha da bir kıymete bindirmişti o dönem.

    işin aslı profil olarak halı sahalarda sırf maç kazandırsın diğe çağırılıp takımın parasını cebinden ödediği yetenekli abilerin profesyonel bir versiyonuydu. omuzlarda taşınmayı beklerken hep kendini ispatlaması beklendi. dünyanın henüz şimdiki kadar global olmadığı bir dönemde ilk defa yurtdışına çıkarken türkiye gibi zorlu bir ülkeye gelmişti. tüm bunları alt alta koyunca yarım sezon dayanabilip ülkesine dönmüş bir adamdı aslında.

    sadece "fatih terim'in harcadığı adam" olarak anılmayı haketmeyecek olan yetenekleri su götürmezdi elbette. eğer hayat oyunlardaki gibi, futbolcular da makine olsaydı belki de çok başka bir hikayemiz olabilirdi. ama olmadı...

    geriye o 3 maçta damaklara çalınan tat ve arşa çıkarılan beklentilerin edası kaldı...

    o değil de ne goldü be kocaelispor'a attığı...

    zamandan sonra gelen edit: eenfes baska ne diyebiliriz uyardı. alex ferguson değil sven-göran eriksson...
  • 151
    hakkında biraz mesajlaştıktan sonra, sözlüğümüzün on numara üyesi @imparatorfatihterim'in şöyle bir videosunu hazırladığı eski futbolcumuz. eline sağlık güzel kardeşim.

    https://streamable.com/x7zqb

    ben her gün ataşehir - beykoz arası gidiyorum, arabaya mp3 atmaya üşendiğim için aylardır aynı şarkıları dinliyorum. adam 5 dakikada felipe'nin galatasaray kariyerini özet geçti. helal valla. :)
  • 130
    inanılmaz bir yetenekti. topu aldığında çalımlayamayacağı adam ve veremeyeceği pas yoktu. sihirbaz gibiydi. arif erdem'e yığınla gol attırmıştı. yollarımız kendisiyle erken ayrıldı. daha sonra o da, bir müddet biz de istediğimiz yerlere gelemedik.

    benim için bir başka özelliğiyse; hagi'nin değerinin iyice farkına varmamı sağlamıştı. :)
    gheorghe hagi futbolu bıraktığında 37 yaşındaydı. 35 sonrasında bile felipe'nin bize geldiği 25 yaşındaki halinden daha çok hareket eder, hucumların içerisinde olur, yenilgiyi hazmetmez ve her anlamda mücadele ederdi. sertlik ve hırçınlık gördüğünde iki kat fazlasıyla karşılık verirdi. oynarken izlediğinizde futbolu bırakacağı aklınıza bile gelmezdi. felipe ise durağan bir adamdı ve tekme tokat dalan savunmacıları görünce çabuk sinerdi. zaten bir türlü beklenen sıçramayı yapamamasının, kariyerinin sönük geçmesinin ve daha büyük takımlarda oymayamamasının sebebi de buydu.
  • 152
    acun ılıcalı acun firarda zamanlarında brezilya'da kendisine tesadüfen plaj voleybolu oynarken denk gelmişti. "galatasaray'dan neden ayrıldın ? " tarzında bir soru sormuştu felipe'de "kulüpte para yoktu" gibilerinden bir şeyler söylemişti.

    dünya gözü ile gördüğüm en yetenekli futbolculardan biriydi felipe. para olmaması ile beraber fatih terim'in "koşmuyor" baskılarının da bunda büyük etkisi vardı tartışmasız. nitekim gelmeden önce bir basın toplantısında da "felipe ve pinto'yu istiyorum" demişti ama geldiklerinde hikaye mutlu bitmemişti. keşke dünya gözü ile bir kaç sezon daha kendisini galatasaray'da izleyebilseydik.
  • 134
    kariyeri 7'si brezilya milli takımında olmak üzere toplam 640 maç sürmüştür. bu maçlarda toplam 121 gol atmıştır. yetenekli bir futbolcuydu ama kariyeri yeteneğiyle örtüşecek şekilde olmadı bana göre. ömer bayram'ı burada en çok destekleyenlerden biriyim. ömerle kıyaslanacak bir futbolcu kesinlikle değildir.

    ''elinizin altında internet var ağbi ya'' dedikten sonra ömerle mukayesinin ironi olduğunu iddia etmek inandırıcı değil. elinizin altındaki interneti biraz daha dikkatli kullanırsanız böyle izahatlara gerek kalmaz.
  • 125
    hep aynı çalımı atıp her defasında yedirirdi. bizde çok fazla boy gösteremedi. hagi sonrası geldiği için beklentiler acayip yüksekti kendisinden. gerçi hagi’den sonra kim oynasa boşluğunu dolduramazdı be kardeşim. bir de brezilyalı olunca default olarak gelen disiplinsiz olma sendromu da eklendi ve çok fazla oynamadı bizde. daha sonra da zaten katar’da falan oynadı yanılmıyorsam. sonra da ülkesinde futbolu bıraktı. ne zaman kendisinin muhabbeti geçse hasan şaş’ın otobüste kendisine yaptığı her asist karşılığında dürüm göndermesi aklıma gelir ajskskskdk. ne adamsın ulan hasan.
  • 155
    fatih hoca, dördüncü döneminde 4-1-4-1'e taktığı gibi 2002-2003 sezonunda da düz 4-4-2'ye kafayı takmıştı. felipe'nin başarısız olmasında bir nebze bunun da etkisi vardı bence. çünkü, 4-4-2'nin hiçbir pozisyonunda beklenen eforu gösterebilecek bir oyuncu profiline sahip değildi. 4-4-2'nin sol açığında hasan şaş, sağ açığında da biraz daha serbest bir rolde felipe oynuyordu.

    4-3-1-2'yi tercih ettiği birinci galatasaray, fiorentina ve milan zamanlarından sonra galatasaray'da ikinci döneminde de zaman zaman 4-3-1-2'yi andıran ama olmayan bir 4-4-2 ile çıkıyorduk. hasan şaş'ı 2002 dünya kupası performansı sonrası takımda kalmaya ikna etmesinden ötürü, kanatlı bir oyun düşünmüştü sanıyorum. zaten pinto, elvir baliç gibi kanat oyuncuları da transfer edilmişti.

    fatih hocanın ikinci dönemi de dördüncü dönemi gibi kafasındakilerin sahaya tam yansımadığı ve sürekli transfer istediği bir dönemdi. felipe için de zamanının steven nzonzi'si olmuş diyebilriiz.*
  • 135
    felipe ile ilgili hatırladığım ilginç bir açıklama var, o zamanlarda ki bir yöneticimiz, röportajında ona çıt çıtlı forma yaptıracağını söylemişti. çalımlarından sonra rakipler formasından çekerdi hep. bu detayda neden aklımda kalmış hiç anlamadım.

    not: renktaşlardan gelen bilgiye göre fatih hocamız söylemiş, yöneticiler değilmiş.
  • 117
    kendisinin sözleşmesinde tam olarak hatırlamasam da, 3 diye hatırlıyorum, 3 maç oynamaması halinde serbest kalır maddesi vardı. bu maddeyi kullanarak serbest kalmıştı. koşmuyor, mücadele etmiyor denilerek başı yenildi. kimileri fatih terim'le sorun yaşadı diyor, kimileri ise pre yeniçericilik faaliyetleri sonucunda başı yenildi diyor ama benim bildiğim çok kaliteli bir ayaktı. misal kendisinden verim alabilseydik, aynı sezon koşmadan takımını şampiyon yapan sergen yalçın gibi bir geri dönüş alabilirdik. hatta bir sezon sonra türkiye'ye gelen alex de souza'yı donundan sallardı, o yeteneğe sahipti.
  • 153
    galatasray'da oynadığı dönemde topla geride buluşup önüne geleni topu hafifçe sola çekerek sürekli çalımladığı dönemlerde neden hücum oynamıyor diye fatih terim eleştiriliyordu. hıncal uluç ise, felipe ayrıldıktan seneler sonra bir televizyon programında fatih hoca'nın felipe'yi daha ileride oynaması konusunda sık sık uyardığından ama felipe'nin kendisinin topu daha geride almayı tercih ettiğinden bahsetmiş ve felipe'yi de -her zaman yaptığı gibi tabii- korkak olmakla eleştirmişti. hıncal uluç'a göre orta sahada oyuncu çalımlamak kolaymış, asıl önemli olan o çalımları 1.90'lık stoperlere atmakmış.
  • 140
    asist sayısını bilemem ama çok yetenekli bir oyuncuydu, yürüyerek adam geçerdi ama hani rahat çalım attığını anlatmak için söylemiyorum gerçekten yürüyerek geçerdi. topu sol yana çekerek bir çalım yapardı sürekli ve kimse engelleyemezdi. o ara pasları falan harikaydı, hele bir tane arife eliyle defansın arkasına sarkmasını işaret edip attırdığı bir gol vardı hiç unutmam. çok severdim kendisini galatasaray'dan ayrıldığını duyduğum gün rakı içmeye gitmiştim efkardan.
  • 141
    evet, yaşımız belli olsun.
    internete gerek yok gençler, yanaşın hatırladığım kadarı ile anlatayım kendisini.

    birincisi adam topla çok iyiydi, messi ile karşılaştırarak eşşeğin tenasül organına bir miktar su kaçırmışlar gerçi ama tarz olarak en azından topla dripling olarak teknikleri birbirine çok benziyordu.
    rakibin topa müdahale etmesinden milisaniye önce topu sağ sola ileri dürterek adam geçme tekniği. basit bir çalım olarak gözükür ve her seferinde bu çalım yenirmi yauuv denir ama futbolda en önemli şey topu sürerken ki hakimiyet, bu adamda bu durum çok üst düzeydi.

    bakın burası çokomelli, istatistik olarak oynadığı dönemde cl'de en çok faul alan oyuncuydu.

    peki fatih hoca neden sevmedi, çünkü kendisi topsuz oyunda hiç yoktu. ne rakip kovalardı, ne topun peşine koşardı.
    rakip ceza yayı 20 mt çevresinde (halı saha kadar bir alanda) top oynamayı severdi.

    fatih hocanın hiç sevmediği bir şeydir, top bizdeyken biz oynayalım, top rakipteyken o oynasın mantığında bir adamdı.

    istatistik olarak 17 asisti olması mümkün değil. sadece bizde oynadığı dönemde arif erdem'i asistleri ile gol kralı yapacaktı neredeyse. sadece arif'e 5-6 asist yapmıştır sanırım.

    velhasıl kelam, iyi futbolcuydu, hoş futbolcuydu ama türünün son örneklerindendi, kendisi dahil türü azalarak bitti.
  • 145
    transfermarkt verileri özellikle emekli olmuş eski futbolcular için çoğu zaman yanlış veya eksik olabiliyor. örneğin romario: https://www.transfermarkt.com.tr/.../profil/spieler/7942

    kariyerinde 700'e yakın gol bulunan romario'nun 165 golü olduğunu gösteriyor. maç sayısı da hatalı doğal olarak. bunları bilmeden araştırmadan insanlara hem yanlış bilgi vermek hem de "internet ver aabi elinizde yeaa" demek için bir miktar cahil öz güvenine sahip olmak gerekiyor sanırım.

    felipe'ye gelecek olursak, inanılmaz yetenekli ama istikrarsız ve çıt kırıldım bir oyuncu olduğunu hatırlıyorum. topu ayağına aldığında çok heyecanlandırıyordu fakat mental ve fiziksel olarak çok üst seviye bir oyuncu olmadığı için tutmamıştı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın