bir kaç konu başlığı altında ele alacağım kriterlerle bir profil çizmeye çalışacağım.
otorite takım üzerinde tam bir hakimiyet sahibi olmalı. bu hakimiyet, takım içerisindeki herhangi bir futbolcu girişimiyle sorgulanmamalı, mutlak suretle kendisine itaat edilmeli. florya'dan levent nazifoğlu mehmet özbek ve alp yalman'ı uzaklaştırmalı. levent nazifoğlu kendisinden habersiz futbolcularla irtibat kuramamalı. makamına saygı duyulmalı ve o saygıyı sonuna kadar hak etmeli. bu bakımdan geçmişte takımımıza hizmet etmiş olan karl heinz feldkamp, eric gerets, fatih terim refereans alınabilir.
teknik ekip kaleci antrenörü dahil teknik ekibini kendisi oluşturmalı. her birine hakim olmalı. yapılan çalışmaları ve düzeylerini takip etmeli sorgulamalı, eleştirmeli ve daha iyisi için çözüm önermeli. takımın kondisyonunu, defansif anlayışını, taktiksel dizilimini, hücum varyasyonlarını ekibi ile sürekli müzakere etmeli, zayıf kalındığında derhal müdahale etmelidir.
karakter hırs. galatasaray'ın anlayışında. taktik tahtasına ilk yazılması gereken kelime. oyuncuları sahaya sürüp öylece maçı izlememeli. saha kenarında adeta takımı bir bilgisayar oyunu gibi yönetmeli. takım kendisinin direktiflerinden asla çıkmamalı. kulübede geçirdiği zaman 5 dakikadan fazla olmamalı. oyuna her anlamda müdahil olmalı. futbolcu sahadayken kenarı düşünmeli ona göre oynamalı. forma adaleti olmalı ki, sahadaki 11 o formayı hak ettiği için giydiğini bilsin, rehavete kapılmasın.
oyun anlayışı mücadele. galatasaray takımını öyle bir ortaya koymalı ki, kaybedilen hiç bir müsabakada aklımıza mücadele eksikliği gelmemeli. rakibi kendi ceza sahasında kovalayacak oyunu oynatmalı. koşmayanı kadrodan kesmeli. galatasaray'ın rakibi, galatasaray'dan alınacak 1 puanın ne kadar değerli ve zor olduğu kanısını taşımalı. sahada 11 oyuncu -rakip kim olursa olsun- maçı kazanmak için oynamalı. rakibi presle yıldırıp isyan ettirmeli. gereksiz yere topu ayağında bekleten yana, geriye pas yapan bir sonraki maçta sahada olamayacağını bilmeli. taviz gösterilmemeli.
medya medya önünde takımı ve yönetimi eleştirebilmeli. futbolcu buradan gelecek tepkinin sahaya tribünlere yansımasından çekinmeli. tek düşüncesi galatasaray olmalı. yönetime veya futbolculara arka çıkmamalı. asla ama asla idare kültürünü benimsememeli. memnun olmamalı. futbolcuya hak etmenin ne kadar zor olduğunu benimsetmeli. her zaman eleştirel olmalı. az ama öz konuşmalı. kamera karşısında göründüğünde sansasyon yaratmalı. rakibi ve medyayı daima baskı altına almalı.
tecrübe aslında şu kadar tecrübesi olsa yeter: "aslolan galatasaray'dır." alacağı her kararda göz önünde bulundurması gereken bu olmalı. taraftar dışında kimseyi memnun etme gayretine girmemeli, taraftarın memnun olmasının yegane yolunun da her maç 115 km'den fazla koşan, rakibi darma duman eden, sahaya sürdüğü her adamdan kemikleri kalana kadar verim almaktan geçtiğini düşünmeli.
bu çıkarımlar ele alındığında ziyadesiyle ütopik bir isim. ancak aklıma ve mantığıma en uygun olan(lar)ı;
igor tudor--favorim.
dieter hecking -3'e 5'e bakmadan floryaya getirilmesi gereken alman.
laurent blancparis'te şl'de istikrarlı bir grafik çizmişti. türkiye'de başarılı olabilecek futbolu oynatacak bir adam.
gheorghe hagi berbat bir sezonda tüm eleştirileri göğüsleyip gelmişti. bu kadroya eminim ki güzel futbol oynatırdı kendisi.
yerli olarak terim dışında böyle biri zaten yok. ertuğrul sağlam fazla duygusal, cihat arslan hamza hoca örneği varken mantıksız. belki rıza çalımbay.
bir de olur da günün birinde imkanlar müsait olur, adalet tecelli eder ve ülkeye dönmeye karar verirse
hakan şükür.