27 mayis 2009 barcelona manchester united macinda, bir ara türkiye'de yer alan tek avrupa şampiyonu ve en başarılı takımının "papazın çayırıspor" olduğunu sandığından şüphe ettiğim kişidir.
adı geçen maçta, barcelona manchester'e top göstermiyor ve oyunu kontrol altında tutuyorken bir ara yorumcu(k) rıdvan(!) nistelrooy ile geyiğe vurmuşlardır. rakip ceza sahası içinde
charles puyol kaleci
edwin van der sar ile bir pozisyona girmiş ve sakatlık geçirmiştir.
puyol seke seke devam ederek görev bölgesine dönerken ilker yasin, kankasına aklına ilk gelen fedakarlık örneği gösteren futbolcuları saymaya başlamış ve bir çırpıda
ümit özat,
tuncay şanlı,
mehmet aurelio,
schumacher isimlerini saymıştır.
kıptinin merdi sirkatin söylerken şecaat arzedermiş (bkz:
hıncal uluç tadında entry girmek) diye tam da buna denir işte.
tamam iki "papazın çayırısporlu" kahve muhabbeti yapıyorsunuz da, orada bir şampiyonlar ligi finali oynanıyor. bu ülkede bu tarz finalleri üstelik en az 2 defa oynayan tek takım var; haydi renkler gözünüzü kör etmiş; sokaktan birini çevirip "fedakarlık nedir?" diye sorsanız, size omuzu çıkan
büyük kaptan'ın, bileği davul olan capone'nin, 9 kişi kalmasına (sakatlarla beraber) rağmen
azalarak çoğalan alınteriyle o kupayı memleketine götüren takımın ismini -onu da geçtim- ya da bir oyuncusunu saymaz mı?
hiçbirşey bilmiyorsan
josip guardiola kenarda
barcelona'nın başında duruyor, o bile çağrışım yaptırmıyor mu?
schumacher dedi yahu....bu adam burada jüble yapıp giden, sonra da almanya'da tekrar futbola başlayan(!) adam değil miydi? nasıl bir çeşitsiniz böyle?