1 şubat 2012 galatasaray antalyaspor maçında oyuna girdiği andan itibaren kendisine art niyetli davranan
milan baros'a art niyetli yaklaşarak duygularına yenik düşmüş, karar alma mercii olarak standart ve adaletten uzaklaşmıştır. oyuna girdiği ilk andan itibaren kendisine aynı üslup ve dozda itiraz eden, hatta giderek azıtan baros'a ne bir uyarı ne de sarı kart göstererek iyice "cesaretlendirmiş"; her pozisyonda biraz daha üzerine koyan çek futbolcuya uzun süren itirazları sonrası- belki de birşey demiştir, bilemiyorum- direk kırmızı kartını çıkarmıştır. her ne kadar baros'un itiraz ettiği pozisyonlarda yanlış kararları olsa da çek futbolcuyu defalarca tekrar ettiği eylemi sonucu uyarmayarak yanlış karardan da öt bir işe imza atmıştır. bu sezonun türk hakemleri arasındaki moda "ritüel"lerinden biridir, dikkatli takip edenler bilir. hani birkaç pozisyonda rakibine sert giren futbolcunun yanına gider hakem, yine bir rakibine dozunu aşan bir müdahalede bulunduğu pozisyon sonrası. işaret parmağıyla kendi ekseni etrafında dönerek saha içinde üç yeri gösterip sarı kartını çıkarır. zaten
sarı kart, aslen bir uyarı aracı olarak hakemin cebinde bulunmaktadır. konumuza dönmek gerekirse, itiraz eden futbolcuya kart verilmesinin asıl sebebi hakemin otoritesine ve saygınlığına karşı giriştiği eylemdir. ancak kuralları eksik uygulayarak aslında baros kadar kendi saygınlığına karşı bir eyleme girişmiştir. maç içinde birçok hatalı kararı vardır. bunlar hakemin takdiridir. o an ne hissettiği, ne gördüğü, ne görmek istediğini bilmek mümkün değildir elbette. ancak hakemlerin yoruma açık olmayan, daha doğrusu gerek olmayan prosedür niteliğindeki kuralları kafasına göre modifiye etmesi kabul edilebilir birşey değildir. irili ufaklı yapılan bu tarz hatalar alınan kararlardaki standart ve adaleti ortadan kaldırmaktan, ortaya haksız bir durum çıkarmaktan öteye gidememektedir ne yazık ki...