resim
Igor Tudor
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:46
Uyruk:Hırvatistan
  • 5577
    kişisel gelişim düzeyi henüz baskıyı kaldırabilecek seviyede olmayan teknik direktör. işin antrenman kısmında duran top sorunu ve isabetli orta/3. bölgede azami düzeyde pas trafiği konularında diğer birçok mevkidaşı gibi yetersiz kaldı. transferler konusunda ise muhakkak müdahelesi olduğunu düşünüyorum. gidenler tartışılır, gelenler ise kafasındaki oyun planına göre ilk haftalarda da görüldüğü üzere uygun düşüyordu. ne var ki böyle bir kulübe geldiysen karşılaşacağın baskıyı, derbilerin önemini, ilk puan kaybının dahi yol açabileceği etkileri kafanda iyice ölçüp biçip tartmış olman gerekiyordu. haliyle basın olsun, taraftar olsun hep beklenilen tepkiyi yükseltti. kendisinde gerçekten baskı yönetimi, zor anlarda karar alma gibi kişisel beceriler çok yetersiz. bu da futbol konusundaki taktiksel becerisini aşarak insani ilişkilerine zarar veriyor ve kendi istediği adamlarla dahi takışmaya başlıyor. baskı altında ezilme hissini gereksiz özgüven patlamalarıyla makyajlamaya çalışınca da her şeyi eline yüzüne bulaştırıyor. taktik bilgisinden önce kişisel gelişimi göz önünde bulundurmalı ve gelecek kariyer planlamasını buna göre şekillendirmeli. takımımızda edindiği tecrübeyi kulağına küpe yapsa iyi eder.
  • 5579
    igor tudor’un mental sorunları vardı ve onlardan kurtulması mümkün gözükmüyordu. o nedenle gittiği hiçbir yerde başarılı olamadı ve olacağını düşünmüyorum. teknik direktör sadece takım antremanı yaptırmaz. futbolun birçok bileşeni vardır ve onların hepsini idare etmelidir.

    tudor ne zaman ve hangi oyuncuyu değiştireceğini şaşırıyordu. hatta bazen öyle abandone oluyordu ki değişiklik yapmayı unutuyordu. oyuna hükmetme ve yıldız futbolculardan verim alma konusunda hasan şaş seviyesinde bile değildi.

    hücum pres nasıl yapılır onu bile bilmiyordu. rakibi analiz edip ona göre takım kuramıyordu. üçlü defansı zorluyor, maicon’u madara ediyordu. onun yüzünden maicon nerdeyse takımdan ayrılıyordu. geleceğin yıldızlarından bruma’yı küstürüp takımdan ayrılmasına neden oldu. sneijder’e kafayı takıp galatasaray’ı beyinsiz bıraktı. şimdi yana yakıla on numara arıyoruz. daha birçok husus var ama uzatmanın gereği yok. göndermekte çok geç kaldık ve uçurumun kenarından döndük. allah galatasaray’ı tudor ve dursun özbek gibilerinden korusun.
  • 5580
    galatasaray teknik direktörlük seviyesi 10 üzerinden değerlendirecek olursak en azından 8 olmalı. bana göre tudor 6 seviyede kaldı. devam etsek iki seviye daha yükselir miydi, bilmiyorum. tabi burada suç bu seviyede bir teknik direktöre takımı eden yönetimde. teknik direktör seçerken anlatmamız gereken çok net bir şey var. galatasaray derbiler dışında deplasman dahil 1 puana sevinemez yada maç stratejisi olarak 1 puan yeterli olamaz. taraftarın aklında sürekli fatih terim'in olmasının nedeni de tam olarak bu. terim'den önce bir çok galatasaray taraftarın da iz bırakan tek hocanın gerets olması da bundan bence. hangi hoca gelirse gelsin 3'lü 4'lü savunma oynama meselesi değil önemli olan. sahada hep kazanmak isteyen bir galatasaray olması aslolan. bunu ısrarla becerememekte ne kadar kötü ve beceriksiz yönetildiğimizin göstergesidir.
  • 5581
    şimdiye kadar gördüğüm en büyük baskıya maruz kalmış teknik adam. bana göre, bu baskıya iyi dayandı. kendi adıma da konuşursam nasıl bir ülkede yaşamakta olduğumu bana tekrar hatırlattı. neyse yaptıklarına geçelim.

    tudor, işe yaramayan oyuncuları gönderip yerlerine 9 tane as takımda banko oynayacak oyuncu aldırdı. sezon başı yaptırdığı kamplardan dolayı, kondisyon olarak iyi durumda olan bir takım bıraktı. takımı liderin 1 puan gerisinde, ikinci yarıda avantajlı olabilecek bir fikstür ile bıraktı.

    maç öncesi planları, yediği baskıdan dağılmadan, psikolojisi bozulmadan önce gayet iyiydi. zaten o yüzden ilk yarılarda istediğimiz skorları alıyorduk. psikolojisi bozulmaya başladıktan sonra bu özelliği gitti ve akhisar* ve malatyaspor* maçlarında hata yaptı.

    teknik, taktik olarak iyi bir adamdı. zaten takımla ilgili yapılan bir sürü taktik analiz videoları öyle haybeden çıkmıyor. önce sahada bir şey olması gerek onların hazırlanabilmesi için. bu adam tolga'yı ''fake wing'' oynatıp, 6 gol attırdı ona. bunu akıl edebilecek pek hoca yok türkiye'de. böyle bir şeyi akıl eden bir başka hoca da guardiola mesela, başlığının altı sayfalarca övgü dolu olan. barcelona'dayken keita'yı ''fake wing'' oynatmıştı, orta sahayı güçlendirmek için.

    kadro seçimi ve oyuncu değişikliği kısmına zaten katılmıyorum. yedek kulübemiz 3. ligdeki sivas belediye'ye yenildi*. hem de hakem hatasıyla falan da değil. 3. lig takımı sivas belediye'ye bile gücü yetmedi. donk oynadı işte, biz de çileden çıktık. elimizdeki işe yarar tek yedek rodrigues'di. zaten o da yedek kalınca tartışılıyordu. yedek kalmasının sebebi kulübede oyunu değiştirebilecek en azından 1 oyuncu olması gerektiği içindi. burada eksik olarak söylenebilecek şey; sürekli aynı 11'i kullandığı için yedeklerin hazır olmaması olabilir. o kısımda da yasin oynadığı zaman katkı verdi*, yani yine de takımda yedekleri hazır tutabilecek rekabet ortamı vardı. ancak denayer'i hazır tutamadığı kesindi.

    yönetim, basın ve taraftar baskısından dolayı oyun planını değiştirmemeliydi. bizim takımımız kontrol oyunu oynayamaz. en azından bu kadar kısa sürede. biz önde basıp, rakip takımları hataya zorlayarak gol bulan bir takımız. bu şekilde devam etmeliydik.

    duran top sıkıntısına çare bulamaması. gomis'i duran top savunmasında yanlış konumlandırması. muslera her seferinde hata yapmasına rağmen basın toplantısında* ''muslera'dan gayet memnunum.'' demesi. gerçi bunu demesinde yönetimin onu muslera'yı kesemeyecek kadar güçsüzleştirmesinin de payı vardı, ama yine de bu cümleyi kurmamalıydı.

    basın ve taraftarla aşırı zıtlaşması. zıtlaşmasından kastım şu; östersund'a elenmemiz sonrası basın toplantısı ve 25 kasım 2017 galatasaray alanyaspor maçı sonrası igor tudor'un basın toplantısı` gibi olmadı diğer basın toplantıları. taraftar olarak bizi maç içinde yaptığı hamlelerle ilgili düzgünce bilgilendirmeliydi. basına kızdı sordukları sorulara saçma sapan cevaplar verdi bu yüzden, bunu yaparak asıl cezayı bize kesti. ondan sonra da bir kısım taraftarla iyice papaz oldu. kendi etti kendi buldu.

    bir diğer büyük hatası da puan kaybedilen maçlardan sonra oyuncuları suçlaması oldu. bunu tekrar tekrar yaptı üstelik. lider olan sensin, onlara suç atmak yerine organize etmen lazım. bu da oyuncularla arasının bozulmasına sebep oldu. en son da malatyaspor maçının devre arası maicon ile kafa kafaya gelecek boyuta ulaştı*. hatta bu maçta oyuncuların performansından dolayı tudor'u yediler diyenler oldu. işin garibi şu an oyuncuları suçlama işini fatih hoca da yapmaya başladı. 4 şubat 2018 sivasspor galatasaray maçından sonraki basın toplantısı* ve çıkan haberlere* bakın. belki de sorun gerçekten oyunculardadır, zaman gösterecek. sorun onlarda olsa da suçlayamam gerçi, çünkü doğru düzgün maaş almayan adamlara ''neden tam performansla oynamıyorsunuz?'' diyemem ben.

    hakkında daha da uzun yazılabilir ama kendisi zaten artık yok. bu yüzden eski defterleri açmaya da gerek yok. kendisine emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. saha dışındaki problemlerini; insan ilişkileri, basın ile olan ilişkisi, baskıyla başa çıkma vs. gibi problemlerini çözebilirse, ki bunlar tecrübeyle aşılabilecek problemler, kendisinin bir yerlere gelebileceği kanaatindeyim. yolu açık olsun.

    not: depoda kalmıştı, kalmasın.
  • 5582
    galatasaray seviyesinde olmayan ve bu yolda ışık vermemiş eski teknik direktörümüz. sezona iyi başladıktan sonra gidişatın kötüye dönmesi de yine kendi tercihlerinin sonucudur. basının süreci hızlandırdığı bir nebze kabul edilebilir. mancini ve prandelli dönemlerinde de yaşadığımız farklı formasyon denemeleri ve gereksiz kadro değişiklikleri sonunu hazırlamıştır. ayrıca her insan gibi kendisi hakkında da olumlu veya olumsuz yorumlar yapılması çok doğaldır ancak bence de galatasaray başkanı kulübünün eski teknik direktörü hakkında jimnastikçi dememeliydi.
  • 5584
    şimdiye kadar en büyük baskıya maruz kaldığı konusu çok tartışmalı bence. rijkaard dönemini unuttuk sanırım. adam barçadan geldi diye "bu barçayı nasıl oynatmış len" gibi "o kadar kaliteli adamı koy sen olmasan da oynar" gibi goygoylarla adamın hayatını zindan ettiler. yani tudoru nerden savunuruz diye çok zorlamayın beyler. adam olmadı hiç de olmayacaktı.
    başkanı "konuşma tarzı" yüzünden eleştiren vatandaşlar acaba ne ara unuttular tudorun taraftarla ve insanla nasıl muhatap olduğunu. alaycı gülüşü hala gözümde gitmez.

    doğruları da vardı, zaten onlar olmasa bu kadar uzun kalamazdı. ama kalmasının asıl sebebi basiretsiz yönetim, tabi gitmesinin de temel sebeplerinden birisi de yine onlar.
  • 5585
    enteresan bir şekilde kıyaslama yapılan teknik direktörümsü. kıyaslama nedeni de, üzerinde en fazla baskı olan teknik direktör falan denmesi. anlamlandıramadığım şey ise; nasıl bir baskıya maruz kaldığı. burası galatasaray; yani ülkenin herhangi bir kulübü değil. kendisi de geldiğinde sürekli kendisini ispatlamak zorunda olan, çaylak biriydi. tıpkı riekerink gibi, tıpkı hamza gibi.. türk spor basınının galatasaray'a uyguladığı çifte standart ortada zaten. bizden biri olsuncu zihniyetini de biliyoruz. hayır baskı gördüğünü savunanlar, ne bekliyordu ki anlamıyorum. taraftar olarak biz de takımımızdan başarı bekliyoruz haliyle. geçen hafta en ufak puan kaybında fatih terim için yazılanları da okuduk. fatih terim'den bahsediyorum ki, asla tudor'la kıyaslamam kendisini. hadi fatih hoca yerli diyelim, mancini takımı yönetirken nelere maruz kaldığını eminim ki unutmamışızdır. mancini'nin bize gelmeden önceki kariyeri ortadaydı. yani galatasaray teknik direktörüysen baskıya hazırlıklı olacaksın. düşünün riekerink'in kızı hakkında terbiyesizce soru soracak kadar şerefsiz bir basın var karşımızda. teknik eleştirileri geçtim bakın. ama riekerink hiçbir zaman onların seviyesine inmedi. zaten bu yüzden riekerink bey oldu. kaldı ki, tudor'un beğenmeyip yolladığı, yedek bıraktığı kadroyla en az tudor kadar da başarılı olmuştu.
    dediğim gibi, ne bekliyorsunuz. basit, çaylak, sıradan bir teknik adam iken; galatasaray'ın başına geliyorsun, elindeki imkanlara göre başarısızda oluyorsun. takım kendi döneminde tarihi yenilgiler alıyor. ne yapalım bizde aferin mi diyelim? kendisi baskıya gelmek istemiyorsa cevabını saha içinde verecekti, veremedi. bir de daha çapına bakmadan, onu bunu herkesi suçladı. dersin ki; adam başarısız olduğunun farkında en azından, ama farkında olan onu bunu suçlamaz. bakın arkadaşlar yeniden hatırlatıyorum burası galatasaray, karabükspor değil. yoksa karabükspor'u yönetirken 1 maç kazanırsın, 3 maç kaybedersin, kimse üzerine gitmez. ha biz karabükspor olalım, buna katlanabiliriz derseniz orasını bilemem.
    yani demem o ki; tudor gerçekten düşündüğünüz kadar önemli birisi değil. bu kafayla giderse de olacağını hiç düşünmüyorum.
  • 5586
    gene badem gözlü olmuş spor hocası. baskıdan bahsedenler riekerink'e her maç sonu sorulan soruları bir hatırlasın zahmet olmazsa. adamın kızlarına kadar laf uzattılar. galatasaray teknik direktörüne kızlarınız garsonluk yapıyor mu? dediler yahu. alakaya bakar mısınız. buradaki amaç hem riekerink'e hem galatasaray'a bel altı çalışmaktan başka bir şey değildi. igor tudor kadar çemkiren ikinci bir galatasaray teknik direktörü görmedim ben. tudor'a göre kendinden başka herkes suçluydu. futbolcular, türk milleti, galatasaray taraftarı herkes suçlu bir tudor pak. herif her şeye rağmen kendinin saçma sapan argümanlarla savunuyordu. direkt aklıma gelen örnek, östersunds'un elemeleri geçerek gruplara kalmış ve gruplardan çıkmaya hak kazanmış. öyle ise galatasaray'ın östersunds'a elenmesinden herhangi bir yanlış durum yok. adamın kendisini savunma biçimi bile başkalarının başarılı oluyor olması.

    hele ki bir alanya maçı sonrası açıklamaları var ki insanı çileden çıkaran cinsten. neymiş böyle maçlar bize göre 1.5 puan derbiler ise 3 puanmış. kıytırık alanya'yı yenince öyle bir çemkiriyordu ki muzaffer komutan edasında. o kadar dar kafalı bir adam ki puan olarak önde olduğu rakibine ezile ezile yenilmeyi normal görüyor. küçük maçlara 1.5 puan derken büyük maç kaybetmesiyle aslında bir anda 6 puandan olduğunun farkında bile değil. başakşehir'den 5 yediği maçın taktiğiyle gençlerbirliği takımına 5 atmış onu hiç konuşan yokmuş. neyini konuşalım ligin dibine demir atmış bir takımı türk telekom'da da yenemiyorsan senin işin ne orada? böyle saçma sapan onlarca açıklamasını bulurum.

    genç futbolcuya veya büyük paralar verilerek alınan futbolcuya falan sabredilir. genç diye bariz hatalar yapan teknik direktöre sabredilmez-ki mutlak şampiyon olmamız gereken bir sezonda bunu taraftardan istemek abesle iştigal.

    çıktığı 8 büyük maçtan sadece 1 puan çıkarabilmiş. 18 gol yemiş sadece 2 gol atabilmiş. attığı gollerin biri 5-1 olan başakşehir maçı diğeri trabzon ile 2-1 sonuçlanan maç. bu 8 maçın hiç birinde rakibine bariz üstünlük kuramamış. bırak üstünlük kurmayı başakşehir, trabzon ve beşiktaş gibi takımların maskarası olmuştur.

    dönem olarak dursun özbek'in başkanlığını yaptığı bir yönetim anlayışında igor tudor gibi bir adamın ne işi var diyemiyorum. çünkü tencere kapak misali birbirini tamamlayan bir ikiliydi. aksi bir durum olsa anormal olurdu.
  • 5587
    basın çok üzerine gitmiş. çok baskı yemiş. adamı rahat bırakmamışız. bakın tarih bunun gibi çok olaylara şahit olmuştur.
    fatih terim ilk galatasaray'a geldiği zaman. "uğursuz fatih" diyenler vardı. çünkü fatih hoca, futbolcu iken hiç şampiyonluk kazanamamıştı. kendisi için atılan manşet buydu. hagi geldiği zaman bastonla mı? oynayacak dediler.
    back to topic,bu fatih terim milli takımı daha yeni euro 96'ya götürmüştü. düşünün sen milli takım ile euro 96 yapıyorsun ve basın böyle konuşuyor. bir de basın, terim'i sevmezdi. yumurta topuk,beyaz çorap olayları dün gibi manşetlerde.
    bu fatih terim kadıköy deplasmanına çıktığı zaman kızı merve'ye söylenen beste halen kulağımızda. şimdi sen ne baskısından bahsediyorsun. tudor'un yediği baskının kralını zamanında bu takımda kimler yedi.
    çıkıp tudor efendi ve fanları bıraksın bu basın olaylarını. kötü bir hocaydı ve her zaman kötü olarak kalacaktır.
    ne hamza'dan ne prandelli'den ne de jor'dan farkı vardır. hepsinin olduğu yer şuan için bellidir. hepsi ya işssiz ya da düşük seviyeli kulüpteler çünkü kaliteleri bu kadar.
  • 5589
    bazı olaylara çok duygusal yaklaşıyoruz ve tepkiler çok absürt oluyor. kendisiyle profesyonel bir anlaşma yapıldı. buna kendisi zorlamadı, kulübü yöneten insanların bir tercihiydi. ortada hak, hukuk yok yani; kimsenin de birbirine bir şey helal etmesine gerek yok.

    galatasaray zor bir zamandaydı, kendisinin eline de bir fırsat geçti. bu fırsatı iyi değerlendiremedi. tudor'un iki cümlelik özeti budur. elbette ileride başarılı olmasını isterim, umarım kendisini çok çok geliştirir. ama hangi seviyeye gelirse gelirsin gönderilişi ile alakalı alınan kararda bir hata varsa, o da malatya maçının beklenmesidir. başakşehir maçı sonrası gönderilmeliydi en geç.
  • 5590
    tarihin en maliyetli galatasaray kadrosunun kurulup emanet edildiği kendini kanıtlamamış teknik direktör. madem böyle bir kadro kuracaksın neden başına tudor'u getiriyorsun? galatasaray'ın tudor'u getirmesi demek ''biz biraz daha düşük bütçelerle hareket edeceğiz'' demekti. bakkal zekalılar tudor'u getirip transferde şov yaptılar.

    hep diyorum türk futbolunda yabancı oyuncu değil, yabancı yönetici ve yabancı hakem şart.
  • 5592
    ömrünün sonuna kadar galatasaray'da kalsa da bir tane kupa kazanamayacak taktiksiz, tekniksiz, adam yönetimi ekside ve çağdışı bir mağdur kondisyoner. hepsini yüz defa yazdık, eskiye gidip arada okuyunuz lütfen. sitemlerin çoğu kendisine değil, savunan kesimin tuhaf ve abartılı cümlelerinden kaynaklı zaten.

    sürekli antrenör kovmak ayrı şey, her tuttuğun dala istikrar diye sarılmaya çalışmak ayrı şey. o zaman dursun özbek de kalmalıydı; hem önceki dönemlerdeki çöp oyuncuların çoğu yollandı döneminde! 4 senede bir başkan değiştiriyoruz. bence kulübün ekonomik sorunları oradan kaynaklanıyor, istikrar yok istikrar!

    alex fergusonumuz olacaktı be!

    ortadoğu zihniyetinden nefret ediyorum. :(
  • 5594
    galatasaray'dan ayrılmasına rağmen ve hatta ayrılırken şampiyonluk iddiası devam eden bir takım bırakmasına rağmen hala rahat bırakılmayan çok sevgili eski hocamız. 11 şubat 2018 istanbul başakşehir fenerbahçe maçının sonucundan yola çıkarak tudor'a öfke kusmak çok anlamsız geliyor. bu maçı abdullah avcı'nın ukalalığından dolayı yanlış bir kadro tercihi (1.5 yıldır futbol oynamayan arda turanın ilk 11 başlaması.. )ve başakşehirin son iki yılki oyun genetiğine ters olan kontrol oyunu sonucu fenerbahçe'ye kaybetmiş olmaları ile 2017-2018 sezonunun ilk yarısında istanbul başakşehir takımı ile deplasmanda galatasaray'ın oynadığı maçın kıyaslanması çok absürt geliyor bana. iki maç arasında takımların form grafiğinden tutunda istanbul başakşehir takımının oyun anlayışına, kadro tercihlerine kadar pek çok fark olduğu bariz durumdadır. bunun yanında 2017-2018 sezonunun ilk devresinde sevgili igor tudor yönetiminde oynadığımız lig maçında sahadan sildiğimiz sivasspor'a ligin ikinci yarısında sevgili fatih terim hocamız yönetiminde çok kötü bir futbol oynayarak yenildik (bkz: 4 şubat 2018 sivasspor galatasaray maçı). bu durumda fatih hocaya öfke kusmak ne kadar anlamsızsa tudora da öfke kusmak o kadar anlamsız geliyor bana. sağa sola öfke kusmak yerine futbolu daha iyi öğrenerek, anlayarak, sözlüğe ve dolayısıyla galatasaray'ımıza daha fazla katkı vermeye çalışabilmeliyiz diye düşünüyorum. son olarak çok sevgili igor tudor hocamıza emekleri ve katkılarından dolayı bu entry aracılığı ile teşekkür etmek istiyorum.
  • 5596
    (bkz: 11 şubat 2018 istanbul başakşehir fenerbahçe maçı)

    ne derece vasıfsız bir teknik direktör olduğunu şu maç ile tekrar tekrar anlamış olduk. yıllardır dalga geçtiğimiz aykut kocaman'ın rahat galibiyet aldığı yerde tudor, fernando, ndiaye vs. tam kadro olarak çıktığı yerde madara olmuştu.

    ayrıca sahip olduğumuz 5 mağlubiyetin 4'ünü 16 haftada yapmıştır. hiç öyle şampiyonluk iddiası devam ediyordu diye savunmanın anlamı yok. birkaç anadolu maçı kazandı diye artistlik yapınca her büyük maçta sıçıp sıvadı. malatya yenilgisi ise gider ayak son kazığı oldu bize.

    ayrıca fatih hoca'nın da sivas'ta kaybettiği koşullara bakabiliriz; fernando-ndiaye yok. orta saha facia şekilde olmasına rağmen. biri kaleci hatası diğeri uydurma penaltıyla gelen bir yenilgi.

    teknik direktör vasıfsızlığından kaybedilmiş bir şey yok ortada fatih terim zamanında.

    neyse uzun lafın kısası, aykut kocaman'dan bile daha kötü bir teknik direktördür. bizden uzak juventus'a yakın olsun.*
  • 5599
    muhteşem bir kadro kurdu, yetersiz hiçbir oyuncunun gözünün yaşına bakmadı, takımı fiziksel olarak gayet iyi hazırladı ama şu an ayaklarımızı uzatıp "ya şampiyonluğu ne zamana ilan ederiz" diye gülüşemiyorsak bu adam yüzünden.

    tek kulvarda gidiyorsun ve üç derbiden bir puan alıp, trabzonspor ve malatyaspor'a mağlup oluyorsun. hadi derbiler neyse ne, tecrübesizliktir şudur budur. ama böyle üstün bir takımın anadolu takımlarının üzerinden ersun yanal'ın fenerbahçe'si gibi buldozer misali geçmesi, bir tane yiyorsa dört tane atması lazımdı. fark atacağımız takımlara iki defa üç puan verdik maalesef.

    ilk yarıda başakşehir ve beşiktaş avrupa maçlarıyla meşguldü, fenerbahçe zaten yangın yeriydi. tudor biraz akıllı davransa şimdi en yakın takipçiyle aramızda 1 değil 4-5 puan fark olurdu. ayaklarımızı uzatır, ikincilik yarışını izlerdik. salaklığı yüzünden hem kendini kovdurdu, hem de bizi durduk yere ekşına soktu adam.

    inşallah sezon sonunda şampiyon oluruz da tudor'un hataları da gülerek hatırlanır.
  • 5600
    ostersunds maçlarından sonra ben de herkes gibi biletini kesmiştim.

    ligin ilk maçında kayseriye karşı çıkardığı düzgün ve adil kadroyu görünce acaba hatalarından ders mi aldı dedim. kayseri maçındaki futbolu görünce umutlandım.

    daha sonraki maçlarda da aynı yapıyla çıktı ve aynı baskılı futbol anlayışıyla maçları tabir-i caizse söke söke kazandı.

    feghouli takıma katıldıktan sonra igor efendiye bir haller oldu. kanatsız çıkmaya başladı. işleyen sistemi değiştirdi, bozdu. feghouli gibi bir adamı mariano'nun önünde değil de forvet arkasına yakın garabet bir mevkiide değerlendirmeye çalıştı. malum kırmızı karttan sonra yani feghouli'nin olmadığı maçlarda ise rodriguezli eski sisteme dönmedi. mariano sağ kanatta yalnız kalmaya devam etti. resmen takımdaki beklerin performansını kendi eliyle sıfıra indirdi. göz göre göre aynı hataları tekrar edince doğru bir kararla kendisine yol verildi.

    kanatsız takım ile ancak ve ancak küçük takımları yenebilecek olan hoca(idi). nitekim öyle oldu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın