bakın kendisine ithafen sunulan olumsuz argümanlar şunlar veya şunlardı:
''kariyerinde başarısı yok.''
''sadece kondisyona yönelik takımı çalıştırıyor.''
''oyuncuları yönetemiyor.''
''oyuncuların bireysel performansına etki edemiyor.''
''hücum futbolu oynatmıyor.''
''golleri sürekli bireysel beceriyle atıyoruz, tudor'un katkısı yok.''
en sona da en özel argümanı sakladım, ''iftiracı, yalancı. birilerini göndermek için yönetim tarafından oynatılan kukla, maşa.'' her biri için yazacağım.
1)
kariyerinde başarısı yok: ya adam 39 yaşında, hani bazı futbolcu eskilerimizin futbolu yeni bırakıp çeşme'de kulüplerde stres attığı(!) yaşta. yaklaşık olarak tümer metin'in askerlikten yırtmak amacıyla yunanistan'a kaçtığı yaşta. hala gelmiş kariyerinde başarısı yok diyorsunuz adama, yahu adamın bir kariyeri yok henüz ne başarısı olabilir ki? 35 yaşında teknik direktörlüğüne geçtiği hajduk split'te iki yıl çalışıp 1,65 puan ortalaması yapıyor. paok'ta tıpkı bizde yaptığı gibi devrime kalkışıyor ancak sabredemeyip gönderiyorlar. geliyor toplama, cılız karabükspor takımına aslanlar gibi top oynatıp büyüklere çelme takıyor, tüm türkiye'nin beğenisini kazanıyor. geliyor galatasaray'da kaosun göbeğine. adama yapılmadık kalmıyor, ihanet ediyorlar hala futbolcuyu savunuyorlar. adam pes etmiyor, inatla çok farklı bir takım yaratacağım diyor ve nihayetinde de yaratıyor. 39 yaşında galatasaray'a fatih terim'den bile iyi top oynatan hocaya kariyeri yok diyorlar. çok ilginç. aynı kafa yapısı hamza hamzaoğlu sonrası zinedine zidane gündemimize gelmişken ''başarısı yok, acemi'' diyordu.
2)
sadece kondisyona yönelik takımı çalıştırıyor: adama geçen sezon halı saha takımında hallice kondisyonu olan bir takım devredildi bilmem farkında mısınız? mecburen istediği futbolu oynatabilmek adına da bilhassa geçtiğimiz sezon fiziki antrenmanlara ağırlık verdi doğal olarak. yaz kampında da zaten ağırlık daima fizik yüklemede olur. bu dünyanın her baş ve baş altı takımında böyledir. barcelona da yaz kampında kondisyona yönelik çalışır, real madrid de. gelmişler adama yaz kampında takıma yükleme yapıyor diye kızıyorlar. sen büyük takım değil misin? büyük takımsın, o zaman kondisyon çalışacaksın yaz kampında. ha dersen ki benim takımım büyük takım olmasın hay hay bütün yaz ayak tenisi oynasın futbolcular. lige kadar çok doğal olarak fizik yükleme yaptı ve sonucunda da ligin en iyi kondisyonuna sahip bir takım yarattı. hala daha kondisyon üzerinden eleştiren var ya. hakikaten şaşılacak şey yani. bu kafa yapısındaki insanlar conte'nin allegri'nin idmanlarını görse onlara da ''hoca değil'' derler. yani bu insanlar ya futboldan cidden anlamıyorlar ya da modern futboldan çok uzak kalmışlar. başka bir izahı yok bu kondisyon geyiğinin.
3)
oyuncuları yönetemiyor: futbol kaliteli futbolcularla oynanacağı gibi aynı zamanda da karakterli kişilerle oynanır diğer sporlardaki gibi. karaktersiz bir futbolcuyu yönetememek diye bir durum söz konusu değildir futbolda. oyuncu karaktersizse kıçınızı da yırtsanız olmaz. geçen sezon tudor'a ihanet edenleri herkes çok iyi biliyor. ''amaaan bu basına mı inanıyorsunuz'' diye olayları geçiştirenler de ne hikmetse yaz dönemini ali naci'nin falan ''selçuk ilk on birin değişmezi olacak'' tarzındaki boş yalan açıklamalarını sözlüğe taşıyıp aha bak gördünüz mü tudor selçuk'u prensi yapacak diyorlardı. halbuki bu selçuk pompalamasının kaynağı sadece ali naci iken tudor'a ihanet mevzusu tüm basın tarafından bilinen dillendirilen bir hadiseydi. onun için geçelim oyuncu moyuncu muhabbetlerini. adamı oyuncuları, sırf yüksek tempo idman yaptırıyor diye satıyor hala gelmişiz oyuncu yönetiyor mu yönetemiyor mu onu tartışıyoruz. kaldı ki bu sene kişilikli futbolcu grubunu ne kadar güzel yönettiğini, onlarla abi kardeş yakınlığında bir ilişki kurduğunu hepimiz görüyoruz. özellikle tekne turunda da gördük ki takımdaki futbolcularla tudor arasındaki bağ çok kuvvetli ve zaten sahadaki futboldan da bu çok net anlaşılıyor. şu an tudor takımı bir orkestra şefi gibi on numara şekilde yönetiyor.
4)
oyuncuların bireysel performansına etki edemiyor: tolga'nın 3 maçta 4 gole ulaştığı, linnes'in performansıyla ''sol bek almayın'' diye bağırdığı, rodrigues'in an itibariyle takımın can damarı olduğu bir ortamda hala bu argüman öne sürülüyorsa ortada art niyet ararım. tudor'la beraber takımın eski oyuncuları ve yeni oyuncuları hepsi mental olarak çok iyi bir dönem geçiriyorlar ki mental olarak çok iyi düzeyde olmayan bir takıma böyle boğucu press yaptıramazsın. takımdaki her oyuncunun performansı üst düzey. ha sadece yasin ve selçuk gibi yedeğe çekilmeyi hazmedemeyip küsen trip atan tipler formsuz. hatta onlara formsuz da denmez, kalitesiz denir. hal böyle olunca da tudor epey bir katkı vermiş oluyor futbolcuların bireysel performansına. hiçbir şey olmasa bile yarattığı harika oyun kurgusuyla tolga'ya 4 gol attırmış olması, maicon'u sağ bek gibi oynatıp hücumsal çeşitliliği sağlaması yeter.
5)
hücum futbolu oynatmıyor: ben hayatımda terim dışında hiçbir galatasaray teknik direktörünün bu kadar hücum yaptırdığı görmedim. bu boğucu hücum futbolunun yanında bir de rakibe pozisyon vermiyor. üç lig maçımızda toplasan 3 pozisyon vermedik rakiplere. yediğimiz iki gol de karambol- duran top. bir tane akan oyunda gol yememişiz, bunu yaparken de 10 gol atmışız. daha ne olabilir ki?
6)
golleri sürekli bireysel beceriyle atıyoruz, tudor'un katkısı yok: bunu diyen insanla futbol konuşmayınız. takım 10 tane gol atmış üç maçta hala daha sırf bir şeyler bulmak adına gollerde tudor'un katkısı yok, bireysel performansla gol atıyoruz diyorlar. işte bu insanlar var ya içten içe galatasaray başarısız olsun da ''ben demiştim'' diyebileyim diyecek kadar kişilik bozukluğu yaşayan insanlar. atılan her gol de her pozisyon zerresi de tudor'un payıyla gerçekleşmiştir arkadaşım. bunu idrak edebilmen gerekir öncelikle ki daha sonra futbol özelinde yorum yapabilesin. üç maçta on gol atmış takımın hücum varyatalarına laf atmak hangi mantık? hadi hakikaten bireysel yetenekle gol bulsak tamam da hemen her pozisyonumuz organize atakken bunların söylenmesi garip bir durum. takım hiç olmadığı kadar organize ataklar yapıyor. takımın sahada yaptığı her şey önceden planlanmış kurgulanmış. maicon'un hücum esnasında sağ bek gibi oynayarak hem alan kapatması hem çapraz paslarla oyunsal çeşitlilik yaratması, fernando'nun stoperlerin arasında kalarak oyun kurması, rodrigues- ndiaye- belhanda üçlüsün sürekli yer değiştirerek rakip savunmaya hataya zorlaması, iki maçta ilk 60 dakika boğucu pres yapıp son maçta enerjinin daha dengeli kullanılması. bunların hepsi kurgulanmış ve kurgulayan da tudor. anladın mı arkadaşım?
ve evet tudor iftiracı, yalancı. birilerini göndermek için yönetim tarafından oynatılan kukla, maşa.
adam taraftarın istediği futbolu oynatabilmek adına bir sürü oyuncuyla yolları ayırdı olay bu. yolları ayırdığı isimlerden kimisi kendisine ihanetten takımdan yollandı kimisi yetersizlikten yollandı ama bir şekilde yeni sisteme uymayacak adamlar gönderildi. selçuk ve yasin'e alıcı çıksa onları da saniye düşünmeden yollayacak da alıcı çıkmıyor bu kalitesizlere. ya adam kimselerin gönderemediği sabri'yi gönderdi tek kalemde. her sezon temiz 15 gol yedirten semih kaya denen yabancı düşmanını gönderdi. gönderdi oğlu gönderdi ve iyi ki de gönderdi. eski oyuncularla bu baskılı futbol oynanmazdı.
ilginçtir kendisine galatasaray tarihinde hiçbir hocaya yapılmayan saygısızlıklar, yalanlar, iftiralar, kuyu kazmalar yapılmasına rağmen o da galatasaray tarihinin en özel futbollarından birini oynatıyor, oynatmaya devam ediyor. ve bir kez de şikayet edip mıy mıy mıy konuşmuyor. hakikaten çok büyük bir kişilikmiş igor tudor. teknik direktörlüğünün de yanında çok klas adammış. helal olsun.