kendisi üzerinden, kurulan kadro sonrasında "bu takımın şampiyon olmak için igor tudor'a ihtiyacı yok!" gibi söylemler duyuluyor, medyada ve sosyal medya olanında.
böyle abukluk olabilir mi? o zaman galatasaray şampiyon olamazsa igor tudor'un da bir suçu olmaz!
östersunds'a elendiğinde de o zaman, takımlar arasındaki maliyete ve kalite farkına baktığınızda, bir suçu olmamalıydı. saçmalamayı bırakın.
"bu barcelona'yı ninem bile oynatır," "bu bayern şampiyonlar liginin teknik direktörsüz de anasını ağlatır!" "zidane'ın bir şey yapmasına gerek yok, oyuncuları doğru kullansın yeter!" "bu oyuncu topluluğuyla galatasaray ligin içinden geçer!"
he anam babam, he!
bir teknik direktörün, bir takımın kazanmasında veya kaybetmesinde, iyi oynamasında veya kötü oynamasında doğrudan etkisi vardır. bir takımda isimler nezdinde futbolcular kötü ve iyi performans gösteriyorsa, bu oyuncuyu bağlar. ama takım kötü veya iyi oynuyorsa, bu teknik direktörü bağlar.
üstelik sportif direktörümüz cenk ergün, bu takımın kurulması için igor tudor'un çok önemli ve ısrarcı olduğunu da defaatle söyledi. o halde, nasıl oluyor da, bu adam etkisiz eleman oluyor?
yahu, takım kötü oynar, futbolcular çok kaliteli olur (!) suçu adama atarsınız, yerin dibine sokarsınız, "bu adam ne yapar?" diye sorarsınız. takım iyi oynayınca, futbolcular çok kaliteli olur (!) adamın etkisiz eleman olduğunu söylersiniz, adamı yerin dibine sokarsınız, "bu adamın bir şey yapmasına gerek yok!" dersiniz.
bildiğin, futbolcuya dayalı düzene methiye düzüp çanak tutuyorsunuz farkında değilsiniz. biz zaten bundan yakınmıyor muyduk da, bu yapılanmaya gitmedik mi?
şimdi şunun adını da koyayım.
14 ağustos 2017 galatasaray kayserispor maçı namımıza iyi geçmiş olabilir. daha ilk maç hele bir soluklanın... bu igor tudor'a duyulan güvensizliğin bir maçla değişeceğini düşündürmesin. çünkü bu güvensizlik bir maçla olmadı. bir maçla da düzelmez!
önemli olan, bu oyunu sürdürüp sürdüremeyeceğimiz. deplasman futbolumuzla, bu iç saha müsabakasında gösterdiğimiz etkiyi gösterebilecek miyiz? biliyoruz ki, igor tudor zaten iç sahada iyi maçlar çıkartır ama iş deplasmana gelince... bu bakımdan biraz da mancini'ye benzetiyorum. neyse... iyi işaretler veren oyunumuzu geliştirip geliştiremeyeceğimiz de önemli tabii. duran topları daha efektif kullanabilecek miyiz? hücum varyasyonlarımızı artırabilecek miyiz? duran topları daha iyi savunabilecek miyiz? rotasyon oyuncularımızı hakkıyla kullanıp verim alabilecek miyiz? geriye düştüğümüzde, eksik kaldığımızda nasıl bir oyun sergileyeceğiz? dağılacak mıyız? toparlayabilecek miyiz? kritik yerlerde bir futbolcumuzun eksikliği oyunumuzu ne kadar etkileyecek? teknik direktör, bu durumlara nasıl reaksiyon gösterecek?
güven kolay kazanılan bir şey değil. kolay kaybedilen bir şey olduğu ise su götürmez. taraftarın
14 ağustos 2017 galatasaray kayserispor maçının başında gösterdiği tepki anlaşılabilir. bu taraftar, kötü bir sezonun sonrasında östersunds felaketi yaşadı. belki şimdi, tepkinin biraz dinmesi muhtemeldir. bekleyip görürüz, ona göre karar veririz.
oyunumuz gelişir ve stabilleşirse, taraftar da igor tudor'a güven duymaya başlar ve bağrına da basar, barışma da sağlanır. en azından ben -nacizane- barışırım. ama o östersunds felaketini unutturması lazım. elinde müthiş potansiyelli bir kadro var. bunu kullanırsa başka, kullanamazsa başka. yani sezar'ın hakkı, sezar'a...