resim
Igor Tudor
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:46
Uyruk:Hırvatistan
  • 3780
    kendisine karşı inanılmaz karmaşık duygular içerisinde oldum. östersunds maçından sonra ise çıldırdım. iyi niyetinden hiç şüphe etmesem de aklımda hep bir acaba sorusu vardı.

    fakat bunu öyle kısa zamanda öyle müthiş bir şekilde sildi ki inanamıyorum. adam resmen aylar öncesinden bu günleri tarif etti.

    müthiş!

    başarılı olmasını çok istedim her zaman, bazen ümidimi yitirdim ama isteğim hep aynıydı.

    haydi hocam, sana çok güveniyorum ve her zaman da arkandayım.
  • 5167
    haterlarını utandırmaya devam eden teknik direktörümüz. bu adamın üstüne herkes geliyor hem içerden hem dışardan. arkasında duracak olan sadece biz varız ama medyanın gazlaması ile kendi aramızda bölünerek onu da yapamıyoruz. taraftar olarak duruş sergilemek konusunda çok zayıfız maalesef. bu yüzden de uzun süredir nereye sürükleseler oraya gittik, savrulduk, yıprandık. lider çıkartamadık. önderlik etmeye çalışıp ayağı takılıp/kaydırılıp düşen herkesi ezip geçtik, tutup kolundan kaldırmadık.
  • 3518
    cok erken konusmak istemiyorum ancak, kendisine 1 ay once deli gibi sovuyordum evde, ozellikle "bu takim 1 ay sonra muhtesem olacak" lafindan sonra cok felaket kufur etmistim. hala da kizginim o mac icin, neyse.

    bu adam, sayginin gosterilmeyecegini, catir catir kazanilacagini gosterecek. kendisine karsi -10 negatiftim ancak cok ciddi bir degisim yasaniyor bunyemde.

    sozum soz, daha once de yazdim. bu adama ettigim tum laflari (entry olarak girmediklerim dahil) yazdirip a4 kagidini yerim bizi sampiyon yaparsa.
  • 6926
    --- alıntı ---

    ıgor tudor’un çalıştırdığı marsilya, bu sezon fransa ligue1’de ilk 5 içinde yer alan takımlara karşı iç sahada oynadığı hiçbir maçı kazanamadı. 2 beraberlik, 2 mağlubiyet.

    --- alıntı ---
    .
    büyük maç kazanma sorununu çözemeden bir üst basamağa çıkması çok mümkün görünmeyen antrenör. hem bizi çalıştırırken hem de marsilya başında aynı sorunu yaşaması problemin kaynağının kendisi olduğunu düşündürüyor.
  • 3347
    dunku mactan* once "maci kazanacagimizi ve tudor'un yavas yavas taraftarin destegini alacagina inaniyorum" demistim kimi arkadaslar da beni ve benim gibi dusunenleri balik hafizali olmakla itham etmisti. takimi bu maca iyi hazirladigi, cikardigi dogru 11 ve oyuncu degisiklikleri icin tudor'a tebrikler; ancak asy'de cift forvetle maca cikmis, oynamamiza izin veren, oyunu cirkinlestirmeyen, nispeten zayif bir takima karsi mac kazandigi icin gurur duyuyorum/terimciler nasil da hizaya geldi demiyorum. daha gidecek yolu var.

    adam copleri temizledi, yillardir gitmesini istedigimiz sabri, semih'i gonderdi ve belki selcuk-yasin de yolda. sansimiza, ilk macimizi ligin zayif takimlarindan kayserispor'a karsi oynadik. ikinci macimizi da belki de ankara deplasmani icin en guzel mevsimde, bulent uygun capsizinin calistirdigi, bence ligi gecen seneki yerinden asagida bitirecek osmanlispor'a karsi oynayacagiz. o maci da kazanacagimiza inaniyorum. ardindan icerde sivas macimiz var lige 3'te 3'le baslama sansimizi yuksek goruyorum.

    tudor'u bu sezon takimin basinda tutacak veya kovulmasina/istifasina sebep olacak haftalar 8 ila 12. haftalar bence. o haftalara bir butun halinde, taraftarla barismis sekilde girebilmek icin ilk 7 haftada min 17 puan yapmamiz gerek. zaten biz bir olursak asagidaki maclari da istedigimiz gibi atlatiriz.
    8) konya (d)
    9) fener
    10) trabzon (d)
    11) gencler
    12) ibb (d)

    bi bakmissin, 14. haftada da besiktasa cakmis, havasini almisiz. iste ancak o zaman aylavyu hozam derim.
  • 3359
    kendisini saha içinde satan adam olmadıkça, kendini geliştirebilir. bunu gördük.

    sabri, semih'i yollaması, selçuk, yasin ve sinan'ı kenarda oturtması büyük iş.
    futbolda 1 adam kader değiştirir.

    bu 5'li adam yiyordu. teknik direktör göndermek istediklerinde 5 maçlık bir seri yapıyorlardı.

    bunun da önüne geçti. geçmeye devam ederse, başarılı olacak.
  • 6034
    udinese'nin başında 10 maça çıkıp 4 galibiyet, 3 beraberlik, 3 mağlubiyet alan teknik direktör. 3 mağlubiyeti de deplasmanda alırken içeride hiç kaybetmedi. yani içerideki dominant oyununu udinese'de de sürdürüyor denebilir. deplasman mağlubiyetleri de roma, lazio ve atalanta'ya karşı alındı. bu maçlarda 13 gol attı, 7 gol yedi.

    bu sonuçlarla bitime 1 hafta kala takımı kümede tutmayı başardı tudor. son haftada ise bugün * cagliari deplasmanında olacak takımı.
  • 1955
    azıcık rahat bırakılmasını istediğim hoca. ben daraldım artık her gün her gün geçirilmesinden. başlangıcı iyi olmadı ama ben galatasaray'ın mevcut takımıyla dünyadaki hocaların büyük kısmının zorlanacağından eminim. o yüzden takımın değişimini gördükten sonra yargılamak gerek. her fırsatta geçirmek için pusuda bekleyince, peşin hükümle saldırdıkça çekilmez oluyor burası gerçekten. "destekleyin" demiyorum ama en azından bir sessizlik içinde bekleyelim amk, çok mu zor.
  • 4647
    sinan yılmaz hakkında güzel bir yazı kaleme almış;
    hatanın tekrarı / tudor'un başakşehir yanılgısı...
    galatasaray'ın başakşehir ile oynadığı maçı özel işlerim yüzünden izleyemedim ama maç öncesi kadroları gördüğümde şunu düşünmüştüm. "tudor geçen sezon yaptığı hatadan ders çıkaramamış." geçen sezon ne mi olmuştu? galatasaray'ın başında 5. maçına çıkan tudor, trabzonspor deplasmanında mağlup olmuş. bir sonraki hafta ise o dönem ligin en kötü takımı adanaspor ile sahasında karşılaşmıştı. oldukça ofansif bir kadro ile maça çıkılmıştı. eren ve podolski çift forvet, kanatlar yasin ve rodrigues ve göbek de selçuk ile josue. maç 4-0 kazanılınca "oo 4-4-2 geri döndü, galatasaray hücum yapar, çift forvet oynar, galatasaray'ın genleri bu" gibi goygoylar, bir sürü aptal saptal yorumlar yapılmıştı. halbuki galatasaray 4-0 kazanmasına rağmen hiç de etkili bir oyun oynamadı. kopuk kopuk zaten düşmüş bir dönemde olan adanaspor'a karşı bulduğu pozisyonları değerlendirdi, temposuz idare eder bir oyun oynadı ve 4-0 kazandı. bu skor üzerinden efendim galatasaray kendi kimliğini bulmuş da doğru sistem buymuş gibi manasız yorumlar yapıldı.

    bir sonraki hafta da tudor bu galibiyetten yaşadığı zehirlenme ile başakşehir maçına da benzer bir formatta çıktı. yine josue ve selçuk gibi iki ağır ve yumuşak orta saha ile oynadı ve 4-0 yenildi. bu seferkinden çok daha ağır bir mağlubiyetti. geçen yıl yaşadığı bu zehirlenmeyi maalesef bu dönemde de yaşadığını görüyoruz. yine trabzonspor'a deplasmanda 2-1 mağlup oldu. yine gitti sonraki hafta içeride ligin açık ara en güçsüz takımı ile oynadı. yine ofansif bir kadro ile çıktı. yine iyi oynamasa da 5-1 gibi farklı bir galibiyet aldı ve bu galibiyet ile yine gaza gelip yine başakşehir'e karşı ofansif bir plan yaptı. muhtemelen bu hocaları "galatasaray'ın adı yeter, arması yeter, galatasaray çift forvet oynar, ezer anadolu takımları" gibi laflarla gazlayan yöneticiler var. tamam kardeşim adanaspor'a, gençlerbirliği'ne bu şekilde çıkarsın da başakşehir'in ne maaş bütçesi, ne kadro kalitesi olarak senden aşağı kalır yanı yok. deplasmanda oynuyorsun ve hücum pres, baskı yapacağım diye iki tane pivot özellikli, benzer şeyleri yapıp, benzer şeyleri yapamayan santrfor ile maça çıkıyorsun.

    şimdi bu süreç şöyle gelişti. galatasaray ilk 6-7 hafta gomis arkasında belhanda ve garry rodrigues ikilisi, bunların arkasında tolga - fernando - ndiaye üçlüsü ve 4'lü savunma ile 4-3-2-1 oynadı. bunu oynarken garry'nin ve belhanda'nın çalışkanlığı ile arkadan tolga'nın da katılımıyla hücum pres işini yapabiliyordu ancak daha sonradan yaz kampı geçirmemiş, sakatlıktan yeni dönmüş, kondisyonu yetersiz olan feghouli, garry yerine katıldı. o katılınca hücum pres ciddi anlamda azaldı ve 7. haftadan sonra galatasaray hücumda hem çoğalamama hem de yeterli pres yapamama gibi sorunlar yaşadı. bu belhanda'nın cezalı olduğu trabzonspor maçında iyice ayyuka çıktı çünkü belhanda gibi koşan bir ofansif ortasaha da olmayınca trabzonspor deplasmanında galatasaray rakip savunmayı hiç zorlayamadı. tudor bundan dolayı da gençlerbirliği maçına eren - gomis ile çıktı. eren'den sürekli pres istedi ve çift forvet ile de hücumda kalabalık olunmasını arzuladı. rakip de zayıf olduğu için istediğini aldı ama bu ikili başka sorunlar yaratıyor.

    şimdi garry'i forvet arkası oynatmaktan neden vazgeçti? çünkü garry hücumda çok fazla karar verme sorunu yaşayan bir oyuncu. çok fazla atağı yanlış kararlarla harcıyor. hücumda çalışkan ama oyun aklı yetersiz. yasin gibi ama yasin'den daha çabuk ve daha takım oyununa uygun, kaprisi olmayan düzgün bir takım oyuncusu. garry'i bu eksiklerinden kesti. hem de oldukça formda ve işe yararken kesti. sonra eren ile gomis ikilisi sayesinde, garry'i kestiğinde kaybettiği şeyi geri kazandı. hücumda pres... fakat eren ve gomis ile de hücumda pres yapıp daha kolay kalabalık olsan bile bu adamlarla da topu tutma şansın kalmıyor. hücum organizasyon olarak tudor zaten eksik bir teknik adam. bu işi yetenekli, feghouli - belhanda gibi adamlara devretmeli ama onlara uygun ortamı da sağlaması lazım. eren - gomis ikilisi ile bunu sağlayamıyor ve ister istemez sürekli yan topa yöneliyorsun... bu maç da iş lato - mariano'nun ortalarına kalmıştı. şimdi tudor'un başlangıç planları genelde tutuyor. geçen sene trabzonspor deplasmanında da tuttu, fenerbahçe derbisi de, bu maçta da başlangıç tutuyor.

    başlangıç planı şuydu... genelde de bu zaten. ben önde basayım. rakip pas yapamayıp topu şişirsin. savunmayı da öne çıkarayım. baskı kurayım. bu ilk 15 dakika hep tutuyor. bu maç da ilk 15 dakika galatasaray'ın elindeydi. başakşehir galatasaray ceza sahasına ilk girdiğinde 15. dakikaydı. şunu düşünüyor. adebayor savunma arkasına koşu atacak durumda değil. visca da çok yapmıyor çizgide kalıyor. elia da yapmıyor çizgide kalıyor. mossoro da yapamıyor. savunmayı öne çıkarırsam, arkasına sarkabilecek hücumcuları yok. uzun vursunlar ben göbekte kalabalık kalıp süpüreyim... güzel. gomis ve eren de başakşehir'in geriden oyun kurmasına izin vermemiş ve sürekli uzun vurdurmuşlar ama uzun vurunca adebayor ile denayer veya maicon eşleşiyor. adebayor bunlardan çok uzun. genelde vuruyor, vurmasa da vurdurmuyor. toplar serseri mayın gibi merkeze düşüyor ve onları da süpürmek lazım. aslında savunma önünde fernando onun önünde de tolga - belhanda - ndiaye üçlüsü ile 4 kişi bunları süpürmeliydiler ama çok başarısız oldular bu konuda. özellikle fernando'nun en kötü maçı.

    göbeğe düşen sahipsiz topların genelini mossoro - irfan can - gökhan inler üçlüsü topladı. halbuki 4'e 3 kalabalık olan galatasaray orta sahası toplamalıydı. çünkü elia ve visca göbeğe çok yardımı olan kanatlar değil. fakat fernando hem geriye çok gömüldü hem de çok ağır kaldı hamlelerinde ve o adebayor'dan seken toplar başakşehirli oyuncularda kaldı. tabi burada boş kafaları da sürekli serseri mayın gibi uzaklaştıran denayer'e dikkat çekmek lazım. ilk gol ve özellikle de 2. gol öncesi kafaları başakşehir orta saha oyuncularının ayağına vuruyor. oyun kurucu denen stoper, topu kendisinden çıkarırken rastgele oynamaz, görerek oynar. kafaya çıkarken de görerek indirir. 2. gole bakın. başakşehir top çıkaramamış degaj dikmek zorunda kalmış, denayer bomboş. kafayla kaleciye de dönebilir, beklere de verebilir. gidiyor gökhan inler'in önüne indiriyor. gökhan visca'ya atıyor. visca solla kesiyor ve gol. böyle saçma gol olur mu? gomis ve eren neden pres yapıyor o zaman, denayer zaten başakşehir için oyun kuruyor, başakşehir'in oyun kurucusuna pasları denayer indiriyor zaten! bu gol için de bakıyorum taraftar latovlevici'yi suçluyor. ne yapacak 2. golde adam? visca ile birebir kalmış. visca'nın sağ ayağını kapatmış, kendisinden daha çabuk oyuncu karşısında çalım da yememiş, ters ayakla orta kestirmiş. kanat oyuncusunun ters ayakla orta kesmesini engelleme şansı olan bek dünyada yok. istediği kadar çabuk olsun. ilk ayağını kapatabilir, çalım yememek için doğru pozisyon da alır ama uzak ayağına hamle yapmak imkansız. bu yüzden çift ayaklı kanat oyuncuları bu kadar değerli ya zaten. bu arada ilk golde maicon'un hatası da bariz ancak pozisyon öncesinde faul falan yok. visca ile latovlevici çarpışmak üzereyken lato ellerini kaldırıyor ve visca bu saçma hamleyi görünce hemen geri kendisini atıyor. bir insanın geriye böyle düşmesi zaten komik bir görüntü.

    hiç hakem yorumlamam ama bu ali palabıyık'ın zihinsel bir sorunu olduğunu düşünüyorum. basit bir fizik kuralı bu ve bir dakika bile fizik dersi öğretmediğiniz sıradan bir insan dahi, hayat boyu yaşadığı şeyleri gözlemleyerek cisimlerin hareketlerini algılar. iki cisim çarpıştığında birinin geriye bu kadar abartılı bir düşüş yaşaması için çok ciddi bir darbe almış olması gerekir. bunu basit fizik kuralını çoğu hayvan bile kolayca algılayabilecek zekaya sahipken ali palabıyık bunu algılayamıyor. öyle bir itme ile böyle geri uçulmaz. aynı saçmalığı tosic - robin van persie olayında da yaşadı ama kandırıldığını hala anlamıyor. ciddi zeka yetmezliği bu. yan hakem anlıyor faul vermiyor bu veriyor. neyse lato'nun saçma hamlesini gören visca attı kendisini. hakemler bu atmalara dikkat etmeli. trabzonspor maçında ndiaye de iki pozisyonda yaptı aynısını, çok küçük müdahalelerde yerde 10 tane takla attı. ikisi de sarı karttı ve oyundan atılmalıydı. hakemi aldatmaya yönelik hareket sarı kart mı? evet. o halde rakip bana yumruk attı der gibi taklalar atan, rakibine kırmızı aldırmak için sahtekarlık yapmak ne oluyor? bunların hepsinin sarı görmesi gerek ki bu rezil tiyatro sürmesin ama bu tiyatroya hakemler hiç sarı vermiyor. penaltı almak için, çelme takılmış gibi kendisini yere atanları yakalayınca hemen sarı veriyorlar bu güzel fakat bu yumruk yemiş gibi taklalara neden verilmiyor? visca o golden 10 dakika sonra fernando'nun koluna yapıştı. fernando kolunu hışımla kendine çekince de yumruk yemiş gibi yine atladı. bu iki abartılı, hakemi aldatmak isteyen hareket yüzünden çift sarı karttan atılmalıydı. bunun yerine bir gol kazandırdı bir de 2.'yi de yedirse sarısı olan fernando'yu attıracaktı.

    geçelim 2. devreye. dikkat edin yine gençlerbirliği maçı 2. yarı başlangıcı gibi her oyuncu daha dikkatli. eren yine koşturuyor. bu kez sonuç da verdi lato'nun ortasına gomis bu sezon ilk kez çok iyi bir kafa vuruşu yaptı. tam 2-1 olmuş maç dönmek üzere iken yine denayer sahneye çıktı. elia'nın geriye çıkardığı pasta ön sezisi çok iyiydi ve adebayor'a gelen topu çok iyi kesti ama sonra en büyük problemi sahneye çıktı ve pozisyonunu unuttu. topunu kestiği adam adebayor arkasında boş kaldı ve orada bir akıl tutulması yaşadı ki bunu hep yaşıyor. hemen yerden kalkıp ona gitmesi gerekirken öyle kaldı. topu alan oyuncu da adebayor'a pası attı. adebayor boş kalınca da golü yaptı. denayer böyle. topa kilitlenip etrafındaki forvetleri unutabiliyor. pozisyon bilgisi çok kötü bir stoper, çok dağınık ve maicon'u da çok bozuyor, sol bek kim oynarsa onu da çok bozuyor. trabzonspor maçında linnes ile sonrasında latovlevici ile hiç anlaşamıyorlar. serdar oynadığında sol bek performanslarına bakın, denayer oynadığında bakın. 4'lüde oynayan bir stoper, hem yanındaki stoperle hem de yanındaki bekle mesafesini ayarlamalı ama bu denayer bazen gidiyor maicon'un adamına basıyor, bazen gidiyor sol beke açılıyor. bu dengesizlik de savunma hattını bozuyor. serdar'ın pozisyon alması denayer'in kat be kat üzerinde ama bu gibi soyut, ölçümü olmayan konularda yeni nesil taraftar hep yerli olanı aşağılar, yabancıyı da över. bu denayer konusunda da bakıyorum şimdi herkes, "stoper oynamamalı, bek oynamalı" diyor. günaydın arkadaşlar... bunu 2 sene önce yazdığımda çok laf hatta iftira yemiştim. 2 sene önce denayer galatasaray'a kiralandığında bek de oynatılabilecek, alternatif stoper olarak düşünülmüştü. o dönem para yok, muslukları kısalım politikası vardı. 4. yıldızı alan takım için önce dani alves'e gidildi. 5.5 mu, 7.5 milyon euro mu ne maaş isteyince vazgeçildi. sonra maxi pereira denildi. o da 2.5 milyon euro maaş isteyince denildi ki sabri ile gidelim ve bir de alternatif kiralayalım. tarık, veysel, salih gibi eldeki alternatifler de doğru hamle ile gönderildi. o dönem hamza hamzaoğlu denayer'i sağ bek oynatınca adama denilmeyen kalmadı. "sağ bek aldırmadı, sabri'ye güvendi şimdi stoper denayer'i oynatıyor. adam stoper ama hamzaoğlu hangi pozisyonda oynadığını bilmiyor bile. hamzaoğlu adamı sağ bek oynattı diye manchester city bir daha göndermedi" gibi bir sürü saçma sapan yorum. sonra denizli ve riekerink dönemlerinde denayer'i stoper izleyince gördük ki, hamza hocanın bu çocuğu stoper oynatmama konusunda bir bildiği varmış. antrenmanlarda görmüş. denayer daha sonra belçika'da da çoğu maçta bek oynadı. stoper oynamak zorunda kaldığı euro 2016'da da belçika'yı yaktı. daha sonra sunderland'e kiralandı. orada moyes da bek veya ön libero kullanmak zorunda kaldı. tabi 20 sene bek oynamış adam bilmiyor, bizim taraftar biliyor 20 yaşındaki denayer bek mi daha iyi oynar, stoper mi? o zamanlar denayer için "pozisyon bilgisi berbat, hava topları çok kötü. ikili mücadelelerde agresif değil ama çabuk, atletik, tekniği iyi, özgüveni yüksek, driplingleri bayağı iyi. bu özellikleri ile bu oyuncudan şu etapta iyi bir bek olabilir ama iyi bir stoper olamaz. henüz 20 yaşında gelecek 5-6 yılda pozisyon almayı öğrenebilir ayağı düzgün oyun görüşü gelişir oyun kurmayı öğrenebilir ve iyi bir stoper olabilir ama şu gün itibariyle stoper için çok eksik. sonuçta bonservisli oyuncu da değil. city'e stoper yetiştirmek için kendimi neden yakayım? bek olarak iyiyse bek oynatırım. 800-900 binlik maaşıyla da iyi bir alternatif bek" diyordum. o zamanlar yok efendim hamzaoğlu'ndan para alıyormuşum, o yüzden hamzaoğlu'nun tercihlerini övüyormuşum gibi iftiralara varan yorumlar yapan bile vardı. bakıyorum şimdi o yorumları yapanlar "denayer bek oynamalı" yazıyorlar. tebrikler günaydın.

    şimdi benzer yorumları serdar aziz için yazacağım, o zaman da serdar'dan para aldığım için övdüğümü yazan çıkar da neyse... sene başı okuduğum yorumlardan bazıları şöyle. denayer, premier lig'de oynamış, iskoçya'da oynamış, avrupa'nın çeşitli kulüplerinde oynamış. ee bursaspor'dan gelmiş serdar'dan iyiymiş. dünyadan haberi yok. bakıyor etikete, 'batı avrupalı, karizmatik' özendiği karakter ve maç izlemeden hemen serdar'dan iyi diyor. nedeni de cv'si. serdar aziz, bursaspor'da çıkış yapan bir stoper olarak zaten türkiye'de zengin oluyor. serdar, galatasaray'a gelmeden önce bursaspor'dan zaten 1.6 milyon euro maaş alıyordu! denayer alt yapıdan, farklı fiziği sayesinde direkt city tarafından kapılmış bir adam ama öyle olmasa bile, diyelim belçika'da çıkış yapsın, belçika'da çıkış yapmış hali en fazla 500 bine oynar. premier lig takımları da 500 bine oynayan çocuğa verir 700 bin yapar böyle bir yatırım çünkü maaş dengesi diye bir şey var.

    fakat serdar'a bursaspor'un verdiği 1.6 milyon euroyu veremezler. genç ve yatırım amaçlı, denemek için kadroya katacakları oyuncuya bursaspor'un verdiği maaşı verebilmek için vergileri de çıkınca 2.5 milyon euro vermek zorundalar. iyi de 2.5 milyon euroyu çoğu takım zaten yıldız oyuncusuna veriyor! fulham istedi işte serdar'ı 5 milyon euro da bonservis verdi ama 2.5 maaşı veremedi. nasıl versin en yüksek maaş alan futbolcusundan çok daha fazlasını vermesi gerek. yani bizim yeni nesilin özendiği avrupalı stoperlerin önünde olmasına rağmen serdar'ın avrupa'ya gitmesi kolay değil. ancak çağlar söyüncü gibi tff 1. lig'de zaten düşük maaşa oynarsa gidebiliyor. neyse serdar ile ilgili ilk transfer edildiği gün de, doğru bir transfer olduğunu yazan tek kişi bendim o yazı daha detaylıydı linki şurada... http://www.futbolarena.com/...ru-mu-analz-282709h/

    dönelim denayer'e... ben stoper yetiştirebilecek bir kulüp olsam başkasının adamını değil kendi elimdeki koray'ı yetiştiririm zaten ama galatasaray öyle bir kulüp değil. o yüzden koray da kiralık gitmeliydi ama o da denayer gibi kariyerini yakmakla meşgul. tecrübe her pozisyon için aynı değerde değil. çok yetenekli, doğuştan zeki 19'luk bir genç santrfor veya kanat oyuncusu tecrübe eksiğini yaşamayabilir ama stoper fazlasıyla yaşar. 24'lük varane'ın bile ne hatalar yaptığını görüyoruz ama büyük kulüpler bazı varene gibi özel fizikli gençlere sabreder ve kendi bayrak adamını üretir. maldini, ramos, ferdinand, terry, bülent korkmaz gibi bayrak adamları transfer edemezsiniz. 28 yaşında üst düzey stoper transfer etseniz bile kulübü bu oyuncular gibi sahiplenemez. neyse. denayer dışında değinmek istediğim iki futbolcu daha var. biri garry rodrigues diğeri de linnes. taraftara göre linnes'in hakkı yeniyor, gerçekte ise hakkı yenen oyuncu garry. ben maç öncesinde tudor'un yerinde olsam bu maça üçlü savunma ile başlardım.

    en önemli gerekçesi emre'nin yokluğunda başakşehir'in neredeyse tamamen adebayor odaklı bir oyun oynaması ve adebayor etrafında da kalabalık kümelenip ona top aldırmamak. maicon'u göbeğe sağına ahmet'i soluna denayer'i koyup başlanabilirdi. 4'lüde stoper oynamak ile 3'lü stoper oynamak arasında büyük fark var. o yüzden denayer'i 4'lünün göbeğine koymaya korkarım ama üçlünün sağına, soluna koymaya çok korkmam. 4'lü orta sahanın soluna garry, sağına mariano göbeğe fernando ve ndiaye önlerine tolga ve belhanda ile en uca da gomis şeklinde. garry hücumda oyun zekası olarak sorun yaşasa da 3'lü savunmanın önünde kanadı tek başına kullanabilecek dayanıklılıkta çabuk ve faydalı bir oyuncu. eğer hem linnes hem lato ile sorun yaşıyorsanız böyle bir opsiyon var ve formda. açıkçası garry bek olarak da linnes'in çok önünde bir futbolcu zaten. linnes neyi iyi yapabiliyorsa garry de yapıyor (hız ve dayanıklılık) üstünde garry, linnes'ten çok daha yetenekli. yasin de mesela en iyi bu tip 3'lü savunmanın önünde tek kanat gibi bir rolde oynar. pep guardiola bu konuda bir yorum yapmış mendy sakatlanınca sistem değiştirmek zorunda kaldık çünkü mendy o kanadı tek başına kullanabilir ama delph onu yapamaz. mendy o kanadı tek başına kullanınca önündeki oyuncu da forvete kayabiliyor ama delph oynayınca önüne bir sol açık koymak gerekiyor demiş. galatasaray da tek kanat oynayabilirse, tolga ve feghouli 2. forvete daha kolay dönüşebilirler.

    devre arasına kadar bence en uygunu 3-4-2-1 sistemine geçmek ve 4'lünün soluna garry, sağına mariano koymak. gelelim linnes'e. taraftar "bu adam size ne yaptı" demiş. karısı da bu yorumu beğenmiş. yahu problem de o linnes ne yaptı? en kötü lato, linnes'ten çok daha iyi diyorum her zaman. lato beğenilmeyen halinde en az 10 kere terste boşa çıktı ve kendisine orta kesecek pozisyon yarattı. hücumda nasıl genişlik kazandıracağını çok iyi biliyor ve etkili kesiyor. 448 dakika oynamış 33 isabetsiz orta kesmiş, 10 isabetli orta kesmiş. linnes 516 dakika oynamış. kestiği isabetsiz orta 4, isabetli orta sıfır. aradaki bindirme, hücumda pozisyon alma ve orta açma farkına bakın! mariano'nun da 39 isabetsiz, 11 isabetli ortası var. mariano ile latov büyük takımda oynamayı biliyor ama linnes ne? lato'nun en kötü maçında yaptığı asisti 2 senedir yapamamış bir oyuncu. sorunsuz yedek olur diyorduk, karısı bile trip atıyor bu taraftar sayesinde. devrede asamoah alınırsa lato ona yedek olur. denayer de, garry de zaten sağ bekte linnes'i en az 3'e katlar. mariano'nun da yedeği bu ikisi olur. linnes ise sürekli oynayabileceği küçük bir kontra atak takımına kiralanabilir ve orada iş yaparsa elden çıkarılabilir çünkü kendisi büyük takımda oynayabilecek bir meziyete sahip değil ama kontra atak takımları için hızlı ve dayanıklı...

    son olarak tudor'un gönderilme konusu var. yönetim maşalarına "tudor'un kulağını çektik" gibi haberler yaptırıyor. bu galatasaray yönetimine ne desem az. bu bir hastalık. büyük takımlar böyle rezil yönetilmez. bu gibi görevdeki adamları kovacağınız güne kadar medyada savunur ama yedek planı da her zaman yaparsınız. bunlar kendi hocalarını kendileri yıpratıyor. bunu daha önceki hocalara da yaptılar. galatasaray 4 yıl önce real madrid karşısında maç çevirebilen, şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynayan bir takımdı. 4 yılda buralara düştü. bu düşüşte de 6 farklı hoca ile çalıştı. hala 7. değişimden medet ummak ciddi bir dangalaklık. tudor'u gönderip başka bir hocayla şampiyon da olabilirsiniz bu kısa vadede başarı getirir ama uzun vadede bu da galatasaray'ı daha ciddiyetsiz, daha hastalıklı bir hale sokuyor.

    başakşehir 4 yıldır gelişen bir temele sahipken, galatasaray'ın bu takımı kurulalı 4 ay bile olmadı. tudor 5 yedi ama 3 aylık takımla, 4 yıldır büyümüş bir takıma yenildi. 4 yılda şu cümlelerin öznesinin değişip onlarca kez yazıldığını ve söylendiğini gördüm. "kim gelirse gelsin mancini'den kötü olamaz, derhal kovulmalı" sonra "kim gelirse gelsin prandelli'den kötü olamaz, derhal kovulmalı" sonra "kim gelirse gelsin hamza hamzaoğlu'ndan kötü olamaz, derhal kovulmalı" sonra "kim gelirse gelsin mustafa denizli'den kötü olamaz, derhal kovulmalı" sonra riekerink, şimdi de tudor. hayır kim gelirse gelsin şu yorumu yapandan daha aptal olamaz. çünkü en büyük aptallık hatadan ders almamaktır. bu yöntemin kötü sonuçlandığını, galatasaray'ı ciddiyetsizleştirdiği, alçalttığı 4 yılda 6 kez test edip hala 7.'den medet ummak ve dereyi geçerken at değiştirmek ciddi bir ahmaklık. ha tudor bu maç gibi bazı hatalarından ders çıkaramıyor, bu sene beklenen gelişimi göstermez verilen görevi başaramazsa sene sonu yollar ayrılabilir ama bu şekilde olmaz, olmamalı. galatasaray gibi bir kulüp, teknik direktör için bir seçim yapıyor ve 3 ay önce kurduğu takım ligde zirvedeyken bir iki maçta hata yapmış diye adamı kovuyor. bu çok ciddiyetsiz, galatasaray'ı alçaltıcı bir durum. adama şans veriyorsun, sınavın ortasında bir soruyu yanlış yaptı diye çekip önünde kağıdını alıyorsun. bu kafayla galatasaray'ı gençlerbirliği gibi laçka bir hale getirecekler. zaten farkındaysanız uzun bir süredir kariyerli bir teknik adam da gelmiyor. o halde genç ve potansiyelli bir teknik adam bulmak ve galatasaray ile birlikte büyümesine sabretmek gerek. tudor bu isim olabilir mi? bazı noktalarda pozitif, bazı noktalarda negatif görülüyor. sezon sonu sınavdan geçtiğini veya kaldığını görebiliriz umarım.

    alıntıdır.
  • 1015
    yahu arkadaş ne yüklemeymiş bitmedi muhabbeti, napıyormuş tudor oyuncuların sırtına un çuvalı bağlayıp koşmayanı kırbaçlıyormuymuş ? nedir yani nereden geliyor bu bilgi ? oyuncular sene başından beri yattığı için normal bir antrenman görünce götü başı oynuyor olamaz mı?

    üçlü defans olmazmış, niye ? dörtlü defansla ne yapmışız ki üçlü defansla onu yapamıyormuşuz? yahu dörtlü defansla çıkıp yan toptan gol yemediğimizde neredeyse puan vereceklerdi araya top yemediğimizde sevindirik oluyorduk varsın bir iki hata olsun en azından farklı bir şey deniyor...

    ben kendisine karşı pozitifim nedeni basit, barca pas oyunu oynar, real hücum yapar, bayern acımaz vs galatasaray'da pres yapar arkadaş! adam geldiği ilk gün bunu yaptırdı gerisi gelecektir.
  • 5183
    bana göre hala zararından çok faydası olan teknik direktördür.

    15. hafta sonunda 2 puan farkla lider olan ve en iyi averaja sahip bir takımın teknik direktörü olarak ben bu kadar eleştirilsem, üzülerek değil söverek istifa eder giderdim herhalde. büyük maç problemi konusundaki bir çok eleştiriye katılıyorum. takır takır işleyen bir düzeni, "büyük maç" baskısı altında ezilip bu kadar değiştirmesini doğru bulmuyorum. aslında son beşiktaş derbisinde gol yiyene kadar hiç de fena oynamayan takımımız, gol sonrası inanılmaz dağıldı. bu da tudor'un eksiklerinden biri. özellikle yıllar boyu fatih terim'den gördüğümüz ve alıştığımız, yenik duruma düşünce kulübeden takımı ateşleme özelliğinin olmaması taraftarlarca yadırganıyor pek tabii.

    çok karakterli olduğunu düşünüyorum. gerçekten zor bir süreçten geçiyor. kendisi -aynı latovlevici'nin ıslıklanmasında olduğu gibi (bkz: #2287606)- karabükspor'dan gelmiş olmasının dezavantajını yaşıyor. ligdeki pozisyonu itibari ile takımın başında roberto mancini olsaydı, asla bu tepkileri görmüyor olacaktı. çünkü roberto mancini italyan, iyi giyiniyor, piyasası olan biri vb..

    kendisine karşı çok nötr duygular besliyorum fakat destekliyorum. nereden geldiği, tecrübesizliği gibi şeyler ile ilgilenmiyorum. başarısız olduğunu düşünmüyorum. başarıya aç oluşu benim hoşuma gidiyor, sezon sonuna kadar kalması taraftarıyım.
  • 640
    daha ilk maçında bu kadar yerden yere vurulmasını anlayamıyorum. bu kadar sabırsız olmamıza neden olacak bir süredir çalışmıyor takımda. üç idmanla yapabileceği daha ne olabilirdi. 18 şubat 2017 çaykur rizespor galatasaray maçında yaptığı bence iki hata; linnes'i çıkarmak ve podolski çok yorulmuşken onun yerine sinan'ı almamak oldu. rodrigues soldan getirdiği toplarda hep podolski'yi aradı ama podolski yetişemedi maalesef. yerine sinan olsa belki de ikinci golü bulup maçı bitirebilirdik. ayrıca linnes çıkması yanlış dedim ama hiç birimizin beğenmediği semih oynadığı sürede bölgesini iyi kapattı. tabi linnes'in dikine çıkışlarını çok aradık. bir diğer hatası belki de takıma ilk yarı bu kadar baskı yaptırmasıydı. zaten alışkın olmayan 30+ yaşındaki tüm oyuncularımız bitti. ilk yarının ilk 25-30 dakikası bu baskıyı yapıp ikinci yarıya yine bu şekilde başlasak maçı koparabilirdik. belki de mantalitesini oyunculara vurgulamak için yaptı bunu. ne olursa olsun bu şekilde oynayacağız demek istedi. ama tabi pilimiz bitince baskı da beraberinde geldi. tolga hamlesi zamanlama olarak mükemmeldi bence. tabi tolga bekleneni tam olarak veremedi bir de üstüne sırtı dönük oyuncuya faul yaparak gole asist yaptı resmen. sneijder ve bruma'dan yoksun oynadığımız bir maçta bundan daha iyi bir takım olabilir miydi acaba? bu ikili için hepimizin takımın yarısından fazlası diyoruz üstelik. bana kalırsa takıma olumlu etkisi olacak. açıkçası ben gelişinden heyecan duymama rağmen mantıklı düşününce acele karar verildiğini düşündüğüm bir teknik adamdı. fakat bu maç bana gelecek adına bu arada gelecekten kastım gelecek sezon ışık verdi.

    diğer nokta chedjou konusu. ben oynamasını hiç istemiyordum. topu çok güzel kullanmasına rağmen belinin dönmemesi ve konsantrasyon problemleri nedeniyle sorun yaşatacağını düşünmüştüm. çünkü bu sezon bu durumlardan bize gol yedirdiğini hepimiz izledik. ama 18 şubat 2017 çaykur rizespor galatasaray maçında tam bir büyük takım stoperi gibi oynadı. belki de hatasızdı. sezon sonuna kadar bu şekilde ondan verim almayı başarırsa tudor gözümde bir kat daha büyür. diğer yandan chedjou beni böyle göt etsin her türlü razıyım.

    bruma konusunda ise yazılan çizilenler doğruysa verdiği kararın sonuna kadar arkasındayım. idmanda, maçta, soyunma odasında takımın ahengini bozan, kendini takımın üstünde gören herkese gereken yaptırımı uygulasın. kimse galatasaray'dan daha büyük değil. idmanda yedek takımda oynadı diye ya da selçuk ve yasin gibi oyundan çıkarıldı, oyuna alınmadı diye trip atan herkese gerekeni yapsın. özlediğimiz disiplinli takım olgusunu yaratsın. bruma'yı kadroya almadı diye sallamak kadar popülist bir yaklaşım olamaz.

    sonuç olarak hırsı veya motivasyon yetenekleri bir kenara, oyunu okuması ve takımın taktik açıdan gelişimi adına bana umut verdi. taraftarın da biraz daha sabretmesi gerekiyor. her puan kaybından sonra karalar bağlayan ben bu sefer daha pozitif kalabildim sahada gördüklerimle. en azından kenardan maç izlemiyor ve takımı tam anlamıyla yönetiyor. biraz daha sakin olalım gençler. hemen celallenmek manasız. mantıklı olalım, yürekten destekleyelim. ben demiştim zaten olmazdı demek için fırsat kollamaya gerek yok. galatasaray taraftarlığı kişisel haklılığımızı savunma yeri değil, takıma gönülden destek verme yeri. kişisel tatminlerimizi hayatımızın başka alanlarında arayalım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın