9 kasım 2002'deki adanaspor galatasaray maçı günü geldiğinde 13 yaşımdaydım, gene evden kaçtım maça, iskenderun'dan adana'ya. üç gün önce fenerbahçe'den 6 yemiştik, okula diye çıkıp gidememiştim ertesi gün okuluma. 6 değil 16 yesek gene giderdim ama galatasaray'a, umrumda değildi hiçbir şey. kalabalık galatasaray taraftarının arasında kısacık boyumla maçı tam olarak izleyememiş olsam da sahaya herşeyini sermeye çalışan
hasan şaş'ın direkte patlayan topunu görmüştüm. arif'in direkten dönen topunu da maçtan sonra bana küsmüş ses tellerim anlattı, öyle gördüm. ikinci yarının başında golü atsın maçı alsın diye giren cristian da üzmüştü oruç ağızlı iftarı sadece suyla yapmış bünyemi. gene tek avuntum hasan şaş'ımdı. gözlerimin önüne getirdin üç gün önce ezeli rakibinden yarım düzine gol yiyen takımını biraz olsun canlandırabilmek için sevdiklerinle ettiğin kavganı hasan, üç gün sonra hemşerilerinle devam ettin kavga etmeye sahada. kim için? önce forman, sonra benim için, taraftarın için. ben nasıl sevmeyeyim seni hasan? bir diğer gün tuttuğum oruç allah için değil, senin içindi hasan. bu takımı bana daha çok sevdirdiğin için.