• 1
    öncelikle rıdvan dilmen'e dahi yazılabilmiş mektuplar varken, sana nasıl yok anlamadım.

    sevgili yolcu,

    açıkçası pek iyi değilim. aksi durumda olmak için ise pek bir sebep göremiyorum. türkiye'de bir insanın ortalama yaşama süresini hesaplarsak, ömrümün toplamda 3'te birini doldurmuş oluyorum. ve bu 3'te birlik kısımda da hiçbir allahın günü içten bir şekilde 'iyiyim' dememiş biri olarak, o kadar da nankör ve doyumsuz bir insanım işte.

    bugüne dek kendimi gerçek anlamda 'iyi' hissettiğim günleri toplasam 1 ay etmez, net. çünkü ne zaman iyi hissettiğimi söylesem kendimi, cümlemi tamamlayamadan bir şey olur, kursağımda kalır o 'iyi hissetmeler'.

    bu kadar negatif olmak, benim açımdan ayrı bir başarı hikayesi tabii.

    neyse.. dün gece ki, harika bir haber alıyorum. gözlerim ışıldıyor uzun bir aradan sonra, içim kıpırdıyor. koca günü devirip, hayli bir geç saatte eve gelip bir çay yudumlayayım diyorum keyifle, iyi de, sözlüğü niye açıyorsun ki di mi gerizekalı? otur, iç çayını kime ne.

    illa her sevincinin içine itinayla ettirmek zorunda mısın? 1 gün iyi olsan ne olur?
    iyi geçse ne olur, sadece bir gün be? kim ne kaybeder?

    harry kewell'ın sözleşmesi dün itibariyle bitti. yani bitmiş. evet, miş.
    gitti, gidecek falan deniyordu ama ben o 'sözleşme bitmesi' olayını falan tamamen unutmuşum.

    en son soru hazırlarken düştüğüm gafletin bir parçası olarak;

    'hagi takımdan ayrıldıktan sonra, teknik direktörümüz ünal aysal sezon sonuna kadar takımın başında kaldı. ünal hocamız hakkında neler söylemek istersiniz?"

    yazabilmiş bir insan evladı olarak, kewell'ın sözleşmesinin bittiğini idrak edebilme mertebesine ulaşamamış olmam çok da enteresan olmasa gerek gerçi.

    dün gece, gayet keyifle başlığına tıklıyorum, 'kövilim hobarey hobarey' nidalarıyla, tıkla; harry kewell. yüzümde bir tebessümle geziniyorken sayfada, bir anda; 'bitti' , 'gidiyor' , 'hoşçakal kewell' gibi entryler görüyorum harbi harbi.

    elimde çay fincanı, yanaklarımdan süzülen yaşlar, gözlerimde azalan güneşler falan.

    ne derlerse desinler, bugün hiçbir savunmam yok kimseye kewell. 'takıma hiçbir katkısı yoktu' desinler senin için, 'müzmin sakat' da olur, 'yattığı yerden para kazandı' da.

    hiçbir önemi yok artık bu söylemlerin. tek bildiğim bir daha seni, parçalının içinde taraftara gülümserken göremeyeceğim, gol attıktan sonra tribünlere koşuşunu izleyemeceğim..
    dahası yok.

    dün gece yazmaya başladığım entryimi depolayıp, hap alıp yatıyorum; başım davul.
    olmadı diyorum bu, daha güzel bir şeyler yazacağım yarın sağlam kafayla.
    şimdi yine yazıyorum da; cıks. yok. senin gidişinin ardından güzel bir entry nasıl yazılır lan?
    şaka mıyım ben?

    aslında biliyorum yahu, biliyorum! kimse baki değil. gitmelerin habercisi gelmeler. geliyorsa gidecek zaten. gitmek için gelir zaten. gelmekle gitmek içiçedir, birbirini tamamlar zaten. giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir, biz gideni değil giden bizi kaybetmiştir zaten.*

    ama ki biliyorduk ki; gi-de-cek-tin! hazırdık, ee? ee be ee?

    yahu nefret ediyorum ya. sen futbolcusun sadece desem ya, profesyonelsin kewell, parayı kim verirse düdük falan desem ya. niye altına acıklı fon müzikleri döşeyip, buğulu gözlerle slowmationlı sahneler yüklüyorum beynime değil mi? bordo golü falan. 'kewell from galatasaray' falan?

    yahu misafirliğe gittiği evden kalkarkan bile içine gitme hüznü yerleşen ben,
    uzun yola çıktığında mesafe kısaldıkça içine inceden 'yol da bitti' kederi sızan ben,
    çay içerken, bardaktaki miktar azaldığında 'ulan çay ne çabuk bittin :(" diye hayıflanan; ben!

    bırak da bugün üzüleyim kewell, yarın da.. belki biraz da öbür gün.
    nasılsa devamı gelir, canımı üzecek yeni şeyler bulurum.

    bir gün kanser olacağım, net.

    ben de ayak uydurayım bari şimdi herkese; güle güle kewell.. hoşçakal kewell..
    iyi bilirdik seni kewell.. gitmeler üzer beni kewell..

    belki de en acısı ne olacak biliyor musun?

    sadece klaveyeden üç beş tuşla elimden çıkacak bir alt yazı:

    galatasaray, profesyonel futbolcu hary kewell ile yollarını ayırdı.

    enter.

    refresh.. refresh.. refresh..

    küfür eder gibi, kendine iyi bak da demeyeceğim.

    ama,

    her şey için teşekkürler güzel adam..

    19# daddy cool..
  • 2
    --- alıntı ---

    vay be harry...........
    sonunda sende katıldın ayrılanlar kervanına!
    dün boşuna özlememişiz seni.
    ne olur unutma bu kardeşlerini...
    öğlen televizyonda söylediler. kewell uzatılmamış! dediler.
    ne kolay söylediler.
    sanki dev bir taş ocağını,
    kökünden dinamitleyip, üstümüze devirdiler!
    ahh dostum... o kocaman yüreğinden
    o sarı kırmızı parçalı formayı nasıl kıyıp da çıkarttılar?
    o güzel florya nın kapılarını,
    sana nasıl kapatabildiler?
    yani sen şimdi gittin!...
    yani bir daha olmayacak mısın?
    yani bir daha gol atmayacak,
    “my name is kewell, kewell from galatasaray!” demiyecekmisin?
    peki, bizi kim sevindirecek?
    kim gülümseyecek, kim sakatlanacak?
    peki, bizi bu yeni stad’da
    senin anladığın kadar kim anlayacak?
    ulan harry.....
    ne hayallerimiz vardı oysa...
    ne önemli kupalar kazanacakdık.
    şampiyon olunca yollara dökülüp,
    adını haykıracaktık.
    talih yüzümüze gülecekti be...
    sözleşmeyi yenileyip,
    sıfır bir sayfa açacakdık.
    hafta sonu iki gol atıp
    boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık.
    ah ulan kewell.......
    bu mahallenin nesini beğenmedin de,
    önceden gelmedin?
    arasıra sakatlanırdın ama inan...
    bizim en kral arkadaşımızdın.
    ulan harry....biz şimdi bu koca stad‘da „harry, harry keweeell!“ sız
    ne halt ederiz?
    seni unutcağımızı sanma...
    birkaç yıla kalmaz yine beraber oluruz..

    --- alıntı ---

    ne yalan söyliyeyim güldüm okurken.
App Store'dan indirin Google Play'den alın