• 1
    --- alıntı ---
    1-dankek magma adam: ömrüm boyunca girdiğim her yeni ortamdan çıkan halı saha maçında bu adama rastladım. iş yerini ele alalım. iş yerinde bir halı saha maçı teklifi ortaya atılır. o teklif ortaya atıldığından itibaren, halı saha maçı için sahaya çıkılana kadar bu adam hafta boyu futboldaki üstün yeteneklerinden, geçmişinde destan yazdığı maçlardan, maçta rakip kaleciyi afedersin nasıl deleceğinden, galatasaray altyapısına torpili olmadığı yüzünden alınmadığından bahseder. maç öncesi sahaya herkesten önce çıkar, ısınma koşusu yapar, herkes kaleye şut çekip hevesini alırken o açma germe hareketleri ile "bakın ben kendimi maça saklıyorum, aslında süper adamım" imajını verir. "lan hamdi o kıllar ne hehehe gel şurda iki topa vur lan" diyenlerle muhattap olmaz. maç öncesi "beyler kısa pas, uzun top yok, ayağa kısa pas" gibi takıma felsefe aşılar. maç başlar, top buna atılır, bizimki topa basıp düşer. faul bekler, sonraki pozisyona topu kontrol edemez, şut pozisyonunda ıska geçer, ilyas salman gibi saha ortasında kalır. zaten geri kalan zamanda topa 4 kere değer. maç sonrası duşa girer, parfüm sıkar ve bir daha şirkette futbol konuşulan her ortamdan kaçmak üzere evine koyulur.

    2-dayı: halı saha maç dakikası 59. halı sahanın bekçisi, yani maçı bitirecek olan "dayı" (ki bu asla abi, amca, birader, hocam olmaz mutlaka "dayı" olur) yavaş yavaş oturduğu yerden kalkar, zili çalmak için makinenin olduğu yere doğru yola koyulur. dayının göründüğü andan itibaren mağlup olan takım rakip kaleye yüklenmeye başlar. o sırada mağlup takımın kalecisi "dayı çalma ya çalma" şeklinde yalvarırken, galip takım "dayı bitir bitir" diye çirkefleşir. derken o milyonları yıkan zil sesi gelir, dayı maçı bitirir. sahaya girer, varsa 2 takımı birbirinden ayıran yelekleri toplar, içeri götürür. bu dayıların mümkünse 60 yaş üstü olması, kep takması şarttır. pek farkedilmez ama halı saha dayısı bu alemde milyonlarca gencin hayallerini yıkmıştır. birçok yağız delikanlı sevgilisinden ayrılırken yaşadığı yıkımın 10 katını dayıyı köşeden çıkıp gelirken yaşamıştır....dayı bize lazımdır...

    3-nişadır adam: eskiler anlatır, atlar hızlı koşsun diye arka taraflarına nişadır tozu sürerler böylece o yanma ve kaşınma hissinden kuduran at saatte 100 kilometreyi zorlarmış. işte dayının çaldığı zille beraber yarattığı etki bazı gençlerde aynı etkiyi yapar. bu gençler daha bir önceki maçın bitişinde saha kapısının önünde beklemeye başlar. son 2 dakika kalmışken sahaya girer ve kenarda beklerler. o sırada o kanata yakın top süren adamlar, bu saha kenarındaki gençle karışırlar. dayı uzaktan çıktığında bu genç daha bir hareketlenir. zil çaldığında ise, koşar adımlarla 2 takımın sahada bıraktığı veya yenilen takımın bir oyuncusunun sinirle rakip kaleye vurduğu topu alır. sektire sektire rakip kaleye gider, boş kaleye abanır. arkasından koşarak gelen arkadaşı bunun ayağından topu kapar, diğer tüm oyuncular sahaya yürüyerek girerken bu ikili saha içinde birbirinden topu kapmak için olabildiğince şebeklik yaparlar. kovalamaca birinin diğerini yere yatırması ve müsabakanın güreşe dönmesiyle son bulur.

    4-trip adamı: her mahalle maçında, 3 pozisyon üstüste pas alamadığı için kenara çıkan adamlar vardır bilirsiniz. işte bu adamlar eli para görünce halı sahaya transfer olurlar. genelde rota bellidir. maç başlar, ikinci devrenin ortalarına doğru bu arkadaş, ya takımından memnun olmadığından, ya pas alamadığından ya da rakip takımın sertliğinden sahadan çıkar gider, maç devam ederken "lan salih gel lan nereye" diye bağıranlara aldırış etmez. maç devam ederken o içeride giyinir, maç bittiğinde sahadakiler güle oynaya gelirken bu soyunma odasının kapısında bana "ya salih niye çıktın yaaa" diye sorulmasını bekler ama kimse bu adamı sallamayınca daha da bozulur. çaresiz eve dönen tayfanın peşine takılır yine. gelecek hafta hikaye tekrarlanır. bu adamlar maalesef atsan atılmaz, satsan satılmaz arkadaş takımındandır. bir de tribi iyice abartıp "ben eve tek gidicem, ben kadıköy'den gidicem abi" diye sınırları zorlayan ve dayak isteyenler de mevcuttur.

    5-hagi kaleye baktı: maçın 40-45. dakikalarıdır. takımının birkaç golünü atmış, bakıldığında ayakları kadar çenesi de çalışan forveti yenilen 4 farktan dolayı sıkılmıştır, zaten pas da alamamakta, doğru dürüst çalım basamamaktadır. sonunda maçtan umudunu keser, takımının yediği ve farkı kapatılmaz noktaya getiren golden sonra santraya gelir, santra yapılır, topu ayağına alır ve santradan "sokayım böyle maça" tavrıyla kaleye vurur. uluslararası futbol istatistikçileri birliği'nin yaptığı araştırmaya göre, türkiye'de bugüne kadar oynanan 64.985.875 halı saha maçında bu şekilde çekilen şutlardan hiçbirisi gol olmamış,hatta bunlardan 12 tanesi dışında hiçbirisi kaleyi tutmamıştır. kaleyi tutan 12 tanesi de kalecinin kucağında erimiştir. bu vuruşun ardından şutu çeken arkasını dönüp kendi sahasına yürür ve arkadaşlarına "var mı lan vurdum işte" bakışı atar. o sırada takımın diğer kafa adamlarından "ya erhan ibnelik yapma aq" şeklinde bir serzeniş yükselir. akabinde kavga başlar.

    6-şemsi bu adam neyin nesi: halı saha maçlarının tümünde, aynen trip adamı ve dankek magma adam olduğu gibi bir de şık gol atmak için maç boyunca çabalayan adamlar vardır. bunları maç içinde izleyen, kenarda ferguson'la wenger oyuncu seçiyor sanır. ayak içiyle uzak köşe doksanına bırakma çabaları, topuk pasları, kaleciyi aşırtarak gol atma çabaları, barajın yanından falsolu gol atma mücadelesi, 2 kişi yanından bacak arası çalımıyla geçme denemesi gibi envayi çeşit cambazlığa girişirler. halbuki bunlara gerek yoktur zira attığı çalım, yaptığı bacak arası, uzak köşeye vurduğu top puyol'a, vidic'e, lucio'ya karşı değil, mehmet'e, necmettin'e, berk'e karşı yapılmıştır. dolayısıyla pek bir işe yaramaz. zaten o hareketler sırasında bileğini döndürmüş, sakatlanmış insan sayısı da bir hayli fazladır. özelikle ayak içiyle uzak köşe fetişizmi türk gencinin bir türlü aşamadığı bir problemdir. zaten küçük olan halı saha kalelerinde, gerçekleşmesi imkansız olan bu hareket niye bin kere denenir anlamam. halbuki ayı gibi aban ne uğraşıyosun şurada saatine 20 kağıt veriyosun....

    7-son dakika golü: bu son dakika golü maçta atılan değil maç öncesi atılan. hani maçtan 15 dakika önce arayıp "ya beyler ben gelemiyorum annem hasta (sanki doktor eşşoğlusu annesine bir yararı dokunacak)", "ya ben gelemiyorum başım ağrıyor", "beyler kusura bakmayın ya bizim hatunun kuzeninin yaşgünü varmış da yerime adam bulun" (sanki kuzeninin yaş günü tarihte ilk gün kutlanıyor, lan yeni mi haberin oldu) diyen afedersiniz denyolar var ya. işte onlar. bu arkadaşların bir başka versiyonu, halı saha maçlarından affını isteyen arkadaş çevresi elemanlarıdır. pezevenk sanki ryan giggs milli takımdan affını istiyor. ulan halı saha maçında neyin affı !!bunların bahaneleri de komiktir. "beyler sınav var 2 gün sonra gelemem", sanki elemanı kaçırıp depoya kitleyeceğiz 3 gün. ne yapalım yahu sınav varsa, gel maçını yap ondan sonra hangi sınava gidersen git. bütün bu durumlarda organizatör telefona sarılır ve bir alt maddedeki elemanlar aranır.

    8-ole gunnar solkjaer: bugüne kadar sayısız halı saha maçına çıktım. bunların içinde hayatımda bir daha görmeyeceğim adını bile bilmediğim maça son anda dahil olmuş bir sürü adamla aynı takımda yer almışımdır. halı saha takımlarının kaderidir eksik kalmak. yukarıdaki adamların son dakika ibneliği ardından telefonlara sarılınır ve nedense her daim ulaşılabilen, halı sahaya yakın oturan, 24 saat halı saha ayakkabısı ve eşofmanla mı oturduğunu merak ettiğim bazı adamlar sahaya çağırılır. 15 dakika içinde eleman saha içinde yardırmaktadır. nereden gelir, maç sonu nereye gider, kim tanır, ne yer ne içer hiç anlamamışımdır. ama tek bildiğim her daim hazır ve nazırdır. görevini yapar ve maç sonunda sadece "beyler sağolun, iyi akşamlar" diyerek karanlık sokaklara karışır. bir sonraki eksik adam hadisesine kadar görülmez. bu adamlar da bulunamadığında başvurulan en rezil yol, saha kenarına izlemeye gelen adamın kot pantolon, mont ve makosenlerle kaleye geçirilmesidir. bu eleman maçın sonlarına doğru mutlaka top ayağındayken kaleden çalımlayarak açılır, kaptırır ve golü kalesinde görür.

    9-footballer's wife: işte bir başka yıkılmaz halı saha geleneği. saha içinde top koşturan yağız delikanlılardan bir veya birkaçının saha kenarında maçı izleyen sevgilisi. bir kere bu hadiseyi kafadan acaip bulurum. erkeklerin saha kenarına kız arkadaş getirme sebebi elbette sahadaki kıllı 15 tane adamı izlettirmek değil, şahsi şovuyla kızı etkilemektir. zaten "sevgilim ne güzel oynuyor ya" diye övünecek kızla veya hoşlandığı çocuğu futbol oynamasından beğenen kızla benim işim olmaz da (kötü oynadığımdan değil, iş ona kalsa doutzen kroes'la adriana lima saç saça kavga eder benim için ya o ayrı mesele, yanlış olmasın şşşşş) bu refakatçiliğin bir diğer yan etkisi saha içindeki adamın ekstra bir motivasyonla oynaması ve hatta asabileşmesidir. zira kendisini madara eden birisi olursa ona takar, kendisine sert girilirse kavga çıkarır, kenara "ben yiğit delikanlıyım" mesajı verir. o sırada kenardan "erkan yapma, erkan erkan diyorum..baksana bana.....erkaaaaaaaaaaan" şeklinde haykırışlar gelir (sondaki erkaaaaaan kavganın yumruklaşmaya dönüştüğü andır). maç biter, kız çıkış kapısına gelir, erkan'a çıkışır, cevap nettir...."kızım karışma sen, görmüyo musun bacağın halini".....

    10-kasa: ve geldik listenin sonundaki adama. yine onca yıllık halı saha kariyerimde bir kere bile paraları toplayan adam olmadığımı bildirerek bu maddeye başlayayım. bu adam genelde aynı zamanda sahayı alan, kaporayı yatıran, sahanın sahibin veya dayıyı tanıyan adamdır. bunlarda maç sonrası sevinç veya üzüntü denen bir duygu yoktur zira varsa yoksa dertleri, saha parasını denkleştirip teslim etmektir. maç kazanılırsa birkaç sevinç gösterisinden sonraki ilk sessizlikte, "beyler adam başı 20 kağıttan yavaştan toplayalım" diyerek sevincin içine sıçar...mağlup olunan takımdaysa, o sinirle dayak yememek için, topluca seslenmek yerine tek tek şahıslara giderek "sen verdin mi, sen verdin mi?" diye sorar. para çıkmadığında, dolmuş şöförü edasıyla "beyler vermeyen var mı?" şeklinde çırpınır. elindeki paraları sayar. zaten durumu vahimdir, bir de bazı elemanların "benimkini hakkı vericek" şeklindeki paslamaları sebebiyle iyice abondone olur. ekseriyetle paranın tutmaması sonucu cebinden minimum 10 kağıt daha koyar...şunca yıldır halıda destan yazıyorum, daha şu işe bir kere bulaşmış değilim....

    kaynak : http://vliegendenederlander.blogspot.com/

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın