resim
Hakan Ünsal
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Sol Bek
Yaş:52
Boy:1.78
Uyruk:Türkiye
  • 3
    söylediğine göre chelsea, arda turan'a karşılık florent malouda ve didier drogba'yı bonservisi ile birlikte önermiş...

    vay anam vay. böyle saçmasapan haberleri verince ne oluyor anlamıyorum. aktif spor ile uğraşmamış gazeteci eskileri bunu yapmış olsa amenna da bizatihi aktif sporun içinde yer almış ve dünya piyasasını bizden daha iyi bilen bir adamın böyle ipe-sapa gelmez, fotomaç gazetesinden firar edip gelmişcesine şöyle bir şey yazması akıl alacak gibi değil... tek başına malouda gelecek dense amenna, ya da drogba transfer edilecek v.s.. ama işin içine "arda'ya karşılık drogba ve malouda" denirse adama kıçıyla gülerler... bir de eklemiş, galatasaray'dan haber bekliyorlar diye... yöneticiler ne yapıyorlarmış: "kaleci sorunumuz da var, petr cech'i de verirseniz kabul ederiz" falan mı... şu ülkede iki şeyden nefret eder hale geldim: 1. genel seçim öncesi [salak salak vaadler ve bunlara inananlar], 2. de transfer dönemi...

    ne kadar kolay zikrediliyor bazı isimler gerçekten anlamak güç... bilgisayar oyunlarında dahi transfer edemediğin adamları saniyesinde getiriyorlar ülkeye. alın işte, hemen de transferini yapmışız malouda'nın:

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Florent_Malouda

    şimdi bazı aklıevveller çıkıp "arda, drogba'dan da , malouda'dan da daha iyi, kendi futbolcumuzu neden küçümsüyoruz" tandanslı laflar eder. bir kişiyi yüceltmek için diğerlerini önemsizleştirmek bu kadar kolay mı... bu 2 isimden bir tanesi gelecek diye, gelme ihtimali var diye tüm taraflar sosyal paylaşım sitelerinde neredeyse seferber olmuşken şimdi 2. de gelecek deniyor, hem de takas karşılığı... e hayırlı uğurlu olsun, bu güzel haberi verdiği için de hakan ünsal'a teşekkür ediyorum!!...
  • 7
    --- alıntı ---

    "sayın başkan bu fotoğraflara iyi bakın bu yazıyı iyi okuyun. bakın fatih hoca'ya... sezonun ilk yarısındaki heyecanı, coşkusu ve isteği var mı? morali bozuk, konsantrasyonu kaybolmuş ve hayal kırıklığı yaşıyor. benim tanıdığım fatih hoca, şimdiye kadar çoktan ortalığı duman etmişti. ama bu duruşunun ve tavrının ne kadar doğru olduğunu görüyordur.

    galatasaray, sezonun ilk bölümünün sonlarına yaklaşılan bir dönemde, karışıklık ve küçük hesaplar içinde yoluna devam etmeye çalışıyor. aslında bu sezon birçok insanın beklemediği derecede iyi gidiyor ve sarı kırmızılı takım ligin zirvesinde. son haftalarda artık su yüzüne çıkmaya başlayan kısır döngü ve g.saray'a fren olan çıkar çatışmalarının play-off'ta, hatta play-off sonrasında da devam edeceği aşikar. peki problem ne?

    g.saray maalesef kuşatma altında! öyle ya, sezon başında sahaya çıkan neredeyse bütün oyuncularına kadar "toplama" olan bu takım lider ve play-off neredeyse garanti. önemli olan play-off ve g.saray değil. önemli olan kişilerin çıkarları ve istekleri. maalesef; g.saray yine kişisel hırs ve egoların silah olarak kullanıldığı bir kuşatma altında. zamanlamaya dikkat edin. sezon başında ilk belediye maçından sonra ve sonrasında g.saray'ın puan kaybettiği dönemde hep bu planlar devreye giriyor. yönetimin içinde ve florya'da hep bir beklenti var; "kaybetsek de devreye girsek!"

    amaç, terim'in "yeter artık" demesi evet, "olur mu?" demeyin. yönetim içindeki problemlerin asıl neden olduğunu da sanmayın. amaç, fatih terim'in "yeter arık" demesi. çünkü sezon başından beri benim bile şaşırdığım derecede değişmiş ve sakin bir fatih hoca var. ama bu, görünen hali. sıkıntının boyutunu tahmin edersiniz. onlarca isme rağmen "yapılmayan" transferler ve ileriye bakması gerekirken geriye dönüp hem kendi içinde, hem de rakipleri ile uğraşan ve aslında en büyük kötülüğü kendisine yapan bir g.saray var. fakat hem yönetim içindeki, hem de florya'daki hesap yapanlara hatırlatmak istediğim tek şey var. 31 mayıs 2012. bu tarih fatih hoca'nın sözleşmesinin bitiş tarihi. siz bakmayın opsiyona falan. sezon sonu mukavele bitiyor. her yıl yeniden konuşulacak olan sözleşme varken bu acele niye? biraz sabredin, sezon sonu istediğiniz olur. ama işi garantiye almak varken !!!

    şimdi sıkıntılı ve mutsuz. bu hali de yüzünden okunuyor. kulübe bir takım için her şeyi anlatır bakın fatih hoca'ya. sezonun ilk yarısındaki heyecanı, coşkusu ve isteği var mı? kulübe bazen bir takım için her şeyi anlatan yerdir. kulübedeki fatih hoca artık morali bozuk, konsantresi kaybolmuş ve hayalkırıklığı yaşayan bir görüntü içinde. ben, hoca bugüne kadar nasıl patlamadı ona şaşırıyorum. benim tanıdığım fatih hoca şimdiye kadar çoktan ortalığı duman etmişti. ama bu duruşunun ve tavrının ne kadar doğru olduğunu kendiside görüyordur. çünkü sakin kalması gereken tek kişi o. tekrar ediyorum, g.saray toplama bir takımdır bu yeni kadroyu bu kadar kısa sürede bu seviyeye taşımak çok zordur. bunun değerini önce yönetimin bilmesi lazım. g.saray taraftarı zaten hocaya memnuniyetini ve sevgisini gözteriyor ama onlar da bu tarihe dikkat etsin ve unutmasın. fırsatı kaçırdınız

    lider bir takımın süreçte dahli olmayan ve arkası ile ilgilenmemesi gereken bir takımın geriye dönüp bir tartışma içine girmesi, olsa olsa fren yapmaktır. geriye bakan, geleceği göremez. g.saray'ın geleceği rakiplere verilecek okkalı cevaplarda değil, yapılacak ses; getirecek transferlerdeydi. yönetim nasıl bir fırsatı kaçırdığının farkında değil. farkına vardıklarında ise uluslararası bir ligin oyuncusu olmak yerine mahalli ligimizin bir parçası olduğunu anlayacaklar.

    düz yola konulan bariyerler gibi... devre arasında yapılmayan transferlerin de g.saray'ın önündeki düz yola konulan bariyerler olduğunu söylemem lazım. çünkü shaqiri, amrabat ve suarez gibi oyuncular sadece sezonun geri kalanında değil, uzun yıllar g.saray'da oynayacak ve hem bu seneyi, hem de gelecek yılları kurtaracak isimlerdi. ben bu transferleri yapılamayan değil yapılmayan transferler olarak görüyorum. kaldı ki, bu oyuncular, devre arası almadığın zaman fiyatı; düşecek yada talibi azalacak oyuncular da değil. g.saray istese bu oyuncuları alabilecek maddi ve manevi güce sahip bir kulüp. peki ne oldu şimdi? g.saray ilk yarıda yakaladığı müthiş havayı üstüne yapacağı transferler ile rüzgara çevirme ve rakipleri ile arasına güç farkı koyma şansını kaybederek tartışmalarla, cevap vermelerle içerisinde olmadığı şike sürecenin bir parçası haline gelmek üzere.

    bugün bitti yarın var mı? sayın başkan fazlaca iyi niyetli ve g.saray'ı seviyor. çünkü yönetim içinde bu değişikliği yapmazsa kendisi değişebilir. sayın başkan, yönetim içindeki bu çatlakların "çok seslilik" olduğunu düşünüyor. bense "çok eşlilik" diyorum. ilerki haftalarda ya ciddi bir patlamayı ya da g.saray'a zarar getirmekten başka hiçbir işe yaramaz"

    --- alıntı ---

    www.webaslan.com

    (bkz: yorumsuz)
  • 10
    galatasaray aleyhinde susmak bilmeyen ibiş.

    sol bek yetiştiremeyen ülkede kendisine yıllarca abdurrahman çelebi muamelesi ettik diye, götü kalktı haliyle. susmak bilmiyor. susmak bilmediği gibi yalan yanlış konuşuyor.

    http://www.zaman.com.tr/...adro-disi-birakildim

    din yüzünden mi kadro dışı bırakıldın sen? gruplaşma yüzünden olmasın o? adam ol da gerçeği söyle. lucescu gruplaşmalarınıza göz yummadı değil mi? kadro dışı kaldıktan sonra yaptığı blackburn rovers transferi için de "ilahi adalet tecelli etti" demiş. ulan madem bu transfer ilahi adaletti, o zaman neden bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar maça çıktığın yarım sezon sonrası ingiltere'den döndün, seni dinin vs. yüzünden kadro dışı bırakan galatasaray'a? ota boka cevabın var bunun da cevabını ver.

    ulan sırf gündemde olayım diye durduk yere galatasaray'a bok atma sevdanız bitmedi, bi bitmediniz amına koyim.
  • 12
    2004'te fatih terim içkicisi tarafından kadro dışı bırakılırken adaşı hakan şükür forma giymeye devam ediyordu.

    efsaneye göre hakan şükür, 28 şubat cemaatçisi usulü tesislerdeki odasının önüne boş bira şişeleri koyarmış.

    edit: http://www.zaman.com.tr/...adro-disi-birakildim bu linkte "hikaye anlatan bebek seti" reklamının denk gelmiş olması şaşırtıcı mı?
  • 18
    --- alıntı ---

    dini inancım yüzünden kadro dışı kaldım

    --- alıntı ---

    https://www.youtube.com/watch?v=QF2MoFqV98Y

    bu dangalakça iddia din mağduriyeti üzerinden prim yapma çabasından başka bir şey değildir. galatasaray camiası inançlara, insanlara saygılı bir camiadır. bu takımda inancı kuvvetli çok futbolcu oynadı. hiç bir tanesi tek bir olumsuzlukla karşılaşmadı. her ramazan ayında oruç tuttuğu için düşmedi mi hakan şükür'ün performansı? adamın dini inancı futbolunu etkilemiş, yine de saygı duyulmuş. o zaman kim yapmış hakan ünsal'a o muameleyi? hangi teknik direktör buna izin vermiş? bir teknik direktör bunu yapmaya kalkmışsa hangi başkan buna izin vermiş? galatasaray genel kurulu böyle bir uygulama üzerine adamı itin götüne sokmaz mı?

    sorarlar o zaman adama, sen ne biçim müslümansın diye. nasıl izin verdin kendine böyle bir muamele yapılmasına, dini inancın ile arana girilmeye çalışılmasına. neden isyan etmedin? neden ortalığı birbirine katmadın? para senin için dini inancından daha mı önemliydi? kaç paraya dini inancını satarsın diye? çaresiz misin? galatasaray'dan ayrılıp inancını rahatça yaşamak istesen seni alacak klüp mü yok diye sorarlar. ben şahsen inancıma, fikir özgürlüğüme müdahale edilen yerde bir saniye durmazdım.

    galatasaray'a o kadar yabancı müslüman futbolcu geldi, bir tanesi de ayrıldıktan sonra dini inancımız suistimal ediliyor demedi. hepsi defalarca galatasaray'a referans oldu.

    klübün arkasından bu şekilde konuşan adamları aforoz etmek lazım.
  • 19
    ilginç açıklamalar yapan eski futbolcumuz...

    --- alıntı ---

    ... o altyapıdaki çocukların bazıları da bizden etkilenmiş, yaşantılarında bazı değişiklikler olmuş. yani çocuk cumaya gitmeye başlamış, namaz kılmaya başlamış ama bizle de hiç alakası yok. altyapıda 14-15-16 yaşındaki çocukların herkesin bir idolü vardır...

    --- alıntı ---

    https://www.youtube.com/watch?v=QF2MoFqV98Y

    hakan ünsal'ın 2007 yılında yaptığı açıklamalarda ise yukarıdaki sözlerinden ("ama bizle de hiç alakası yok") farklı olarak şöyle bir bölüm varmış...

    --- alıntı ---

    ... altaylı genç futbolcuları tarikatçı yaptığımızı iddia ediyor. evet, altyapıdan gelen futbolculara, geceleri gezmeyin, içki ve sigara içmeyin, bu kötü alışkanlıları edinmeyin diye tembihte bulunduk. bunu zaten antrenör ve yöneticiler de istiyor. bunlarında dışında, bir insanın dinin yaşaması gerektiğini, bunun bir emir olduğunu da söyledik. namaz kılmanın gerekliliğinden bahsediyorduk. ama asla kimseyi zorlamadık...

    --- alıntı ---

    http://spor.haber7.com/...iya-tokat-gibi-cevap

    reha muhtar ve fatih altaylı'nın konu hakkındaki açıklamaları da şöyleymiş...

    --- alıntı ---

    hakan ünsal’ın bilmesini istediğim bir şey var ki sözleri dindar bir kişiliğin çok ötesinde galatasaray ve başka kulüplerin içindeki bir örgütlenmeyi işaretlemektedir... alt yapıdan gelen genç futbolculara takımın ağır abileri olarak, "insanın dinini yaşamasının bir emir olduğunu söylemek, namaz kılmanın gerekliliğinden bahsetmek," abilik sıfatının manevi ağırlığını bu yöne kanalize etmek, dini yaşayan bir insan olmanın ötesinde, bir örgütlenmenin işaretleri... ağır abi konumundaki hakan ünsal’ın ya da hakan şükür veya arif’in, okan’ın, alt yapıdan gelen genç kardeşlerine, abilik yapacağı şey futboldur, profesyonelliğin gereklerini öğretmektir... çünkü onlar bir tarikatta ya da partide değil, galatasaray’dalar... bir hayat felsefesini paylaşmaya değil, futbol oynamaya biraradalar... hakan ünsal ya da arkadaşları dinlerini yaşadığı için galatasaray’dan ihraç edilmiyorlar... hakan ünsal ve arkadaşları bulundukları konumu futbol takımının içinde futbol dışı konulara taşıdıkları için kulüple sorun yaşıyorlar... demek ki söylentiler doğrudur... hakan ünsal’ın ifşaatlarında söylediği bu telkinleri yapan ağır abiler, kendileri gibi olan genç arkadaşlarını korumaya, kollamaya ve hamilik etmektedirler...

    bellidir ki galatasaray’da ve başka takımlarda, futbol dışı bu tip tembihler ve telkinler yapılmakta, yakınlıklar ve örgütlenmeler ortaya çıkmaktadır... hakan ünsal bilir mi bilmem, çok uzun yıllar önce galatasaray’da tank gibi giden bir sol açık vardı... adı metin kurt’tu... gözleri gözümün önündedir... "aşırı solcu" olduğu için galatasaray’dan gönderilmişti... oysa metin kurt’un solculuğu o da varsa sadece kendisineydi, herhangi bir arkadaşını etkilemeye çalıştığını hiç kimsenin söylediğini hatırlamıyorum... hakan ünsal’ın ya da hakan şükür’ün dindar olmasına, dinini yaşamasına hiç kimsenin bir itirazı olmaz, olamaz bu en azından ayıp ve günahtır... ama bunları, konuyla hiç ilgisi olmayan bir futbol kulübünde galatasaray’da, takıma yeni giren genç futbolcular üzerinde bir hamilik örgütlenmesine dönüştürmek, takımı dindarlar ve dindar olmayanlar şeklinde bölünmesine meydan vermek... bunlar bir takımı takım, futbolu da futbol olmaktan çıkartır...

    --- alıntı ---

    http://haber.gazetevatan.com/0/146061/4/yazarlar

    --- alıntı ---

    yukarıdaki sözlerin sahibi hakan ünsal. bana da bir araba hakaret yağdırdığı açıklamasından bir bölüm. hakan benim anlattıklarımı teyit ediyor, beni de din düşmanı ilan ederek. canı sağolsun. hakan’ı severim. bunları dese de severim, demese de severim. kişiliği ile sorunum yok. bir galatasaraylı olarak, takıma kattıkları için kendisine borçlu hissederim kendimi. ama bir futbol takımı "tebliğ" yeri değildir. hele o takıma futbol oynamak için gelmiş, ağabeylerinin gözünün içine bakan, onları idol yapan çocukları etki altına alma yeri hiç değildir...

    --- alıntı ---

    http://www.haber7.com/...-polemiginde-3-raund
  • 20
    yazarlığı, siyasi görüşü vesairi umrumda değil, kendisi gibi bir sol bek şu an bulalım yerli, isterse tarikat kurup mürit toplasın sağda solda. bana göre türkiye'nin ergün penbe ile birlikte gelmiş geçmiş en iyi solbekidir. hatta oynadığı dönemde dünyada dahi ilk 5'e girebilir. ( şu an adını hatırlayamadığım yabancı bir basın organı tarafından 2000 yılında roberto carlos'tan sonra avrupa'nın en iyi solbeki olarak lanse edilmişti. )

    kendisinin kalitesini bırak ucundan benzeri şu an anadolu kulüplerinde olsa 15 den açarlar kapıyı.

    http://www.youtube.com/...v=tQZTpLdhBX0#t=290s

    *
  • 21
    --- alıntı ---
    insanin aklı almıyor. son yılların en iyi lig başlangıcını yapmış, oynadığı oyunla herkesin takdirini kazanmanın ötesine geçerek, en önemli şampiyonluk adayı olmuş bir takımın seyircisi daha ligin başında nasıl böyle bir olaya sebep olur inanmak zor.

    üstelik son dakika ve rakip oyuncu melo oyundan atılmış. ha diyebilirler ki hakemin kararları. iyi de galatasaray’a da sorsanız onlar da hakemden şikayet eder. kaldı ki hakem bence sahaya girecek, ortalığı kırıp dökecek kadar ne yaptı? ben bunu tamamen futbol dışı sebeplere bağlıyorum. polise karşı içlerinde yaşattıkları tepkinin dışa vurumu oldu bu. ama her ne sebeple olursa olsun burası futbol sahası ve bu tarz olaylar sadece bunu yapanlara kaybettirir. dolayısı ile beşiktaş takımı sahada kaybetmiştir ve bu telafi edilir. ama asıl kaybeden beşiktaş seyircisidir. alacakları ceza iyi giden takımlarına ciddi bir darbedir ve telafisi zor olacaktır.
    zor olsa da sahaya dönersek ligimizin en iştahlı, en dirençli ve istekli oyununu oynayan beşiktaş’a karşı yapılacak en akıllı iş topa hakim olmak ve önde baskı yapmaktı. çünkü topa hakim olarak beşiktaş’ı hem koşturarak yormak devamında önde baskı yaparak panik yapacak sivok-escude ikilisine hata yaptırmak ana felsefe idi. galatasaray bunu maçın başında yaptı. fakat ritüel haline gelmeye başlayan iyi oynarken gol yeme işi yine sekmedi. golün moralini arkasına alan beşiktaş’ta özellikle savunmada kazanılan toplar sonrası kontra atakların hızı ve çabukluğu etkileyiciydi. bir tarafta ismi, kariyeri, aldığı ücreti daha fazla olan sneijder, diğer tarafta zekası, yetenekleri ile fernandes. hangisi takımı için sahada fazla işler yapıyor cevabı çok net.
    beşiktaş’ın bu seneki en iyi transferi tolga. sadece iyi bir kaleci değil aynı zamanda çok karakterli bir oyuncu. var olan saygınlığını iyi oyun ve düzgün duruşu ile kazanan, beşiktaş’ın çok önemli eksiğini kapatan tolga kalitesine yakışmayan bir gol yese de bu sene çok maç kazandırır.

    ilk defa...

    beşiktaş defansı bu sene ilk defa kaliteli ve tehlikeli bir forvet hattına karşı oynadı. bu aynı zamanda sivok-escude ikilisini test etme açısından önemliydi. galatasaray maçında kadar oynadığı maçlarda kendilerini zorlayan olmayınca az hata yapan ve skor olarak önde oynamanın rahatlığını yaşayan beşiktaş defansının ne olduğunu da gördük aynı zamanda. ben hala iddia ediyorum ki sivok’un oynadığı beşiktaş kolay maçlarda kazanır ama kritik maçlarda kaybe-
    der.

    neden kazandi....

    1-beşiktaş’a kendi silahı mücadele ile cevap verdiği için.
    2-drogba gibi müthiş bir oyuncu ve efsaneye sahip olduğu için.
    3-bruma kenardan topla çıkıp oyunu rakip alana taşıdığı için.
    4-olimpiyat stadı galatasaray’a deplasman olmadığı için.
    5-defans tek forvet almeida’yı iyi kontrol altında tuttuğu için.
    6-muslera kritik kurtarışlar yaptığı ve güven verdiği için.

    sneijder...

    1-takımı 10 kişi oynatmanın adıdır sneijder.
    2-ismi ile forma bulmanın tarifidir sneijder.
    3-bütün sistemi kökten etkilemenin şeklidir sneijder.
    4-arkadaşlarının emeğine vurulmuş darbedir sneijder.

    büyük fark...

    galatasaray ile beşiktaş arasındaki en büyük fark kanatlar. beşiktaş olcay ve gökhan ile iki kenarını verimli ve etkili kullanırken, galatasaray kanatsız oynuyor. zaten sneijder olduğu sürece istese de oynayamaz. sneijder aynı zamanda takımın direncini de çok düşürüyor. geçtiğimiz 1.5 sene galatasaray orta sahası ile oyunu forse eden, temposu yüksek ve bol pozisyon üretip gol atan bir takımdı. sneijder geldikten sonra ise oyun direncini ve temposunu maçın geneline yayamaz oldu.

    kritik tercihler...

    fatih hoca artık yabancı tercihini takımın ihtiyacına göre yapması lazım. bruma gösterdi ki bu takımın önemli eksiği olan kenar oyununu kapatacak. hem hızla rakip alana top taşıyan hem de final anında sakin hareket edebilen bruma formayı alır. diğer kanada amrabat’ı monte edip hızlı ve çabuk atak yapabilen bir takım haline gelmeli.

    maçin iyisi

    hayata dönüşün, dirilmenin ve efsane olmanın ismi drogba.

    maçin kötüsü

    beşiktaş seyircisi. takıma desteği tamam ama dün yaptıkları yakışmadı.

    hakem: ne yapsa da iki takıma da yaranamadı.

    --- alıntı ---

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24766369.asp
  • 23
    bu kadar sene futbol oynayan biri, burada bütün yazarların gördüğü, üzerine tartıştığı, hangi oyuncularla daha iyi olabilir diye konuştuğu sistemi nasıl göremez aklım almıyor. türk futbolunun neden hala bu seviyelerde olduğunun bir kanıtıdır hakan ünsal'ın yazısı.(http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25299241.asp)

    ayrıca bu yüzden de türkiye'de doğru dürüst teknik direktör yetişmiyor.
  • 24
    http://www.hurriyet.com.tr/...ampaign=yazarsonyazi

    bu nedir abi ya? bu nasıl bir yazıdır? semih'i kim ıslıklamış? mancini takım için her şeyini veren melo'yla sneijder'e neden kızsın? makina mühendisi abimin yazdığı şu entry en güzel cevap olur sanırım hakan ünsal'a: (bkz: #1457567)

    sizin gibiler yüzünden yabancı sınırı kalksa da yerli futbolcular kendilerini haşa allah gibi görmese kendini keşke.
App Store'dan indirin Google Play'den alın