düşünsene hakan balta'sın, yıllarca taraftarın tarafından seviliyor muyum, sevilmiyor muyum sürüncemesinde bırakmışsın kendini.
sol bek pozisyonunda yetersiz, sol stoper olaraksa işimi yapıyor, genel olarak formsuz olsam da -yokluktan olduğunu içten içe bildiğim halde- profesyonellik kılıfı altında, işimi yapıyorum ben modunda, senelerini, sarı kırmızı formaya sahip ülkenin en başarılı futbol takımının kadrosunda; zaman zaman mühim maçlarda gol katkısı vererek zaman zamansa en kolay denilebilecek maçların zora sokulmasında başrol oynayarak, fakat genel olarak etliye sütlüye karışmadan geçirmişsin.
yeni sezonla birlikte artık sana güven duyulmuyor, sisteme uymuyorsun, kesik yiyorsun hocandan ve a takım antrenmanlarına alınmıyorsun. sahada senin hatırladığından çok farklı bir futbol oynanmaya başlıyor sezonla birlikte. her şey yolunda gidiyor takım adına. taraftar mutlu, daha ilk haftalarda böyleysek bu yeni çocuklar birbirine alışınca neler yaparız modunda hepsi. yönetim istifa sesleri kesilmiş. östersund'a elenmenin acısı yerini mutluluğa bırakmaya başlamış. kimsenin aklına dahi gelmiyorsun...
haftalar ilerledikçe takım ilk haftalardaki oyunundan uzaklaşmış fakat galibiyetler de gelmeye devam etmiş. akla gelmemeye devam ediyorsun, belki de işine geliyor bu durum. içten içe mevzusu mevcut sonuçta...
yazılısı, görseli, sosyali; tüm medya yığılmış takımının üzerine, nereden saldırılacağı şaşırılmış.
farkı açmış takımın. ligin zevki! uğruna bir şekilde, bir yerlerden durdurulmalı takımın.
yabancı sınırıydı, hakem hatalarıydı, işi gücü senin takımın olmaması gerektiği halde senin takımınla kafayı bozmuş rantçılar tarafından ufak ufak kıyımlar da başlamış ve geriye gidişin adımları, koşar halde atılmaya başlanmış. bazılarının üstesinden geçici olarak gelmiş takımın galibiyetlerle fakat yalnızca camianı ilgilendiriyor olması gereken problemler dahilinde ona buna da maalesef sakız olmuş. herkes ağzında eveleyip geveliyor, çiğniyor takımını...
önce beraberlikler ardından mağlubiyetler yüz göstermiş.
taraftarın eskisi gibi değil. kendi arasında onlar da karışmış. geriye gidiş esnasında takımının ardında yeterince duramamış. olması gerekene tepkiler ertelenmiş, odak kaymış... umudunu asla yitirmeyenler, takımın geleceği uğruna düşüncelere sahip olanlar, günü kurtarmak isteyenler, mağlubiyet sonrası teknik direktörüne, futbolcusuna laf söylemek, eleştirmek isteyenler, her ne derecede çıldırırsa çıldırsın "sadece galatasaray" diyerek eleştirilerini kontrol altında tutmayı başaranlar, başarmak istemeyenler, yapıcılar, yıkıcılar, ben demiştimciler... -ler babam -ler. tüm bu çoğul ekleri içersinde bazılarını tek tek yansıtmış taraftarın, bazılarını ise kombin yapmış. her kafadan yığınla ses yükselmiş.
yönetimin ne takımını, ne ele güne karşı hocasını korumuş... yönetimin zaten ne yapmış?
camian kaosun içerisinde oradan oraya sürükleniyor ve en nihayetinde futbol takımının hocası, hocan kovuluyor.
sen bir şekilde kendini, bunca süre boyunca profesyonelce takımda tutuyorsun. tekrar a takım antrenmanına katılıyorsun. o arkadaşlarınla beraber olduğun anlarda hiç utanmıyorsun. ben nasıl bir profesyonelim diye kendini sorgulamıyorsun. ben nasıl bir futbolcuyum diye zaten hiç sorgulamamışsın. futbolculuksa, profesyonellikse, bunlar başka formalara hizmet ederek, çalışmaya devam ederek, işine saygı göstererek güncelde tutulabilecek mevzularken üstelik.
şahsen ben senin yerinde olsam utanırım.
etiğe, işine saygısı olduğunu düşünmediğim futbolcu.
not: kendisine verilen sözleşmenin, sözleşmesi gereği sergilediği davranışın bu entry ile alakası yoktur.
edit: ilk cümledeki anlam kargaşası düzeltildi.
ozgunyazar'a uyarısı için teşekkürler.