10
yaklaşık 4 yıl oldu, galatasarayı yalnız sevmek daha güzel fikrinden cayıp belli platformlarda yazmaya başlayalı.
bu süreç içerisinde bir kez olsun bile, polemik oluşturacak, karşı tarafın cevap vermesini gerektirecek kelimeler çıkmadı klavyemden, ağzıma geldiği durumlar oldu tabii ama, dışarıdan da okuyanlar var, bu hoş değil dedim ve zaman içerisinde de öğrendim daha hoşgörülü olabilmeyi.
yalnız yakın zamanda ülke sınırlarımız içerisindeki bir yaklaşım çok canımı sıkar oldu, ilginç bir ritüel gelişti buralarda, öyle ki eleştirilen bir kişinin savunma mekanizması görevini yapma arzusundaki insanların sayısı bir hayli fazlalaştı. bunu yaparken gelinen nokta ise gramsci'nin faşizmin tasvirinden bile ileri noktada.
belli bir 'kul' kültürü içerisinde yüzyıllarca yoğrulmuş bir halkın özellikle yönetici elite dair sabır noktaları anlaşılabilir olsa da, aynı durumun sempatizanı olunan kurumun her bir parçası için geçerli olması ise bir hayli trajik.
mütevazi davranılmasının gereğini bilmekle beraber, tribünde geçirdiğim 15 yılı aşkın süre içerisinde benim şahit olduğum en yeteneksiz ama daha da önemlisi en sinsi adamdır mustafa sarp, galatasaray forması altında gördüğüm. fakat insan ilişkilerinin oldukça önemli olduğu günümüz dünyasında başka bazı özellikleri sebebiyle florya'dan içeri girmeye devam edebilmektedir. burada ortaya konulacak, ama sen teknik direktörden daha iyi mi biliyorsun argümanı ise, hayatımda ilk defa bir konuda her 10 galatasaraylıdan 9unun birleştiğini görüyor olmam sebebiyle çoktan çürümüştür.
marjinal olmanın yolunun farklılık ortaya koymak olduğu sanal dünyada ise bence bu durumun bile bir oranı vardır. zira yüzde 90lara, ve hatta belki daha fazlasına tekabül eden bir kalabalığın nefret ettiği bir oyuncuyu savunmak, kişiyi marjinallikten dair çıkartarak üzücü bir noktaya getirir.
burada kritik olan nokta ise, yapılan eylem sırasında ortaya konan tavır ve kullanılmak üzere secilen kelimelerdir. yukarıda gördügüm üzere, barfly ile beraber seçmiş olduğumuz sloganda isim dışında geçen tek kelime 'git artık' tır, ve çok zorlanıp da ingilizceye çevrilip 'fuck off' hali kazandırılırsa, geri dönüşte 'siktirgit' halini alabilecek bir kelimedir, ki bu bile zannımca pino'nun işittiklerinden hafiftir.
o sebep tabii ki sahiplenme duygunuzu devam ettirin, işinizi sahiplenin mesela böyle ölesiye, ya da eşinizi, kızınızı, kayınvalidenizi, oğlunuzu, dedenizi. ya da gelin mustafa sarpı sahiplenin, ama kollarınızı açıp gitme diyeydim keşke şeklinde değil, inanın ihtiyacı yok. gidecek yer bulamazsa, bizim verdiğimiz paralarla kazandığı porsche'sinde yatar en fazla bir gece;
dolayısıyla, birbirimizi kırdığımıza değmez..
bu süreç içerisinde bir kez olsun bile, polemik oluşturacak, karşı tarafın cevap vermesini gerektirecek kelimeler çıkmadı klavyemden, ağzıma geldiği durumlar oldu tabii ama, dışarıdan da okuyanlar var, bu hoş değil dedim ve zaman içerisinde de öğrendim daha hoşgörülü olabilmeyi.
yalnız yakın zamanda ülke sınırlarımız içerisindeki bir yaklaşım çok canımı sıkar oldu, ilginç bir ritüel gelişti buralarda, öyle ki eleştirilen bir kişinin savunma mekanizması görevini yapma arzusundaki insanların sayısı bir hayli fazlalaştı. bunu yaparken gelinen nokta ise gramsci'nin faşizmin tasvirinden bile ileri noktada.
belli bir 'kul' kültürü içerisinde yüzyıllarca yoğrulmuş bir halkın özellikle yönetici elite dair sabır noktaları anlaşılabilir olsa da, aynı durumun sempatizanı olunan kurumun her bir parçası için geçerli olması ise bir hayli trajik.
mütevazi davranılmasının gereğini bilmekle beraber, tribünde geçirdiğim 15 yılı aşkın süre içerisinde benim şahit olduğum en yeteneksiz ama daha da önemlisi en sinsi adamdır mustafa sarp, galatasaray forması altında gördüğüm. fakat insan ilişkilerinin oldukça önemli olduğu günümüz dünyasında başka bazı özellikleri sebebiyle florya'dan içeri girmeye devam edebilmektedir. burada ortaya konulacak, ama sen teknik direktörden daha iyi mi biliyorsun argümanı ise, hayatımda ilk defa bir konuda her 10 galatasaraylıdan 9unun birleştiğini görüyor olmam sebebiyle çoktan çürümüştür.
marjinal olmanın yolunun farklılık ortaya koymak olduğu sanal dünyada ise bence bu durumun bile bir oranı vardır. zira yüzde 90lara, ve hatta belki daha fazlasına tekabül eden bir kalabalığın nefret ettiği bir oyuncuyu savunmak, kişiyi marjinallikten dair çıkartarak üzücü bir noktaya getirir.
burada kritik olan nokta ise, yapılan eylem sırasında ortaya konan tavır ve kullanılmak üzere secilen kelimelerdir. yukarıda gördügüm üzere, barfly ile beraber seçmiş olduğumuz sloganda isim dışında geçen tek kelime 'git artık' tır, ve çok zorlanıp da ingilizceye çevrilip 'fuck off' hali kazandırılırsa, geri dönüşte 'siktirgit' halini alabilecek bir kelimedir, ki bu bile zannımca pino'nun işittiklerinden hafiftir.
o sebep tabii ki sahiplenme duygunuzu devam ettirin, işinizi sahiplenin mesela böyle ölesiye, ya da eşinizi, kızınızı, kayınvalidenizi, oğlunuzu, dedenizi. ya da gelin mustafa sarpı sahiplenin, ama kollarınızı açıp gitme diyeydim keşke şeklinde değil, inanın ihtiyacı yok. gidecek yer bulamazsa, bizim verdiğimiz paralarla kazandığı porsche'sinde yatar en fazla bir gece;
dolayısıyla, birbirimizi kırdığımıza değmez..