1
futbol, en büyük yönü ile gelecekten değil geçmişten bahseden bir oyundur. geleceği baz alarak değil geçmişten bahsedilerek tartışılan/konuşulan ve değerinin bu kadar fazla olmasının sebebini geçmişinden alan bir oyundur. evrensel olmasının sebebi de budur. yeri gelir hatalarından bahsedilir, yeri gelir inanılmaz olaylarından. bunların tümü futbolun bütünüdür. maradona'nın tanrının eli vecizesi de bilbao'luların büyülü maç dedikleri hagi'nin son dakika golü attığı maç da futbolun gerçeğidir. ne haber bültenleri, ne hava durumu ne diziler genel geçer ortak nokta değildir futbol kadar. taraftarlık kültürünün de sempati kültürünün de sebebi budur. ekranın başına geçen veya statlarda yerini alan herkes aynı şeyi hisseder. taraf olan/sempati besleyen yenildiğinde üzülür, diğer taraf sevinir. yüzeysel olarak budur. esas nokta bu yüzeyselliği altındaki katmanları birbirine bağlayan noktadır, insanların hayatlarının en çoğunu kapsamasının sebebi bu noktada gizlidir. bu noktanın en önemli işgali şudur ki; insanların doğduğu zamanın futbolunda gizlidir. 89 doğumlu ben için ne messi ne ronaldo bir zidane tadı bırakmayacak damağımda. benden önceki nesil de cantona'yı unutmaz, cruyff'u unutmaz, van basten'i unutmaz. zidane da belki onlar için cruyff tadı vermemiştir. misal ben ufakken atletico madrid'e karşı bir sempatim vardı, büyük takımları sevmezdim. kiko vardı o zaman madrid'te. son şampiyonluklarında da vardı, küme düştüklerinde de vardı. şuan maç sonuçlarına bakıp geçiyorum, ama kiko başlarına gelse daha dikkatli takip ederim. benim yaşlarımdaki futbola ilgili bir ispanyol için de durum genel olarak böyledir. onun her daim sempati besleyeceği galatasaray, hagi'dir. bu galatasaray ismini, galatasaray'ı en çok sevdiğini iddia edenler haricinde kimse yok edemez yabancı bir galatasaray sempatizanının gözünden. sen çıkıp da hagi hakkında anlamsız laflar edip, yaka paça yok edersen bu adamı, işte o zaman galatasaray'ın 5. sınıf takım olur. o zaman galatasaray'ın adı kalmaz. ha, nasıl bir durumda nasıl bir hal içerisinde takımı top oynatmaya çalıştığını bir bilsen bu lafları etmezsin belki de. dünya futbol tarihinin en büyüklerinden, romanya'nın tartışmasız en büyüğü, bu ülkeye gelmiş ve gelecek en büyük adam efsane olarak kalmayı bilmiyor mu zannediyorsunuz? anlayın artık, sen kendi içerinde fleurquin'i seversin, lincoln ile ümitlenirsin, ben de sevdim ben de ümitlendim ama ebedi kalacak olan her zaman hagi idi, bu böyle devam edecek. o bir nesli galatasaraylı yapan adamın ta kendisi. o benim babam ile ilk kavgam, ilk evden kaçışım, ilk yediğim dayak, ilk deplasmanım, 11 yaşında evden kaçıp bir başka şehirde parasız pulsuz hagi'yi görme sevdası nedeni ile önce adana taraftarından sonra babamdan dayak değil bıçaklarla oklavalarla üzerime gelinmesinden korku duymamamı sağlayan bir sevdaydı, hep öyle kalacak. babam galatasaray'ı izlemeyeyim diye para vermeyip eve almadığında kahvede maç izleyebilmek için iki saat garsonluk yaptıran adam o hagi. şimdi çıkıp da bu adama iyi futbolcuydu da kötü hoca dersem ne diye bu kadar çileye katlandım ben? saha kenarındaki taktisyenden öte bir kavramdır hagi. benim için dinden bile öte bir kavram gerçi ama genel geçer olarak bu böyle, istediğin kadar kötü hoca de kafana uymayan iki değişiklikten sonra, kafana uymayan yanlış oyuncu seçiminden dolayı.
bu takımı başarılarla geçecek bir hayat için değil, hayatı bir başarıya çevirecek diye sevdik. galatasaray'ın var olması zaten bir başarı. yanlış anlaşılmasın, açıklayayım; galatasaray'ın varlığı, her hafta onu görebilmek, onun bize yaşattıklarını her an hissedebilmek, hiç tanımadığın bir insan ile bir maç hakkında konuşurken gözlerin dolabilmesi, bir insanın çıkıp da farklı ırktan, farklı dilden, farklı farklı insanları tek sevdaya odaklayabilmesi zaten olabilecek en büyük başarıydı. hadi dediğim zaman benimle gözünü kırpmadan maç izlemeye değil takımı desteklemeye gelecek hayatımda hiç görmediğim insanların geliyorum cevabı vermesini sağlamış bu adamı ne lafların yok edebilir, ne başarısızlık yok edebilir merak etme. ben ve benim gibi düşünen insanların da amacı laf sokma yarışı değil, futbol ile hayat kavramını bünyesinde hisseden insanları birleştirici etken olan hagi gibi efsaneleri ve özdeşleştikleri kulüpler ile bağlantıları hakkında konuşurken daha geniş kapsamlı düşünülmesi gerektiğini ifade edebilmektir.
bu takımı başarılarla geçecek bir hayat için değil, hayatı bir başarıya çevirecek diye sevdik. galatasaray'ın var olması zaten bir başarı. yanlış anlaşılmasın, açıklayayım; galatasaray'ın varlığı, her hafta onu görebilmek, onun bize yaşattıklarını her an hissedebilmek, hiç tanımadığın bir insan ile bir maç hakkında konuşurken gözlerin dolabilmesi, bir insanın çıkıp da farklı ırktan, farklı dilden, farklı farklı insanları tek sevdaya odaklayabilmesi zaten olabilecek en büyük başarıydı. hadi dediğim zaman benimle gözünü kırpmadan maç izlemeye değil takımı desteklemeye gelecek hayatımda hiç görmediğim insanların geliyorum cevabı vermesini sağlamış bu adamı ne lafların yok edebilir, ne başarısızlık yok edebilir merak etme. ben ve benim gibi düşünen insanların da amacı laf sokma yarışı değil, futbol ile hayat kavramını bünyesinde hisseden insanları birleştirici etken olan hagi gibi efsaneleri ve özdeşleştikleri kulüpler ile bağlantıları hakkında konuşurken daha geniş kapsamlı düşünülmesi gerektiğini ifade edebilmektir.