---
alıntı ---
florya'da disiplin birinci kuraldır. her futbolcu kurallara mutlaka uymak zorundadır. birbirine saygı, disiplini takip eder. dünya futbolunun en önemli yıldızlarından biri olan hagi bile kapıyı çalmadan, önünü iliklemeden terim'in odasına asla girmez. hep o'na "sir" der.
***
karabükspor maçı. hagi, ilk yarıda çok saldırgandı. sürekli hakemle uğraştı. fatih hoca uyarmaya çalıştı ama rumen yıldız oralı bile olmadı. ve hagi ikinci yarıda yedek kulübesindeki yerini aldı. acaba devre arasında soyunma odasında neler oldu? bu sır gibi saklanıyor. ama soyunma odası koridorunda dolaşanlar terim'in hagi'ye yükselen sesini duyduklarını etraflarına fısıldadılar.
maçtan bir gün sonra... florya'da fatih terim'in odasının kapısı çaldı. içeri ceketinin önünü ilikleyip giren futbolcu hagi'ydi. rumen yıldız, "özür dilerim hocam" dedi, "hatalıydım."
***
hagi de babasını kaybedince "bir gün izin" dedi. şu yanıtı aldı: "git, istediğin kadar kal. kendini hazır hissedince dönersin." hagi, iki gün sonraki antrenmana koşa koşa geldi.
***
vefa, özveri, fedakarlık, cefa... sarı-kırmızılı futbolcular, bunların hepsini yaşadılar, yaptılar. onlar, sonsuza kadar hatırlanacak. ama bir var ki... o bambaşka. hagi hiç unutulmayacak.
takımda "gizli bir kaptan" hagi. bir lider, bir yönetmen.
o takımın saha içindeki eli, kulağı... sihirli sol ayağı büyük bir güç. kramponun içine çorap giymemesi ilginç bir özelliği. ilk geldiğinde bazı futbolcular o'nu taklit etti ama... sonra facia!.. hepsinin ayakları yara bere içinde kaldı.
o'nun için "romanya ordusunda albay" derler. oysa eski devlet başkanı çavuşesku o'na sadece beş dakika askerlik yaptırmıştı. kendisine "profesör" denmesini hiç sevmez. "bana futbolcu deyin yeter" der. saati saatine uymaz. bir bakarsınız çok samimi... ama sonra selam bile vermeyebilir.
sezon içinde bir televizyon muhabiri hagi'den randevu almıştı. bir parkta röportaj yapacaktı. o sırada bir çiçekçi... tv muhabiri hemen çiçekçiyi alır, hagi'nin yanına getirir. birlikte görüntüsünü çekmek ister. ama hagi köpürür: "sen rumenler'i çingene mi sanıyorun?" ve röportaj başlamadan biter.
hagi içinde takım ruhu taşır. işte bir örnek: sezon içinde yönetim hagi'ye transfer taksidini ödemek ister. ama parasını almaz. "önce arkadaşlarıma soracağım" der. onların da parasının ödendiğinden emin olunca taksidini almayı kabul eder.
hagi, iyi derecede italyanca ve ispanyolca konuşur. biraz da ingilizce ve türkçe.
en çok fenerbahçe maçlarında tedirgin olur. uche hayranıdır. fenerbahçe stadı'ndan ürker. kendi seyircisini çok beğenir. "kaliteli" der.
popescu'nun devre arasında ülkesine giderken "param ödenmezse geri dönmem" açıklamasına çok kızdı. daha sonra popescu'yu ikna edip elinden tutup istanbul'a getirdi.
hagi cimriliği ile de ünlüdür. asla borç almaz, hiç de vermez. kuruşunun hesabını yapar.
barcelona'da oynarken teknik adamlar tüm futbolcuların iq'sunu ölçtürmüş. hagi en yüksek puanı almış. inanılmaz zekidir. penaltı kullanmayı sevmez. şut atmaya bayılır. "bu hissetme meselesidir. o ışığı gördüğüm anda vururum. hem de nereden olursa olsun. özel bir şey yapmıyorum. öylesine vuruyorum. topun odak noktasına vurmak gerekiyor. önce inanmak, sonra ışığı görmek gerekir. mesafe fazla önemli değildir" der.
hagi, hakan'ın juventus'a gitmesine ise kahroldu. hakan için o zamanlar "o dünya'nın en büyük santrforu. keşke gitse. avrupa o'nu görse. o olmadan biz çok sıkıntı çekeriz. ama kendisi için çok iyi olur" diyordu.
http://www.scugnizzi.org/...yonu-yaz-dizisi.html ---
alıntı ---