• 1
    arsenal finalinin ertesi günü mahallede bütün gün boyunca şu pası denemiştik.
    https://twitter.com/...723200863490048?s=21

    çocukluğunu o dönem yaşamış yazarların, o gün, 'hagi hagiii' diye topun peşinden koşarak aynı oyunları oynadığını biliyorum.

    arsenal maçında yaptığında;
    https://www.youtube.com/watch?v=wnYI6nS1t-0

    48 yaşında arenada yaptığında;
    https://www.youtube.com/watch?v=WySocJA08eM
  • 2
    istanbula ilk yerleştiğimiz sene 2002. dayım şişli'de sivil polis olarak görev alıyor o yıllar.

    çoğu zaman bizim içerdeki maçlarda görevlendiriliyordu.

    yalvar yakar dayımı ikna ettim beni maça götürecek. o hafta samsunspor ile içerde oynuyoruz. o maçta görevli olmamasına rağmen arkadaşları olduğu için beni eski açık ile kapalı arasında bulunan ambulans yolu kapısından içeri sokacak. yolda heyecandan bulduğum her ağacın dibine işiyorum.

    ambulans kapısının oraya geldik. benim gibi beleşe kovalayan onlarca insan var. * mahşer yeri.

    bir ara kapı açıldı takımlar ısınmada. eski açık tarafındaki kaleyi gördüm allahım ilk defa bir gerçek saha görüyorum 12 yaşındayım deliricem. *

    samsunspor kalecisi shorunmu kalede. dev gibi bir siyahi. yuh diyorum buna gol atmak çok zor.

    sonra kapı tekrar kapandı. hadi dayı maç başlayacak bayılıcam burada.

    içerde bir anda bir uğultu koptu. stat inliyor. deliriyorum neler oluyor içerde diye. küfürler had safhada. sesler bağırışmalar her geçen saniye artıyor ve yaklaşıyor.

    bir süre sonra bizim ambulans kapısına kapalıdan ve eski açıktan yabancı maddeler yağmaya başladı.

    kapı açıldı polislerin koluna girdiği fenerbahçe eşofmanlı kara kuru bir adam. dışarı çıkardıkları gibi yere atıp joplamaya başladılar.

    evet kahramanımız rambo okan'mış. ilk orada tanıştım bu tinerciyle. * en son dayaktan bayıldı, lavuk yığıldı kaldı. aramızda 10-15 metre vardı dayım kenara çekil diyip beni uzaklaştırdı.

    tabi bu olay yaşanınca ortalık bir anda güvenlik önlemleriyle karıştı.

    ambulans kapısı bir daha açılmadı ve ben o maça giremedim. o gece çok ağladığımı hatırlıyorum. ve bundan dayımı sorumlu tutup 1 hafta konuşmamıştım. * *

    böyle bir anımdı işte.
  • 3
    1995 yılında ailece gezme amaçlı olarak ilk kez istanbul'a teyzemlere gelmiştik. o zamanlar çocukluktan gençliğe yeni yeni adım atıyorum bıyık terlemeleri, ses incelmeleri filan. benim için o dönemler istanbul demek bir boğaz, iki galatasaray demekti. neyse hareme indik o meşhur boğazı gördük haliyle. hevesimizi de aldık dolayısıyla kısmen de olsa. sonra eve geldik kahvaltı filan. ben hemen sonrasında kuzenlerime ufaktan sormaya başladım. galatasarayın antrenman tesisleri nerde diye. onlar da uzak ama birgün beraber gideriz filan diyere geçiştirdiler ama dinler mi kanı deli akan galatasaray fanatiği:) biraz dışarı bakındım dedim giderim heralde. nası giderim nası giderim dedim. dedim florya'ya gideyim önce sonra tesisleri sora sora bulurum. neyse sora sora üsküdar iskeleye indim. oradan eminönü vapurla. oradan da eski halkalı trenine bindim. trende de serseri tipli çocuklar. tren giderken kapıları açıp ilginç akrobatik hareketler filan yapıyorlar. neyse florya'ya geldim. indim sora sora tesisleri buldum. idmana yarım saat varmış bi grup taraftarla bekledik. sonra tesislerin kapısı bi açıldı. ben can havliyle koştum. ama nası bi duygu anlatamam. neyse yerimizi aldık bize ayrılan alanda. sonra tek tek futbolcular gelmeye başladı. tam o dönem de hakan şükür torino'ya gitmişti. dean saunders, saffet sancaklı, venison, mark marsh, kubilay türkyılmaz filan var takımda. onları görünce bir acayip oldum tabi. idmanı izledim. tam 1,5 saat sürdü. sonrasında fotoğraf çekildim. ama gelin görün ki zamanın nasıl geçtiğini unutmuşum saat olmuş mu akşamın 7:30'u. o zamanlar cep telefonu filan da yok. ben de bir telefon kulübesinden aradım teyzemleri. telefonu açan teyzem panikli bir ses tonuyla nerdesin sen? dedi. dedim florya'ya geldim. eve gelicem. onlar da merak etmiş beni doğal olarak. merak etmekle de kalmamış karakolu filan aramışlar. küçük bir seferberlik ilan edilmiş yani. eve gidince o yaşlara çocuklara özgü klasik azarlanma töreninin ardından bir gün sonra fotoğrafları tablettirmiş ve çok mutlu olmuştum.

    o tarihten bugüne tam 22 yıl geçti. 18 yıl önce üniversite eğitimi için geldiğim istanbulda yaşıyorum şimdi. ve şimdi diyorum ki nasıl bi cesaret ki böyle bir şehirde tek başıma taaa nerelere gitmişim. şahsen benim bugün 2 yaşında olan çocuğum ilerde böyle bir şey yapsa çıldırırım heralde. özellikle çocuklarla ilgili böylesine kötü olayların olduğu bir zamanda.

    galatasaray sevgisi işte. hem cesaret veriyor insana hem de o masum sevgiyle koruyor seni...
App Store'dan indirin Google Play'den alın