geçtiğimiz yıl yaz aylarına girerken galatasaray kulübü sosyal medyaları üzerinden stajyer alım duyurusu yaptı. şu an bir iş yerim var ama global firmalarda çalışmış eski bir pazarlamacıyım. bir organizasyonda, bir etkinlikte, bir işletmede gelişim noktaları her zaman gözüme çarpar. dedim ki ben bunu istiyorum işte. kendi adıma düşününce galatasaray'a hizmet etmekten daha tatmin edici ne olabilir? bir daha böyle bir fırsat da yakalayamayabilirim. kendime de güveniyorum o taşı oradan kaldırıp taşıyacağıma, galatasaray için yararlı bir iş yapacağıma. hemen bir cv hazırlamaya koyuldum. o kadar özen gösterdim ki 2 gün sürdü. firmalarda çalışırken bile bu kadar heyecanlı davranmadım hiçbir zaman. bir şekilde kariyerime güveniyordum zaten iş görüşmelerinde. ama konu galatasaray olunca bir sürü görsel aradım, tasarım programı kullandım, ön yazı için en uygun cümleleri düşündüm. bir yandan işim, gücüm var çalışıyorum bir yandan da uğraşıyorum. zaman aldı ama çok içime sindi. tabi yaşım 30, işim var, stajyerlik için biraz fazla tecrübeliyim. tercih edilmeme ihtimalim de yüksek ama olsun ben istiyorum bu işi dedim. bir de eğlence değil amacım, ciddi yarar sağlamak istiyorum, onun için özellikle mağazacılık (galatasaray store) ya da medya (galatasaray tv) bölümlerinde çalışmak istediğimi belirttim. çevremde herkes dalga geçiyor ne stajı diye. yapmak istediğimi bir tek ailem anladı ve destek verdi. benden bile fazla heyecanlandılar. başvuru için mail attım.
aradan 1 yıldan fazla zaman geçti bugüne kadar. olumlu ya da olumsuz sadece bir mail bekledim. "başvurunuz için teşekkür ederiz" yazsa bile yeterliydi. maalesef geri dönüş olmadı. o zaman anladım ki galatasaray kurumsal olarak hiçbir zaman iyi yönetilmiyor. kulüp potansiyelinin farkında değil. kullanabileceği insan gücünü tanımıyor. elinin altında mağazacılık ve medya gibi muhteşem enstrümanlar olmasına rağmen kullanmayı bilmiyor. daha da ilginci bu gücün ve eksikliklerinin farkında bile değil.
ben ve benim gibi karşılıksız hizmet etmek isteyen çok kişi vardır eminim. lütfen kulak verin bu seslere.
bu kadar hayalperest olduğum için kendime kızdım ama şu an buraya yazarken bile tekrar heyecan duydum. bu hissi yaşamak paha biçilemez. her şeyi tek başına düzeltemez ama en azından içimizden biri, vizyonu geniş, kulübün sınırsızlığını bilen
erden timur'un orada olması içimi bir nebze rahatlatıyor. daha güzel günleri bu hayaller getirecek bize.