• 19
    futbol takımızın bu sezon yaşadığı başarısızlığı değerlendirirken ortaya çıkan durumdur.

    mesela denizlispor* maçı şöyle değerlendiriliyor; "6 xg ürettik, ancak oyuncularımız bitiremiyor ve ismail her şutu içeri alıyor. şutları da mı kurtarsın, altı pastan golü de mi fatih hoca atsın ?".
    bu önermede alt metin, xg üretenin teknik ekip golleri kaçıranın ise oyuncular olduğunu düşünmektir.

    halbuki xg üretiminden teknik ekip ne kadar sorumlu ise, oyuncuların gol kaçırmalarından ve yemelerinden de o kadar sorumludur. oyuncuları seçerken, geliştirirken, performans değerlendirirken ve oyunculara sorumluluk verirken organizasyonu mahalle bakkalı gibi yönetirseniz, başarısızlıktan da sorumlu olursunuz. sadece bir örnek verecek olursam: ismail çipe'yi takıma seçmeniz hata, performansını geliştirememeniz hata, performansını değerlendirememeniz hata ve muslera arkasında ikinci kaleci yapmanız hatadır. dolayısıyla başarısızlığı da size yazar.

    şimdiden ofsaytlayacaklara not: sizin de derdiniz galatasaray, benim de. bunu ister kabul edin ister kabul etmeyin bunu defalarca anlattım(bkz: #3302076).
  • 14
    haklarında, kimsenin galatasaraydan üstün olmadığını savunup birtakım oyuculara hayranlık duymaları tezine katıldığım sözlük yazarlarıdır.

    lakin istiklal marşını savunup "yeni" türkiye milli takımına düşman kesilmeleri mantıksızlıktan değil, bilakis kendi içerisinde tutarlı olmalarından gelir. nedeni ise çok basit... milli takım bünyesinde bulunan insan evlatlarını o "istiklal marşı"na layık görmemeleridir. istiklal marşı'nın yazıldığı dönemdeki gösterilen karakterle ordaki insanların birbirini tutmamasıdır.

    ayrıca senin tuttuğun takımın hocası hezimet yaşadığı şampiyonlar ligi maçı sonrası galatasarayın genetiğine tatamen ters bir laf edip* yüzsüz bir şekilde hezimeti örtmeye çalışıyorsa, başarısızlığa rağmen sürekli aynı hataları yapmaya devam ediyorsa*; futbolcuların kendini bir nebze olsun geliştirmemişse, aldığı yüksek maaşlara; alternatifsizliğe, belki de yönetici kadrosuna güvenip kıçının kenarıyla oynuyorsa, kaptanlığını forma yere atarak idame ettiriyorsa, takımda bölücülük yapıyorsa sen her türlü tepkiyi gösterirsin, hatta biraz ileri gidiyim: göstermelisin!. kimse dokunulmaz olmamalı, olamaz. bunu en iyi kişilerin galatasarayın önüne geçemeyeceğini düşünüp oyunculara hayranlık beslemeyen insanlar bilir.

    sneijder'i bağırlarına basıp fatih terim'e her fırsatta bok atma konusunda da şunu söyleyim. florya tesislerinin girişindeki söz neydi. "seni buraya getiren yeteneğin, burada tutacak olan ise karakterindir". peki sneijder elde ettiği birçok başarıya rağmen, doymuşluğuna rağmen aslan gibi mücadelesini veriyor mu? veriyor. iyi de oynuyor mu? oynuyor. şımarıklık yapıyor mu? yapmıyor. takımda bölücülük yapıyor mu? yapmıyor. armaya saygısı var mı? evet var.

    (bkz: wesley sneijder'in seramonide arkadaşlarına yaptırdığı şey)

    peki bir insanı sadece başarıları olduğu için sevebilir miyiz? başarı mı önemlidir karakter mi? fatih terim egosuyla, gücün ve pisliğin yanında olmasıyla sağlam bir duruş sergiliyor mu? sonuç olarak dünya kupası altın ayakkabısını alarak gelmiş ama aslanlar gibi işini yapan adam mı daha sevilesi ve saygı duyulasıdır, yoksa egosu hep güçle polarize olan, konuşma yetisi olmayan zat mı daha saygı duyulasıdır? cevabı basit. lütfen materyalist, pragmatist bakmayın olaylara, insani değerlerle bakın...

    son olarak böyle bir ortamda maçlara ilgi göstermek gerçekten zor. sen ne kadar maç kazanırsan kazan hakemlerin ezeli rakiplerine penaltıdan, ofsayttan, "taç çizgisinin gerisinden", ya da elle gol hediye ediyor olması insanı feci soğutuyor. şikeye ceza verilmedi, ırkçılığa ceza verilmedi lan bu ülkede; verilmemesi yetmezmiş gibi bir de korunuyor bunları yapan adamlar. senin bu pisliklerle yaptığın bir maç varsa miden bulanır, başka şeyler düşünmek istersin, bir yandan da passolig belası vardır maça gitmeden önce; maça giderken de yol çilesi vardır, kalp krizi geçirme tehliken bile vardır... stad açılışında ıslıkladığın hükümet stad sorunlarını çözmeyerek senden intikam almaya çalışıyordur çünkü. sen de ne yapacağını bilemezsin... işler bir kere kötü gitti mi durduramazsın, dibe battıkça batarsın

    http://m.youtube.com/watch?v=AwfQFcr5V0w

    peki ne yapmak gerekiyordur bu durumda ? takımına destek olman gerekir ama sen ne yapacağını bilemezsin. darbe... protesto... bunların hiçbirinin yeterli olacağından emin değilsindir ama birgün bardak taştığında, işte o zaman birşeyler yapmaya mecbur kalırsın. işte o zaman "terimci"si de "aysalcı"sı da sizi birbirinize bağlayan değerleri fark eder ve kardeş olduklarını hatırlarlar...

    teşekkür ederim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın