bünyesinde çok fantastik yazarlar barındırır.
mesela herkesin aynı düşünce yapısında olduğunu söyleyip farklı düşüncelerde fikir beyan edilmesini isteyen yazarlar çıkabilir. ama aynı yazarlar herkesin olmasa bile bir kesimin kendi gibi düşünmesini ister.
eleştirin derler. eleştiriyorum işte. mesela “muslera karşı karşıya poziyonlarda çok başarılı bir kaleci” bir eleştiridir. aynı şekilde “bana göre muslera'nın yan toplardaki zaafiyeti üzerinde durması gerekir” de bir eleştiridir.
şimdi sen bunlara katılmayabilirsin. ama bu bir eleştiridir. bir kişiyi eleştirmek sadece kötü yönlerinin üzerine durmak demek değildirki.
eleştiri salt yanlışlardan ibaret değildir.
doğru ve yanlış...
doğru veya yanlış...
yönler...
ayrılmaz...
sitem edersin de doğru sitem edersin. “la” dersin, “bu adamlar hakkında hep iyi konuşuyorlar hiç mi kötü özelliği yok bunun”. e vaaar.
eleştirin, evet çok güzel bir şeydir bu, değil mi? tabii ki. ama eleştiri sonucunda karşı eleştiriye de açık olmak gerekir. senin gözlemlerin üzerine yaptığın bir eleştirini beğenmeyen biri “bu arkadaşın gözlem yeteneği zayıf” diyebilir. mesela sen dersin “bundan futbolcu olmaz olsa olsa balon olur”. eee biri de çıkar sana “bundan yazar falan olmaz olsa olsa tırol olur” der. eden bulur, bulmayadabilir.
haa, tamamen başka biri de çıkıp “adama bak ne konulara değinmiş, şerefsizim benim aklıma gelmişti” de diyebilir aynı konu üzerine.
derler yani.
belli olmaz bu işler.
beklentin ne? sen ondan haber et. önce bir bunun üzerine kafa yormak gerekir.
“herkes benim düşündüğüm gibi düşünsün” mantığı mı?
“neden hiç kimse benim gördüğümü görmüyor” sorusunun cevabı mı?
“ben gördüğümü ifade ederim, insanlar ister katılır ister katılmaz” mantığı mı?
uzar gider tabii bu liste.
aramızda “herkes aynı şeyi yazıyor” diye isyan edenler olabilir. mesela sokağa çıkıp yüz kişiye sorsan “galatasaray'daki en iyi yerli oyuncu kim sana göre” desen doksan dokuzu -hadi senin güzel hatrına doksanı “selçuk inan” der. derler yani. ya da “türkiye ligindeki türk orta sahalar içinde en iyisi kim” diye sorsan aynı kişilere; emre belözoğlu demezler heralde ya da mehmet topal. veli kavlak derler mi? sanmam.
sorsan “niye bu adam” diye, belki bir şey diyemez bir çoğu. belki çok yanlış argümanlar üzerinden gelirler, belki tek bir argümanla göklere çıkarırlar. elden ne gelir?
herkes aynı düşünüyor. ee napayım yani benden farklı düşünüyorlarsa. dur, ben beğenmediğim, zayıf olduğunu düşündüğüm yönlerini belirteyim o zaman. ben bunun için varım zaten. hodri meydan! sonra o doksan kişi beni eleştiriyor, on kişide sesini çıkarmıyor. olsun, ben bildiğimi/gördüğümü yazayım da, belki benim gördüklerimi başkaları da görür.
durum bundan ibaret, değil mi?
hiç kimse dört dörtlük değildir ki zaten.
var mı dört dörtlük olan biri eleştiremeyesin ya da tamemen niteliksiz biri? farklı bir bakış açısına göre iyi olan bir özellik başka bir bakış açısına göre iyi değildir. bir sürü etken var bu hususda.
fikrini empoze ettirmeye çalışmak da çok egzotik bir davranış tabii.
çoğu kişi bunu bilmeyerek yapar, bazıları alttan alttan, böyle çaktırmadan yapar. çaktırmadan yapandan korkacaksın, bak. çok anasının gözü olur bunlar.
ha bunu bilebilir misin? ben bilemem, aramızda müneccim olan varsa, belki. ama bir çıkarımda bulunabilirim. mesela farklı farklı yerlerde gözüme gözüme aynı şeylerin farklı versiyonlarını sokuyorsan, burada bir şey aranır.
sen bildiğin gibi eleştir ama başkalarının senin görüşlerine illaki katılmasını bekleme. eleştirini/fikrini empoze etmek için yüz farklı argümanı evirip çevirip yüz farklı yerde gözüme sokma. absürd oluyor.
sonra linç ediliyorsun, dışlanıyorsun.
sen eleştir geç, sonra “ben demiştim” dersin.
tabii tüm bunlar bir “bana göre” tagının altında yer almalıydı -ki orası ayrı hikaye.
bir ayrı hikaye de; muslera'nın kusuru mu olur lan, olsa bile hasır altı ederim.
* (bkz:
#1905)