cem davran'lı,
behzat uygur'lu
gönül işini evirip çevirdiniz, inanılmaz yerlere çektiniz.
neyin primi, neyin beklentisi ?
maalesef saplantılısınız. buraya ünlü biri gelmiş onun ne önceliği var diyen ülkemin insanı, ükemin halı sahalarına gece maçı için 10 lira para verdiğinde kendini ayrıcalıklı hisseder ve kendisine pas atmayan takım arkadaşına küfürler yağdırır. o kadar para verdik ulen, bir sen misin akıllı? şeklinde çıkışır. hatta kavga da edebilir... işte sizin ve sizin gibi düşünenlerin adil düzen çarkı, öte taraftan böyle işliyor.
ayrıcalık elbette olacak.
mekteb-i sultani'de okumak da bir ayrıcalık ve birçoğumuzun yaşayamadığı, sahip olamadığı bambaşka bir kültürdür.
çok paran varsa da ötekilerden ayrılan bir insansın. yüce gönüllü biriysen de ötekilerden farklısın. örnekler çoğaltıldığında bir sürü ayrıcalıklı insan bulabiliriz.
eleştirmek için doğan, hiçbir iyi niyete sahip olmayan, taş atayım da kırılan camdan şangırrr sesini duyayım diyen adam da ayrıcalıklı.
sözlük kurulduğu günden beri buradayım. şans eseri bir gece rastladım. 2008 sonbaharında damladım.
galeyana gelenlere tek bir şey söylemek istiyorum. sözlüğün iç dinamiklerini çok iyi biliyor ve kimin ne amaçla ne yazdığını virgülüne, noktasına kadar anlamlandırıyorum.
burada 4 yıldır yazan, hiçbir yetkisi olmayan bir yazarım. aynen
cem davran ve
behzat uygur da bizlerle birlikte burada yazar ve sözlük sınırlarında ele aldığımızda aramızdaki tek fark benden 4 sene sonra buraya gelmiş olmaları.
sonucta bizler burada yazar değil miyiz? e peki neden bunun güzelliğine değinip keyfini çıkarmıyoruz ?
bir gün behzat ağabeye rica ettim ve kırmadı. sonra konuşurken laf arasında cem ağabeyin ismini sıkıştırdım araya. behzat abi, güzel olmaz mıydı sizlerin bizlerle, bizlerin de sizlerle aynı çatı altında yazması ? dedim. ben bu insanlarla bunu konuşurken ve hatta bu insanlar benim fikrimi güleryüzle ve içtenlikle karşılarken, sözlükte dalga peşine düşmüş, işi gücü şartlı bir şekilde birilerini eleştirmek, ilgi çekmek isteyen onlarca
galatasaraylı'nın buna karşı tavır koymasını üzüntüyle karşıladım. sopanın bir ucunda
galatasaray kültürüne bağlı, galatasaraylı ailelerden gelmiş halka mâl olan sanatçılar ve onların önderliğinde bünyesindeki yazarların da katkılarıyla kalitesini arttırarak yükseltecek bir galatasaray platformu varken, diğer ucunda bataklık... ayağını yanlışlıkla basarsan seni hemen çekiyor pisliğin ve nefessizliğin içine.
adamın eline maden veriyorsun, işlemeyi bilmiyor.
fatih altaylı gelip sorsa keşke.
ne zaman adam oluruz ?
ortada bir haksızlık yok. olması gereken şeyler var. bunun yanında keşke böyle olmasa dediğimiz zihniyet yoksunluğu da var maalesef. çünkü bu ülkede herhangi bir kurumun önüne güvenlik görevlisi olduğunu belli eden üniformalı birini diktiğiniz zaman, o adam bunu ayrıcalık bilip bir anda kraldan çok kralcı kesilebiliyor. burada çaylaklık yazısı yazıp bekleyen bazı işgüzarlar da bunu ayrıcalık bilip ahkam kesiyor. bakın arkadaşlar, çaylaklık yazısı yazdırıp sözlüğe ünlü katmak bu işin en kolay yolu.
sözlüğün belli bir onaylama sistemi var. havuzda biriken yüzlerce çaylak her dakika, her saat yazdıkları onay görünce yazar oluyor.
bu da zaman alıyor. ama sorun eğer sözlüğe katılan cem davran ve behzat uygur ve nurettin kantarelli'nin çaylaklık entrysi girmemiş olması ise, x, y, z gibi isimlere 10 dakika önceden yazı yazdırtıp 5 dakika içinde onay çıkartabiliriz. bunun da hiçbir şekilde aksini kimse itiraz edemez. cünkü o çaylaklar da havuza düştü ve onay sisteminde onay verenlere denk geldi. bu kadar basit. eğer bu usulsüzlük olarak görülüyorsa, usulsüzlük sözlüğe yansımadı der ve kenara çekilirler.
kimse bunu yapmadan, güzel dille, güzel insanlara ufak bir kolaylık sağlamış. o da karşı tarafın isteği ile değil, tamamen laf arasında geçen bir sohbetin sonunda karşı tarafa rica etmemiz sonucu gelişmiş bir şey. fatih terim'den de mi bir şeyler öğrenmiyorsunuz ? istesek
felipe melo ile
albert riera'yı kameralar önüne çıkartıp öpüştürüp, koklaştırabilirdik de diyor. ama buna ne gerek var değil mi ? sözlükte de eğer maksat prim yapmak ise, rant ise yöneticiler bunu bir şekilde astarına uydurabilir.
ama onlar güzel insan. siz kadrolu eleştirmenler güzel insan falan değilsiniz. kaldı ki, bu iş prim yapma işi olacak ve ünlü birileri de koşulsuz şartsız sözlükte yazar olacak öyle mi ? bir kere en başta kimse böyle bir şeyi kabul etmez. ikincisi, sizin gibi düşünen galatasaraylıları görmek de inanılmaz kötüymüş.
ve hayatın her alanında ve burada da bazılarının görmemekte ısrar ettiği bir şey var. eleştirilen kesim gıkını çıkarmıyor. yeter ki belaltı vurmasın kardeşlerimiz. aslolan
sarı-
kırmızı'dır diyor. keşke şunu fark edebilseniz.
behzat uygur bu sözlüğe gelirken dedi ki: '' kardesim ilerde bir oyun projemiz var. sözlükten de bir şeyler katmak isterim. ''
yani sen bunu dikkate almıyorsun, gelip onlara neden çaylak olarak bekletilmediler diye saldırıyorsun. yazık günah yahu.
cem davran desen, o da
behzat uygur gibi senden benden farklı değil galatasaray'ı takip etme hususunda. her gün
galatasaray haberi kovalayan bir
galatasaray taraftarı. elinde kumandayla generation reklam ajansındaki müfitli maceralarına bakar bakar gülerdin. yolda görsen cem bey diyip boynuna sarılır fotoğraf isterdin. şimdi onları eleştirince adil düzen savunucusu başrol oyuncusu mu oldun ?
olmadın kardeşim. maalesef olamayacaksın da.
eleştirmek çok kolay çok.
gollerini sıralayan hakan şükür eleştirilmedi mi ?
tugay her maç kaleciye geri pas atıyor bu adamın bu takımda ne işi var denilmedi mi ?
fatih terim'in milli takımdaki maaşı haber malzemesi olmadı mı ?
çok örnek var çok.
ve bir de, medya gibi yandaş galatasaray taraftarı varmış. şampiyonluktan şampiyonluğa takımıyla övünürlermiş.
neyse, çok uzun yazmaya ne gerek var ? iyi niyet, kötü niyet ayrımını yapan olduysa ne demek istediğimizi anlamıştır.
kaldı ki bazı insanlar iki uyku arasında internete ayılmak için girmiyor. iki turne arasında, bir dizi setinde, bir program sonrasında değerli vaktinden çalıyor.