1
yeni bir başlık yeni bir konu. bu başlıkta galatasaray ile ilgili, galatasarayın çıkarları ve nasıl daha iyi bir galatasaray ı gelecek yıllara hazırlarız bunları fikirlerimizle yazacağız. sadece değişmesi değil yeni alınacak ya da alınması gereken kararlarda paylaşılabilir.
1- galatasaray store;
galatasaray store 2001 yılının sonlarında ve 2002 yılının başlarında galatasaray megastore adı altında küçücük bir kulübede finansal hayatına başlamıştır. daha önceleri numaralı tribününde ya da beyoğlundaki münferit mağazalarda lisanslı ürün satışı yapılıyordu. galatasaray store un kurulduğu günden beri başarısız olması aslında açıldığı mağazanın boyutundan anlaşılabilir. ali sami yen sokaktaki orjin köfte boyutunda bir kulübeden bahsediyorum. (orjin köfte bir köfte arabası ve içine girilemiyor).
store da bir zamanlar iyi bir tasarımcı arkadaşımız vardı. kendisi tribünden ve galatasaray ruhunu iyi hisseden arkadaşlardan biriydi. ancak bir zaman sonra sanırım tasarımla alakalı ilişiği kesildi. şimdilerde torpille özel okula girmiş bir moda tasarımcısının tasarımları gibi ürünler yer almakta. simgesi aslan olan renkleri enerji ve güç patlaması olan sarı kırmızının bu kadar dandik bir şekilde pazarlanması hakikaten insanın sinirlerini bozuyor. insanların hiçbir şekilde beğenerek ürün almadığı sadece destek olmak için parasını harcadığı bir mağaza zinciri maalesef. evinin baş köşesine koyacağı, çocuğunu mutlu edecek, galatasaray logosunun gururla cezbettiği hiçbir ürün yok. geçmişte hiçbir başarıyı hiçbir şekilde pazarlayamadık. gerçi bir ürünü pazarlamak için illa başarılı olunmasına da gerek yok. peki neler yapılabilirdi. mesela;
yıllar önce galatasaray spor kulübü resmi olarak superleagueformula yarışlarına katıldı. google dan arattığınızda galatasaray formula yarış aracını görebilir ve dudaklarınızı ısırabilirsiniz. tüm hakları elinde olan galatasaray store mesela bu aracın oyuncak ya da maket halini üretse yaratabileceği maddi patlamayı düşünebiliyor musunuz ? sadece finansal açıdan değil, galatasaraylı olmayan küçük çocukların bile galatatasaraya duyacağı sempatiyi bile hiç düşünemediniz mi? galatasaray pazarlama müdürlüğü bunu acaba hiç akıl etmedi mi? galatasaray a 90 lı yılların dışında son yıllarda birçok yıldız futbolcu geldi. drogba, sneijder, melo, muslera, falcao, elmander vs.. herangi birinin en azından koca kafalı oyuncağını yapmak hiç aklınıza gelmedi mi ? galatasaray 4. yıldızı aldığında büyük ebatlarda 4 yıldızlı bir bayrağı satmak hiç aklınıza gelmedi mi?
daha yazılacak binlerce örnek verilecek binlerce tavsiyenin dışında içinde bulunduğumuz 2019 yılında galatasaray store en rezalet halini almıştır. sipariş edilen ürünler kirli sepetinden çıkmış gibi taraftara ulaşmakta. hadi diyelim müşteriye saygınız yok, o ürünlerin üzerinde yer alan galatasaray logosunadamı saygınız yok.
acilen kökünden temizlenerek gerekirse yeni bir isimle piyasada daha güçlü bir şekilde yer almalı. galatasaray spor klübünde galatasaraya milyonlar verecek para babaları yoktur ve tek maddi kaynağı galatasaray taraftarıdır. bu yüzden biraz kendinize gelerek galatasaray store u geliştirin.
2- galatasaray adası;
bundan yıllar önce malezyanın en büyük avukatlarından biri "istanbulun en güzel yerinde balık yemek istiyorum" demişti. kendisini kuzenimle beraber galatasaray adasına götürdüm. zaten istanbul aşığı olan, boğazı görünce büyülenen adam adeta şoka girmişti. 2 kıtayı birbirine bağlayan bir şehrin tam ortasında bir ada. adam o gün galatasaraylı oldu ve uçağının kaçmasını göze alarak adadan kuruçeşme kıyısına gitmek istemedi. adaya en son gittiğimde kız arkadaşıma evlenme teklifi ettim. çocukluk hayalimi gerçekleştirdikten sonra bu adaya bir daha gidemedim. ve ada yıkıldı. bugün hala harabe bir halde kuruçeşme sahilinden görülebiliyor. başkasının elinde olsa tepesine bayrağını çekip bağımsızlığını ilan ettirecek olan bu ada yavaş yavaş boğazdan siliniyor. belkide adı sırf galatasaray diye bu ada yavaş yavaş unutturulacak. buna sadece galatasarayın önde gelenleri değil galatasaraylı taraftarlarda ses çıkarmıyor. hakikaten utanç verici bir durum. basiretsizliğin adeta özeti. bu cümleyi gören "mahkeme sürecinde ya" diyecek. bu ülke tadilat veya inşaat konusunda dünyanın en hızlı karar alabilen ülkesi arkadaşlar. istese olur sadece biraz mesai harcamak gerekiyor.
3- galatasaray basketbol spor salonu;
hafızam beni yanıltmasın, tam 3 senedir şantiye tabelası doğu tribünün arkasında duruyor. stadın tam arkasında yıllarımı verdiğim nurol life projesinin tepesine çıkıp salonun yeri ile alakalı kendi kendime planlar yapıyor, ha oldu ha olacak derken o şantiye tabelası artık korozyona uğramaya başladı. yakında galatasaray lisesinin önüne reklam tabelası diye asılır. galatasaray stadyumunun cendere yolu üzerinde yeni bir istanbul yarattığını ve bu bölgeye inanılmaz bir değer kattığını bilmeyen yoktur. e kardeşim çıkıp değerlendirsenize, neden istanbulun en alakasız yerinde hala basketbol maçlarını oynuyoruz ? artık galatasaray a.ş yani galatasaray anonim şirketinin artık şirket olmanın hakkını vermesi gerekiyor. anonim şirketi ne demek; kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu ile ilgili iş yapmak. yokmu bu şirketin bir iş geliştirme koordinatörü ya da yokmu bir proje yönetim direktörü.
seyrantepe bölgesinde şirketler kuleleri, konutları, avmleri, sıra sıra dikerken 15.000 kişilik bir spor salonu yapılamıyor mu ?
4- galatasaray tv;
2006 yılından beri yayında. sırf izlemek için rahmetli babama zorla d-smart aldırdım. aldırdıktan kısa bir süre sonra kanal yayından kalktı. sonra digitürk aldı. kanalın ilk yıllarında gstv nin emekçisi melisa çizmeci "sizden gelen mesajlar" adı altında telefondan taraftarın ses kayıtlarını televizyonda yayınlıyordu. inanın bunca yıldır bunun dışındaki hiçbir program bu televizyonda bana heyecan vermedi. vasat yorumcular, konuk olan vasat ve sıkıcı insanlar, vasat programlar, galatasaray-zeytinburnuspor maç özeti ve kapanış. arada mükemmel röportajlar oldu mesela ata demirer, kenan imirzalıoğlu, şahan gökbakar ama o kadar. onun dışında falcao nun karşılama töreninde bile ses 5 saniye geriden geliyordu. ilk olarak artık uydu yayınına geçmeli. artık ben bu kanalı en azından yazlıktaki uydu antenli tüplü televizyondan izlemek istiyorum. sonrasında daha dinamik daha akıcı programları görmek istiyorum. akşam kuşağında sözlükten 2 yazar koyun canlı yayında muhabbet etsin, açın bi hashtag bak nasıl akıyor program. bak nasıl artıyor reytinglerin. az kafayı çalıştırın. hadi hiçbiri olmuyor mu youtube da hastalık bu futbol diye kanal var. adamdan rica edin videolarını gs tv de yayınlayın.
5- galatasaray taraftarı;
takımın karşı kaleye saldırırken atılan bir şut sonrası top kornere çıkarsa taraftar alev alıyor. gol olunca o alev sönüyor ve amerikan ve kore malları ortaya çıkıyor. arada çin ve türk mallarıda kendini göstermeye başladı ama finlandiya ve kanada bu yarışın çok dışında kaldı. bu adam ne diyor demeyin. cep telefonu hastaları daha 2. cümlede ayfonunun tuş kilidine bastı bile.
gelişen dünyada değişen zevk aygıtları maalesef ortada. eskiden ali sami yen numaralısında rahmetli babamım kulağının arkasında o sarı kırmızı silindire tüm nefesimle üfler, babamın beklemediği bir anda üflersem tokadı yerdim. maça giderken ali sami yen sokağın arkasındaki evimden siyah çubuklu galatasaray bayrağımı alır kolum kopana kadar sallardım. en büyük zevkim maç öncesi stadyumda dağıtılan "maç günü" kitapçığını okumak ve maça kadar babamla ya da aynı tribündeki iş arkadaşlarının çocuklarıyla kadroyu tartışımaktı. o zaman stadyumdan aldığım zevkin şuan %5 ini alamıyorum. günümüzde ise genel olarak, maç öncesi twitter refresh, hadi zaman geçsin clash of clans, maç başladı hadi bir foursquare check in, gol oldu hadi bi instagram story, hadi bir üçlü derken ayfon video kaydı, maçın son 10 dakika hadi bakalım açılsın flashlar. ultraslan ı eleştirenlere cevap verdiğimde bana "sucukcu tayfa" diyenler maç boyunca o sette hiç durmadan birbirinin omzunda zıplayan adamlara en azından saygınız olsun diyorum. ultraslan demişken; acilen ya tamamen doğu üst e yerleşmeli ya da tekrar kuzey alt tribüne dönmelidir. stadın tek ses kaynağının bu sene artık sesi çok uzaktan gelmektedir. özellikle bu sene; galatasarayı yok etme planı olan ve tüm ekonomik olanaklarını hem siyası, hem basın, hem sosyolojik, hem psikolojik anlamda tüm silahları üzerimize doğrultanlarla savaş vermeliyiz. tribünde birbirimizle kavga etmemek lazım. stadyumda konfor arıyorsak maçı evden izlemeli ve maç günü %100 alev almış galatasaraylılara biletlerimizi devretmeliyiz. bu dediğime tepki verenler olacaktır ama en azından 2019-2020 sezonunda bunu gerçekten yapmalıyız. bu sene galatasaray kendi kurtuluş savaşını vermektedir. rakip takımın twitter da maaşlı trolleri yer almaktadır. yine televizyon başında hayatta hiçbi başarısı olmamış, hiçbir işe yaramayan adamlar hayatlarında kazanamayacakları parayı bu sene kazanarak galatasaraya sallamaktadır. yönetici olduğu klübün tüm pis işlerini haklamak için kendini yırtmış ülkenin en önde gelen iş adamlarından biri olan bir yönetici şuan türkiye futbol federasyonunun başındadır. aleyhine fatih terim konuştuğunda ceza yağdıran ama türk milli takımının kalecisine tuttuğu takımın taraftarı ana avrat bağırdığında ağzını açmayan birinden söz ediyoruz. bu sadece galatasaray ve galatasaray teknik direktörü için değil, galatasaray taraftarı içinde geçerlidir. yani en ufak bir aleyhinde protestoyu polislere ve 6222 denilen sadece galatasaraylılar için geçerli olan uygulamaya yönlendirebilirler.
6- galatasaraylı markalar;
maalesef bugün sosyal hayatımızda satın aldığımız ya da tükettiğimiz, mahallenin 1-2 tavuk dönercisi ya da caddenin ortasındaki 2-3 kırtasiyeci amca ya da sponsorumuz terra pizza dışında harcadığımız neredeyse hiçbir para galatasaray ya da galatasaraylılara gitmiyor. gidip birlik olup süpermarket zinciri açalım, ev aletleri bahçe gereçleri satan mağaza açalım, araba galerisi açalım, kanal kuralım demiyorum. ama en azından galatasaraya sponsor olan markalara mümkün oldukça öncelik verelim. bunu yapmamız durumunda galatasaray taraftarının potansiyelini gören her marka galatasaraya sponsor olmak isteyecektir.
ve son olarak galatasarayı yaşamak;
özellikle galatasarayın şampiyon olduğu senelerde sokaktaki 10 yaşında çocuğa bile galatasarayın haksız yere şampiyon olduğu algısı yaratılıyor. kendi içinde bile düşman yetiştiren bir camia nın futbolda bir araya gelip şike yapma ya da hakem satın alma gibi bir olaya karışma ihtimali yoktur. en kötü zamanında bile kendi dinamiklerini çalıştırıp önüne geleni silip geçen bu camianın tarihinde kazandığı tüm şampiyonluklar alınteriyle ve emekle kazanılmış şampiyonluklardır. bunun bilince varıp beğensek de beğenmese de sosyal hayatımızda galatasarayı yaşamalı ve sokaklarda galatasaray t shirleriyle, montlarıyla, yelekleriyle dolaşmalıyız. galatasaray bu ülkenin spor anlamında en başarılı yüz akıdır. bunun bilincine varıp galatasaraya sahip çıkalım ve galatasarayı yaşayalım.
sözlüğün en eskilerinden, galatasarayı mimarlık diploma projesini çizerken bile %100 yaşayan, galatasaray için yazılmış en saçma şarkıyı dinlerken bile gözleri dolan, hayatının en önemli kararını galatasaray adasında veren, 4 yaşından beri galatasaray a atılan tek bir kötü lafa bile balıklama atlayıp karşılık veren, üniversite yıllarında 1400 lira olan kredi kartı limitinin tamamını galatasaray kapalı tribünün kombinesine gömen, yıllık izinlerini ve okul dönemindeki devamsızlık günlerini galatasarayın yurtdışı deplasmanlarına göre ayarlayan ve babasından sadece galatasaray için para isteyen ve bu şehrin yollarını* galatasarayın amatör branşlarının deplasmanlarına giderek öğrenen biri olarak, tek temennim birbirimizi eleştirerek değil, galatasarayın çıkarlarını düşünerek galatasaray hakkında fikirlerimizi beyan edelim. ömrümüz boyunca kapısına giderek sesimizi duyuramayacağımız galatasarayın önde gelenlerine belki buradan sesimizi duyurabiliriz.
galatasaray için bunu yapabiliriz.
1- galatasaray store;
galatasaray store 2001 yılının sonlarında ve 2002 yılının başlarında galatasaray megastore adı altında küçücük bir kulübede finansal hayatına başlamıştır. daha önceleri numaralı tribününde ya da beyoğlundaki münferit mağazalarda lisanslı ürün satışı yapılıyordu. galatasaray store un kurulduğu günden beri başarısız olması aslında açıldığı mağazanın boyutundan anlaşılabilir. ali sami yen sokaktaki orjin köfte boyutunda bir kulübeden bahsediyorum. (orjin köfte bir köfte arabası ve içine girilemiyor).
store da bir zamanlar iyi bir tasarımcı arkadaşımız vardı. kendisi tribünden ve galatasaray ruhunu iyi hisseden arkadaşlardan biriydi. ancak bir zaman sonra sanırım tasarımla alakalı ilişiği kesildi. şimdilerde torpille özel okula girmiş bir moda tasarımcısının tasarımları gibi ürünler yer almakta. simgesi aslan olan renkleri enerji ve güç patlaması olan sarı kırmızının bu kadar dandik bir şekilde pazarlanması hakikaten insanın sinirlerini bozuyor. insanların hiçbir şekilde beğenerek ürün almadığı sadece destek olmak için parasını harcadığı bir mağaza zinciri maalesef. evinin baş köşesine koyacağı, çocuğunu mutlu edecek, galatasaray logosunun gururla cezbettiği hiçbir ürün yok. geçmişte hiçbir başarıyı hiçbir şekilde pazarlayamadık. gerçi bir ürünü pazarlamak için illa başarılı olunmasına da gerek yok. peki neler yapılabilirdi. mesela;
yıllar önce galatasaray spor kulübü resmi olarak superleagueformula yarışlarına katıldı. google dan arattığınızda galatasaray formula yarış aracını görebilir ve dudaklarınızı ısırabilirsiniz. tüm hakları elinde olan galatasaray store mesela bu aracın oyuncak ya da maket halini üretse yaratabileceği maddi patlamayı düşünebiliyor musunuz ? sadece finansal açıdan değil, galatasaraylı olmayan küçük çocukların bile galatatasaraya duyacağı sempatiyi bile hiç düşünemediniz mi? galatasaray pazarlama müdürlüğü bunu acaba hiç akıl etmedi mi? galatasaray a 90 lı yılların dışında son yıllarda birçok yıldız futbolcu geldi. drogba, sneijder, melo, muslera, falcao, elmander vs.. herangi birinin en azından koca kafalı oyuncağını yapmak hiç aklınıza gelmedi mi ? galatasaray 4. yıldızı aldığında büyük ebatlarda 4 yıldızlı bir bayrağı satmak hiç aklınıza gelmedi mi?
daha yazılacak binlerce örnek verilecek binlerce tavsiyenin dışında içinde bulunduğumuz 2019 yılında galatasaray store en rezalet halini almıştır. sipariş edilen ürünler kirli sepetinden çıkmış gibi taraftara ulaşmakta. hadi diyelim müşteriye saygınız yok, o ürünlerin üzerinde yer alan galatasaray logosunadamı saygınız yok.
acilen kökünden temizlenerek gerekirse yeni bir isimle piyasada daha güçlü bir şekilde yer almalı. galatasaray spor klübünde galatasaraya milyonlar verecek para babaları yoktur ve tek maddi kaynağı galatasaray taraftarıdır. bu yüzden biraz kendinize gelerek galatasaray store u geliştirin.
2- galatasaray adası;
bundan yıllar önce malezyanın en büyük avukatlarından biri "istanbulun en güzel yerinde balık yemek istiyorum" demişti. kendisini kuzenimle beraber galatasaray adasına götürdüm. zaten istanbul aşığı olan, boğazı görünce büyülenen adam adeta şoka girmişti. 2 kıtayı birbirine bağlayan bir şehrin tam ortasında bir ada. adam o gün galatasaraylı oldu ve uçağının kaçmasını göze alarak adadan kuruçeşme kıyısına gitmek istemedi. adaya en son gittiğimde kız arkadaşıma evlenme teklifi ettim. çocukluk hayalimi gerçekleştirdikten sonra bu adaya bir daha gidemedim. ve ada yıkıldı. bugün hala harabe bir halde kuruçeşme sahilinden görülebiliyor. başkasının elinde olsa tepesine bayrağını çekip bağımsızlığını ilan ettirecek olan bu ada yavaş yavaş boğazdan siliniyor. belkide adı sırf galatasaray diye bu ada yavaş yavaş unutturulacak. buna sadece galatasarayın önde gelenleri değil galatasaraylı taraftarlarda ses çıkarmıyor. hakikaten utanç verici bir durum. basiretsizliğin adeta özeti. bu cümleyi gören "mahkeme sürecinde ya" diyecek. bu ülke tadilat veya inşaat konusunda dünyanın en hızlı karar alabilen ülkesi arkadaşlar. istese olur sadece biraz mesai harcamak gerekiyor.
3- galatasaray basketbol spor salonu;
hafızam beni yanıltmasın, tam 3 senedir şantiye tabelası doğu tribünün arkasında duruyor. stadın tam arkasında yıllarımı verdiğim nurol life projesinin tepesine çıkıp salonun yeri ile alakalı kendi kendime planlar yapıyor, ha oldu ha olacak derken o şantiye tabelası artık korozyona uğramaya başladı. yakında galatasaray lisesinin önüne reklam tabelası diye asılır. galatasaray stadyumunun cendere yolu üzerinde yeni bir istanbul yarattığını ve bu bölgeye inanılmaz bir değer kattığını bilmeyen yoktur. e kardeşim çıkıp değerlendirsenize, neden istanbulun en alakasız yerinde hala basketbol maçlarını oynuyoruz ? artık galatasaray a.ş yani galatasaray anonim şirketinin artık şirket olmanın hakkını vermesi gerekiyor. anonim şirketi ne demek; kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu ile ilgili iş yapmak. yokmu bu şirketin bir iş geliştirme koordinatörü ya da yokmu bir proje yönetim direktörü.
seyrantepe bölgesinde şirketler kuleleri, konutları, avmleri, sıra sıra dikerken 15.000 kişilik bir spor salonu yapılamıyor mu ?
4- galatasaray tv;
2006 yılından beri yayında. sırf izlemek için rahmetli babama zorla d-smart aldırdım. aldırdıktan kısa bir süre sonra kanal yayından kalktı. sonra digitürk aldı. kanalın ilk yıllarında gstv nin emekçisi melisa çizmeci "sizden gelen mesajlar" adı altında telefondan taraftarın ses kayıtlarını televizyonda yayınlıyordu. inanın bunca yıldır bunun dışındaki hiçbir program bu televizyonda bana heyecan vermedi. vasat yorumcular, konuk olan vasat ve sıkıcı insanlar, vasat programlar, galatasaray-zeytinburnuspor maç özeti ve kapanış. arada mükemmel röportajlar oldu mesela ata demirer, kenan imirzalıoğlu, şahan gökbakar ama o kadar. onun dışında falcao nun karşılama töreninde bile ses 5 saniye geriden geliyordu. ilk olarak artık uydu yayınına geçmeli. artık ben bu kanalı en azından yazlıktaki uydu antenli tüplü televizyondan izlemek istiyorum. sonrasında daha dinamik daha akıcı programları görmek istiyorum. akşam kuşağında sözlükten 2 yazar koyun canlı yayında muhabbet etsin, açın bi hashtag bak nasıl akıyor program. bak nasıl artıyor reytinglerin. az kafayı çalıştırın. hadi hiçbiri olmuyor mu youtube da hastalık bu futbol diye kanal var. adamdan rica edin videolarını gs tv de yayınlayın.
5- galatasaray taraftarı;
takımın karşı kaleye saldırırken atılan bir şut sonrası top kornere çıkarsa taraftar alev alıyor. gol olunca o alev sönüyor ve amerikan ve kore malları ortaya çıkıyor. arada çin ve türk mallarıda kendini göstermeye başladı ama finlandiya ve kanada bu yarışın çok dışında kaldı. bu adam ne diyor demeyin. cep telefonu hastaları daha 2. cümlede ayfonunun tuş kilidine bastı bile.
gelişen dünyada değişen zevk aygıtları maalesef ortada. eskiden ali sami yen numaralısında rahmetli babamım kulağının arkasında o sarı kırmızı silindire tüm nefesimle üfler, babamın beklemediği bir anda üflersem tokadı yerdim. maça giderken ali sami yen sokağın arkasındaki evimden siyah çubuklu galatasaray bayrağımı alır kolum kopana kadar sallardım. en büyük zevkim maç öncesi stadyumda dağıtılan "maç günü" kitapçığını okumak ve maça kadar babamla ya da aynı tribündeki iş arkadaşlarının çocuklarıyla kadroyu tartışımaktı. o zaman stadyumdan aldığım zevkin şuan %5 ini alamıyorum. günümüzde ise genel olarak, maç öncesi twitter refresh, hadi zaman geçsin clash of clans, maç başladı hadi bir foursquare check in, gol oldu hadi bi instagram story, hadi bir üçlü derken ayfon video kaydı, maçın son 10 dakika hadi bakalım açılsın flashlar. ultraslan ı eleştirenlere cevap verdiğimde bana "sucukcu tayfa" diyenler maç boyunca o sette hiç durmadan birbirinin omzunda zıplayan adamlara en azından saygınız olsun diyorum. ultraslan demişken; acilen ya tamamen doğu üst e yerleşmeli ya da tekrar kuzey alt tribüne dönmelidir. stadın tek ses kaynağının bu sene artık sesi çok uzaktan gelmektedir. özellikle bu sene; galatasarayı yok etme planı olan ve tüm ekonomik olanaklarını hem siyası, hem basın, hem sosyolojik, hem psikolojik anlamda tüm silahları üzerimize doğrultanlarla savaş vermeliyiz. tribünde birbirimizle kavga etmemek lazım. stadyumda konfor arıyorsak maçı evden izlemeli ve maç günü %100 alev almış galatasaraylılara biletlerimizi devretmeliyiz. bu dediğime tepki verenler olacaktır ama en azından 2019-2020 sezonunda bunu gerçekten yapmalıyız. bu sene galatasaray kendi kurtuluş savaşını vermektedir. rakip takımın twitter da maaşlı trolleri yer almaktadır. yine televizyon başında hayatta hiçbi başarısı olmamış, hiçbir işe yaramayan adamlar hayatlarında kazanamayacakları parayı bu sene kazanarak galatasaraya sallamaktadır. yönetici olduğu klübün tüm pis işlerini haklamak için kendini yırtmış ülkenin en önde gelen iş adamlarından biri olan bir yönetici şuan türkiye futbol federasyonunun başındadır. aleyhine fatih terim konuştuğunda ceza yağdıran ama türk milli takımının kalecisine tuttuğu takımın taraftarı ana avrat bağırdığında ağzını açmayan birinden söz ediyoruz. bu sadece galatasaray ve galatasaray teknik direktörü için değil, galatasaray taraftarı içinde geçerlidir. yani en ufak bir aleyhinde protestoyu polislere ve 6222 denilen sadece galatasaraylılar için geçerli olan uygulamaya yönlendirebilirler.
6- galatasaraylı markalar;
maalesef bugün sosyal hayatımızda satın aldığımız ya da tükettiğimiz, mahallenin 1-2 tavuk dönercisi ya da caddenin ortasındaki 2-3 kırtasiyeci amca ya da sponsorumuz terra pizza dışında harcadığımız neredeyse hiçbir para galatasaray ya da galatasaraylılara gitmiyor. gidip birlik olup süpermarket zinciri açalım, ev aletleri bahçe gereçleri satan mağaza açalım, araba galerisi açalım, kanal kuralım demiyorum. ama en azından galatasaraya sponsor olan markalara mümkün oldukça öncelik verelim. bunu yapmamız durumunda galatasaray taraftarının potansiyelini gören her marka galatasaraya sponsor olmak isteyecektir.
ve son olarak galatasarayı yaşamak;
özellikle galatasarayın şampiyon olduğu senelerde sokaktaki 10 yaşında çocuğa bile galatasarayın haksız yere şampiyon olduğu algısı yaratılıyor. kendi içinde bile düşman yetiştiren bir camia nın futbolda bir araya gelip şike yapma ya da hakem satın alma gibi bir olaya karışma ihtimali yoktur. en kötü zamanında bile kendi dinamiklerini çalıştırıp önüne geleni silip geçen bu camianın tarihinde kazandığı tüm şampiyonluklar alınteriyle ve emekle kazanılmış şampiyonluklardır. bunun bilince varıp beğensek de beğenmese de sosyal hayatımızda galatasarayı yaşamalı ve sokaklarda galatasaray t shirleriyle, montlarıyla, yelekleriyle dolaşmalıyız. galatasaray bu ülkenin spor anlamında en başarılı yüz akıdır. bunun bilincine varıp galatasaraya sahip çıkalım ve galatasarayı yaşayalım.
sözlüğün en eskilerinden, galatasarayı mimarlık diploma projesini çizerken bile %100 yaşayan, galatasaray için yazılmış en saçma şarkıyı dinlerken bile gözleri dolan, hayatının en önemli kararını galatasaray adasında veren, 4 yaşından beri galatasaray a atılan tek bir kötü lafa bile balıklama atlayıp karşılık veren, üniversite yıllarında 1400 lira olan kredi kartı limitinin tamamını galatasaray kapalı tribünün kombinesine gömen, yıllık izinlerini ve okul dönemindeki devamsızlık günlerini galatasarayın yurtdışı deplasmanlarına göre ayarlayan ve babasından sadece galatasaray için para isteyen ve bu şehrin yollarını* galatasarayın amatör branşlarının deplasmanlarına giderek öğrenen biri olarak, tek temennim birbirimizi eleştirerek değil, galatasarayın çıkarlarını düşünerek galatasaray hakkında fikirlerimizi beyan edelim. ömrümüz boyunca kapısına giderek sesimizi duyuramayacağımız galatasarayın önde gelenlerine belki buradan sesimizi duyurabiliriz.
galatasaray için bunu yapabiliriz.