malumunuz üzere galatasaray efsanesi
gündüz kılıç namı diğer
baba gündüz,
mustafa kemal atatürk’ün yaveri kılıç ali’nin oğludur.
gündüz kılıç hürriyet gazetesinde kaleme aldığı bir yazısında
mustafa kemal atatürk ile olan bir hatırasını ve aralarında geçen diyaloğu şöyle kaleme almış;
---
alıntı ---
atatürk şerbetini yudumlarken “gel şöyle otur da seninle konuşalım biraz” dedi ve bana karşısındaki koltuğu gösterdi. oturdum ama inanın, içimin yağları eridi. işin asıl zor tarafının bundan sonra başlayacağını hissediyordum. çünkü atatürk’ün özellikle gençlere, değişik zeka soruları sorarak, onları imtihan etmekten pek hoşlandığını biliyordum. mahcup olmak korkusu bütün benliğimi sarmıştı. fakat çok şükür sorduğu soru korktuğum türden olmadı .
o sıralarda
milli futbol takımımız, halkevleri takımı adı altında, rusya da beş altı maç yapmıştı . maçların çoğunda fena sonuçlar alınmıştı. yaşımın pek genç olmasına rağmen ben de kadroya alınmıştım. ülkesinde olup biten her şeyle ilgilenen
atatürk’ün, rusya yenilgileri de gözünden kaçmamıştı. ilk sorusu “neden yenildiniz?” oldu. kem küm ederek bir şeyler söylemeye çalıştım.
atatürk, pek üstelemeden ikinci sorusunu sordu: “peki bu yenilgiler seni çok üzdü mü?” dedi. son derece üzüldüğümü anlatmaya çalışırken bir el hareketiyle beni susturup kendi konuştu:
“dünyada yenilmeyen kimse, yenilmeyen ordu, yenilmeyen takım, yenilmeyen kumandan yoktur. yenildikten sonra üzülmekte tabidir. ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır. yenilen, hemen toparlanmalı, kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle azmiyle daha çok çalışmalıdır” dedi. sonra futbolun nasıl oynandığını anlatmamı istedi. hemen kağıt kalem aldım. oyun sahasını çizerek, o zaman ki değimiyle müdafileri, muavinleri ve muhacimleri yerlerine yerleştirip, onların görevlerini ve ana kaideler ile hedeflerini anlattım.
atatürk: “yahu desene, bizim harp oyunları gibi bir şey sizin oyunda. sizin iş de, strateji bilgisi ve kurmay kafası ister” diye önemser önemser başını salladı.
---
alıntı ---
son bir kaç gündür de olduğu gibi puan kaybettiğimiz maçlardan sonra maalesef sözlükte müthiş bir karamsarlık havası esmeye başlıyor. eleştirilmedik ne futbolcu kalıyor, ne teknik heyet, ne de yönetim. özellikle transfer dönemi olmamasına rağmen futbolcular, teknik heyet gönderiliyor, verilmesi gereken cezalar, uygulanması gereken yaptırımlar konuşuluyor.
gerek futbolculara yönelik eleştirileri, gerekse teknik heyetin kadro ve taktik tercihlerine yönelik eleştirileri anlayabiliyorum. ancak bugünden futbolcu gönderilmesini ve bu kadar karamsar bir görüntü çizilmesini anlamsız buluyorum.
kaldı ki diğer puan kaybettiğimiz maçlardan sonra da yazdığım gibi her şeyden önce ilahi adalet diye bir şey var. bu ilahi adalete ve takımının gerçekleştirdiği mucizelere en çok şahit olan takımda biziz. kazandığımız son dakika şampiyonlukları, rakip sahada karanlıklar içinde kaldırdığımız kupalar, bire iki yüz elli ihtimalleri gerçeğe dönüştürdüğümüz turnuvalar var.
şu an da oynadığımız maçların çoğunda şikeden hapis cezası almış aslında futbol hayatı bitmiş olması gereken futbolcular bize karşı forma giyiyor. şampiyonluk mücadelesi verdiğiniz takımlar normalde şikeden aldığı cezalarla şu an alt liglerde oynaması gereken takımlar. tüm bu verilmesi gereken cezaları uygulamayan bir federasyon ve onun kurulları var. ve tüm bu kurullara ve bunca adaletsizliğe rağmen sahada mücadele eden bir takım var. sporun içinde mücadele ettiğimiz tüm bu unsurlar yetmiyormuş gibi spk’sından spor bakanlığı’na, gençlik spor müdürlüğünden basınına her fırsatta önümüzü kesmeye çalışan siyasi otorite ile ilintili bir dolu kişi ve kurum var. sahada oynadığınız oyunun da ötesinde bence bunun bir karşılığı olmalı ve inancım odur ki olacaktırda. geçmişte defalarca şahit olduğumuz gibi ilahi adalet sezon sonunda tekrar tecelli edecektir.
puan kaybettiğimiz maçlarda eleştirilerimiz, futbolcuların ve teknik heyetinde özeleştirisi elbette olacaktır. ancak
mustafa kemal atatürk’ün,
baba gündüz’e de söylediği ve öğütlediği gibi bu, takımı çökertecek seviyede olmamalıdır. ve tez zamanda toparlanarak daha iyisi için taraftarı, futbolcusu ve yönetimi hep birlikte mücadele etmelidir.
baba gündüz’ün o meşhur sözlerinde de söylediği gibi çekilecek bir halat varsa, o halat hep birlikte çekilmelidir. hele de böyle bir dönemde.
hatırlatma adına,
baba gündüz'ün sezon açılışında fubolcularıyla konuşmasında dile getirdiği ve bence her sezon öncesi futbolculara okunması gereken o meşhur sözler;
“bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. biz sizlere burada galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. galatasaray bir his takımıdır. renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. galatasaray feragat ve fedakarlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. kısacası galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.”