amacı güzel, kendi güzel, rengi güzel
spor kulübüdür. ama her şey bu güzellikte seyretmez. niye ki diyenler için gelsin o halde.
günümüzde futbolun tanrısı varsa o tanrı messi'dir benim gözümde,
lionel messi'dir. oynadığı takım içerisindeki dinamitler yerli yerindedir. her şey istediği gibi olduğundan o da keyfince topunu oynayıp, yeteneklerini sergilemektedir. son derece estetiktir. topla birlikte hem dikine, hem sağa hem de sola çok fena akmaktadır. izlemesi en keyif verendir. tüm bunlara paralel olarak sahada hayli hırslıdır. son
el clasico'da, hakemin pozisyonun içine dahil olmasıyla engellenen ataklarından ötürü fena halde hakeme çemkirmiştir. farazi olarak düşünüyorum da bizim
arda turan gibi bir yıldızımız var. 66 numaralı, kara gözlü. korkmayın yazımı bu resmiyette sürdürmeyeceğim. vira vira diyerek devam edelim. arda turan, o çemkirseydi ne olurdu acaba? arda demişken biz ne yaptık son günlerde ona, hatırlayalım ister misiniz? sokak çetesi kıvamında birleşip çocuğa demediğimizi bırakmadık özel hayatı ve onun uzantıları yüzünden. ne yavan ve bodur bir süreç! gerek görsel gerek yazılı basında futbolunu geliştirmesine yönelik herhangi bir analize rastlamadım ne yazık ki. yalnızca siber ortamdaki bazı bloglarda analizlere yakın yazılar gördüm kendisiyle ilgili. ama medyamıza sorsanız arda'yı uzak doğu ülkelerine barış elçisi gönderme modundalar. ulan bu oyunun adı futbol. zaman zaman çirkefliği, zaman zaman estetikliği ve kalitesi, zaman zaman da kırıcılığı olan bir olay yani. arda yeşil zeminde küfür de edebilir, küfür de yiyebilir. bunları doğal karşılamamak anormalliktir zaten. sen onun sürekli gülmesini, topluma hoş mesajlar vermesini, cici elbiselerle takılmasını beklersen hata edersin. en çok da onu eleştirenlere gülüyorum. futboldan kopup gelen yorumcu tayfasına. bu ülkede hiçbir futbolcu, gelmiş geçmiş
hiçbir türk futbolcu, arda turan kadar erken yaşta
türkiye ligi'ne damgasını vurmamıştır. hiçbir lafının altını kalınca çizmek isterim, çizmişim de zaten. gidin arşivleri karıştırın. bir isim bulabilecek misiniz? arşivlere göz atarken şu hususlara dikkat edin. aradığımız özellikler şunlar, bir dakika. önce futbolcu olacak, sonra genç olacak ve türkiye ligi'nde oynamış olacak. ama en önemlisi oynadığı takımın esas oğlanı, baş aktörü olacak. ok anlaştık mı? bugünün yorumcu tayfasına güvenmemek gerektiğini biliyoruz heralde. bilmiyorsak öğrenelim. çünkü o arkadaşlar yorumlarıyla bir x kişisini hem tavan hem de taban seviyelere getirebileceklerini sanıyorlar. kimi zaman da yapıyorlar bunu, yaptılar da geçmişte. arda turan ismi de o yorumcular için bir ekmek kapısıdır işte. "arda en yetenekli oyuncu" derler. iki gün sonra jeton düşüyor sanırım ki lafları "x kişisi müthiş oyuncu, arda turan çapsız" gibi bir mutasyona uğruyor. inanmak inanmamak sizin yetki alanınıza giriyor, ben karışmıyorum. kulaklarım tıkalı ama bilesiniz.
galatasaray'a gelelim şimdi isterseniz, başlığımız oydu çünkü. pası arda turan atmış olsun yine. malum haber sitelerinden okuyoruz "arta turan'a şu avrupa takımı teklif yaptı, şu kadar para teklif edildi" gibi sözleri. o haberlerin altında da okuyucu yorumları oluyor. şöyle: "valla iyi bir avrupa takımıysa gitmeli" ve şöyle "galatasaray iyi para kazanacaksa gitmeli" ve de şöyle "iyi bir lige gitmeli, takımının hocası da iyi olmalı" gibi. ben okudukça rahatladım valla!!! ama bir de
adnan polat'ın lafı var. "bir avrupa kupası kazanmadan bırakmayacağım çocukları" diyor o. şimdi tam oldu işte, mis!!! peki ya ben bu lafların hangisine itibar edeyim? okuyucu yorumları da, başkanın sözleri de birbirinden aciz, plansız ve amatörce. altını kalın puntolarla tekrar çiziyorum. ben
galatasaray spor kulubü'nü çok seviyorum, o renkleri o armayı. diğer branşları kenara koydum konumuz futbol diyerek, alınmasınlar onlar. sonra ne yaptım. arda turan dedim. kimdir arda turan? galatasaray'ın futbolcusudur. kulak verdiğim adnan polat kimdir? galatasaray'ın başkanı. orjinimiz neymiş o halde?
galata saray! nedir peki bu gs? büyük takımdır değil mi? evet diyorsun. hayır ama senin sandığın gibi çaplı bir büyüklüğü yoktur bu takımın. çok fena halde büyük bir takımdır, çapını kendi çizebilecek olan bir spor kulübüdür. ama bu durumdan kaç kişinin haberi var bilemiyorum. ağzın açık bir şekilde izlediğin avrupa'daki o elit takımlardan zerre eksiği yoktur! ama diyorum ya işte kaç kişi bunu görebiliyor. daha biz taraftarlar göremezken, takımın futbolcusu nasıl görsün be abicim. çıkıp "galatasaray büyük kulüp" dedikten sonra avrupa'nın köy takımlarına giden baya bir futbolcu gördünüz değil mi? gördünüz işte kıvırmayın, türk futbolcularıydı bunlar üstelik. yerliler böyleyken yabancıların hali nicedir. oysa layıkıyla hiç anlatılamamıştı galatasaray onlara. onlarda o haliyle baktılar
cim bom bom'a. büyüklüğünden hiç bahsedilememişti çünkü.
büyüklük neydi cidden?
uefa kupası alınınca mı büyük olundu? yoksa
başarılı mı olundu? yalancı çobanlar mütemadiyen "türkiye şu takımlıdır, bu takımlıdır" dedi durdu. bir nesli yeyip bitirdiler. uefa kupası alınınca tezleri mi çürüdü o kişilerin? belki evet diyeceksiniz. ama ben buna evet demezdim, tetikleyici unsur derdim. yanlış anlaşılmasın sözlerim. uefa kupası yakalanılan en büyük başarıdır ülkemizde, ona sözüm yok nokta. bu kulübün ilk başkanı ne diyordu biliyorsunuz. amacımız diyordu, amacımız
türk olmayan takımları yenmek! işte bu söz galatasaray'ın büyüklüğüne delalettir. ne bir kupa ne de başka bir şey. bu sözdür aslolan. düşünelim şimdi. türk olmayan takımları yenmek. global perspektifte bakalım. türk olmayan takımlar nerede yahu?
şampiyonlar ligi'nde,
avrupa ligi'nde değil mi? biz
ali sami yen'in koyduğu o amaç doğrultusunda olsa idik bugün yakalanılan başarılar misli fazla olurdu. büyüklüğümüzün ana kaynağı olan bu hedef malesef ki piç edilmektedir her dönemde. saat 20:45'te şampiyonuz demekle, kazanılan 2 şampiyonlukla galatasaray kulübü ne yazık ki büyümemektedir. görelim bunu artık. arda turan'ı ilk haberde gönderme hevesine düşüp, onun için doğrusunu düşündüğünü sanma fikri de büyük bir kulübün büyük taraftarına ait olamaz. tepede bahsettiğim messi çıkıp ne diyor kendisini transfer etmek isteyen takımlarla ilgili. "ben uykuya dalarken takımımın büyük bir kulüp olma hayalini düşünemem. büyüklük ve değerler kolay kazanılamaz ve bu parayla olmaz." messi
tanrı demiştim yukarda, evet öyle işte, bilgili bir tanrı üstelik! biz de hala "galatasaray büyük bir camia" deyip avrupa'ya gidenleri takip edelim tv ekranlarından, gazete sayfalarından. algılarımızın ayarlarıyla mı oynanamamız gerekli bilemiyorum, ama bu saçma düzenin son bulması gerek acilen. adnan polat saati işaret edeceğine, kulübü profesyönelce yönetmelidir. bak ilk başkanın en baştan hedefi koymuş. yani saate gerek yok adnanım. sen çıkıp 10 yılda minumum 6 şampiyonluk kazanıp
türkiye ligi'ni
domine edersen ve her yıl şampiyonlar liginde oynayıp eli yüzü düzgün başarılar kazanırsan o zaman saat de tarih de söyleme yetkisine sahip olursun. ama yok tabii. sahi kaç yıldır şampiyonlar ligi'ne gidemiyoruz biz başkanım? sen bugün söylediğim işleri gerçekleştirmiş olsan, taraftarın da "arda turan şu dev kulübe gidiyo heyt bea" demez. sen adam gibi arda'yı geliştirebilcek hocayı getirdin mi başına? neyi düşünerek yaptın? bugün fransız
lyon'un yaptığını sen başarmış olsan olay kopar biliyor musun! çünkü sende o takımda olmayan bir şey var. o da tarih. "hulen taraftara bak amma da aç gözlüymüş, hep şampiyonluk hep kupa istiyor" diyorsunuz. hayır şampiyonluk için sevmiyorum ben takımı, ama hakettiği değeri dolu dolu yaşamasını istiyorum. hepsi bu aslında. ama yaşayamıyor işte. henüz yöneticisi kavrayamamış bazı şeyleri. futbolcusu nasıl kavrasın bu büyüklüğü. arda turan diyoruz. iyi güzel hoş diyoruz. ama onun da hataları var. insani değerlerle inanın alakam yok. onlar kendi tekelinde olan şeyler. yolda görüp selam verdiğimde küfür ediyorsa bir yanlış vardır ama diğer türlü bir yanlış yoktur benim gözümde. ben böyle bakarım, böyle okurum. ama futbol olarak kendisini galatasaray için yeterli görmesi en büyük yanlıştır. sen galatasaray'ı çok seversin ya da az seversin. bunlar ayrı ama sen o formayla sürekli gelişme halinde olmalısın. olmalısın ki takım şu ligde her yıl 1. ve 2. koltuğu rezerv edebilsin. bir ortalaman olmalı sonra, o da yok. biz taraftarız severiz, haykırırız. ama senin daha farklı açıdan görmen lazım bazı olayları.
son sözlerim de taraftara gitsin.
ulan galatasaray'ı anlamanın öneminden dem vurduk geçenlerde. siz de okuyun, anlamaya çalışın bazı şeyleri. biliyorum ki anlayacaksınız, siz
galatasaray taraftarısınız. ama benim anlayamadığım bir şey var. gittiğim her maçta, her branş maçında kesintisiz oluyor bu. hep bir ağızdan küfrediyorsun fenerbahçe'ye. alakalı alakasız her maçta. senin takımın sarı kırmızı formayla sahada savaşıyor, senin ağzında fenerbahçe. olacak iş mi bu? tamam sevmiyorsun fenerbahçe'yi, ben de sevmiyorum. çünkü bir tek galatasaray'ı seviyorum. ama toplu bir şekilde küfretmek bugüne kadar ne kazandırdı bize. hı? son dişi aslanlarımızın final maçında bile yaptın bunu sen ey güzel galatasaray taraftarı! rakibin fenerbahçe ise silahın küfür olmamalı senin. olanca gücünle takımına, aşkına destek olacaksan silahın
nevizade geceleri olmalı. tamam fenerbahçe maçlarında daha fazla bağır, ıslık şov yap ama toplu bir şekilde küfretme, lütfen...