• 1
    galatasaray taraftarı olarak,1996-2000 galatasaray'ının elde ettiği hücum futboluyla gelen başarılı sonuçların arkasından hepimiz hücum futboluna göz kırparız.ama modern futbol savunmada başlar,bu yüzdende 'futbol'un savunma yönünde yer alanlar giderek önem kazanıyor,takımlar artık bir savunma oyunucusuna da bir forvet yahut orta oyuncusu kadar yüksek meblağlar ödüyorlar.nitekim rio ferdinand ile başlayan,bugün thiago silva,david luiz gibi oyuncularla devam eden bu transfer ücretleri böyle bir olgunun en somut örneği.

    evet eldeki bütün veriler,futbolun diğer sporlarla rekabet edebilmesi adına daha fazla heyecan vaat etmesi gerektiğini gösteriyor.bu da türkiye'de bir zamanlar üzerinde sert tartışmaların yapıldığı 'hücum futbolu' kavramını akla getiriyor.oysa futbol aleminde olan bitenler gelişmelerin biraz daha farklı bir istikamette gerçekleştiğine dair bir izlenim uyandırıyor.

    brezilya'daki son dünya şampiyonu olma başarısı gösteren almanların üzerinde en çok konuşulan futbolcu,dünya futboluna yıldız olarak sunulan thomas müller,mario götze,mesut özil ya da schweinsteiger değildi.kaleci manuel neuer'di.bütün otoriteler,brezilya'nın,turnuvada yaşadığı hayal kırıklığının ardından,thiago silva'nın yokluğunda,takımın savunma bölgesinde adeta 2.sınıf bir takıma dönüşünden yakındı.ispanya için yine temel sorun puyol sonrasında defansın organize olamamasıydı.
    şampiyon almanyada,per mertesacker,ve aslında dünya kupasında gözüktüğünden daha yetenekli olduğu tartışılmaz mats hummels,savunmanın bildik kalıplarının dışında nasıl yapılabileceğini gösterdiler.burada mevsubahis, sadece topu oyuna sokmak ya da oyunu savunmadan kurmak değil.çünkü sonuçta yalnız kendi takmını değil,karşı takımı da eşit ve eşzamanlı olarak gözetebilen bir oyun ve dikkati gereksinen bir oyun kavramıyla karşı karşıyayız

    savunan yönetir

    arsene wenger,bir keresinde arsenal'in bütün sorunlarının çözülebilir olduğunu ancak yaklaşık 10 yıldır tony adams'ın yerini bir türlü dolduramadıklarını söylemişti.ilginç değil mi,halbuki thierry henry gibi dünya futbol tarihinin görmüş,görebileceği en inanılmaz hücum oyuncusu yerine böyle bir laf etmek ?

    adams'ın özellikle fransız teknik adamla birlikte hem bir insan hem bir futbolcu olarak kendini geliştirmeye çalıştığını,eski kötü huylarını,özellikle ingiliz futbol kültürünün ayrılmazı olarak duran alkolizm kültürünü yenerek,fransızca ve piyano dersleri aldığını,hani o örnek insan,örnek kişilik imgesiyle hareket ettiğini,ufak bir websearch ile bulabilirsiniz.
    bunun futbolla bir ilgisi var;çünkü adams böyle olarak,zaten kendisine tapan arsenal taraftarını değil,arkadaşlarını,futbol medyasını ve kamuoyunu da etkiledi.'savunan' bir oyuncuydu artık;iyi savunduğu için de yönetebiliyordu.ayrıca 'konuşan' bir oyuncuydu,yani oyunun bütününe bakabiliyordu: oyunun bütününe bakmadan konuşmak hele bir defans oyuncusu için abeste iştigaldir.bu tür oyuncular giderek sevimsizleşebilir.

    (bkz: bülent korkmaz)

    bütün bunları şu yüzden anlatma ihtiyacındayım,bugün brezilya milli takımının yaşadığı hayal kırıklığıda eksikliği fazlasıyla hissedilen thiago silva,takımın komutanı idi.çünkü takımda gerçek anlamda konuşan ve oyunu yönlendiren tek isim oydu.zira fluminense'den milana 10 milyon € ya transfer edildiğinde ekonomik açından ülkenin profiline benzer bir profil çizen milan'da, isimsiz birine verilen 10 milyon € kanısında olan milan taraftarı ekonomik buhrandan kurtulma pahasına yaklaşık 40 milyon € elden çıkarılan thiago silva'nın gidişinde ortalığı birbirine katmayı beis görmeyecekti.

    semih kaya

    semih kaya bülent korkmaz'ın keşfettiği,terim'in şans verdiği 'yetenekli çocuklardan ' bir tanesiydi.manciniyle birlikte eski usül kesicilikten biraz uzaklaşıp,az da olsa topla birlikte önündeki boş alana hareket etmeyi öğrendi.ancak bu yıl itibariyle,gösterdiği performansı,bir gerileme değilse bile bir durağanlığı işaret ediyor.beklenen şu ki,kendisi galatasaray takımında elindeki bu fırsatı iyi değerlendirmek zorunda.çünkü kendisi'de tıpkı silva,adams,ferdinand gibi sahada konuşan oyuncu olabilme potansiyeline fazlasıyla sahip ve seviyesini 1 basamak yukarıya taşıması demek,daha örgütlü bir takımda,daha iyi bir futbolcu,bir komutana dönüşmesi demek.dortmund maçındaki berbat performansına rağmen halen avrupanın belli başlı takımlarının takibinde olması da ancak bununla açıklanabilir.

    savunmanın önemi

    bugün adams,silva,ferdinand,cannavaro örnekleri (kuşkusuz başkalarını bulabilmek de mümkün) gösteriyor ki futbol,savunma özelliğini halen korumakta.golcüler,orta saha virtüözleri..ama savunma oyuncusu,oyunu 'okuyan' ve 'konuşan' savunma oyuncusu ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissediliyor.thiago silva gibi savunma oyuncuları,iyi golcülerden daha fazla para ediyor ve daha çok aranıyor.

    futbolun,gol olmaksızın da oyun olarak sevilmesi gerektiğini,zaten bunun futbol kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğunu sık sık vurguladık.gerçeklik,nesnelerin düzeninde eşitlik olmadığını gösterir.futbol da öyledir ve eşitlik yoktur.bu nedenle,savunanlar,saldıranlardan her daim daha fazla olacaktır.barcelona,psg,chelsea gibi saldıran takımların,'savunma' oyuncusu uğruna harcadıkları parayı bu nedenle biraz da ilahi adalet olarak görüyorum.hem iyi bir golcü yerine,iyi bir savunma oyuncusu seyretmeyi yasaklayan bir kural mı var ?

    edit:imla
  • 2
    modern futbolun gereğidir. adını hatırlamadığım bi futbol büyüğü "hücum yaparak maç, savunma yaparak kupa kazanırsın" der mesela ve futbolda önceliğin gol atmaktan ziyade gol yememek olduğunu düşünürsek gayet geçerli bir kuraldır. çünkü futbolla ilgilenen ya da futbolun öyle veya böyle içinde bulunmuş herkes bilir ki savunma yapmak hücum yapmaktan daha zordur. takım halinde saldırırsın ama takım halinde savunma yapmak belirli bir süre ve sistem ihtiyacını da beraberinde getirir.

    uzun lafın kısası, savunduğum ve olur da hiç oynamadığım fm ya da cm'ye falan başlarsam takımımı oynatacağım futbol oynama şeklidir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın