ben iyi insan sevmem.
daha doğrusu insanların tamamen iyi olabileceğine inanmam, o yüzden ilk izlenimde iyi görünen insanlarda hep yapmacıklık ararım.
doğruluğa, mükemmeliğe, dürüstlüğe ve her şeyin yolunda gitmesine de inanmam. küçük, karamsar, mutsuz bir dünyada yaşarım.
frank rijkaard, tartışıp durduğumuz teknik direktörlüğü, bilgisi, oyun stratejisi falan bir yana, pis bir adamdı. baca gibi sigara içen, laf anlamaz, kimseyi memnun etmek için kılını kıpırtatmayan, karısını çocuklarının dadısıyla aldatan, uzlaşma nedir bilmeyen, büyük ihtimalle gıcık herifin tekiydi.
kısaca, gerçekti. gerçek bir adam ve insandı.
mutlu aile tablosu çizen, ya da taraftar için şebeklik yapan teknik direktörlerden, işin allah'ı olsa nefret ediyorum. bilmiyoruz sanki her evlilikte dönen dolapları, ya da poz verdiği çocuklarının gerçek yüzlerini ve yaşadıkları hayatları. içten içe "banane taraftardan amına koyiim" der bazen her futbolcu ve teknik direktör, o yüzden gelip şebek olduğunda "samimiyetini sikeyim" demekte benim hakkım.
ben zamanında bir takımı ligden düşürmemiş adama da güvenmem, onun nasıl bir duygu ve utanç olduğunu bilmiyorsa, korkusu da olmaz çünkü. ligden takım düşürmeyen adam, ligden takım düşürmekten korkmaz.
ben bu adamı kaybettiğime, takımımdan, şehrimden ayrıldığına üzülüyorum. sene başında "ne olursa olsun" sözü verildikten sonra, böyle gittiği için kalbim kırık.
arada kaynayan
neeskens'ime gelince, neeskens'i çözmek daha zor. o kadar az gülerken gördüm ki, az gülüşlerinin kıymetini bilirdim. sürekli gülümseyen adama da güven olmaz, ya şişmandır ve neşeli, sempatik şişman ayağına yatıyordur, ya da arkanızı döner dönmez sizi sikecektir. dünyada gerçekten gülünecek hiç bir şey yok.
ben gülmedikleri için sevdiğim, gerçek iki adam kaybettim. hagi geldiğinde sevinçten kafamı duvarlara vururum sanıyordum hep. öyle iki adam kaybettim ki, hagi'me sevinemiyorum. mal mal duruyorum öyle, eksiler artıları götürdü, gerizekalıya döndüm.
"bu ne duygusallık amına koyiim, herif yıllarca bir bok yapmadı, parasını aldı gitti siz burada edebiyat parçalıyorsunuz" diyenler için de, sadece teknik direktör değil, vizyon kaybetmekten bahsetmiyorum bile, anlamıyorsunuz, ama "dilenci" olmadan futbol çok sıkıcı ben kanka. şu iki gündür yaşadığım duygu yoğunluğunu hayatımda yaşamadım ben, ama en azından uzun zaman sonra gerçek bir şeyler hissettim. "dilenci" şakaları yapmaya ayırdığınız zamanda, futbolla ilgili bir şeyler hissetmeye çalışsanız keşke, valla çok şeker böyle, duygular falan.
ben bilmezdim pek, tanıdığım hiç bir insan bu kadar derine inenememişti ruh halimde, ama valla bir kere bir şeyler hissedince insan bağımlısı oluyor, futbola duygu katınca daha da seviyor falan, su çok güzel gelsenize.