taffarel bir anomaliydi. kaleciden daha çok bir süpürücü oynar, ihtiyacımız olunca kaleci olurdu. kaleci/oyuncu gibi.
kendisinin olmadığı maçlarda spikerlerin 'aman bülent, popescu, taffarel yok, kaleye çok oynamayın' diye hatırlatma yaptığını hatırlarım.
muslera'nın ise bu konuda en büyük referansı geçen yıl. taylan berkan o top kayıplarını yaparken, muslera'nın onlara attığı paslar da felaketti.
taffarel'in galatasaray kariyerinde 2 defa atladığını hatırlıyorum. birisi henry'nin kafası, diğeri de pascal nouma'nın inönüde attığı rezil gol. taffarel'i de biçtiği için adamın omzu çıkıp, acıdan yere atlamıştı. adam kırmızı kart yiyeceğine biz hem bir gol yemiş, hem de taffarel'den olmuştuk. bu da taffarel'in 2. anomalisiydi. öyle yer tutardı ki, az sonra bahsedeceğim muslera'nın artı özelliğine sahip olmamasına rağmen, gözlüklü pancar suratlı abimizin
* avrupa maçlarındaki sesi hale kulağımda. 'taffarel, yine taffarel'.
muslera'nın ise sahip olduğu anomaliye gelirsek, lastik gibi uzaması/refleksleri. çok ani toplara bile tepki verebiliyor muslera. bunu hem türkiye'de hem de avrupa maçlarında görmüşüzdür.
ancak, böyle bir karşılaştırmanın açılması bile taffarel için büyük rezillik. aynı alex vs. hagi tarzı bir rezillik.
direkt etkili olduğu, bilmeyenler için emiliano martinez'lik yaptığı 1 dünya kupası macerası, 1 dünya kupası finaline kadar giden macerası, 1 tane uefa kupası var. u20 dünya kupası var. 2 tane copa america'sı var. yani özetle, arsenalli futbolcularının topu dışarı atmasının bir sebebi var. o da taffarel'e karşı duyulan saygı/korku.
o yüzden o zamanların taffarel'ini getir, şimdiki zamana koy, değil muslera, ederson'un antrenörü olmazdı. bu isimler onun yedeği olurdu. öyle bir fundamentali olduğu için zaten adam liverpool'da antrenör oldu.