belirtmek gerekir ki (birisi de belirtsin artık) böyle bir balın varlığı söz konusu değildir. ilk kez sözlüğümüz aracılığıyla haberdar oldum bu baldan. bal yiyen bıkar be kardeşim, kendi takımın kötü gidince "cünüplük"; bir rakip iyi gidince "bal"; kendi takımın iyi gidince "emeğimizin karşılığı"; bir rakip kötü gidince "ettiklerini buldular" olarak tanımlamaktan ülke çapında futbolla ilgilenenler olarak bıkmıyoruz, usanmıyoruz.
birisi bana dese ki "aziz yıldırım 2009-10 sezonu öncesi 3 sene üstüste şampiyonluk sözü verdiğine göre şampiyon olacakları belliydi, başkanın bir bildiği elbette ki olacaktı." ; "nereden biliyorsun kardeşim, varsa bir bildiğin paylaş onu bizimle" demem. demem, çünkü adamın önsezileri aziz yıldırım'ın karakteri neticesinde kendisine bunu söylüyordur. buna da saygı duyarım(bu konuda şüpheliyim). ama birisi bana fenerbahçe'nin kazandığı maçları balla kazandığını söyleyince dayanamıyorum, bir şeyler söylemek istiyorum. kardeşim, adamlar 64 puanla ligin 31. haftasına kadar getirmişler kendilerini. var mı öyle bedavacılık, 64 puanın sebebini "bal" diye açıklıyorsun? ne yani, adamlar 64 puanlık mı bal kullanmışlar? valla ben olsam 30 haftada 90 puanlık ballı olurdum. pardon, ben galatasaraylıydım. ben 60 puanlık cenabetim. işte bu hesap böyle yapılır. gördünüz mü? ne kadar basitmiş, öyle değil mi? mesela 75 puanla şampiyon oluyorsak, biz o sezon şampiyonluğumuza rağmen 75 puanlık cenabetiz demektir. ola ki fenerbahçe lig sonunda 15 puan topladı. ah ballı fenerbahçe! sen bu kadar ballı olmasan nasıl 15 puan toplayacaktın?
ne kadar enteresan bir sözlük olduk sonunda. bu sözlük ilk kurulduğunda buralarda bir şeyler yazanlar
* acaba bu günlere gelineceğini düşünüyor muydu? neden bahsettiğim çok açık; arkadaş, winnie the pooh çizgi filmlerinde duyduğumdan daha fazla "bal kelimesini" bu sözlükte duymaya başladım. bu durum rakibine saygısızlık, centilmenliğin dışına çıkmak, gözü kör holiganlık gibi kavramlarla açıklanamaz. "çocukça bir heyecan" deyip tatlıya bağlayalım. "en son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim" derler, bunu diyen bildiğin delidir. eminim ben de bu deliliği bir çok kez yapmışımdır. en son söyleyeceğini neden en başta söylüyorsun ki? bırak en son söyleyeceğin en sonda kalsın da yazının tadı çıksın. neyse, son söyleyeceklerime geçmek istiyorum.
bizim unutulmaz bir sezonumuz vardı: 2005-06 sezonu. son anda liderliği ele geçirdiğimiz bu sezon; o 16 dakikasıyla, hasan şaş'ın ağlamasıyla, takımdan kopanları yeniden bağlamasıyla, özhan başkan rahmetli'nin konuşmasıyla hepimiz için farklı anlamlar taşır. o dönemi hatırlıyorum da, son dakikasına kadar beraberlikle götürdüğümüz, +90'da; ya da daha iyimser bir yorumla 85. dakikadan sonra, kopardığımız bir çok maç vardı. mesela bir kayseri erciyesspor maçını hatırlarım, adeta hakan şükür'ün ölmediğini göstermiş bir maçtı ve 2-0 öne geçsek de 2-2 olan maçı olağan üstü performansla; bakın "performans" diyorum, bal değil, 4-2 kazanmıştık. hasan kabze'nin adı "+90 hasan"a çıkmıştı. ertesi sezon da tam tersi olarak 90 dakika önde götürdüğümüz maçı uzatmalarda oyundan kopmamızla verir olmuştuk. bakın "oyundan kopmak" diyorum, cenabetlik değil.
şimdi sözüm yağcılarla balcılara... bir gün bir fenerbahçeli gelip de bizim o 2005-06 sezonumuz için "siz de bala g.te şampiyon oldunuz lan" derse sakın ola ki bunu sözlükte
fenerbahçeliler ile girilen diyaloglar gibisinden başlıklara yazmayınız. sadece kendisine gülümseyiniz, başınızla onaylama işareti yapınız ve "he len, bizde de o dönem kovan kovan bal vardı, ama siz de bu sene az değilsiniz" deyiniz, göz kırpınız ve konuyu orada kapatınız. kapatınız ki buradaki yazdıklarınızla çelişip ortaya komik görüntüler çıkarmayınız. hem derbilerin amacı zaten birbirimizi kızdırarak eğlenmek değil midir?