mario jardel, frank ribery, abdulkader keita ve son olarak, felipe melo... bu dört adam, yalnızca 1 yıl terletebildi galatasaray formasını. istatistik olarak baktığınızda en başarılısı
mario jardel idi. en yeteneklisi, en ''kim lan bu adam'' dedirteni, ''hagi getirtiyorsa bir bildiği vardır artık napalım .s .s'' denileni;
frank ribery. geldiğinde, bizde, jardel'den sonra en büyük heyecan yaratanı, en göze hoş gelen futbol oynayanı, en tekniği, ve o göze hjoş gelen futboluyla en çok sevileni
abdulkader keita'ydı. onu da çok sevmiştik. o da ''disiplinsiz'', ''deplasmanlarda top oynamıyor'', ''
frank rijkaard istemiyor, yoksa başımızın üstünde yeri var da hoca istemiyor, napalım :( '' denilerek gönderildi.
en son felipe melo. belki yıllar sonra ilk defa taraftarı bu kadar gaza getiren, oyunuyla, tavrıyla, hırsıyla. sahada, sanki ben mücadele ediyorum, sanki ben oynuyorum, ''ulan sahada ben olsam böyle oynarım'' dedirteniydi o. yıllar sonra gördüğümüz en sorunsuz 10 numara'ydı. defansı topluyor, ileriye yardım ediyor, yardım ederken 12 gol atıyor. var mı böyle bir oyuncu. kaç tane sayabilirsiniz dünyada. kaç tane orta saha oyuncusu var, 3.stoper larak savunmanın göbeğine girdiğinde, çıkıp gol atan. ulan, hepsini geçtim kaç tane futbolcu var,
fenerbahçe'ye sikiyle gol atan. defansif orta saha adına gördüğüm en iyi futbolcu (galatasaray forması altında) felipe melo'dur. dünyada da kaç tane var, bu kadar başarılı bilemiyorum. barcelona'nın ön liberosu;
sergio busquets? ofansif olarak çok yetersiz. real madrid'in ön liberosu;
xabi alonso? olabilir. belki de ön libero olarak efsanedir. chelsea; frank lampard? formda değil.
liverpool;
steven gerrard? bir efsane, ancak son 3-4 yıldır pek bir numarasını göremiyorum. takımı başarıya taşımak açısından.
as roma; de rossi? melo'nun boşluğunu onunla doldurabiliriz. uyum ve katkı açısından sorun yaşar. bir de pirlo falan var zaten. onlara bir şey demiyorum.
melo-selçuk gibi bir ikiliyi bozmak, çok büyük risktir. bakın, başarısızlık getirir, demiyorum. ancak, çok büyük risktir, 2011-2012 sezonunda kurduğunuz, başarılı yapıyı bozmak demektir. çok büyük tehlikedir. burada bir-iki lafım da
galatasaray yönetimi'ne ve ona laf söylemek bize dülmez ama, biraz da fatih hoca'ya
* olacak. biraz da
galatasaray taraftarı'na hatta kendime bile. bütün bu saydığım yapılar ve kişiler, mayıs 2012'den beri, ''melo gelsin, melo kalmalı, ne istiyorsa yapılsın, parası neyse alınsın.'' dediler, dedik, dedim. hatta
#melosuzolmaz dedik de bir kaç kişi frenledi bizi, sağolsunlar. fatih terim; melo'yu istiyorum, bekliyorum dedi. yönetimden
abdürrahim albayrak aynı şekilde.
malum, iletişim çağındayız. herkes, istediği bir çok biligye kolaylıkla ulaşabiliyor. birisinin türkiye'de söylediği, brezilya'da 15 dakika sonra internette, 8-9 saat içinde gazetede haber oluyor. twitter'da, felipe melo'ya, mention'lar atıyoruz. ''bizi bırakma diye, nolur gel'' diye. birisi çıkmış felipe melo dövmesi yaptırmış koluna onu gösteriyor. onu yolluyor melo'ya. felipe melo'ya son mesajımı yarım saat önce, bu entry'ye başlamadan önce attım. utanmadan bi de portekzceye çevirdim google translate'den öyle attım. kim bilir ne anladı? biz bu kadar hüngür hüngür ağlarken, geçen sene ''bidon'' dediğimiz, aslan pitbull'umuzun ardından, biraz da düşünmek gerekiyor. acaba biz mi melo'ya bu özgüveni, bu gücü, bu 4.250 gibi bir parayı reddetme kapasitesini verdik diye. dikkatli düşününce cevap evet oluyor ve felipe melo'yu
galatasaray'a yaklaştırmak isterken, nasıl uzaklaştırdığımız da iyice ortaya çıkıyor.
son olarak melo'cuğum; nolur gitme lan. yönetim senin taşşağını yesin. yıllık 5 milyon'a da olsa gel lan. yine gol at fener'e aynı şekilde. gidiyorsan da yolun açık olsun. şans hep yanında olsun, bize karşı oynamadığın sürece. aslında bize gelemiyorsan fc vaslui'ye git. o da olur. bu sefer kesin olarak son. biliyorum görmeyeceksin. iki tane şarkı yolluyorum sana;
http://www.youtube.com/watch?v=6elcFcMVZD4 http://www.youtube.com/watch?v=9oxQn4fuxqM