ben kendisini çok sever keyifle izlerdim. hala seviyorum ama artık izlemiyorum. nedenini anlatayım müsadenizle.
sözlüğü çok sevmeme sebep olan herhangi bir galatasaray’lıydı çünkü benim gözümde . 30’lu yaşlara yakın ya da yeni devirmiş, iş hayatında merdivenleri ortalamadan hızlı tırmanan, oturuşu kalkışı konuşması ile saygı gören analitik birisi. ama kafayı da galatasaray’la bozmuş birisi. en önemli iş toplantısının can alıcı yerinde aklından lan aslında üçlüye dönsek nasıl olur geçen birisi. telefonunu alınca eli ilk önce sözlüğe giden birisi. çokta samimi olunmayan insanların olduğu bir masada, alkolü de fazla kaçırınca galatasaray’a şampiyonlar ligi aldırtmak için planlarını yüksek sesle anlatırken, yengenin gözünden ateş çıkan bakışları ile susan birisi. yani özet olarak biraz ben, biraz sen, biraz o işte.
tanımıyorum bu arada kendisini. bir gün küçük bir
eski açık eleştirimle ilgili naif bir haklısın mesajı atmıştı. teşekkür ettim ben de. bütün sohbetimiz o kadar. yani yukarıdaki adamdı demiyorum bana tam da öyle hissettirirdi diyorum.
şimdi neyi sevmiyorum peki? bir takım abilerden gelen bilgileri bize aktarmaya başladı bolca. ama ben bu bilgi aktaranlardan kaçacak delik arıyorum. nevzat dindar, burhan can terzi, ali naci küçük , kaya temel, yağız sabuncuoğlu, ve anonim olduğu için bilmediğim isimleri duyunca irite oluyorum. ben bilgi istemiyorum ya. vallahi billahi istemiyorum. ne olacak yani transferi üç gün önce öğrensem? zaten birebir konuşurken de gizem yaratandan, ben kimleri kimleri tanıyorumculardan irite olurum. yahu banane çünkü.
neyse çok uzattım. kendisi de önce sürekli bilgi vermeye başladı. sonra o bilgilerle ilgili biz bunu sallamadık aslında mevzu şöyle olduya başladı. şimdi de bilgiyi aldıklarını korumaya başladı. hep böyle başlar. hep böyle olur zaten. sende böyle olmazsa naçizane çok mutlu olurum
hezemorinyoneyapsın. sevdiğim için yazmak istedim okursun diye. olamaz dersen de ben
bu ne biçim hikaye böyle’den devam ederim. kıyıcı’ya da çok sevgiler.