89
takımımı desteklemek için gittiğim ilk euroleague maçıydı. bir gün öncesinde karşı yakaya karşı alınmış derbi zaferinden sonra pastaya krema olacaktı bu galibiyet. şişliden bindim kuzenimle metrobüse. yanımızda 2-3 erasmusla gelen italyan vardı. maça gidiyordum. ardı ardına 2 gün çok önemli müsabaka oynuyordu armamızı taşıyan sporcular ve ben ikisinde de avazım çıktığınca onları destekliyordum. abdi ipekçiye yaklaştıkça heyecan artıyor ister istemez. 2 sene önce küme düşer denilen takım avrupa deviyle, bir sene önce f4 oynamış bir takımla karşılaşacaktı. salona girdiğimde direk şu manzarayla karşılaştım;
http://pic.twitter.com/hgXrKUWi
atmosfer çılgıncaydı. öncesinde kaybettiğimiz barcelona maçında tv karşısında çılgınca zıplayan bağıran taraftarların arasına karışmak için sabırsızlanıyordum. maç başlamadan önce herkes bir anda ayağa kalktı ve içeri o girdi: imparator fatih terim... abdürrahim albayrak koluyla "ayağa ayağa" yapıyordu salona, herkes çılgınca bağırıyordu, ağlayanlar nida atanlar. selamladı imparator bizi yerine geçti ve daha susamadan başkan belirdi kapıda o mütevazı haline ithafen "ünal ünal aysal" diye bağırışımıza kayıtsız kalmadı selamladı bizleri. artık sıra basketbol takımındaydı ve müthiş koç oktay mahmudi vardı sırada.ona bağırırken sanki arkadaşıma sesleniyormuş gibi sıcaklık hissediyordum içimde. bizden biriydi o. öyle gaza gelmez yumruk şov yapmazdı, çıkıp bunu bunu yapıcaz kupaları alıcaz, onları sahaya gömücez demezdi, biz şampiyon yap bizi oktay mahmudi diye bağırdığımızda elini kalbine götürür diğer eliyle bizi selamlardı. yine öyle yaptı. inanırmısınız bir anda kendimi shumpert shipp caner tutku gibi hissettim. "hocam ilk 5 te miyim?" diye sorasım geldi. o manalı gözlerin, çektiğin zorlukların meyvesiydi euroleague hocam...
maç başladı ama kimin umrunda herkes çılgınca destek oluyor. elini titreyen gençlere moral alkışları kopuyor. maç başlıyor bitiyor yeniliyoruz ama umrumuzda mı? biz kazanmak için gitmedik oraya desteklemek için gittik. eğer telafisi olmayan bir mağlubiyet olsaydı dert tasa çaresizlik içinde o yol bitmezdi ancak çıkarken furkana göksenine bir kez baktım, içimden inşallah çocuklar, birgün sizleri şampiyonluk kupasını kaldırırken göreyim ama başınız böyle eğik olmasın dedim. kapıdan usul usul çıktık, sert rüzgara karşı yürüdük. annem mesaj attı,"oğlum boşver üzülme daha çok maç var ama maç boyu televizyonda göremedim seni niye geçmedin kameranın önüne diye?"... işte böyle bir duygu, annem benim için maçı izliyor,telefon açsa konuşamayacağımı biliyor ve mesajla tatlı bir sitemde bulunuyor. hayatımın tam ortasındasın galatasaray...
http://pic.twitter.com/hgXrKUWi
atmosfer çılgıncaydı. öncesinde kaybettiğimiz barcelona maçında tv karşısında çılgınca zıplayan bağıran taraftarların arasına karışmak için sabırsızlanıyordum. maç başlamadan önce herkes bir anda ayağa kalktı ve içeri o girdi: imparator fatih terim... abdürrahim albayrak koluyla "ayağa ayağa" yapıyordu salona, herkes çılgınca bağırıyordu, ağlayanlar nida atanlar. selamladı imparator bizi yerine geçti ve daha susamadan başkan belirdi kapıda o mütevazı haline ithafen "ünal ünal aysal" diye bağırışımıza kayıtsız kalmadı selamladı bizleri. artık sıra basketbol takımındaydı ve müthiş koç oktay mahmudi vardı sırada.ona bağırırken sanki arkadaşıma sesleniyormuş gibi sıcaklık hissediyordum içimde. bizden biriydi o. öyle gaza gelmez yumruk şov yapmazdı, çıkıp bunu bunu yapıcaz kupaları alıcaz, onları sahaya gömücez demezdi, biz şampiyon yap bizi oktay mahmudi diye bağırdığımızda elini kalbine götürür diğer eliyle bizi selamlardı. yine öyle yaptı. inanırmısınız bir anda kendimi shumpert shipp caner tutku gibi hissettim. "hocam ilk 5 te miyim?" diye sorasım geldi. o manalı gözlerin, çektiğin zorlukların meyvesiydi euroleague hocam...
maç başladı ama kimin umrunda herkes çılgınca destek oluyor. elini titreyen gençlere moral alkışları kopuyor. maç başlıyor bitiyor yeniliyoruz ama umrumuzda mı? biz kazanmak için gitmedik oraya desteklemek için gittik. eğer telafisi olmayan bir mağlubiyet olsaydı dert tasa çaresizlik içinde o yol bitmezdi ancak çıkarken furkana göksenine bir kez baktım, içimden inşallah çocuklar, birgün sizleri şampiyonluk kupasını kaldırırken göreyim ama başınız böyle eğik olmasın dedim. kapıdan usul usul çıktık, sert rüzgara karşı yürüdük. annem mesaj attı,"oğlum boşver üzülme daha çok maç var ama maç boyu televizyonda göremedim seni niye geçmedin kameranın önüne diye?"... işte böyle bir duygu, annem benim için maçı izliyor,telefon açsa konuşamayacağımı biliyor ve mesajla tatlı bir sitemde bulunuyor. hayatımın tam ortasındasın galatasaray...