2
son pfdk kararları ile 12 nisan 2009 galatasaray fenerbahce macı sonrası istediklerini aldıkları açıkça ortadadır.
maçtan önce türlü dolambaçlarla tansiyonu düşürmek, olacaklar(!) konusunda büyük galatasaray taraftarına ayar vermek gibi misyonlar üstlenmiş -ki daha önce aklınız neredeydi, mesela kadıköy derbisinden önce diye sormak caizdir- bunu büyük ölçüde başardığını zannetmiş ama son 20 saniyede "kimin sebep olduğu alenen belli olan" çıkan olaylar sonucunda fiyaskoya uğramışlardır.
pfdk kararları açıklanmadan önce timsah gözyaşları dökerek; "biz demiştik", "ah nerede o eski günler", "işte centilmenlik budur" yalan serzenişleriyle zaten gergin olan havayı körüklemişlerdir. daha olayların tozu yerden kalkmadan herbir "silahşör", kendi çapında lotarya hizmetine soyunmuş ve gündem belirlemeye çalışmışlardır.
büyük taraftarımızın herbirine tek tek sormama gerek yok sanıyorum, hangimiz verilecek cezaları bilmiyorduk? peki o zaman neden dürüstçe işini yapmaya çalışanları etki altında bırakıyorsunuz o zaman? maçın bitiminden 5 dakika sonra ali sami yen'in 1 maç seyircisiz ve 1 maç kapatılacağını hangimiz bilmiyorduk?
sorsanız "habercilik" derler ama gerçek habercilik, olanı yansıtır, doğmamış çocuğa don biçmez. herhangi bir basın eğitimi almış değilim, bu konuda ahkam kesmem için böyle bir donanıma ihtiyacım olduğunu da düşünmüyorum. ne oldu şimdi? eyyamın kralı oldu! lugano denen adam zaten sezon sonu yok, bir de özür dileyerek kendini kurtardı, kalan maçlarda sakatsız belasız gidip paşa paşa atacak imzasını başka kulübe! keza aynı şeyler volkan demirel için de geçerli sayılabilir.
peki 90+ ya kadar hoplayıp zıplayan "milli takım kalecisi" nin, o zaman mı aklına gelmiş kasık ağrısı? o tribünde kim olsa aynı tahrikle o sundurmaya çıkmaz mıydı, ey bre gafil empati yoksunu insanlar? büyük galatasaray taraftarını ve o esnada karşılaşmayı izleyen tüm renktaşlarımı alınlarından teker teker öpüyorum, ben olsam son dakikada sahaya giren "çakma arda" gibi dalardım orada birilerine. dikkat buyrun bunun adına holiganizm diyorlar, o vakit insanlar da davranışlarını, mental yapılarını kontrol edecekler!
emre aşık'ın aldığı maç cezaları, maç başı para alan oyuncumuza nasıl tevdi edilecek? lugano efendi mi karşılayacak? özür çıktı eşeklik baki oldu yahu!
karşılaşma başladığı andan beri hırsıyla top oynamaya çalışan, "örnek aldığı abisini" faul yaptığı halde centilmence yerden kaldırırken ayar yiyen, yine yaptığı bir masum faul sonrası -ki tartışırım- "hocam ne yaptın, dokunmadım bile" deyip görev alanına koşarken "seni öldürürüm, kötü aile çocuğu" diyerek zaten ağır tahrik altında bulunan seyirciye sabri sarıoğlu'nu şikayet eden emre belözoğlu ne olacak? 5 yaşındaki kızım bile o sırada anladı emre'nin teşekkür etmediğini!
sezon başından beri olanları kronolojik sırayla hatırlayalım;
1. michael skibbe; iyi ya da kötü, doğru ama yanlış, bir oyun tertibi ile takımı oynatmaya çalışıyordu. maçlar 4-1, 4-1 giderken bile yetersiz olduğu, sanki o vakit elinde milan baros varmış gibi şampiyonlar liginden takımı elediğinden bahsediliyordu. takımımız uzun bir aradan sonra doldur-boşalt formatından kurtulmuş, ayağa ve dikine top yapan, kaliteli hücum ayaklarına sahipti. hatta sezon öncesi kayserispor ile oynanan süper kupa mücadelesinde bunun örneklerini vermişti. steaua karşısına 7 tane stoperle çıktığında eleştirilmiş ancak aynı kadroyla 3'ler 5'ler atarken herkes alkışlamıştı, aradaki fark baros'tu, kewell'in uyumuydu, lincoln'ün top oynamasıydı dersem itiraz edilebilir mi? aynı steaua için de sanctis'in galatasaray dergisine verdiği ropörtajı okumanızı tavsiye ederim o medyaya! skibbe ile kadıköy muhabbetleri tavan yaptığında, takımın avrupa'da (uefa) deplasman mağlubiyeti olmadığı takdir gördüğünde bazı kanı bitlenen silahşörler sallamaya başlamışlardı bile, sonuç: kelle alındı, ivme kazanmış takıma çomak sokuldu, kadıköy tatlı bir heyecan olarak kaldı.
2. cassio lincoln ilk devre sonuna kadar müthiş bir performans yakalamış; guiza, delgado, bobo, josico gibi çakma yıldızların içi boşalmıştı. bir şekilde bu hatalı transfer yükü paylaşılmalıydı! takıma nifak sokuyor denilen yıldızımız, ortada sebep yokken kaydırıldı! ortaya konan sebep, "kaptanlık" mevzusuydu ama aynı silahşörlerin, nihat kahveci ispanya deplasmanında kaptan yapılmasına alkış tutuyorlardı, "jeste bak helal olsun" diyerek! skibbe almanya'da lincoln'ü tek maç kaptan çıkartmakla o maçı kazanmıştı. sonuç: takımın gol pozisyonuna gözü kapalı 70 yaşındaki babamı bile sokabilecek yetenekte adamı diskalifiye edildi. adamın karakteri filan ayrı konular, spor yazarı işini yapacak, adamın galatasaray ruhuna sahip olup olmadığına ben, "taraftar", camia karar verecek! sözgelimi, adamın kulüp tarafından kaç para cezaya çarptırıldığını da ortada resmi bir açıklama yokken haftalar öncesinden biliyorduk değil mi?
3. pfdk kararlarına etki; işte bu, takımın ipinin çekilmesinde son nokta oldu. "yahu bu adamlar ruhtu, camiaydı, parasız, hocasız bir şekilde şampiyon oluyorlar. şimdi yine birşeyler olur herşeye rağmen dinamikleri çalışır da başımıza iş olurlar" gerekçesiyle, birden "avantajlı fikstür" olayına taktılar. neymiş, son 8 maç hacettepe hariç dışarıda maçımız yokmuş! bunlar balık hafızalı, kardeşim kaç maç içeride puan kaybetmişiz bir bakıversenize! bunu bile korkularından hesaba katmayarak başladılar "1 maç seyircisiz, 1 maç uranüs'te" başlıklar atmaya. artık öyle bir avantajımız(!) da kalmamış oluyor. zaten stoper ve defans zorluğu yaşıyan takıma bol keseden cezalar....sonuç: bu haliyle bile korkulan bir rakip olduğu aşikar, uefa'ya bile gidemesinler, batsınlar kurtulalım!
o kadar büyük bir takımız ki, içten-dıştan türlü oyunlar oynanıyor, yıkılmıyoruzi gidip bir de şampiyon oluyoruz. avrupa'da an itibariyle kazanılan uluslararası 10 kupanın yarısı bizim müzedeyken hem de!!
bu da böyle kapak olsun birilerine!
(bkz: ibrahim seten)
(bkz: selçuk yula)
(bkz: ercan saatçi)
(bkz: erman toroğlu)
(bkz: hakan ünsal)
(bkz: sergen yalçın)
(bkz: hürriyet gazetesi)
(bkz: vatan gazetesi)
hala içinde ukde kalanlar için;
(bkz: bu daha gider böyle)
(bkz: biz azalırken çoğalırız)
(bkz: sevinmek için sevmedik)
(bkz: yürüyedur)
(bkz: gerçekleri tarih yazar tarihi de galatasaray)
çok büyüksün galatasaray'ım, seni sevmeyen ölsün be! hala bazılarının aklı ağları yırtan metin oktay golünde kalmış olmalı!
maçtan önce türlü dolambaçlarla tansiyonu düşürmek, olacaklar(!) konusunda büyük galatasaray taraftarına ayar vermek gibi misyonlar üstlenmiş -ki daha önce aklınız neredeydi, mesela kadıköy derbisinden önce diye sormak caizdir- bunu büyük ölçüde başardığını zannetmiş ama son 20 saniyede "kimin sebep olduğu alenen belli olan" çıkan olaylar sonucunda fiyaskoya uğramışlardır.
pfdk kararları açıklanmadan önce timsah gözyaşları dökerek; "biz demiştik", "ah nerede o eski günler", "işte centilmenlik budur" yalan serzenişleriyle zaten gergin olan havayı körüklemişlerdir. daha olayların tozu yerden kalkmadan herbir "silahşör", kendi çapında lotarya hizmetine soyunmuş ve gündem belirlemeye çalışmışlardır.
büyük taraftarımızın herbirine tek tek sormama gerek yok sanıyorum, hangimiz verilecek cezaları bilmiyorduk? peki o zaman neden dürüstçe işini yapmaya çalışanları etki altında bırakıyorsunuz o zaman? maçın bitiminden 5 dakika sonra ali sami yen'in 1 maç seyircisiz ve 1 maç kapatılacağını hangimiz bilmiyorduk?
sorsanız "habercilik" derler ama gerçek habercilik, olanı yansıtır, doğmamış çocuğa don biçmez. herhangi bir basın eğitimi almış değilim, bu konuda ahkam kesmem için böyle bir donanıma ihtiyacım olduğunu da düşünmüyorum. ne oldu şimdi? eyyamın kralı oldu! lugano denen adam zaten sezon sonu yok, bir de özür dileyerek kendini kurtardı, kalan maçlarda sakatsız belasız gidip paşa paşa atacak imzasını başka kulübe! keza aynı şeyler volkan demirel için de geçerli sayılabilir.
peki 90+ ya kadar hoplayıp zıplayan "milli takım kalecisi" nin, o zaman mı aklına gelmiş kasık ağrısı? o tribünde kim olsa aynı tahrikle o sundurmaya çıkmaz mıydı, ey bre gafil empati yoksunu insanlar? büyük galatasaray taraftarını ve o esnada karşılaşmayı izleyen tüm renktaşlarımı alınlarından teker teker öpüyorum, ben olsam son dakikada sahaya giren "çakma arda" gibi dalardım orada birilerine. dikkat buyrun bunun adına holiganizm diyorlar, o vakit insanlar da davranışlarını, mental yapılarını kontrol edecekler!
emre aşık'ın aldığı maç cezaları, maç başı para alan oyuncumuza nasıl tevdi edilecek? lugano efendi mi karşılayacak? özür çıktı eşeklik baki oldu yahu!
karşılaşma başladığı andan beri hırsıyla top oynamaya çalışan, "örnek aldığı abisini" faul yaptığı halde centilmence yerden kaldırırken ayar yiyen, yine yaptığı bir masum faul sonrası -ki tartışırım- "hocam ne yaptın, dokunmadım bile" deyip görev alanına koşarken "seni öldürürüm, kötü aile çocuğu" diyerek zaten ağır tahrik altında bulunan seyirciye sabri sarıoğlu'nu şikayet eden emre belözoğlu ne olacak? 5 yaşındaki kızım bile o sırada anladı emre'nin teşekkür etmediğini!
sezon başından beri olanları kronolojik sırayla hatırlayalım;
1. michael skibbe; iyi ya da kötü, doğru ama yanlış, bir oyun tertibi ile takımı oynatmaya çalışıyordu. maçlar 4-1, 4-1 giderken bile yetersiz olduğu, sanki o vakit elinde milan baros varmış gibi şampiyonlar liginden takımı elediğinden bahsediliyordu. takımımız uzun bir aradan sonra doldur-boşalt formatından kurtulmuş, ayağa ve dikine top yapan, kaliteli hücum ayaklarına sahipti. hatta sezon öncesi kayserispor ile oynanan süper kupa mücadelesinde bunun örneklerini vermişti. steaua karşısına 7 tane stoperle çıktığında eleştirilmiş ancak aynı kadroyla 3'ler 5'ler atarken herkes alkışlamıştı, aradaki fark baros'tu, kewell'in uyumuydu, lincoln'ün top oynamasıydı dersem itiraz edilebilir mi? aynı steaua için de sanctis'in galatasaray dergisine verdiği ropörtajı okumanızı tavsiye ederim o medyaya! skibbe ile kadıköy muhabbetleri tavan yaptığında, takımın avrupa'da (uefa) deplasman mağlubiyeti olmadığı takdir gördüğünde bazı kanı bitlenen silahşörler sallamaya başlamışlardı bile, sonuç: kelle alındı, ivme kazanmış takıma çomak sokuldu, kadıköy tatlı bir heyecan olarak kaldı.
2. cassio lincoln ilk devre sonuna kadar müthiş bir performans yakalamış; guiza, delgado, bobo, josico gibi çakma yıldızların içi boşalmıştı. bir şekilde bu hatalı transfer yükü paylaşılmalıydı! takıma nifak sokuyor denilen yıldızımız, ortada sebep yokken kaydırıldı! ortaya konan sebep, "kaptanlık" mevzusuydu ama aynı silahşörlerin, nihat kahveci ispanya deplasmanında kaptan yapılmasına alkış tutuyorlardı, "jeste bak helal olsun" diyerek! skibbe almanya'da lincoln'ü tek maç kaptan çıkartmakla o maçı kazanmıştı. sonuç: takımın gol pozisyonuna gözü kapalı 70 yaşındaki babamı bile sokabilecek yetenekte adamı diskalifiye edildi. adamın karakteri filan ayrı konular, spor yazarı işini yapacak, adamın galatasaray ruhuna sahip olup olmadığına ben, "taraftar", camia karar verecek! sözgelimi, adamın kulüp tarafından kaç para cezaya çarptırıldığını da ortada resmi bir açıklama yokken haftalar öncesinden biliyorduk değil mi?
3. pfdk kararlarına etki; işte bu, takımın ipinin çekilmesinde son nokta oldu. "yahu bu adamlar ruhtu, camiaydı, parasız, hocasız bir şekilde şampiyon oluyorlar. şimdi yine birşeyler olur herşeye rağmen dinamikleri çalışır da başımıza iş olurlar" gerekçesiyle, birden "avantajlı fikstür" olayına taktılar. neymiş, son 8 maç hacettepe hariç dışarıda maçımız yokmuş! bunlar balık hafızalı, kardeşim kaç maç içeride puan kaybetmişiz bir bakıversenize! bunu bile korkularından hesaba katmayarak başladılar "1 maç seyircisiz, 1 maç uranüs'te" başlıklar atmaya. artık öyle bir avantajımız(!) da kalmamış oluyor. zaten stoper ve defans zorluğu yaşıyan takıma bol keseden cezalar....sonuç: bu haliyle bile korkulan bir rakip olduğu aşikar, uefa'ya bile gidemesinler, batsınlar kurtulalım!
o kadar büyük bir takımız ki, içten-dıştan türlü oyunlar oynanıyor, yıkılmıyoruzi gidip bir de şampiyon oluyoruz. avrupa'da an itibariyle kazanılan uluslararası 10 kupanın yarısı bizim müzedeyken hem de!!
bu da böyle kapak olsun birilerine!
(bkz: ibrahim seten)
(bkz: selçuk yula)
(bkz: ercan saatçi)
(bkz: erman toroğlu)
(bkz: hakan ünsal)
(bkz: sergen yalçın)
(bkz: hürriyet gazetesi)
(bkz: vatan gazetesi)
hala içinde ukde kalanlar için;
(bkz: bu daha gider böyle)
(bkz: biz azalırken çoğalırız)
(bkz: sevinmek için sevmedik)
(bkz: yürüyedur)
(bkz: gerçekleri tarih yazar tarihi de galatasaray)
çok büyüksün galatasaray'ım, seni sevmeyen ölsün be! hala bazılarının aklı ağları yırtan metin oktay golünde kalmış olmalı!