2
''aman cebimize giren paraya zeval gelmesin'' kafasındaki futbol yöneticilerinin, şike sürecini sulandırmak için ortaya attıkları, satılmış basın tarafından da kafamıza çivi gibi çakılan söz öbeği.
bu tezlerine gösterdikleri en büyük kanıt, tutuklanan futbolcu sayısının çok düşük olması. ''şike sahada, futbolcularla yapılır. o zaman neden tutuklanan futbolcu yok?'' diyorlar.
şimdi kendilerinin de çok iyi bildiği, ancak yine ve yine süreci sulandırmak adına sürekli görmezden geldikleri bir şeyi tekrar ortaya koyalım: ceza hukukuyla spor hukukunun farklılığı.
tutuklanan futbolcular vardı gayet. ama hadi hiç yoktu diyelim. ceza hukukunda savcı, suçlamalarını kesin kanıtlara dayandırmak zorundadır. diyor ki adam, ''şöyle şöyle konuşmalar var, böyle ilişkiler var, ancak o futbolcunun sahada o eylemi gerçekleştirdiğine yönelik kesin bir kanıtım yok. başkanlar arasında para transferi olmuş. futbolcular hakkında şu şu konuşmalar yapılmış. ancak o futbolcunun bilerek gol kaçırdığından, ya da şu kalecinin bilerek gol yediğinden emin değilim. bunu kanıtlayacak somut bir delil yok elimde.''
spor hukukunun işleyişine gelince. pfdk diyebilir ki: ''şimdi baktım. x başkandan y başkana şu kadar para gitmiş. y başkan, a futbolcuya parayı teslim edeceğini, onun da diğer futbolculara dağıtacağını belirtmiş. bunların kanıtları elimizde var. şimdi bakıyoruz sözkonusu maça. a futbolcu berbat oynamış. maçın ortasında sahadan alınmış. kaleci facia goller yemiş. tapelerde de parayı alacak futbolculardan biri olarak adı geçiyor. o zaman x ve y başkanlara şu kadar ceza, a futbolcuya ve adı geçen diğer futbolculara bu kadar ceza...''
savcının iddianamesinde sürüyle futbolcunun adı geçiyor. ama ne demiş? ''haklarında yeterli delile rastlanamadı.'' savcı yeterli kanıt olmadan kimse hakkında iddianame yazamaz. hakim de kanattle karar veremez. işin ucunda hapis cezası var. ama spor hukukunda disiplin kurulları, kanıtlar ışığında kanaaate dayalı karar verebilirler.
ama tabi bunları aziz yıldırım sendromundan gözleri dönmüş kitleye anlatmak mümkün değil.
bu tezlerine gösterdikleri en büyük kanıt, tutuklanan futbolcu sayısının çok düşük olması. ''şike sahada, futbolcularla yapılır. o zaman neden tutuklanan futbolcu yok?'' diyorlar.
şimdi kendilerinin de çok iyi bildiği, ancak yine ve yine süreci sulandırmak adına sürekli görmezden geldikleri bir şeyi tekrar ortaya koyalım: ceza hukukuyla spor hukukunun farklılığı.
tutuklanan futbolcular vardı gayet. ama hadi hiç yoktu diyelim. ceza hukukunda savcı, suçlamalarını kesin kanıtlara dayandırmak zorundadır. diyor ki adam, ''şöyle şöyle konuşmalar var, böyle ilişkiler var, ancak o futbolcunun sahada o eylemi gerçekleştirdiğine yönelik kesin bir kanıtım yok. başkanlar arasında para transferi olmuş. futbolcular hakkında şu şu konuşmalar yapılmış. ancak o futbolcunun bilerek gol kaçırdığından, ya da şu kalecinin bilerek gol yediğinden emin değilim. bunu kanıtlayacak somut bir delil yok elimde.''
spor hukukunun işleyişine gelince. pfdk diyebilir ki: ''şimdi baktım. x başkandan y başkana şu kadar para gitmiş. y başkan, a futbolcuya parayı teslim edeceğini, onun da diğer futbolculara dağıtacağını belirtmiş. bunların kanıtları elimizde var. şimdi bakıyoruz sözkonusu maça. a futbolcu berbat oynamış. maçın ortasında sahadan alınmış. kaleci facia goller yemiş. tapelerde de parayı alacak futbolculardan biri olarak adı geçiyor. o zaman x ve y başkanlara şu kadar ceza, a futbolcuya ve adı geçen diğer futbolculara bu kadar ceza...''
savcının iddianamesinde sürüyle futbolcunun adı geçiyor. ama ne demiş? ''haklarında yeterli delile rastlanamadı.'' savcı yeterli kanıt olmadan kimse hakkında iddianame yazamaz. hakim de kanattle karar veremez. işin ucunda hapis cezası var. ama spor hukukunda disiplin kurulları, kanıtlar ışığında kanaaate dayalı karar verebilirler.
ama tabi bunları aziz yıldırım sendromundan gözleri dönmüş kitleye anlatmak mümkün değil.