13
en başta net olarak belirteyim ki, bu ziyaretin detaylarını anlatmaya nerden başlayacağımı ya da orda yaşadığımız hisleri kelimelere nasıl dökeceğimi inanın bilmiyorum. tek bildiğim türkçemin bunu anlatmaya yetmeyeceği. kelimeler kelimeleri kovaladıkça umarım kendiliğinden yolunu bulur.
belki öncelikle bu fikrin nereden hasıl olduğunu anlatmalıyım. rahmetli coşkun özarı vefat etmeden evvel kendisini ziyaret etmemizin ne kadar güzel olacağını çok kez konuşmuştuk aramızda. ancak bir türlü bu fikri harekete geçiremedik günlük hayat koşuşturmalarımız içerisinde. zira bugün yapılan ziyaret ve orda hissettiklerimiz sonrası hepimiz büyük bir üzüntü hissettik.
iki ya da üç hafta önce – kuvvetle muhtemel trabzonspor maçı öncesinde – zirvede tcoskun ile coşkun özarı’yı ziyaret edebilseydik ne güzel olurdu derken şu an hayatta olan ve belki de galatasaray tarihinin ve kendi neslinin en önemli futbolcularından olan turgay şeren’i ziyaret edebileceğimiz fikri çıktı. bunun üzerinde telefona sarılarak kendisine nasıl ulaşacağımızı sormaya başladık. sağolsun sevgili ilgaz ağabey (aka sultani124) imdadımıza yetişti ve sevgili levent nazifoğlu ile görüşmemizi sağladı. levent ağabey ise özel işlerinden dolayı şehir dışında olduğu için sevgili ayhan akbin’le görüştürdü bizi ve ayhan ağabey’de randevuyu ayarladı. ayhan ağabey ile görüşmemizde turgay şeren’in rahatsız olduğunu, bu yüzden bizi evinde ağırlamak isteyeceğini ve mümkünse gelecek kişi sayısının çok fazla olmamasını belirtmesiyle ancak 10 yazar arkadaşımızla bu ziyareti gerçekleştirebildik. sevgili turgay şeren sağlık durumuna rağmen halen profesyonel futbolcular derneği başkanlığı görevini devam ettirdiğini ve sevgili ayhan ağabey’inde aynı dernekte genel sekreter olarak görev yaptığını belirtmiş olayım. ilgaz ağabey, levent ağabey ve ayhan ağabey’e yardımlarından ötürü bir kez daha teşekkür ederiz. tabi sevgili tunovski’ye de teşekkür etmeden geçmeyelim. emeğine sağlık.
bu ziyaretin sezonun en önemli maçı, belki de şampiyonluk maçımız olan 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçının hemen öncesine denk gelmesi ise müthiş bir tesadüf oldu. galatasaray ve türk futbol tarihi açısından böyle önemli bir şahsiyet olmasının yanında galatasaraylılığı örnek teşkil etmiş sevgili turgay şeren’in ziyaretine giderken galatasaray sözlük yazarları olarak ne gibi bir hediye götürsek çok anlamsız olacaktı. onun için yine en anlamlı şeyin galatasaray olacağını düşündük ve gs store ceo’su sevgili nurettin kantarelli ağabeyden muslera’nın formasını nasıl sağlayabileceğimizi sorduk ve her zamanki gibi bu isteğimizi karşılıksız bırakmadı ve bizzat muslera’dan forması galatasaray sözlük ziyareti için temin etti. nurettin ağabey’e de sıkışık programı dahilinde bu konuda gösterdiği hassasiyet ve yardımları için çok teşekkür ederiz. muslera’nın formasının ve selamlarının yanı sıra tabi ki hayatı bizzat arma olmuş turgay şeren’e bir adet de parçalı formaya “turgay şeren – 1 “ yazdırılarak evinin yolunu tuttuk.
eve girerken hepimizde inceden bir heyecan vardı. kimse turgay kaptan ile ne konuşacağını bilmez haldeydi. tek amacımız kendisi henüz hayattayken minnettarlığımızı göstermekti. nitekim eve girdikten sonra hepimizin heyecanı arttı ve tüylerimiz diken diken oldu. turgay kaptan’ın evi tam bir müze. bizi karşıladığı misafir odasına girdiğiniz anda ilk önce sol tarafta ömrü boyunca kazandığı madalyalar, şiltler, verilen plaket ve hediyelerin bulunduğu bir büfe; hemen iç tarafta ise futbolculuk zamanlarından kalma fotoğraflar ile aile fotoğraflarının yer aldığı bir duvar göze çarpıyor.
turgay kaptan ise bizi gururlu ve mutlu gülümsemesiyle “hoş geldiniz genç aslanlar, beni çok mutlu ettiniz” sözleriyle ve her birimizi tek tek öperek karşıladı. geçtiğimiz aylarda kendisinin bağışıklık sisteminde büyük sorunlar olmuş ve buna bağlı olarak sağlık durumu bir hayli bozulmuş, ancak son zamanlarda tekrar toparlanmış. ilaçları azaltılmış ve şu anda geçmişe nazaran daha sağlıklı olduğunu belirtti. mümkün olursa da yarın arena’da oynanacak olan fenerbahçe maçına da gelmeye çalışacağını belirtmeden edemedi. turgay kaptan sonrasında tabi ki futbola ve galatasaray’a getirdi konuyu. aynı zamanda galatasaray lisesi’nde de okumuş olan doğuştan bir galatasaray beyefendisi olduğunu belirtmeden geçmeyeyim. inanılmaz naif, nezaketinden bir an bile ödün vermeyen, her konuştuğu kelimeyi müthiş bir özen içerisinde seçen tam bir beyefendi. 18 yaşında galatasaray’da a takımda futbol oynamaya başladığını ve o yıllarda futbol oynamanın gerek saha şartları gerekse de malzeme açısından çok zorlu olduğunu hafif üzüntüyle de olsa özleyerek ve gururla anlatmaya başladı. ilk kalecilik yıllarında eldivensiz oynadıklarından bahsetti. ilginç bir anekdot olarak o yıllarda her maça çıkarken ilginç şekilde fazlaca heyecanlandığını ve bu heyecan dolayısıyla her maça çıkışında hüngür hüngür ağladığını belirtti. “benim bu ağlamalarım yüzünden takımdaki arkadaşlar da çokça gözü yaşlı çıkarlardı, günlerden birinde bir milli maç öncesinde ben yine bu şekilde ağlarken seremoniye çıktım. maçı yönetecek olan yabancı hakem benim yanıma gelerek – ki konuştuğu dili de ben anlamıyordum – neden ağladığımı, ne olduğunu işaretlerle sordu. ben de ancak no problem diyebildim. adamcağız da bana tuhafsamış şekilde bakıp peki o zaman dedi, o bakışları unutamıyorum” sözleriyle anlattı. “ben ilk zamanlarımda maçlara çıkarken hep gündüz ağabey’in (rahmetli gündüz kılıç’tan bahsediyor) arkasında ikinci sırada çıkardım tünelden. 20 yada 21 yaşındayken maçtan hemen önce gündüz ağabey soyunma odasında takıma seslenerek; arkadaşlar bundan sonra takım kaptanımız turgay’dır dedi. ben tabi bu sefer heyecanın yanında hem gururdan hem de çok duygulandığımdan hüngür hüngür ağlamaya başladım. bütün takım arkadaşlarım da bana sarılıp onlarda ağlamaya başladı. bizim zamanımızda takımda benden başka bir sürü ağabeyim olmasına rağmen ne kıskanma ne de başka türlü kötü bir duygu yoktu, sağolsunlar hep beni sevdiler ve yardımcı oldular. ve ben o gün ilk kez şeref stadına tünelden gündüz ağabeyin önünde ilk kez çıktım. hakem ise bana “hayırdır turgay, sen neden öndesin, sen kaptan değilsin dedi. ben de kaptan olduğumu söyleyince tebrik edip kutladı. en gururlu günlerimden biriydi”
tabi yarın derbi günü olduğundan eskilerden örnekler vermeden geçemedi. “çocuklar ben sahaya bir şeyler atılmasını, tribünlerde seyircilerin küfür etmesini anlamıyorum. bakın biz galatasaraylıyız. biz farklıyız, bunu hiçbir zaman unutmayın. biz zaten bu farkımız sayesinde hep en önde olduk. başkalarından farkımızı korumamız gerektiğine inanıyorum. mesela bizim zamanımızda sahaya bir fenerbahçeli bir galatasaraylı futbolcu tek tek sırayla çıkardık, bu sırada da ne bir yuhalama ne de başka bir tepki olmazdı. stadın yarısı fenerbahçeli seyirciler, diğer yarısı ise galatasaraylı seyirciler olurdu. karıncaezmez şevki’yi bilirsiniz, duymuşsunuzdur. allah rahmet eylesin, tribünün en önünde bir bankoya çıkardı ve elinde bir galatasaray bayrağı diğer elinde türk bayrağı olurdu. bir gün mesela bir maçta, nur içinde yatsın, lefter ceza sahasına girdi ve müthiş vurdu. top önce bir direğe çarptı, sonra diğerine. tabii ben de topu izlerken top suratıma çarptı ve önüme düştü. ben de kurtardım. lefter dönüp bana “bree turgay, sende bu kısmet olduktan sonra ben nasıl gol atacağım sana?” geldi sarıldı. o gün o maçı kazandık ve lefter yine geldi tebrik etti. şimdi böyle olması mümkün mü? ben buna çok üzülüyorum. lefter çok müthiş bir futbolcuydu gerçekten, çok severdik birbirimizi. maç başlamadan hemen önce onu kızdırmak için kafasına vururdum, çok kızardı çok.” mesela hafta içleri şeref stadında fenerbahçe’nin efsane ismi cihat arman’ın kendisine antreman yaptırdığından bahsetti.
kendi döneminde sakatlıklarında dahi sahaya çıktıklarını anlattı, şimdiki futbolcularına hafifte serzenişte bulunarak. metin oktay’ın burnu kırıldıktan 1 hafta sonra alçı değil ama sert bir bandaj ile oynadığını, kendinin bir çok kez dirsek atılmasından dolayı burnunun kırıldığını anlattı kaptan. apandisit ameliyatından kısa bir süre sonra baba gündüz’ün onu çok önemli olan adalet maçında ilk 11e koyması, bu arada tedavisini yapan doktor’un ameliyat sırasında radyodan galatasaray maçını dinlerken turgay kaptan’ın sahada olduğunu öğrenip hastabakıcıya malzemeleri hazırlatması ve ameliyatı yardımcı doktora bırakıp stada gelmesi sonrasında devre arasında – ki turgay kaptan dönemine ait olduğu gibi bu anısını anlatırken halftime kelimesini kullandı- kaptanın yanına ulaşıp, o anda kaptan’a bir tokat atması çok eğlenerek anlattığı bir anısıydı. sonrasında kaptan’a çık oyna, aksi bir durum olursa ben buradayım rahat ol diyip onu cesaretlendirmiş ve kaptan da çok iyi bir maç çıkarmış. tabi o dönemler balçık sahalar, ağır toplar, sıkıntılı ayakkabılar var. fiziki mücadele çok ön planda ancak çok güçlüler. bacak adaleleri çok kuvvetli. ee haliyle bazı sakatlıklara daha dayanıklılar demek ki.
bu arada turgay kaptan’ın 3 ay süre ile arjantin’de river plate takımında oynadığını da öğrenmiş bulunduk. evinde arjantin futbol federasyonu’ndan aldığı bir şilt de bulunuyordu.
zamanının en iyi kalecisi kabul edilen lev yashin’in kendisini bir maç sonrası övgüsü müthiş bir alçak gönüllülükle dile getirdi.
sağolsun yaş yakın olunca captano’dan bayağı malzeme çıktı*
takım ile ilgili sorular da sorduk, çok mutlu gidişattan. muslera ile başladı tabi. geldiğinde ilk 2 maç beni biraz korkuttu çocuk ama maşallah maşallah çok iyi dedi. elmander çok iyi dedi. bir de eboue. “nasıl oynuyor o arap?* çocuk çok iyi, arsenal’den gelmişti değil mi o?” melo’nun çok iyi bir tekniğe sahip olduğunu ama kavga olayına dem vurarak galatasaray’dan gönderilmesi gerekir dedi. “böyle şeyler bizde olmaz, olamaz. mutlaka bu iş bitirilmeli.”
görüşmemizin bana göre en önemli anlarından biriydi; kaptan’ın “benim buralarda olmamı sağlayan hatta bu evde yaşamamın sebebi önce allah sonra galatasaray’dır .neyim varsa galatasaray sayesinde oldu. galatasaray benim hayatımdır. sizler ki galatasaraylılığınızın – yaşınız itibariyle – ilk basamaklarındasınız, umarım benden daha çok galatasaray’a hizmet ve fayda sağlarsınız.” cümleleriydi.
daha bir çok detay var ama aklımda kalanları paylaşmaya çalıştım. fotoğrafları da yine önümüzdeki günlerde paylaşırız. tunovski'den de elindeki fotğrafları ve görüntüleri paylaşmasını bekliyorum*
türkiye’de insanlar ölünce değerleri daha fazla anlaşılıyor maalesef. biz renklerine, armasına gönül verdiğimiz galatasaray’ımızın galatasaray olmasını sağlayan ruhun bir parçasına henüz hayattayken bugün tüm galatasaray sözlük yazarları adına bir teşekkür etmek için oradaydık. siz kardeşlerimize turgay ağabey’den selamlar ve sevgiler getirdik. allah uzun ömür nasip etsin.
belki öncelikle bu fikrin nereden hasıl olduğunu anlatmalıyım. rahmetli coşkun özarı vefat etmeden evvel kendisini ziyaret etmemizin ne kadar güzel olacağını çok kez konuşmuştuk aramızda. ancak bir türlü bu fikri harekete geçiremedik günlük hayat koşuşturmalarımız içerisinde. zira bugün yapılan ziyaret ve orda hissettiklerimiz sonrası hepimiz büyük bir üzüntü hissettik.
iki ya da üç hafta önce – kuvvetle muhtemel trabzonspor maçı öncesinde – zirvede tcoskun ile coşkun özarı’yı ziyaret edebilseydik ne güzel olurdu derken şu an hayatta olan ve belki de galatasaray tarihinin ve kendi neslinin en önemli futbolcularından olan turgay şeren’i ziyaret edebileceğimiz fikri çıktı. bunun üzerinde telefona sarılarak kendisine nasıl ulaşacağımızı sormaya başladık. sağolsun sevgili ilgaz ağabey (aka sultani124) imdadımıza yetişti ve sevgili levent nazifoğlu ile görüşmemizi sağladı. levent ağabey ise özel işlerinden dolayı şehir dışında olduğu için sevgili ayhan akbin’le görüştürdü bizi ve ayhan ağabey’de randevuyu ayarladı. ayhan ağabey ile görüşmemizde turgay şeren’in rahatsız olduğunu, bu yüzden bizi evinde ağırlamak isteyeceğini ve mümkünse gelecek kişi sayısının çok fazla olmamasını belirtmesiyle ancak 10 yazar arkadaşımızla bu ziyareti gerçekleştirebildik. sevgili turgay şeren sağlık durumuna rağmen halen profesyonel futbolcular derneği başkanlığı görevini devam ettirdiğini ve sevgili ayhan ağabey’inde aynı dernekte genel sekreter olarak görev yaptığını belirtmiş olayım. ilgaz ağabey, levent ağabey ve ayhan ağabey’e yardımlarından ötürü bir kez daha teşekkür ederiz. tabi sevgili tunovski’ye de teşekkür etmeden geçmeyelim. emeğine sağlık.
bu ziyaretin sezonun en önemli maçı, belki de şampiyonluk maçımız olan 22 nisan 2012 galatasaray fenerbahçe maçının hemen öncesine denk gelmesi ise müthiş bir tesadüf oldu. galatasaray ve türk futbol tarihi açısından böyle önemli bir şahsiyet olmasının yanında galatasaraylılığı örnek teşkil etmiş sevgili turgay şeren’in ziyaretine giderken galatasaray sözlük yazarları olarak ne gibi bir hediye götürsek çok anlamsız olacaktı. onun için yine en anlamlı şeyin galatasaray olacağını düşündük ve gs store ceo’su sevgili nurettin kantarelli ağabeyden muslera’nın formasını nasıl sağlayabileceğimizi sorduk ve her zamanki gibi bu isteğimizi karşılıksız bırakmadı ve bizzat muslera’dan forması galatasaray sözlük ziyareti için temin etti. nurettin ağabey’e de sıkışık programı dahilinde bu konuda gösterdiği hassasiyet ve yardımları için çok teşekkür ederiz. muslera’nın formasının ve selamlarının yanı sıra tabi ki hayatı bizzat arma olmuş turgay şeren’e bir adet de parçalı formaya “turgay şeren – 1 “ yazdırılarak evinin yolunu tuttuk.
eve girerken hepimizde inceden bir heyecan vardı. kimse turgay kaptan ile ne konuşacağını bilmez haldeydi. tek amacımız kendisi henüz hayattayken minnettarlığımızı göstermekti. nitekim eve girdikten sonra hepimizin heyecanı arttı ve tüylerimiz diken diken oldu. turgay kaptan’ın evi tam bir müze. bizi karşıladığı misafir odasına girdiğiniz anda ilk önce sol tarafta ömrü boyunca kazandığı madalyalar, şiltler, verilen plaket ve hediyelerin bulunduğu bir büfe; hemen iç tarafta ise futbolculuk zamanlarından kalma fotoğraflar ile aile fotoğraflarının yer aldığı bir duvar göze çarpıyor.
turgay kaptan ise bizi gururlu ve mutlu gülümsemesiyle “hoş geldiniz genç aslanlar, beni çok mutlu ettiniz” sözleriyle ve her birimizi tek tek öperek karşıladı. geçtiğimiz aylarda kendisinin bağışıklık sisteminde büyük sorunlar olmuş ve buna bağlı olarak sağlık durumu bir hayli bozulmuş, ancak son zamanlarda tekrar toparlanmış. ilaçları azaltılmış ve şu anda geçmişe nazaran daha sağlıklı olduğunu belirtti. mümkün olursa da yarın arena’da oynanacak olan fenerbahçe maçına da gelmeye çalışacağını belirtmeden edemedi. turgay kaptan sonrasında tabi ki futbola ve galatasaray’a getirdi konuyu. aynı zamanda galatasaray lisesi’nde de okumuş olan doğuştan bir galatasaray beyefendisi olduğunu belirtmeden geçmeyeyim. inanılmaz naif, nezaketinden bir an bile ödün vermeyen, her konuştuğu kelimeyi müthiş bir özen içerisinde seçen tam bir beyefendi. 18 yaşında galatasaray’da a takımda futbol oynamaya başladığını ve o yıllarda futbol oynamanın gerek saha şartları gerekse de malzeme açısından çok zorlu olduğunu hafif üzüntüyle de olsa özleyerek ve gururla anlatmaya başladı. ilk kalecilik yıllarında eldivensiz oynadıklarından bahsetti. ilginç bir anekdot olarak o yıllarda her maça çıkarken ilginç şekilde fazlaca heyecanlandığını ve bu heyecan dolayısıyla her maça çıkışında hüngür hüngür ağladığını belirtti. “benim bu ağlamalarım yüzünden takımdaki arkadaşlar da çokça gözü yaşlı çıkarlardı, günlerden birinde bir milli maç öncesinde ben yine bu şekilde ağlarken seremoniye çıktım. maçı yönetecek olan yabancı hakem benim yanıma gelerek – ki konuştuğu dili de ben anlamıyordum – neden ağladığımı, ne olduğunu işaretlerle sordu. ben de ancak no problem diyebildim. adamcağız da bana tuhafsamış şekilde bakıp peki o zaman dedi, o bakışları unutamıyorum” sözleriyle anlattı. “ben ilk zamanlarımda maçlara çıkarken hep gündüz ağabey’in (rahmetli gündüz kılıç’tan bahsediyor) arkasında ikinci sırada çıkardım tünelden. 20 yada 21 yaşındayken maçtan hemen önce gündüz ağabey soyunma odasında takıma seslenerek; arkadaşlar bundan sonra takım kaptanımız turgay’dır dedi. ben tabi bu sefer heyecanın yanında hem gururdan hem de çok duygulandığımdan hüngür hüngür ağlamaya başladım. bütün takım arkadaşlarım da bana sarılıp onlarda ağlamaya başladı. bizim zamanımızda takımda benden başka bir sürü ağabeyim olmasına rağmen ne kıskanma ne de başka türlü kötü bir duygu yoktu, sağolsunlar hep beni sevdiler ve yardımcı oldular. ve ben o gün ilk kez şeref stadına tünelden gündüz ağabeyin önünde ilk kez çıktım. hakem ise bana “hayırdır turgay, sen neden öndesin, sen kaptan değilsin dedi. ben de kaptan olduğumu söyleyince tebrik edip kutladı. en gururlu günlerimden biriydi”
tabi yarın derbi günü olduğundan eskilerden örnekler vermeden geçemedi. “çocuklar ben sahaya bir şeyler atılmasını, tribünlerde seyircilerin küfür etmesini anlamıyorum. bakın biz galatasaraylıyız. biz farklıyız, bunu hiçbir zaman unutmayın. biz zaten bu farkımız sayesinde hep en önde olduk. başkalarından farkımızı korumamız gerektiğine inanıyorum. mesela bizim zamanımızda sahaya bir fenerbahçeli bir galatasaraylı futbolcu tek tek sırayla çıkardık, bu sırada da ne bir yuhalama ne de başka bir tepki olmazdı. stadın yarısı fenerbahçeli seyirciler, diğer yarısı ise galatasaraylı seyirciler olurdu. karıncaezmez şevki’yi bilirsiniz, duymuşsunuzdur. allah rahmet eylesin, tribünün en önünde bir bankoya çıkardı ve elinde bir galatasaray bayrağı diğer elinde türk bayrağı olurdu. bir gün mesela bir maçta, nur içinde yatsın, lefter ceza sahasına girdi ve müthiş vurdu. top önce bir direğe çarptı, sonra diğerine. tabii ben de topu izlerken top suratıma çarptı ve önüme düştü. ben de kurtardım. lefter dönüp bana “bree turgay, sende bu kısmet olduktan sonra ben nasıl gol atacağım sana?” geldi sarıldı. o gün o maçı kazandık ve lefter yine geldi tebrik etti. şimdi böyle olması mümkün mü? ben buna çok üzülüyorum. lefter çok müthiş bir futbolcuydu gerçekten, çok severdik birbirimizi. maç başlamadan hemen önce onu kızdırmak için kafasına vururdum, çok kızardı çok.” mesela hafta içleri şeref stadında fenerbahçe’nin efsane ismi cihat arman’ın kendisine antreman yaptırdığından bahsetti.
kendi döneminde sakatlıklarında dahi sahaya çıktıklarını anlattı, şimdiki futbolcularına hafifte serzenişte bulunarak. metin oktay’ın burnu kırıldıktan 1 hafta sonra alçı değil ama sert bir bandaj ile oynadığını, kendinin bir çok kez dirsek atılmasından dolayı burnunun kırıldığını anlattı kaptan. apandisit ameliyatından kısa bir süre sonra baba gündüz’ün onu çok önemli olan adalet maçında ilk 11e koyması, bu arada tedavisini yapan doktor’un ameliyat sırasında radyodan galatasaray maçını dinlerken turgay kaptan’ın sahada olduğunu öğrenip hastabakıcıya malzemeleri hazırlatması ve ameliyatı yardımcı doktora bırakıp stada gelmesi sonrasında devre arasında – ki turgay kaptan dönemine ait olduğu gibi bu anısını anlatırken halftime kelimesini kullandı- kaptanın yanına ulaşıp, o anda kaptan’a bir tokat atması çok eğlenerek anlattığı bir anısıydı. sonrasında kaptan’a çık oyna, aksi bir durum olursa ben buradayım rahat ol diyip onu cesaretlendirmiş ve kaptan da çok iyi bir maç çıkarmış. tabi o dönemler balçık sahalar, ağır toplar, sıkıntılı ayakkabılar var. fiziki mücadele çok ön planda ancak çok güçlüler. bacak adaleleri çok kuvvetli. ee haliyle bazı sakatlıklara daha dayanıklılar demek ki.
bu arada turgay kaptan’ın 3 ay süre ile arjantin’de river plate takımında oynadığını da öğrenmiş bulunduk. evinde arjantin futbol federasyonu’ndan aldığı bir şilt de bulunuyordu.
zamanının en iyi kalecisi kabul edilen lev yashin’in kendisini bir maç sonrası övgüsü müthiş bir alçak gönüllülükle dile getirdi.
sağolsun yaş yakın olunca captano’dan bayağı malzeme çıktı*
takım ile ilgili sorular da sorduk, çok mutlu gidişattan. muslera ile başladı tabi. geldiğinde ilk 2 maç beni biraz korkuttu çocuk ama maşallah maşallah çok iyi dedi. elmander çok iyi dedi. bir de eboue. “nasıl oynuyor o arap?* çocuk çok iyi, arsenal’den gelmişti değil mi o?” melo’nun çok iyi bir tekniğe sahip olduğunu ama kavga olayına dem vurarak galatasaray’dan gönderilmesi gerekir dedi. “böyle şeyler bizde olmaz, olamaz. mutlaka bu iş bitirilmeli.”
görüşmemizin bana göre en önemli anlarından biriydi; kaptan’ın “benim buralarda olmamı sağlayan hatta bu evde yaşamamın sebebi önce allah sonra galatasaray’dır .neyim varsa galatasaray sayesinde oldu. galatasaray benim hayatımdır. sizler ki galatasaraylılığınızın – yaşınız itibariyle – ilk basamaklarındasınız, umarım benden daha çok galatasaray’a hizmet ve fayda sağlarsınız.” cümleleriydi.
daha bir çok detay var ama aklımda kalanları paylaşmaya çalıştım. fotoğrafları da yine önümüzdeki günlerde paylaşırız. tunovski'den de elindeki fotğrafları ve görüntüleri paylaşmasını bekliyorum*
türkiye’de insanlar ölünce değerleri daha fazla anlaşılıyor maalesef. biz renklerine, armasına gönül verdiğimiz galatasaray’ımızın galatasaray olmasını sağlayan ruhun bir parçasına henüz hayattayken bugün tüm galatasaray sözlük yazarları adına bir teşekkür etmek için oradaydık. siz kardeşlerimize turgay ağabey’den selamlar ve sevgiler getirdik. allah uzun ömür nasip etsin.