135
bursaspor – galatasaray : 1-0 … üçüncü yenilgi
geçen sezon özellikle deplasmanlarda yenilmeye alışmıştık, bu sene üçüncü oldu. biri sezonun ilk maçı ibb deplasmanı (gerçek deplasmandır) , diğeri içerde hakem kararıyla g.antep’e.
bazı maçlar vardır ya, bir türlü maçı kazanacağınıza inanamazsınız, böyle bir maçtı. tipik eski fenerbahçe maçlarımız gibi. saldırırsın, adamlar girdikleri her pozisyonu gol yaparlar. bursa’da bir tane pozisyona girdi, gol yaptı maçı aldı.
çabuk unutmamak lazım, sezon başında sıradan rakiplerin bize kapanacakları, sert ve sağlam savunma yapacakları ve kontrayla gol arayacaklarını ve zorlanacağımızı söylemiştim. reçete belliydi, duran toplar, uzaktan vuruşlar işi çözecekti. bu sayede çok maç kazandık. ama bugün bunları da yapamadık.
bursa bir savunma takımı. şampiyon olduklarında da böyle oynuyorlardı, istisnasız her takıma. galatasaray’a da sivasspor’a da kapanıp kontrayla gol arıyorlardı. başarılı oldular, şampiyon da.
bugün de yine bunu denediler. serdar aziz, ibrahim ve staphanov’dan kurulu sert bir savunma yaptılar, başarılı oldular. hatta golden sonra üçe üç, dörde üç yakaladıkları kontralarda daha akılcı olabilseler daha fazla pozisyon ve gol bulabilirlerdi.
fatih terim kadro seçiminde enteresan tercihler yaptı yine. çift forvet için elmander’in yanına sercan’ı monte etmeye çalıştı. tanıdığım ilk günden beri sercan’dan bir şey olmayacağını düşünüyorum. oyun zekası varsa eğer, hiç kullanmıyor. şimdi genç ve kuvvetli idare ediyor ama yaşlanınca hiç çekilmeyecek. beni ilgilendiren bir şey değil, kendisi bilir.
bunun dışında oynayan oyuncularla ilgili problem görmüyorum. ama engin baytar’ın oynamamasının takımın ileri gitmesinde eksikliğe sebep olacağı belliydi ki, öyle de oldu. bu takımda baytar’dan başka topu taşıyan oyuncumuz yok.
ortalık yıkılıyor transfer diye. sözlükler, twitter, facebook transfer yapılmadığı için yönetime saydıran yazılarla dolu. da, kimlerin ve hangi mevkilere transfer gerektiği konusunda bir anlaşma yok. biri o gelsin diyor, başkası ondan bir şey olmaz öteki gelsin. 5 futbolcu alınması gerektiğini düşünenler var yahu. bu takıma, lider giden bir takıma 5 ilk 11 oyuncusu. peki !
fatih hoca da transfer istiyor. ama fatih hocanın istediği adamlar ve mevkilerle taraftarın uyumlu mu acaba. hoca shaqiri’yi istiyor mesela, bun da neredeyse herkes hem fikir, ama diğer oyuncular konusunda taraftar arasında neredeyse uçurum var.
ben fikrimin arkasındayım, bu takım transfer yapmadan da, sallana sallana şampiyon olur.
tek şartım var. belli olsun. transfer olacak mı, olmayacak mı belli olsun. fatih hoca bilsin, ona göre davransın. çünkü fatih hoca sahadaki dizilişi, oyun kurgusu değiştirerek yine maç kazanan takımı oluşturabilir, ilk devrenin ortasından itibaren yaptığı gibi. yine de, iyi ve takıma anında monte edilecek transfer, bizi bu sezon çok rahatlatır ama asıl önemlisi seneye şampiyonlar liginde daha iyi bir takım olmamızı sağlar.
fatih hoca transfer istediğini bir lisan-ı münasiple, galatasaraylıya yakışır şekilde röportajlarında söylüyor, sesini çıkarmadan susup oturmuyor. başka hocalardan değil, yine fatih hocanın kendisinden örnek vereyim. takımın başına ikinci kez geldiğinde yaptığı hatayı yapmayacak hoca. o zaman rahmetli özhan canaydın’a saygısından sesini çıkarmamıştı kamu önünde. şimdi ise, transfer istediğini herkese, kimleri istediğini yönetime söylüyor. şu anda galatasaray futbol takımı ve etrafındaki diğer kişiler içinde işini hep en iyi yapmış, sağlam bir kariyer oluşturmuş en önemli adam. bu ekipten bir de scott piri var aynı düzeyde. yöneticiler henüz kendilerini fatih terim düzeyinde kanıtlayabilmiş değiller.
belki fatih hocanın dikkat etmesi gereken şeylerden biri de takımın iki maç arasında çok farklı kadroyla çıkmaması gerektiğidir, kupa maçı falan tamam ama iki lig maçına bu kadar farklı kadroyla çıkmak konsantrasyonu düşürür.
yenilmeye alışmış taraftar kadar kötüsü yoktur da kazanmaya alışmış ama kaybetmeye tahammülsüz taraftar da hiç çekilmiyor. bunlara sonuç odaklı taraftar, skor taraftarı denmeye de başlandı. ille de kazanılsın istiyor, kaybedince ne yönetim, ne hoca, ne de futbolcu kalmıyor hakaret, küfür etmediği. çoğunluk böyle. türkiye’nin futbol iklimini bu taraftarlar oluşturuyor.
benim hiç anlayamadığım bir taraftar modeli var. şu topçu siktirsin gitsin, defolsun, kendini assın falan diyenler. defalarca yazdık ama ı-ıh anlamıyorlar. topçu ne yapmalı? hocam beni ilk onbir yazmışsın ama benim defolup gitmem gerek mi demeli? en önce hoca izin vermez böyle bir şeye. hocaya hakarettir bu yahu. mesela servet defolsun gitsin, e abicim bugün bursa’ya götürülmedi bile servet. ben değil, bana servet’in ismini buraya yazdıranlar utansın.
yine de, galatasaray taraftarı içinde takıma ve hocaya sahip çıkılması gerektiğini söyleyen çok sayıda insan da var. her türlü övgüyü hak ediyorlar.
yazıyı şöyle bağlamak uygun olur. bu takım, ligin bu halinde, transfer yapmasa bile şampiyon olur. puan silme veya küme düşürme olmasa bile.
*
geçen sezon özellikle deplasmanlarda yenilmeye alışmıştık, bu sene üçüncü oldu. biri sezonun ilk maçı ibb deplasmanı (gerçek deplasmandır) , diğeri içerde hakem kararıyla g.antep’e.
bazı maçlar vardır ya, bir türlü maçı kazanacağınıza inanamazsınız, böyle bir maçtı. tipik eski fenerbahçe maçlarımız gibi. saldırırsın, adamlar girdikleri her pozisyonu gol yaparlar. bursa’da bir tane pozisyona girdi, gol yaptı maçı aldı.
çabuk unutmamak lazım, sezon başında sıradan rakiplerin bize kapanacakları, sert ve sağlam savunma yapacakları ve kontrayla gol arayacaklarını ve zorlanacağımızı söylemiştim. reçete belliydi, duran toplar, uzaktan vuruşlar işi çözecekti. bu sayede çok maç kazandık. ama bugün bunları da yapamadık.
bursa bir savunma takımı. şampiyon olduklarında da böyle oynuyorlardı, istisnasız her takıma. galatasaray’a da sivasspor’a da kapanıp kontrayla gol arıyorlardı. başarılı oldular, şampiyon da.
bugün de yine bunu denediler. serdar aziz, ibrahim ve staphanov’dan kurulu sert bir savunma yaptılar, başarılı oldular. hatta golden sonra üçe üç, dörde üç yakaladıkları kontralarda daha akılcı olabilseler daha fazla pozisyon ve gol bulabilirlerdi.
fatih terim kadro seçiminde enteresan tercihler yaptı yine. çift forvet için elmander’in yanına sercan’ı monte etmeye çalıştı. tanıdığım ilk günden beri sercan’dan bir şey olmayacağını düşünüyorum. oyun zekası varsa eğer, hiç kullanmıyor. şimdi genç ve kuvvetli idare ediyor ama yaşlanınca hiç çekilmeyecek. beni ilgilendiren bir şey değil, kendisi bilir.
bunun dışında oynayan oyuncularla ilgili problem görmüyorum. ama engin baytar’ın oynamamasının takımın ileri gitmesinde eksikliğe sebep olacağı belliydi ki, öyle de oldu. bu takımda baytar’dan başka topu taşıyan oyuncumuz yok.
ortalık yıkılıyor transfer diye. sözlükler, twitter, facebook transfer yapılmadığı için yönetime saydıran yazılarla dolu. da, kimlerin ve hangi mevkilere transfer gerektiği konusunda bir anlaşma yok. biri o gelsin diyor, başkası ondan bir şey olmaz öteki gelsin. 5 futbolcu alınması gerektiğini düşünenler var yahu. bu takıma, lider giden bir takıma 5 ilk 11 oyuncusu. peki !
fatih hoca da transfer istiyor. ama fatih hocanın istediği adamlar ve mevkilerle taraftarın uyumlu mu acaba. hoca shaqiri’yi istiyor mesela, bun da neredeyse herkes hem fikir, ama diğer oyuncular konusunda taraftar arasında neredeyse uçurum var.
ben fikrimin arkasındayım, bu takım transfer yapmadan da, sallana sallana şampiyon olur.
tek şartım var. belli olsun. transfer olacak mı, olmayacak mı belli olsun. fatih hoca bilsin, ona göre davransın. çünkü fatih hoca sahadaki dizilişi, oyun kurgusu değiştirerek yine maç kazanan takımı oluşturabilir, ilk devrenin ortasından itibaren yaptığı gibi. yine de, iyi ve takıma anında monte edilecek transfer, bizi bu sezon çok rahatlatır ama asıl önemlisi seneye şampiyonlar liginde daha iyi bir takım olmamızı sağlar.
fatih hoca transfer istediğini bir lisan-ı münasiple, galatasaraylıya yakışır şekilde röportajlarında söylüyor, sesini çıkarmadan susup oturmuyor. başka hocalardan değil, yine fatih hocanın kendisinden örnek vereyim. takımın başına ikinci kez geldiğinde yaptığı hatayı yapmayacak hoca. o zaman rahmetli özhan canaydın’a saygısından sesini çıkarmamıştı kamu önünde. şimdi ise, transfer istediğini herkese, kimleri istediğini yönetime söylüyor. şu anda galatasaray futbol takımı ve etrafındaki diğer kişiler içinde işini hep en iyi yapmış, sağlam bir kariyer oluşturmuş en önemli adam. bu ekipten bir de scott piri var aynı düzeyde. yöneticiler henüz kendilerini fatih terim düzeyinde kanıtlayabilmiş değiller.
belki fatih hocanın dikkat etmesi gereken şeylerden biri de takımın iki maç arasında çok farklı kadroyla çıkmaması gerektiğidir, kupa maçı falan tamam ama iki lig maçına bu kadar farklı kadroyla çıkmak konsantrasyonu düşürür.
yenilmeye alışmış taraftar kadar kötüsü yoktur da kazanmaya alışmış ama kaybetmeye tahammülsüz taraftar da hiç çekilmiyor. bunlara sonuç odaklı taraftar, skor taraftarı denmeye de başlandı. ille de kazanılsın istiyor, kaybedince ne yönetim, ne hoca, ne de futbolcu kalmıyor hakaret, küfür etmediği. çoğunluk böyle. türkiye’nin futbol iklimini bu taraftarlar oluşturuyor.
benim hiç anlayamadığım bir taraftar modeli var. şu topçu siktirsin gitsin, defolsun, kendini assın falan diyenler. defalarca yazdık ama ı-ıh anlamıyorlar. topçu ne yapmalı? hocam beni ilk onbir yazmışsın ama benim defolup gitmem gerek mi demeli? en önce hoca izin vermez böyle bir şeye. hocaya hakarettir bu yahu. mesela servet defolsun gitsin, e abicim bugün bursa’ya götürülmedi bile servet. ben değil, bana servet’in ismini buraya yazdıranlar utansın.
yine de, galatasaray taraftarı içinde takıma ve hocaya sahip çıkılması gerektiğini söyleyen çok sayıda insan da var. her türlü övgüyü hak ediyorlar.
yazıyı şöyle bağlamak uygun olur. bu takım, ligin bu halinde, transfer yapmasa bile şampiyon olur. puan silme veya küme düşürme olmasa bile.
*