23
lee bowyer, kewell, harte, mills, radebe, woodgate, bridges, smith, viduka, martyn,mcphail, wilcox, bakke.... hızlı ve ısıran futbol anlayışıyla kalbimi fethetmişti bu arkadaşlar. elland road 'daki maçlar, bilhassa temponun aklın önüne geçtiğ maçlar olurdu. deli gibi saldırırlardı, 99-00 sezonunda özellikle bahar takviminde bi çok kritik maçı kazanabilecekken hesapta olmayan puanlar kaybettiler, akabinde şampiyonluk sonrasında galatasaray eşleşmesi derken uefa'da da kupa alamadan kapattılar sezonu.
bowyer gibi hayvani bir topçunun zaman içinde kendini mental problemlerle yok ettiğini görmek, bridges gibi en fazla umut vaad eden forvetin beşiktaş maçında başlayıp uzun süren sakatlığı ve toparlanamayıp hull'a kadar düşen kariyeri, david o'leary'in bir daha asla yakalayamadığı atak futbol anlayışı, ian harte'ın 10 numara frikik ve ortaları, avustralya'dan yeni gelmiş taze kewell'ın fuleleri ve daha sayaılabilcek bir çok örnek "ne oldu şimdi ya?" dedirtir her aklıma geldiğinde bu takım.
leeds'i bir an için okul olarak kabul edersek, 1999-2000 sınıfı, muhtemelen cantona'lı şampiyonluk yaşayan takımdan bu yana tüm taraftarların gördüğü en iyi takımdı. çoğunun yaşadığı en güzel şeylerin başlangıcı ve tavanıydı. takım bir kaç sene daha tutunacak, şamp.ligi yarı finali dahi oynayacak, ancak sonra süratle uçuruma sürüklenecekti.
şimdi bile hala düşünürüm bu takımın sırrını, iyi bir jenerasyon muydu yoksa hoca mı çok iyiydi diye? ama hocanın daha sonra yaptıkları da ortada olunca, yukarda sayılan oyuncuların takımı ve hocayı yücelttiği de bir gerçek olarak ortaya çıkıyor.
kimse mutlu olmadı ondan sonra, biraz woodgate parlattı o dönemden sonra kendini, viduka orta takımların büyük golcüsü oldu, biraz da kewell gösterdi kendini.
2000, 2001 de iyi sezonlardı ama formayla başlayan değişim, popularite, inanılmaz harcamalar neticede bir efsanenin sonunu hazırladı. ben 1999-00 dönemini hatırlamak istiyorum, hep onları gördüğüm puma-packard bell işbirliği ile.
bowyer gibi hayvani bir topçunun zaman içinde kendini mental problemlerle yok ettiğini görmek, bridges gibi en fazla umut vaad eden forvetin beşiktaş maçında başlayıp uzun süren sakatlığı ve toparlanamayıp hull'a kadar düşen kariyeri, david o'leary'in bir daha asla yakalayamadığı atak futbol anlayışı, ian harte'ın 10 numara frikik ve ortaları, avustralya'dan yeni gelmiş taze kewell'ın fuleleri ve daha sayaılabilcek bir çok örnek "ne oldu şimdi ya?" dedirtir her aklıma geldiğinde bu takım.
leeds'i bir an için okul olarak kabul edersek, 1999-2000 sınıfı, muhtemelen cantona'lı şampiyonluk yaşayan takımdan bu yana tüm taraftarların gördüğü en iyi takımdı. çoğunun yaşadığı en güzel şeylerin başlangıcı ve tavanıydı. takım bir kaç sene daha tutunacak, şamp.ligi yarı finali dahi oynayacak, ancak sonra süratle uçuruma sürüklenecekti.
şimdi bile hala düşünürüm bu takımın sırrını, iyi bir jenerasyon muydu yoksa hoca mı çok iyiydi diye? ama hocanın daha sonra yaptıkları da ortada olunca, yukarda sayılan oyuncuların takımı ve hocayı yücelttiği de bir gerçek olarak ortaya çıkıyor.
kimse mutlu olmadı ondan sonra, biraz woodgate parlattı o dönemden sonra kendini, viduka orta takımların büyük golcüsü oldu, biraz da kewell gösterdi kendini.
2000, 2001 de iyi sezonlardı ama formayla başlayan değişim, popularite, inanılmaz harcamalar neticede bir efsanenin sonunu hazırladı. ben 1999-00 dönemini hatırlamak istiyorum, hep onları gördüğüm puma-packard bell işbirliği ile.