24
eyyamlar kralı selçuk dereli'nin veliahtıdır. bu adamın maçımızın hakemi olduğunu öğrendiğim anda anlamıştım maçın berabere biteceğini!
trabzonspor, bu adamın maçını yönettiği 11 karşılaşmadan sadece 2 galibiyet çıkartabilmiştir ve bu "kara tablo" karşısında trabzon halkının kendisi ve ebeveynleri hakkında "derin duygular"(!) beslediğini maç günü gazetelerde okumuştuk *.
aynı hakem(!), sivasspor ile oynadığımız kupa maçında ümit karan'ı bir şövalye edası ile oyundan atmış üstüne bir de kural hatası yapmıştır. bir dipnot vereyim, dünyanın herhangi bir ülkesinde kural hatası yapan adam, düdüğünü şereflice soyunma odasında bırakırken, bu adam hala uefa kokartı taşımaktadır. işte o yüzden benin'den bile top class hakem çıkıyor, şaşırmayalım.
bu durumda her iki tarafın da kuşkuyla baktığı bir hakemin bu maça atanması zaten tuhafken, "ne şiş, ne kebap" mantığı ile maçın tamamlanması için elden gelen ne varsa yapılacağı aşikardır. bunu maçı izleyen ben bile hissedebiliyorken, mhk'nin hangi ciddiyette çalıştığı da bellidir.
öyle bir yapın olur ki; güvenilir bir federasyon ve kurullara sahipsindir, kimseye peşkeş çekmeye ihtiyacın yoktur, gücün ve karizman her yönünle kamuoyu tarafından benimsenmiş ve kabul görmüştür, o zaman "ne demek kardeşim, benim hakemim taş gibi yönetir, ben de arkasında dururum" diyebilir, şovenizm sergileyebilirsin. mesela bunu rahmetli hasan doğan zamanında yapabilirdin!
maçı biraz bilgi sahibi biri ile seyrettiğin zaman, trabzonspor golünden sonra galatasaray'ı nasıl kayıran bir "şeker" hakem olabilmiş, gözünün önündeki faulleri çalamamış *, galatasaray öne geçtikten sonra da, sahadaki "savaşa" göz yummuştur. yaser kırmızı kart görmüş, arda'yı ta almanya'dan görülebilecek şekilde bacağı kanıyorken oyunda tutabilmiş, aynı arda'yı egemen korkmaz hacivat'ı sahada biçerken "lütfen" oyunu durdurabilmiş, takımımızı 9 kişi oynatmaya mecbur bıraktıktan sonra gol olunca içi rahatlamıştır.
öyle ki, rıdvan dilmen'in maç sonunda söylediği gibi, sabri'nin son saniyedeki vuruşunu tamamlamasına fırsat bile vermeden maçı bitirmiştir. çünkü sabri çılgın biridir ve adamın böyle golleri * * * vardır, neme lazımdır, asılırım düdüğe bitiririm maçı!
şunu görebilmek için spor yazarı ya da futbol oynamış olmak gerekmez, rüştü'ye * şükrü diyen eşim bile "aaa, bu kadar da olmaz, nasıl da bitirdi maçı korkak hakem" diyebilmiştir.
trabzonspor, bu adamın maçını yönettiği 11 karşılaşmadan sadece 2 galibiyet çıkartabilmiştir ve bu "kara tablo" karşısında trabzon halkının kendisi ve ebeveynleri hakkında "derin duygular"(!) beslediğini maç günü gazetelerde okumuştuk *.
aynı hakem(!), sivasspor ile oynadığımız kupa maçında ümit karan'ı bir şövalye edası ile oyundan atmış üstüne bir de kural hatası yapmıştır. bir dipnot vereyim, dünyanın herhangi bir ülkesinde kural hatası yapan adam, düdüğünü şereflice soyunma odasında bırakırken, bu adam hala uefa kokartı taşımaktadır. işte o yüzden benin'den bile top class hakem çıkıyor, şaşırmayalım.
bu durumda her iki tarafın da kuşkuyla baktığı bir hakemin bu maça atanması zaten tuhafken, "ne şiş, ne kebap" mantığı ile maçın tamamlanması için elden gelen ne varsa yapılacağı aşikardır. bunu maçı izleyen ben bile hissedebiliyorken, mhk'nin hangi ciddiyette çalıştığı da bellidir.
öyle bir yapın olur ki; güvenilir bir federasyon ve kurullara sahipsindir, kimseye peşkeş çekmeye ihtiyacın yoktur, gücün ve karizman her yönünle kamuoyu tarafından benimsenmiş ve kabul görmüştür, o zaman "ne demek kardeşim, benim hakemim taş gibi yönetir, ben de arkasında dururum" diyebilir, şovenizm sergileyebilirsin. mesela bunu rahmetli hasan doğan zamanında yapabilirdin!
maçı biraz bilgi sahibi biri ile seyrettiğin zaman, trabzonspor golünden sonra galatasaray'ı nasıl kayıran bir "şeker" hakem olabilmiş, gözünün önündeki faulleri çalamamış *, galatasaray öne geçtikten sonra da, sahadaki "savaşa" göz yummuştur. yaser kırmızı kart görmüş, arda'yı ta almanya'dan görülebilecek şekilde bacağı kanıyorken oyunda tutabilmiş, aynı arda'yı egemen korkmaz hacivat'ı sahada biçerken "lütfen" oyunu durdurabilmiş, takımımızı 9 kişi oynatmaya mecbur bıraktıktan sonra gol olunca içi rahatlamıştır.
öyle ki, rıdvan dilmen'in maç sonunda söylediği gibi, sabri'nin son saniyedeki vuruşunu tamamlamasına fırsat bile vermeden maçı bitirmiştir. çünkü sabri çılgın biridir ve adamın böyle golleri * * * vardır, neme lazımdır, asılırım düdüğe bitiririm maçı!
şunu görebilmek için spor yazarı ya da futbol oynamış olmak gerekmez, rüştü'ye * şükrü diyen eşim bile "aaa, bu kadar da olmaz, nasıl da bitirdi maçı korkak hakem" diyebilmiştir.