116
24 nisan 1994 gençlerbirliği galatasaray maçıdır. bu aynı zamanda ilk gittiğim maçtır.şanssızlık, bizde öyle futbola meraklı galatasaraylı bir baba amca dayı vs yok. maça gidilebilecek türde bir arkadaş çevresi de yok. nasıl ki 7 yaşımda kendi kendime galatasaraylı olduysam bu maça da yine kendi başına gitmiştim 17 yaşında. ama gitmezden önce rahmetli pederden yalvar yakar izin almıştım. e tabi o da kendine göre haklıydı. maç ortamı falan. neyse izni koparıp sabahtan tuttuk stadın yolunu. sabahtan çünkü o zamanlarda yeni yeni başlayan gündüz 12 maçları vardı.e ankara 19 mayıs stadı da en fazla 25 bin kişi alır. takım dolu dizgin şampiyonluğa gidiyor ve biletler de maç günü gişede satılıyor.
stada ulaştığım da gördüm ki her yer sarı kırmızı olmuş. içim nası kıpır kıpır. bir heyecan bir sevinç. bi yandan da bilet bulabilir miyim korkusu var. hem daha çocuk gibiyiz hem de boy moy ufak, arada biletsiz kalırız. turnike falan da yok. allahtan genel olarak kuyruklar var da gişenin önünde yığılma olmuyor.
baktım ki bu kuyruklardan bana sıra falan zor gelecek. beden hacminin küçüklüğünü de kullanıp araya bir yere kaynak yaptım. ama ilk kaynak tutmadı, biri farketti ve yolladı beni kuyruktan. yılmayıp ikinci kaynağı yaptım ve bu sefer tuttu. gişeye yaklaştıkça nabzım dakkada 150 falan atmaya başladı. sonunda aldım bileti üçer beşer çıkmaya başladım merdivenleri. o zamanlar o stada hem alt hem üstten giriş vardı. en üst merdiveni de tırmandığım anda bütün stadın içi bir anda gözümün önünde belirdi. nefes neyim kalmadı o saniyede. ha tabi 19 mayıs stadı pek öyle büyülenecek bir stad değil ama ilk işte. tribünlerin nerdeyse tamamı sarı kırmızı. yarıdan fazlası dolmuş maça 3 saat kala; tezahuratlar, davul sesleri. tabi o zamanlar yer koltuk numarası falan yok. hemen mümkün mertebe santaya yakın bi koltuğa oturup beklemeye başladım maçı.
maç oynandı bitti, 2-1 yenildik ama ne gam. o ortamı o atmosferi görmüşüm, yaşamışım, hissetmişim, içinde bulunmuşum, bana yeter.
hem zaten o sezon şampiyon olmuştuk.
stada ulaştığım da gördüm ki her yer sarı kırmızı olmuş. içim nası kıpır kıpır. bir heyecan bir sevinç. bi yandan da bilet bulabilir miyim korkusu var. hem daha çocuk gibiyiz hem de boy moy ufak, arada biletsiz kalırız. turnike falan da yok. allahtan genel olarak kuyruklar var da gişenin önünde yığılma olmuyor.
baktım ki bu kuyruklardan bana sıra falan zor gelecek. beden hacminin küçüklüğünü de kullanıp araya bir yere kaynak yaptım. ama ilk kaynak tutmadı, biri farketti ve yolladı beni kuyruktan. yılmayıp ikinci kaynağı yaptım ve bu sefer tuttu. gişeye yaklaştıkça nabzım dakkada 150 falan atmaya başladı. sonunda aldım bileti üçer beşer çıkmaya başladım merdivenleri. o zamanlar o stada hem alt hem üstten giriş vardı. en üst merdiveni de tırmandığım anda bütün stadın içi bir anda gözümün önünde belirdi. nefes neyim kalmadı o saniyede. ha tabi 19 mayıs stadı pek öyle büyülenecek bir stad değil ama ilk işte. tribünlerin nerdeyse tamamı sarı kırmızı. yarıdan fazlası dolmuş maça 3 saat kala; tezahuratlar, davul sesleri. tabi o zamanlar yer koltuk numarası falan yok. hemen mümkün mertebe santaya yakın bi koltuğa oturup beklemeye başladım maçı.
maç oynandı bitti, 2-1 yenildik ama ne gam. o ortamı o atmosferi görmüşüm, yaşamışım, hissetmişim, içinde bulunmuşum, bana yeter.
hem zaten o sezon şampiyon olmuştuk.