8
bilgilendirme: sadece lazio yıllarından vereceğim kesitler ile sınırlıdır.
arada başarılarla geçen kupa galipleri kupası'nı aldıkları yılı , 1999- 2000 sezonu italya şampiyonluğunu göremezseniz hemen saldırıda bulunmayınız.
daha bir ekmek kadayıfı tadında olsun diye böyle yazmak istedim.
geride bekleyen aziz'in batmayan güneşi...
futbolu ingiltere , ispanya ve italya üçleminde ele aldığımızda herkesin değinebileceği belli başlı noktalar vardır ...
italya'yı düşünelim. birçok takımı'nın sonunda bulundurduğu ''calcio'' lu italya...
işte çizme'de, yani gol yememenin atmak kadar önemli bir felsefi hitaba sahip olduğu bu coğrafyada bir duvar var!
o duvar usulca düşüncelerinizin arasına örülmeye başladı bile... nesta bu ! evet evet nesta'dan bahsediliyor diyorsunuz değil mi? haklısınız. ta kendisi!
o , serie a'nın estetik savunmacısı, defans hattından oyunu okuma uzmanı ve adeta maçları kazanmak için sahada yapılan her türlü çirkefliğin sahibi olan futbolcuların karşıtı bir lider! idol ve dahası...
o üzerine bastığı çimlerde kazanmak ya da kaybetmenin sınır olmadığını bilmekte ! aynı zamanda bunu sınırlı kılan materazzi'lerin karsısında kaya gibi durmasını da...
belki de aziz nesta'nın çok iyi bildiği bir şey vardı, belki de şuydu: o an geldiğinde kazanmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamak adına yapılan çirkin ve ahlaksızlıklar o günü kurtarabilirdi fakat bu geçmişe karalanır, gelecek zamanlara kabul olunmazdı.
işte bunları bilerek adımını attı nesta!
söylediği şu güzel cümle ile pekiştirmek en iyisi olacak:
''hayatta en sevdiğim şeyi yaptığım, sadece futbol oynayıp bir de üzerine dünya kadar para aldığım için dünya'nın en mutlu insanı olarak tanrı'ya her gün şükrediyorum ''
1993 yılında lazio ile futbola gözlerini açan nesta, babasının fanatikliği yüzünden ezeli düşman roma'nın teklifine evet diyememişti. hem de henüz on beş yaşında ve bunun yanı sıra santrafor olmasına rağmen.
bu teklifi kabul edemese de daha iyi şeylerin olacağını hissediyordu sanki...
nesta'nın adı ilk olarak bir antrenman esnasında sakatladığı, takımın en büyük yıldızı vasıtasıyla duyulmuştu.
bu futbolcuyu hatırlayanlarımız var tabii ki; '' gascoigne'' yani ''gazza''. reklamın iyisinin de kötüsünün de olmadığını kanıtlar gibiydi sanki.
nesta gün be gün yükselmeye devam ediyordu duraksamadan ve aksamadan. daha on yedi yaşına henüz girmişti fakat lazio'nun kutsal formasını terletmekten büyük onur duyuyordu.
bir bir geçen yıllar 21 yaş altı avrupa şampiyonasına denk geldiğinde, zirve yapmaya başlamış genç bir yetenek keşfedilmişti...
hem genç bir yetenek, hem de ivmesi artan ve akabinde ümitler düzeyinde en başarılı savunma oyuncusu ünvanını getiren bir yıldız adayı idi artık.
sezon 1997! ve nesta takımının değişilmez ve vazgeçilmez bir parçası olmuştu bile...
tekrar hatırlatma gereği duyarak söylemek istiyorum. '' futbola forvet olarak başlayan nesta henüz 15 yaşında roma'dan teklif almıştı.''
evet bunu ikinci kez tekrarladım. çünkü onun bu başarısında emeği bulunan en önemli nedenlerin başında gelen sebepler bütününün baş kahramanlarından biri idi bu. yani bir forvet oyuncusunun içgüdülerini çok iyi biliyordu ve buna müteakıben adım atıyor, hamlelerde bulunuyordu. eğer o kayarak bir müdahalede bulunduysa kesinlikle amacına ulaşır!
bu yüzden hiçbir rakip oyuncunun onu ekarte etmesinin imkanı dahi olamamıştır !
yıllar 1998, kaptan artık nesta! ve bir italya kupası finali...
rakip milan, belki de tahmin edemeyeceği bir başlangıcın rakibi olan milan !
kupa, nesta'nın ayağından gelen, bir nevi onu diğer italyan savunmacılarından ayıran bir estetikle yaptığı vuruş sonrası sonuçlanan gol ile lazio'ya geldi.
fransa 98'de avusturya maçı esnasında pis bir sakatlık ona bulaşmıştı. alessandro çok oynamak istediği dünya kupası'nda arkadaslarını yalnız bırakmanın hüznünü yaşasa da, yeni bir heyecan ve tad yaşayacağının farkına sonradan varacaktı...
işte o nesta elinde buz torbası, takımın kamp yaptığı yere yakın bir alanda dolaşırken bir daha gözlerini alamayacağı bir güzellik ile tanışmıştı. o kişi milli takımın sponsoru olan ve casa italia için çalışan ekonomist bir kadın idi. o kadın : gabriela pagnozzi idi.
benim de karşısında saygı ile durduğum bir kadın o. çünkü alessandro'nun sakatlığından dolayı futbol hayatına daha devam edebileceğini ummadığı bir anda karşısına çıkmış ve gözlerindeki o sıcaklığı, gözlerinde doğan güneşi kaya defans nesta'nın vücuduna yansıtmıştı. bu aşk belki de onun tekrar toparlanmasındaki en büyük destek idi.
bu karşılaşma tam 9 sene sonra evlilik ile taçlamış bulundu... ve şimdilerde yine nesta'nın sakatlığını atlatmasında en büyük kozu oynamanın planlarını yapmaya çalışmaktadır.
her ne kadar futbolu bırakmayı düşünse de, maldini ve cafu'nun kendisine söylediği şu sözler:
''eğer böyle bir şeyi düşünürsen seni döveriz!''
onu bu kararından vazgeçirmiştir.
umarım bu aziz tekrar sahalara döner...
gabriela sen yaparsın!
arada başarılarla geçen kupa galipleri kupası'nı aldıkları yılı , 1999- 2000 sezonu italya şampiyonluğunu göremezseniz hemen saldırıda bulunmayınız.
daha bir ekmek kadayıfı tadında olsun diye böyle yazmak istedim.
geride bekleyen aziz'in batmayan güneşi...
futbolu ingiltere , ispanya ve italya üçleminde ele aldığımızda herkesin değinebileceği belli başlı noktalar vardır ...
italya'yı düşünelim. birçok takımı'nın sonunda bulundurduğu ''calcio'' lu italya...
işte çizme'de, yani gol yememenin atmak kadar önemli bir felsefi hitaba sahip olduğu bu coğrafyada bir duvar var!
o duvar usulca düşüncelerinizin arasına örülmeye başladı bile... nesta bu ! evet evet nesta'dan bahsediliyor diyorsunuz değil mi? haklısınız. ta kendisi!
o , serie a'nın estetik savunmacısı, defans hattından oyunu okuma uzmanı ve adeta maçları kazanmak için sahada yapılan her türlü çirkefliğin sahibi olan futbolcuların karşıtı bir lider! idol ve dahası...
o üzerine bastığı çimlerde kazanmak ya da kaybetmenin sınır olmadığını bilmekte ! aynı zamanda bunu sınırlı kılan materazzi'lerin karsısında kaya gibi durmasını da...
belki de aziz nesta'nın çok iyi bildiği bir şey vardı, belki de şuydu: o an geldiğinde kazanmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamak adına yapılan çirkin ve ahlaksızlıklar o günü kurtarabilirdi fakat bu geçmişe karalanır, gelecek zamanlara kabul olunmazdı.
işte bunları bilerek adımını attı nesta!
söylediği şu güzel cümle ile pekiştirmek en iyisi olacak:
''hayatta en sevdiğim şeyi yaptığım, sadece futbol oynayıp bir de üzerine dünya kadar para aldığım için dünya'nın en mutlu insanı olarak tanrı'ya her gün şükrediyorum ''
1993 yılında lazio ile futbola gözlerini açan nesta, babasının fanatikliği yüzünden ezeli düşman roma'nın teklifine evet diyememişti. hem de henüz on beş yaşında ve bunun yanı sıra santrafor olmasına rağmen.
bu teklifi kabul edemese de daha iyi şeylerin olacağını hissediyordu sanki...
nesta'nın adı ilk olarak bir antrenman esnasında sakatladığı, takımın en büyük yıldızı vasıtasıyla duyulmuştu.
bu futbolcuyu hatırlayanlarımız var tabii ki; '' gascoigne'' yani ''gazza''. reklamın iyisinin de kötüsünün de olmadığını kanıtlar gibiydi sanki.
nesta gün be gün yükselmeye devam ediyordu duraksamadan ve aksamadan. daha on yedi yaşına henüz girmişti fakat lazio'nun kutsal formasını terletmekten büyük onur duyuyordu.
bir bir geçen yıllar 21 yaş altı avrupa şampiyonasına denk geldiğinde, zirve yapmaya başlamış genç bir yetenek keşfedilmişti...
hem genç bir yetenek, hem de ivmesi artan ve akabinde ümitler düzeyinde en başarılı savunma oyuncusu ünvanını getiren bir yıldız adayı idi artık.
sezon 1997! ve nesta takımının değişilmez ve vazgeçilmez bir parçası olmuştu bile...
tekrar hatırlatma gereği duyarak söylemek istiyorum. '' futbola forvet olarak başlayan nesta henüz 15 yaşında roma'dan teklif almıştı.''
evet bunu ikinci kez tekrarladım. çünkü onun bu başarısında emeği bulunan en önemli nedenlerin başında gelen sebepler bütününün baş kahramanlarından biri idi bu. yani bir forvet oyuncusunun içgüdülerini çok iyi biliyordu ve buna müteakıben adım atıyor, hamlelerde bulunuyordu. eğer o kayarak bir müdahalede bulunduysa kesinlikle amacına ulaşır!
bu yüzden hiçbir rakip oyuncunun onu ekarte etmesinin imkanı dahi olamamıştır !
yıllar 1998, kaptan artık nesta! ve bir italya kupası finali...
rakip milan, belki de tahmin edemeyeceği bir başlangıcın rakibi olan milan !
kupa, nesta'nın ayağından gelen, bir nevi onu diğer italyan savunmacılarından ayıran bir estetikle yaptığı vuruş sonrası sonuçlanan gol ile lazio'ya geldi.
fransa 98'de avusturya maçı esnasında pis bir sakatlık ona bulaşmıştı. alessandro çok oynamak istediği dünya kupası'nda arkadaslarını yalnız bırakmanın hüznünü yaşasa da, yeni bir heyecan ve tad yaşayacağının farkına sonradan varacaktı...
işte o nesta elinde buz torbası, takımın kamp yaptığı yere yakın bir alanda dolaşırken bir daha gözlerini alamayacağı bir güzellik ile tanışmıştı. o kişi milli takımın sponsoru olan ve casa italia için çalışan ekonomist bir kadın idi. o kadın : gabriela pagnozzi idi.
benim de karşısında saygı ile durduğum bir kadın o. çünkü alessandro'nun sakatlığından dolayı futbol hayatına daha devam edebileceğini ummadığı bir anda karşısına çıkmış ve gözlerindeki o sıcaklığı, gözlerinde doğan güneşi kaya defans nesta'nın vücuduna yansıtmıştı. bu aşk belki de onun tekrar toparlanmasındaki en büyük destek idi.
bu karşılaşma tam 9 sene sonra evlilik ile taçlamış bulundu... ve şimdilerde yine nesta'nın sakatlığını atlatmasında en büyük kozu oynamanın planlarını yapmaya çalışmaktadır.
her ne kadar futbolu bırakmayı düşünse de, maldini ve cafu'nun kendisine söylediği şu sözler:
''eğer böyle bir şeyi düşünürsen seni döveriz!''
onu bu kararından vazgeçirmiştir.
umarım bu aziz tekrar sahalara döner...
gabriela sen yaparsın!