1915
ben anadan dogma galatasarayli degilim, oyle olabilmem icin annemin, babamin, amcamin, dayimin vsnin koyu galatasarayli olmasi gerekiyor ki bana da ben kucukken hediye alsinlar, forma alsinlar, top alsinlar, maca neyin gotursunler ki galatasarayli olayim.
ben oyle galatasarayli olamadim. ben trabzonlu dolayisiyla trabzonsporlu bir annenin ve besiktas kongre uyesi bir babanin cocugu olarak tabii ki de anamin karnindan sari kirmizi bayraklarla uclu cekerek cikmadim. ben 1996 yazinda,9-10 yaslarindayken bahcesehir'de bir parkta, o zaman ki en yakin arkadasimin galatasarayli olmasi sebebiyle galatasarayli oldum. o zamana kadar trabzonspor'da yonetim kademesinde gorev almis, idari hizmetlerde bulunmus anne tarafi akrabalari tarafindan yeri geliyor hami'nin imzali fotografiyla, yeri geliyor unal'in formasiyla simartiliyorum. ne zaman trabzon'a akraba ziyaretine gitsek albumlerden donemin efsane kalecisi pfaff'in kucaginda cekilen resimlerime bakarken buluyorum kendimi, lemiler kucuk orhanlar falan en bugunun deyimiyle panpa.
1995-1996 sezonunda trabzonspor avni aker'de sampiyonlugu fener'e kaptirinca icimden bir parca kopuyor. nasil kopmasin? yaninda buyudugum anneannemi hayatimda ilk ve son kez kufrederken goruyorum, o da o fenerbahce macinda. fener nefreti ailenin damarlarinda akiyor. ve 1996 yazinda 10 senedir trabzonsporluyum bu boyle gitmez diyerek en yakin, yeri geldiginde 12 saat birlikte mahalle takiminin forvet hattini olusturdugumuz arkadasimin da etkisiyle galatasarayli olmaya karar veriyorum.
okumaya basliyorum ondan sonra, galatasaray nedir? galatasaraylilik nedir? okudukca, dinledikce galatasaray'in etiklerini, degerlerini, kulturunu ve durusunu ogreniyorum. ogreniyorum ki galatasarayli olmak apayri bir kultur, apayri bir futbol anlayisi. sansima ilk sezonda sampiyon oluyoruz, sampiyon oldukca insanlar daha fazla tarihimizden bahsediyor, galatasarayli olmaya karar verdigimi ogrenen aile dostlari bana surekli bu degerleri asiliyor, bu kulturu anlatiyor. cok yaramazlik yaptigim zamna galatasarayli oyle davranmaz diyorlar, yerimden kimildamiyorum.
1998-1999 sezonunda ilk galatasaray formami babamin da cuzdanindan bir miktar para yuruterek aliyorum. arkasinda 6 numara var, mahalle takiminda yanyana forvet oynadigim, beni galatasarayli yapan en iyi arkadasimdan, boyum daha kisa oldugu icin, bana arif erdem formasi dusuyor, onun ise 9 numara hakan sukur formasi var. mahalle maclarinda havamizdan gecilmiyor.
basarilar geldikca 12 yasindaki ergen bunyeye daha fazla galatasaraylilik asilaniyor. imparator fatih terim > babam oluyor. televole izliyorum deli gibi, takimimla ilgili hic bir haberi kacirmayayim diye. hakan sukur ne kadar espri yapiyorsa, o yaptiysa komiktir diye guluyorum. (neyse ki buyudukce mizah anlayisim degistir, artik kemal sunal taklidini komik bulmuyorum!) o kadar zihnime islemis ki televole, bugun hala alpay'in cansel'e kameralar onunde ilani ask ettigi zamani hatirliyorum.
benimle birlikte, 1996 yazinda bahcesehir'de bir cocuk parkinda dogan galatasaray aski da buyuyor. hic almadigim disaridan ogrendigim, bana anlatilan kultur, hayatimin bir parcasi oluyor. belki de ben oluyor. galatasaray sevdam, ve arma pesinde kosmam lisede ultraslan bahcesehir temsilciligi yapmama kadar uzaniyor. alpaslan abi ile ayda bir kere birebir muhabbet ediyorum hatta yanyana mac seyretme serefine bile erisiyorum. olum haberini aldigim zaman attigimiz golde ona sarilmam geliyor aklima, 13 yasinda ailesi bosandiginda tek damla gozyasi dokmemis ben, olum haberini aldigim zaman bir sigara yakiyorum; agzima tuzlu gozyaslarimin tadi gelince farkina variyorum.
6-0 olayi ise apayri bir hikaye. annemin halkla iliskiler muduru oldugu bahcesehir'in sosyal tesislerinde izliyorum maci, 3-0 oldugu zaman sikerler diye kalkiyorum eve gitmek icin, ben mekani terketmeden 4-0 oluyor mac, eve dondugumde ise arkadasim mesaj atiyor ozan 5-0 oldu karsilasma diye, acmiyorum bile televizyonu. karanlikta gozyaslarimi galatasaray atkima silerek oturuyorum. ayni orospu cocugu bir mesaj daha atiyor abi 6-0 oldu mac agir rezil olduk diye. gururuma yediremiyorum. o gece gozyaslari icinde uyuyorum, ertesi gun okula ergen gururum ile galatasaray atkisiyla gidiyorum. sonucta biz sevinmek için sevmedik, bize neler yasattilar varsin olsun fenerden de 6 yesinler diyorum arkadaslarima, hak veriyorlar. o gunden beri mac keyfi yaparak bir galatasaray maci izleyemiyorum. oyle bir travma olusuyor ki bende, mac gunu cok eglenirsem o aksam kesin kaybedecegiz inanisi oturuyor icime. ustunden yillar geciyor benim hala keyif ile izledigim, dur suradan bira acayim da keyif yapayim mac izlerken dedigim galatasaray maci bir elin parmaklarini gecmiyor.
6-0 sonrasi sami yen'de kapali ustte yerimi aliyorum. umit karan'in attigi golleri maalesef goremiyorum cunku top ayagindan ciktigi zaman icime doguyor gol olacagi. ve ustunden yillar gecmesine ragmen bazen hala gozumun onune geliyor volkan arslan'in direkten donen topu; teselli ediyorum kendimi, o gol olsaydi o mac da 6-0 olur intikamimiz alinirdi diye.
seneler gectikce, hayatimin buyuk kismini kapliyor galatasaray. hayatimda bir cok seyden vazgeciyorum ama bir tek galatasaray baki kaliyor.
haftasonu alinan macin skoru, diger haftanin nasil baslayacaginin habercisi oluyor; turkiye'de olmamama ragmen. arjantin'de 256 kb baglantiyla digiturkwebtv'de galatasaray takip ediyorum. evdekiler anlam veremiyor, akmayan ekran basinda neyi dinleyip sevindigime ya da efkarlandigima, o siktiriboktan baglanti ile galatasaray fenerbahce maci kovaliyorum; nonda'nin kafasi volkan'a girerken ben akmayan ekran basinda evin icinde 4 donuyorum gol attik diye, macin sonu gelmiyor, benim gazimla evdeki ingilizler de akmayan ekrana kitleniyor anlatiyorum surekli bu oldu su oldu simdi bu oldu diye.
bugun artik 23 kimilerine gore 24 yasindayim. 3 senedir hollanda'da yasiyorum. buraya tasininca da hic bir sey degismedi. 2. senemde yaptigim 2 istanbul ziyareti fenerbahce maclarina "denk" geldi. gelebildigim her zaman gelis tarihimi fikstur belirledi ki mac izleyebileyim. buraya kadar okuduysaniz tesekkur ederim. okumaya devam edin simdi servet'e bagliyorum cunku;
1996 yilinda bahcesehir'de bir oyun parkinda baslayan galatasaray sevdasini yaptiklari ve "yapmadiklari" ile 2010-2011 sezonunda sikertmeyi basarmistir. benim kendine baglayan etik degerlerden, ahlaktan, kulturden dibine kadar sikertmedigi hic bir sey kalmamistir. teknik direktore kamera karsisinda gider mi yapmadi?, ankaragucu macinda savunamada gelene pasam gidene agam mi cekmedi? yapmadigi mudahaleler hepimizin hafizasinda, ve galatasaray tarihinde kara bir leke olarak yer aldi, herkesin gozu gibi baktigi alt yapi oyuncularina mi saldirmadi. her seye ragmen bu takimda kalmayi basardi, onun dahil oldugu olaylarin yuzde 1ni yapmayan yabancilarin takimdan apar topar gonderildigi donemde o bu takimda, sikerttigi, agzina yuzune bosaldigi degerlere ragmen kalmayi basardi.
belki de bu sekilde takimda kalmayi basardi servet. kimse sikilmis gotun davasini gutmeyecegini bildigi icin, pembelesinceye kadar sikertti bu degerleri. simdi de kimse cikip galatasaray ahlaki diyemiyor, cunku adam oldurdu oyle terimleri, galatasaraylilik durusunu.
tebrikler servet, degerlerimizi sike sike, soka soka bu takimda kalmayi basardigin icin.
ve tebrikler basari odakli galatasaray taraftari, klubun temel taslarini siken bu adam hala gol attiginda arena'yi servet servet diye inlettigin icin.
ve son olarak tabii canim; futbol sadece futboldur ve bunun aksini iddia edebilmek icin alman ya da ingiliz olmak gerekir.
ben oyle galatasarayli olamadim. ben trabzonlu dolayisiyla trabzonsporlu bir annenin ve besiktas kongre uyesi bir babanin cocugu olarak tabii ki de anamin karnindan sari kirmizi bayraklarla uclu cekerek cikmadim. ben 1996 yazinda,9-10 yaslarindayken bahcesehir'de bir parkta, o zaman ki en yakin arkadasimin galatasarayli olmasi sebebiyle galatasarayli oldum. o zamana kadar trabzonspor'da yonetim kademesinde gorev almis, idari hizmetlerde bulunmus anne tarafi akrabalari tarafindan yeri geliyor hami'nin imzali fotografiyla, yeri geliyor unal'in formasiyla simartiliyorum. ne zaman trabzon'a akraba ziyaretine gitsek albumlerden donemin efsane kalecisi pfaff'in kucaginda cekilen resimlerime bakarken buluyorum kendimi, lemiler kucuk orhanlar falan en bugunun deyimiyle panpa.
1995-1996 sezonunda trabzonspor avni aker'de sampiyonlugu fener'e kaptirinca icimden bir parca kopuyor. nasil kopmasin? yaninda buyudugum anneannemi hayatimda ilk ve son kez kufrederken goruyorum, o da o fenerbahce macinda. fener nefreti ailenin damarlarinda akiyor. ve 1996 yazinda 10 senedir trabzonsporluyum bu boyle gitmez diyerek en yakin, yeri geldiginde 12 saat birlikte mahalle takiminin forvet hattini olusturdugumuz arkadasimin da etkisiyle galatasarayli olmaya karar veriyorum.
okumaya basliyorum ondan sonra, galatasaray nedir? galatasaraylilik nedir? okudukca, dinledikce galatasaray'in etiklerini, degerlerini, kulturunu ve durusunu ogreniyorum. ogreniyorum ki galatasarayli olmak apayri bir kultur, apayri bir futbol anlayisi. sansima ilk sezonda sampiyon oluyoruz, sampiyon oldukca insanlar daha fazla tarihimizden bahsediyor, galatasarayli olmaya karar verdigimi ogrenen aile dostlari bana surekli bu degerleri asiliyor, bu kulturu anlatiyor. cok yaramazlik yaptigim zamna galatasarayli oyle davranmaz diyorlar, yerimden kimildamiyorum.
1998-1999 sezonunda ilk galatasaray formami babamin da cuzdanindan bir miktar para yuruterek aliyorum. arkasinda 6 numara var, mahalle takiminda yanyana forvet oynadigim, beni galatasarayli yapan en iyi arkadasimdan, boyum daha kisa oldugu icin, bana arif erdem formasi dusuyor, onun ise 9 numara hakan sukur formasi var. mahalle maclarinda havamizdan gecilmiyor.
basarilar geldikca 12 yasindaki ergen bunyeye daha fazla galatasaraylilik asilaniyor. imparator fatih terim > babam oluyor. televole izliyorum deli gibi, takimimla ilgili hic bir haberi kacirmayayim diye. hakan sukur ne kadar espri yapiyorsa, o yaptiysa komiktir diye guluyorum. (neyse ki buyudukce mizah anlayisim degistir, artik kemal sunal taklidini komik bulmuyorum!) o kadar zihnime islemis ki televole, bugun hala alpay'in cansel'e kameralar onunde ilani ask ettigi zamani hatirliyorum.
benimle birlikte, 1996 yazinda bahcesehir'de bir cocuk parkinda dogan galatasaray aski da buyuyor. hic almadigim disaridan ogrendigim, bana anlatilan kultur, hayatimin bir parcasi oluyor. belki de ben oluyor. galatasaray sevdam, ve arma pesinde kosmam lisede ultraslan bahcesehir temsilciligi yapmama kadar uzaniyor. alpaslan abi ile ayda bir kere birebir muhabbet ediyorum hatta yanyana mac seyretme serefine bile erisiyorum. olum haberini aldigim zaman attigimiz golde ona sarilmam geliyor aklima, 13 yasinda ailesi bosandiginda tek damla gozyasi dokmemis ben, olum haberini aldigim zaman bir sigara yakiyorum; agzima tuzlu gozyaslarimin tadi gelince farkina variyorum.
6-0 olayi ise apayri bir hikaye. annemin halkla iliskiler muduru oldugu bahcesehir'in sosyal tesislerinde izliyorum maci, 3-0 oldugu zaman sikerler diye kalkiyorum eve gitmek icin, ben mekani terketmeden 4-0 oluyor mac, eve dondugumde ise arkadasim mesaj atiyor ozan 5-0 oldu karsilasma diye, acmiyorum bile televizyonu. karanlikta gozyaslarimi galatasaray atkima silerek oturuyorum. ayni orospu cocugu bir mesaj daha atiyor abi 6-0 oldu mac agir rezil olduk diye. gururuma yediremiyorum. o gece gozyaslari icinde uyuyorum, ertesi gun okula ergen gururum ile galatasaray atkisiyla gidiyorum. sonucta biz sevinmek için sevmedik, bize neler yasattilar varsin olsun fenerden de 6 yesinler diyorum arkadaslarima, hak veriyorlar. o gunden beri mac keyfi yaparak bir galatasaray maci izleyemiyorum. oyle bir travma olusuyor ki bende, mac gunu cok eglenirsem o aksam kesin kaybedecegiz inanisi oturuyor icime. ustunden yillar geciyor benim hala keyif ile izledigim, dur suradan bira acayim da keyif yapayim mac izlerken dedigim galatasaray maci bir elin parmaklarini gecmiyor.
6-0 sonrasi sami yen'de kapali ustte yerimi aliyorum. umit karan'in attigi golleri maalesef goremiyorum cunku top ayagindan ciktigi zaman icime doguyor gol olacagi. ve ustunden yillar gecmesine ragmen bazen hala gozumun onune geliyor volkan arslan'in direkten donen topu; teselli ediyorum kendimi, o gol olsaydi o mac da 6-0 olur intikamimiz alinirdi diye.
seneler gectikce, hayatimin buyuk kismini kapliyor galatasaray. hayatimda bir cok seyden vazgeciyorum ama bir tek galatasaray baki kaliyor.
haftasonu alinan macin skoru, diger haftanin nasil baslayacaginin habercisi oluyor; turkiye'de olmamama ragmen. arjantin'de 256 kb baglantiyla digiturkwebtv'de galatasaray takip ediyorum. evdekiler anlam veremiyor, akmayan ekran basinda neyi dinleyip sevindigime ya da efkarlandigima, o siktiriboktan baglanti ile galatasaray fenerbahce maci kovaliyorum; nonda'nin kafasi volkan'a girerken ben akmayan ekran basinda evin icinde 4 donuyorum gol attik diye, macin sonu gelmiyor, benim gazimla evdeki ingilizler de akmayan ekrana kitleniyor anlatiyorum surekli bu oldu su oldu simdi bu oldu diye.
bugun artik 23 kimilerine gore 24 yasindayim. 3 senedir hollanda'da yasiyorum. buraya tasininca da hic bir sey degismedi. 2. senemde yaptigim 2 istanbul ziyareti fenerbahce maclarina "denk" geldi. gelebildigim her zaman gelis tarihimi fikstur belirledi ki mac izleyebileyim. buraya kadar okuduysaniz tesekkur ederim. okumaya devam edin simdi servet'e bagliyorum cunku;
1996 yilinda bahcesehir'de bir oyun parkinda baslayan galatasaray sevdasini yaptiklari ve "yapmadiklari" ile 2010-2011 sezonunda sikertmeyi basarmistir. benim kendine baglayan etik degerlerden, ahlaktan, kulturden dibine kadar sikertmedigi hic bir sey kalmamistir. teknik direktore kamera karsisinda gider mi yapmadi?, ankaragucu macinda savunamada gelene pasam gidene agam mi cekmedi? yapmadigi mudahaleler hepimizin hafizasinda, ve galatasaray tarihinde kara bir leke olarak yer aldi, herkesin gozu gibi baktigi alt yapi oyuncularina mi saldirmadi. her seye ragmen bu takimda kalmayi basardi, onun dahil oldugu olaylarin yuzde 1ni yapmayan yabancilarin takimdan apar topar gonderildigi donemde o bu takimda, sikerttigi, agzina yuzune bosaldigi degerlere ragmen kalmayi basardi.
belki de bu sekilde takimda kalmayi basardi servet. kimse sikilmis gotun davasini gutmeyecegini bildigi icin, pembelesinceye kadar sikertti bu degerleri. simdi de kimse cikip galatasaray ahlaki diyemiyor, cunku adam oldurdu oyle terimleri, galatasaraylilik durusunu.
tebrikler servet, degerlerimizi sike sike, soka soka bu takimda kalmayi basardigin icin.
ve tebrikler basari odakli galatasaray taraftari, klubun temel taslarini siken bu adam hala gol attiginda arena'yi servet servet diye inlettigin icin.
ve son olarak tabii canim; futbol sadece futboldur ve bunun aksini iddia edebilmek icin alman ya da ingiliz olmak gerekir.