41
4. maç bitmişti, tribünler yükünü dışarıya vermiş, tribünde ’kemik’ sıfatı verilen 3-4 bin kadar taraftar kalmış, takımı içeri girdikleri soyunma odasından ısrarla çağırıyordu, ’’cimbom buraya, cimbom buraya’’ israrların ardından gelen takımımızda herkesin dikkatini bir şey çekiyordu, bütün oyuncuların gözleri dolu, haluk - tutku - luksa üçlüsü ağlıyordu. evet şubenin üstündeki ölü toprağını atan adamlar, başarıyı yakalamış adamlar bizim karşımızda mahcubiyet hali içindeydiler, hiç gereği yok iken. o anda tribünde olan bizlerinde gözleri doluydu ve içtenliğin dibine vurduğu anda yükselmişti bir ses, ’’cimbombomsun sen, bizim canımız..’’ işte o an inandım şampiyonluğa, inanmaktan ziyade, bu adamların emekleri iyice kazındı hafızama. biliyordum bu güzel adamlar bir kez daha getirecekti bizleri abdi ipekçi’ye, bu kadar güzel sezon böyle bitemezdi çünkü.
şimdi uzun bir aranın ardından, hem de final serisinde, hem de 3-1 geride iken bir galibiyet alındı bu adamlar tarafından. önümüzde 2 maç var, 2 yeni savaş. bu savaşta sayıca daha azız, cephanemiz tükenmek üzere, yaralarımızın da sayısı az değil ama bizdeki yürek, bu yolda karşımıza çıkmış hiç bir düşmanda yok. cuma günü, oyuncusuyla, teknik heyetiyle, malzemecisi ile ve bu büyük taraftar ile savaşacağız ve şuna eminim ki, 'galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır sözü', bir kez daha anlam kazanacak.
şen ola cimbom, şen ola..
şimdi uzun bir aranın ardından, hem de final serisinde, hem de 3-1 geride iken bir galibiyet alındı bu adamlar tarafından. önümüzde 2 maç var, 2 yeni savaş. bu savaşta sayıca daha azız, cephanemiz tükenmek üzere, yaralarımızın da sayısı az değil ama bizdeki yürek, bu yolda karşımıza çıkmış hiç bir düşmanda yok. cuma günü, oyuncusuyla, teknik heyetiyle, malzemecisi ile ve bu büyük taraftar ile savaşacağız ve şuna eminim ki, 'galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır sözü', bir kez daha anlam kazanacak.
şen ola cimbom, şen ola..