223
büyük adam..
bir camia nasıl yeniden ayağa kaldırılırın dersini veriyor hepimize. senelerce amaçsızca takım kurulmuş, aman ligde kalsınlar gerisi önemli değil mantığıyla yürütülmüş. yöneticiler işlerine geldiğinde 'bakın bizim basketbol takımlarımız da var çok büyük kulübüz' demek için şubesi yaşatılmış bir takım olan galatasaray'ın kaderini değiştiren adam. geldiğinde 'burda bazı şeyler değişecek, sözler aldım ve bu yüzden buradayım' demişti.
amatör branş meselesine değinmek lazım biraz. çok takığım bu tabire. amatör branş olamaz basketbol, voleybol gibi salona taraftar ve sponsor çekebilen branşlar. bütçesi 5 milyon euro olan bir takım amatör olabilir mi? yöneticiler o kadar kopuk ki olaydan 'amatör branşlarımız bik bik' şeklinde bahsediyorlar basketboldan. amatör sensin, branşta sana girsin..
basketbolu yakından takip edenler az çok tahmin edebiliyordu oktay hoca'nın neler yapacağını, efes pilsen'i yakından takip edenler ise daha çok biliyordu. ince bir nüans var coachun kariyerinde. ergin ataman siena'yı çalıştırırken saporta kupasını kazandı fakat italya'da yılın antrenörü seçilemedi. işte bu onur benetton'ı çalıştırdığı sırada oktay mahmuti'ye verildi. tam buraya küçük bir parantez açalım, ergin ataman'ın sienası saporta kupasını kazanırken takımda tarihin en büyük winnerlarından petar 'the god' naumoski de vardı.
mahmuti takımlarının belli bir kimlikleri vardır. efes pilsen'e de bunu oynatıyordu mahmuti, galatasaray'a da. işte kimlik meselesi burdan geliyor zaten. ardaki ince fark efes pilsen daha bütçeli olduğu için 3 yılın 2 sinde şampiyonluk gelir galatasarayla bu süreç daha zorlu olur ama takım sahada kimlik sahibi olur. türkiye'de yıllardır konuşulan, bir türlü oturtulamayan ve oturtulması için zerre hareket edilmeyen bir ekol meselesi var. işte türk basketbolunun bir ekolü olacaksa, bunu yaratabilecek tek adam oktay mahmuti'dir. buraya gelen yerli-yabancı her coach başarı odaklı çalıştığı ve arkasını umursamadığı için, sisteminden şablonundan kolaylıkla feragat edip takım yapısına uyduğu için eğer bir türk ekolü olacaksa, başarı odaklı çalışmayan, doğrularından asla taviz vermeyen, hayatındaki en büyük inancın çok çalışmak olduğunu belirten oktay mahmuti ile olur.
fenerbahçe ülker ile iç sahada yapılan kazanılan maçtan sonra yaptığı ropörtajı pür dikkat dinledim. üstüne basa basa tekrarladığı tek şey; 'ben şansa inanmam, çok çalışmaya inanırım. eğer çok çalışırsan ve hedefe inanırsan mutlaka başarılı olursun' idi. yıllardır takip ederim coachu, gittiği her takıma kendi doğrularını aşıladı. 2001'de efes pilsen'in başına geçtiğinde oyuncular kusana kadar koşuyoruz antrenmanlarda gibi demeçler vermişti. böyle bir adam oktay mahmuti. büyüksün coach, her gittiğin yerde başarılı olmaya mahkumsun, zaferler senin ruhunda var.
bir camia nasıl yeniden ayağa kaldırılırın dersini veriyor hepimize. senelerce amaçsızca takım kurulmuş, aman ligde kalsınlar gerisi önemli değil mantığıyla yürütülmüş. yöneticiler işlerine geldiğinde 'bakın bizim basketbol takımlarımız da var çok büyük kulübüz' demek için şubesi yaşatılmış bir takım olan galatasaray'ın kaderini değiştiren adam. geldiğinde 'burda bazı şeyler değişecek, sözler aldım ve bu yüzden buradayım' demişti.
amatör branş meselesine değinmek lazım biraz. çok takığım bu tabire. amatör branş olamaz basketbol, voleybol gibi salona taraftar ve sponsor çekebilen branşlar. bütçesi 5 milyon euro olan bir takım amatör olabilir mi? yöneticiler o kadar kopuk ki olaydan 'amatör branşlarımız bik bik' şeklinde bahsediyorlar basketboldan. amatör sensin, branşta sana girsin..
basketbolu yakından takip edenler az çok tahmin edebiliyordu oktay hoca'nın neler yapacağını, efes pilsen'i yakından takip edenler ise daha çok biliyordu. ince bir nüans var coachun kariyerinde. ergin ataman siena'yı çalıştırırken saporta kupasını kazandı fakat italya'da yılın antrenörü seçilemedi. işte bu onur benetton'ı çalıştırdığı sırada oktay mahmuti'ye verildi. tam buraya küçük bir parantez açalım, ergin ataman'ın sienası saporta kupasını kazanırken takımda tarihin en büyük winnerlarından petar 'the god' naumoski de vardı.
mahmuti takımlarının belli bir kimlikleri vardır. efes pilsen'e de bunu oynatıyordu mahmuti, galatasaray'a da. işte kimlik meselesi burdan geliyor zaten. ardaki ince fark efes pilsen daha bütçeli olduğu için 3 yılın 2 sinde şampiyonluk gelir galatasarayla bu süreç daha zorlu olur ama takım sahada kimlik sahibi olur. türkiye'de yıllardır konuşulan, bir türlü oturtulamayan ve oturtulması için zerre hareket edilmeyen bir ekol meselesi var. işte türk basketbolunun bir ekolü olacaksa, bunu yaratabilecek tek adam oktay mahmuti'dir. buraya gelen yerli-yabancı her coach başarı odaklı çalıştığı ve arkasını umursamadığı için, sisteminden şablonundan kolaylıkla feragat edip takım yapısına uyduğu için eğer bir türk ekolü olacaksa, başarı odaklı çalışmayan, doğrularından asla taviz vermeyen, hayatındaki en büyük inancın çok çalışmak olduğunu belirten oktay mahmuti ile olur.
fenerbahçe ülker ile iç sahada yapılan kazanılan maçtan sonra yaptığı ropörtajı pür dikkat dinledim. üstüne basa basa tekrarladığı tek şey; 'ben şansa inanmam, çok çalışmaya inanırım. eğer çok çalışırsan ve hedefe inanırsan mutlaka başarılı olursun' idi. yıllardır takip ederim coachu, gittiği her takıma kendi doğrularını aşıladı. 2001'de efes pilsen'in başına geçtiğinde oyuncular kusana kadar koşuyoruz antrenmanlarda gibi demeçler vermişti. böyle bir adam oktay mahmuti. büyüksün coach, her gittiğin yerde başarılı olmaya mahkumsun, zaferler senin ruhunda var.