51
bütün sülalem fenerli benim. annem fenerli, babam fenerli, amcalarımın alayı fenerli, kuzenlerim desen alayı ibne fenerli (kuzenimsiniz ama kusura kalmayın fenerlisiniz)* yani şöyle söyleyeyim aziz yıldırım'ın ailesinde bu kadar fenerli arasan bulamazsın.
neyse konumuza gelelim tam da bu maçın oynandığı vakit o aralar henüz kdz.ereğlideyiz izmir'e taşınmamışız. akraba ziyaretine gittik fakat ben gitmeden önce babamdan söz almıştım. dedim ki: ''baba bak maç başlamadan kalkalım lütfen'' diye babam da ''tamam kalkarız merak etme'' dedi. toplanıldı evde sohbet gırla gidiyor derken maç saati geldi çattı. babamı ilk başta dürtmelerle uyarırken hadi kalkalım gibisinden en son kendimi suratına dirsek darbeleri atarken buldum**. babam döndü kulağıma dedi ki: ''boşver maçı kalkamayız ayıp olur halanlara'' cümlesini bitirir bitirmez arabaya koştum. açtım radyoyu heyecanla arıyorum maçı yayınlayacak kanalı ama yok ereğli'de kepez diye bir yer vardı oraya henüz radyo istasyonu bile kurulmamış ben nerden bileyim. spiker maç öncesinde anlatıyor ama ben buraya duyduklarımı aktarıyorum: '' evvet sevgili cak cuk cik cek cük hakan şük cuk jak jib jeb ''. allahım kan beynime sıçradı bir türlü düzeltemiyorum. 24 yaşında olan ben o gün 14 yaşındaydım. baktım araba altımda anahtar elimde kim tutar beni. bastım gittim şehir merkezine kahvenin önüne bir park edişim ve o arabadan inişim var yeminle şimdi öyle züppe biri denk gelse sabaha kadar döverim. bacak kadar çocuk arabayla kahvenin önüne çekip maç izlemeye geliyor olaya bak hele.
ve işte bütün sıkıntılar dertler o an aklımda dönüp dolaşan ne varsa bir düdükle geçti gitti. o an benim için hagi vardı, hakan vardı, hemşerim ergün vardı sadece. zaten az buçuk rahat çıktığımız maçta gayet iyi oynayıp elemiştik. kahvedeki cimbomlu abimiz hemen maç bitiminde bütün kahveye çay ısmarladı keyif çayımızı içtik ve kalktım.
gecenin bir yarısı olmuş babam aradı. bağıra bağıra ''neredesin sen?'' dedi ben de ''söz vermiştin götürmedin ben de kendim geldim'' diyerek ergen postamı da koydum. çoktan eve dönmüşlerdi. benimde dönme vaktim gelmişti. atladım arabaya eve doğru yol aldım. ama ne güzel ki trafik çevirmesine yakalandım. adamlar da ne akıl varsa koskoca konvoyun olduğu caddeyi çevirmişler alkol kontrolü yapıyorlardı. beni çevirdiler bir baktılar daha ufacık minicik bebe geçmiş direksiyon başına. ehliyet, ruhsat alayım gibi sorulara verdiğim ''ehliyet yok da ruhsat tam abi'' cevabımı hayatım boyunca unutamam. en nihayetinde ehliyetsizlikten ceza, 18 yaş altı olduğu için bir de hapis cezasını paraya çevirme mi ne öyle bir zottirik bişey ödemiştik. karakoldan çıkarken babamın bana öldürecek gibi bakışları arasında bindik arabaya eve dönerken yan arabadan sarkan cimbom bayrağını görünce bir baktım çıkmışlar cama bağırıyorlar açtım camı çıkardım belime kadar kendimi dışarı ''rerererarara gassaray gassaray cimbombom'' diye bağırmaya başladım. sonra eve döndük.
evde yediğim tokatların sayısını inanın hatırlamıyorum. ama leeds'e attığımız tokadın sevincinden yediğim tokatların acısını hissetmedim.
neyse konumuza gelelim tam da bu maçın oynandığı vakit o aralar henüz kdz.ereğlideyiz izmir'e taşınmamışız. akraba ziyaretine gittik fakat ben gitmeden önce babamdan söz almıştım. dedim ki: ''baba bak maç başlamadan kalkalım lütfen'' diye babam da ''tamam kalkarız merak etme'' dedi. toplanıldı evde sohbet gırla gidiyor derken maç saati geldi çattı. babamı ilk başta dürtmelerle uyarırken hadi kalkalım gibisinden en son kendimi suratına dirsek darbeleri atarken buldum**. babam döndü kulağıma dedi ki: ''boşver maçı kalkamayız ayıp olur halanlara'' cümlesini bitirir bitirmez arabaya koştum. açtım radyoyu heyecanla arıyorum maçı yayınlayacak kanalı ama yok ereğli'de kepez diye bir yer vardı oraya henüz radyo istasyonu bile kurulmamış ben nerden bileyim. spiker maç öncesinde anlatıyor ama ben buraya duyduklarımı aktarıyorum: '' evvet sevgili cak cuk cik cek cük hakan şük cuk jak jib jeb ''. allahım kan beynime sıçradı bir türlü düzeltemiyorum. 24 yaşında olan ben o gün 14 yaşındaydım. baktım araba altımda anahtar elimde kim tutar beni. bastım gittim şehir merkezine kahvenin önüne bir park edişim ve o arabadan inişim var yeminle şimdi öyle züppe biri denk gelse sabaha kadar döverim. bacak kadar çocuk arabayla kahvenin önüne çekip maç izlemeye geliyor olaya bak hele.
ve işte bütün sıkıntılar dertler o an aklımda dönüp dolaşan ne varsa bir düdükle geçti gitti. o an benim için hagi vardı, hakan vardı, hemşerim ergün vardı sadece. zaten az buçuk rahat çıktığımız maçta gayet iyi oynayıp elemiştik. kahvedeki cimbomlu abimiz hemen maç bitiminde bütün kahveye çay ısmarladı keyif çayımızı içtik ve kalktım.
gecenin bir yarısı olmuş babam aradı. bağıra bağıra ''neredesin sen?'' dedi ben de ''söz vermiştin götürmedin ben de kendim geldim'' diyerek ergen postamı da koydum. çoktan eve dönmüşlerdi. benimde dönme vaktim gelmişti. atladım arabaya eve doğru yol aldım. ama ne güzel ki trafik çevirmesine yakalandım. adamlar da ne akıl varsa koskoca konvoyun olduğu caddeyi çevirmişler alkol kontrolü yapıyorlardı. beni çevirdiler bir baktılar daha ufacık minicik bebe geçmiş direksiyon başına. ehliyet, ruhsat alayım gibi sorulara verdiğim ''ehliyet yok da ruhsat tam abi'' cevabımı hayatım boyunca unutamam. en nihayetinde ehliyetsizlikten ceza, 18 yaş altı olduğu için bir de hapis cezasını paraya çevirme mi ne öyle bir zottirik bişey ödemiştik. karakoldan çıkarken babamın bana öldürecek gibi bakışları arasında bindik arabaya eve dönerken yan arabadan sarkan cimbom bayrağını görünce bir baktım çıkmışlar cama bağırıyorlar açtım camı çıkardım belime kadar kendimi dışarı ''rerererarara gassaray gassaray cimbombom'' diye bağırmaya başladım. sonra eve döndük.
evde yediğim tokatların sayısını inanın hatırlamıyorum. ama leeds'e attığımız tokadın sevincinden yediğim tokatların acısını hissetmedim.